22 Eylül 2024 Pazar

Açlık grevi direnişçisi Sevim: Tecridi kendimizden başlayarak kırdık

Strasbourg'taki açlık grevi direnişçilerinden Mehmet Nimet Sevim, tecridi, "Abdullah Öcalan'ın direnişinin İmralı Adası ile sınırlı kalması" olarak tanımlıyor ve "Tecridi, kendimizden başlayarak kırdık" diyor. "Biz burada milyonların sesini işitiyoruz" diyen Sevim, "Bu sesi örgütlenmeye dönüştürmek gerekiyor. Bizi zorlayan tek şey; direnişe katılmamaktır, parçalı durmaktır ve bu zamanın kıymetini bilmemektir" uyarısını yapıyor.
Avrupa'da yaşayan Kürt siyasetçiler, gazeteciler, yurtseverler, 16 Aralık'ta hapishanelerde başlayan açlık grevinin  ardından bir diğer direniş mevzisini 17 Aralık'ta Strasbourg'ta açtı. 
 
Fransa'nın bir kenti olan Strasburg, Brüksel ile birlikte Avrupa siyasetinin iki merkezinden biri. Eylemin amacı da, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Avrupa Konseyi (AK) ve Avrupa Parlamentosu (AP) gibi kurumlara sorumluluklarını hatırlatmak olarak tanımlandı. 
 
Eski milletvekili Dilek Öcalan, gazeteci Gülistan Çiya İke, KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç, yazar Mustafa Sarıkaya, Nurgül Başaran, Ramazan İmir, Mehmet Nimet Sevim, , Mohamad Ghaderi, Deniz Sürgüt, Ayvaz Ece, Kadro Bokani, Kerem Solhan, Agit Ural ve Ekrem Yılmaz, bugün direnişlerinin 124. gününde. 
 
 
Direnişçilerin sağlık  kontrolleri eylemin ilk gününden itibaren yanlarında bulunan doktor Fahrettin Gülşen tarafından yapılıyor. Bugüne kadar hastaneye kaldırılan direnişçiler oldu. Ancak tedaviyi reddettikleri için direniş yerine geri döndüler.
 
Artık eskisi gibi hareket edemiyorlar. Hareketleri yavaş. Sağlıkları giderek bozuluyor. Ancak gelen ziyaretçileri direnişçiler adına birer, ikişer kişi karşılamaya çaba gösteriyorlar. Ziyaretçilere verdikleri ilk mesaj ise "Moralimiz çok güçlü. Kazanacağız" oluyor. Ardından seçimlerden direnişin nasıl büyütüleceğine uzanan bir sohbet gelişiyor. Gelenler, daha da güçlenmiş olarak direniş mekanından ayrılıyor. 
 
DİRENİŞİMİZ BÜYÜK ORANDA TECRİDİ KIRDI ANCAK....
 
Direnişçilerden Mehmet Nimet Sevim, geride kalan direniş sürecini ETHA'ya anlattı. "Yaşadığımız anların ne kadar değerli olduğunu fark ediyorum" diyerek konuşmaya başlıyor.
 
Mehmet Nimet Sevim, uzun yıllardır Kürt özgürlük mücadelesinin içinde. Ancak bu direnişin ayırt edici bir özelliği olduğunu anlatıyor: "Her anı bir direniş içinde geçirmek yaşama dair çok derinlikli bir bilinç oluşturuyor" diyor. 
 
Mehmet Nimet Sevim'in tecrit ile ilgili tanımı da dikkat çekici: "Tecrit dediğimiz şey önder Apo'nun direnişinin İmralı ile sınırlı kalmasıydı." Bu tanımla bağlantılı olarak da kendi eylemlerini, "Abdullah Öcalan'ın direnişine katılma" olarak tanımlıyor. Tecridin "mücadelenin büyütülememesi" nedeniyle derinleştiği yorumunu yapıyor.
 
Mehmet Nimet Sevim, tecridin büyük oranda kırıldığı düşüncesinde: "Direnişin tecridi büyük oranda kırdığını, yerle bir ettiğini söyleyebiliriz.  Ancak bu bir potansiyeldir , bunu sese dönüştürmüş değiliz. Tecridin  sistemsel olarak kırıldığını Kürdistan toplumunda ona karşı ciddi bir  başkaldırının başladığını, bu isyanın kendine göre bir serhildan tarzı yaratarak  başladığını söyleyebiliriz."
 
 
SERHILDAN'I YENİDEN TANIMLAMAMIZ GEREKİYOR
 
Halkın direnmenin ışığını gördüğün her yerde mücadeleye hazır olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Serhildan nedir? 1990'lı yılların serhildanlarına atıf yapılarak 'Bugün neden olmuyor?' diye soruluyor. Bu da bir kırılma yaratıyor. Ancak serhildan anlamını yeniden oluşturmamız gerekiyor. Bir büyük anne, 17 yaşındaki torunu gözaltına alınırken, 'Yaşasın zindan direnişi' diye slogan atıyor. 'Torunumu bana verin' demiyor. Bu çok önemli. Çünkü bu direnişe güveniyor ve direnişin değiştireceğini görüyor. Toplum, imkanını ve aracını bulduğu her anda direnişe katılıyor."
 
Açlık grevi direnişçisi Mehmet Nimet Sevim, mücadele için yapılması gereken çok şey olduğunu anlatıyor. Direnişin, halkların geleceğinin garantisi olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Kendimizi yeniden toparlamamız  gerekiyor. Bunu yapamadığımız için yönelim ağır oldu ve Önder Apo'nun direnişi İmralı ile sınırlı kaldı. Halka halka, an an, kendimizden başlayarak tecridi kırdığımız zaman demokrasinin ve özgürlüğün sesi pratikleşecek. Biz burada milyonların sesini işitiyoruz. Bu sesi örgütlenmeye dönüştürmek gerekiyor. Bizi zorlayan tek şey; direniş durumuna katılmamaktır, parçalı durmaktır, bu zamanın kıymetini bilmemektir."