Narin'in katili düzene karşı toplumsal isyanı büyütmeye
Narin'in katledilmesine karşı eyleme dökülen katmanlı toplumsal öfke, politik öznelere ivedilikle öncü pozisyondan büyük toplumsal politik mücadele ve eylemlere hazır olmayı söylüyor. Emekçi sol hareketimiz ve sosyalistler, değişik toplumsal kesimlerin derinden gelen homurtularına dikkatle kulak kesilmeli, kitlelerin uğultulu öfkesi ve mücadeleye tutuşma eğilimini çok iyi kavramalıdır. Hareket öncüyü bekliyor. Öncüler harekete geçince mücadele ayaklanıp yürüyor.
Faşist saray rejimi olarak örgütlenmiş katiller koalisyonu halklarımıza karşı ilan edilmemiş bir savaş sürdürüyor. Tepeden tırnağa çürüyen ve kokuşan faşist şeflik rejimi işçi sınıfına, Kürt ulusuna, Alevilere, kadınlara, gençlere, çocuklara, LGBTİ+'lara, hayvanlara karşı sınıfsal ve ideolojik düşmanlığını derinleştirip boyutlandırıyor. Bu katil düzenin muktedirleri her kesimden ezilen ve yönetilenlere ölüm, zulüm, kölelik, itaat ve teslimiyet dayatıyor. Çünkü faşist şef Erdoğan'ın ilan edip sayısız defa tekrarladığı gibi, politik islamcı faşist rejim kendi suretinde ve keyfince yönetebileceği bir toplum yaratmak istiyor.
Faşist şef tüm politik islamcıların ütopyası ve ortak davası olan yeni bir insan kuşağı yaratma yolunda pervasız bir saldırganlık ve topluma açtığı savaşla yürüyor. Asımın nesli mottosuyla "dindar ve kindar nesil" yaratmayı hedefleyen politik islamcı AKP, tüm toplumsal sınıfları politik islamcılığın en gerici-faşist ilke ve değerleriyle eğitmeyi, özellikle yeni yetişen kuşakları devlete kul-köle haline getirmeyi amaçlıyor.
Faşist şef kendisine kemalizmin homojen ulus yaratma yol ve yordamlarını rehber olarak alıyor ve politik islamcılığın tüm topluma egemen kılınması için kullanıyor. Kemalizmin "yukarıdan devrim"le toplumsal sınıfları kendi paradigmasına göre dönüştürme, biçimlendirme ve kimliklendirmesi gibi bir toplumsal mühendislik projesi uyguluyor. Politik islamcı ideolojik hegemonyayı sağlamak için devlet iktidarının tüm olanaklarını sonuna kadar kullanıyor.
Eğitim politikaları bu anlamda başat bir rol oynuyor. Eğitim politik islamcı ideolojik hegemonya hedefleri doğrultusunda sürekli dinselleştiriliyor. AKP politik islamcı tarikat ve cemaatlerle birlikte eğitim politikalarını belirliyor. Eğitim müfredatını dinsel, şovenist ve erkek egemen ideolojik temeller üzerinden örgütleyip uyguluyor. Bu toplumsal dönüştürme ve "Asımın neslini" yetiştirme programının kritik halkalarından birini çocuklar oluşturuyor. AKP çocukları özellikle hedefliyor. Çocuklar cami ve islamcı dernek, vakıf vs. Kur'an kurslarına itiliyor. Kur'an kurslarının rahle-i tedrisinden geçen yüzbinlerce çocuk orta eğitime kadar indirilen ve yaygınlaştırılan imam hatip okullarına yönlendiriliyor. Bu anlamda eğitim devlet ve islamcı tarikatlar, vakıflar tarafından ortak bir biçimde örgütleniyor. Eğitimin dinsel ideolojik politikası ÇEDES ve sermayenin çıkarlarını programlaştıran MESEM'ler dengelenip bütünleniyor.
AKP-MHP faşist iktidar blokuyla ittifak içinde olan islamcı tarikatlar çocukların yanı sıra aile ve kadınlarla ilgili tüm politikalarda etkin rol oynuyor. İstanbul Sözleşmesinin lağvedilmesini sağlayan bu faşist blokun diğer bileşenleri ise BBP, YRP ve Hüdapar'dır. Bu islamcı-faşist koalisyon politik islamcılığın toplumu dinsel temelde dönüşümünü sağlamada birleşiyor. Kadın ve çocuk düşmanlığında, kutsal aile yaratma amacında ittifaklaşıyor. İstanbul Sözleşmesinin ilga edilmesi, LGBTİ+'lara karşı kampanyalarıyla faşist bir kitle desteği bulan ve daha da saldırganlaşan bu kutsal aile ittifakı, tüm kadın ve çocuk cinayetlerinin baş sorumlusudur. Şef tipi ailenin inşasında politika ve faşist yasal düzenlemeleriyle kadın ve çocuk cinayetlerinin tüm koşullarını hazırlayan faşist saray rejimi ve onun suç ortağı BBP, YRP, Hüdapar, tarikatlardır.
Hüdapar'ın bu ittifaktaki rolü ve konumu stratejiktir. Türkiye ve Bakurê Kürdistan toplumsallığını politik islamcı ideoloji temelinde dönüştürmede AKP-MHP, BBP, YRP ve Hüdapar ortak bir saldırı programı yürütüyor. AKP-MHP, BBP, YRP Türkiye halklarının politik islamcı ve faşist yönde dönüşümünde rol alırken Hüdapar, Bakur halkını islamcı bir saflaşmayla sömürgeciliğe bağlama görevini üstlenmiştir. Bu en kaba ifadeyle söylenecek olursa, Türkiye'yi AKP ve MHP'lileştirme, Bakurê Kürdistan'ı Hüdapar'lılaştırma politikasıdır. İnkarcı Türk sömürgeciliği bir kez daha Hizbulkontra'yı yeni yapısıyla Bakur'da sahaya etkince sürüp kullanıyor.
Bilindiği gibi 90'lı yıllarda Hizbulkontra Türk sömürgeciliğinin mızraklarından biri olarak işlev gördü. Vahşi terör yöntemleriyle Kürt halkımız üzerinde hegemonya kurmaya ve Kürt özgürlük hareketini güçsüzleştirmeye çalıştı. Hizbulkontra'nın organik devamcısı olan Hüdapar, aynı misyonu yeni sınıf mücadelesi koşullarında sürdürüyor. Bakur'da tüm özgürlükçü hareketlerin ve Kürt özgürlük hareketinin karşısına politik islamcı ve paramiliter bir güç olarak dikiliyor. Rojava'da, Şengal'de Kürt soykırımı yapan IŞİD'in yanında saf tutan Hizbulkontra, bugün inkarcı sömürgeciliğin faşist iktidar bloku AKP-MHP'nin cephesinde halklarımıza karşı savaşıyor. Bakur'da yaşam tarzına şiddet kullanarak müdahale ediyor, Filistin davasını politik islamcı pis emellerinin payandası yapıyor, IŞİD meşrebini ve tavrını kuşanıp kadınlara saldırıyor, ideolojik hegemonya kurmak ve toplumsallığı islamcı yönden dönüştürmek için şef tipi kutsal aile kampanyalarıyla Bakurê Kürdistan'ın demokratik ve özgürlükçü kadın kazanımlarına saldırıyor.
Politik islamcılık tüm bileşenleriyle tepeden tırnağa çürümüştür. Politik islamcı AKP bu çürüme ve çürütmenin merkezindedir. Çürümüş ve kokuşmuş politik islamcılık kendini din ve inanç pelerini altına gizleyerek varlığını sürdürmeye çalışıyor. İslamcı vakıf, tarikat ve cemaatlerde toplumsal çürümenin en kirli ve uç biçimleri yaşanıyor. Çocuk istismarları, kadın tecavüzleri, cinayetler, komplolar, yolsuzluk, hırsızlık, çeteleşme, paramiliter örgütlenmeler, din istismarcılığı, her türlü sahtelik ve riyakarlık, saraylarda sefih hayatlar, öte dünya vaazlarıyla bu dünyada dünyalıklar biriktirmeler, yoksul halklarımızın ensesinde boza pişirme vs. politik islamcılığın güncel gerçeğini resmediyor.
Politik islamcı faşist şeflik rejiminin çocuk düşmanı karakteri her gün yeni çocuk ölüm ve cinayetleriyle kanıtlanıyor. 8 yaşındaki Narin Güran'ın katledilmesi bu gerçeği bir kez daha tüm ezilen toplumsal kesimlerin yüzüne bir tokat gibi çarptı. AKP-MHP ve bağlaşıklarının Türkiye yüzyılının halklarımız için nasıl bir cehennem olduğunu gösterdi. Faşist şeflik rejimiyle devleti yöneten politik islamcı AKP ve ortağı ülkücü faşist MHP, islamcılığın bütün çürümüşlüğünü ortaya serdi. Narin'in katledilmesi tüm topluma tutulan bir ayna oldu.
Faşist şeflik rejiminin hizmetine koşulmuş sarayın borazanı ana akım medya Narin'in katledilmesini magazinleştirerek hedef saptırıyor. Böylece faşist saray rejiminin politikalarının ve kurmak istediği şef tipi ailenin yolunu düşüyor. Narin'in katledilmesi tarikat yurtlarında işkence ve istismara maruz kalan, MESEM'in iş cinayetlerinde katledilen çocuklar ve diğer çocuk katliamlarının tek sorumlusu vardır. O da; bu rejimin dümeninde duran politik islamcı faşist şeflik rejimi ve kapitalist sömürü düzenidir. Olayı bir yasadışı aşk gibi ailesel dar çerçeveye çekmek, aile içi bir olay gibi göstermek tarikatları, cemaatleri aklamanın, oradaki bin bir çeşit baskı, zulüm ve işkencenin, değişik türden cinayetlerin üzerini örtmektir, hedef saptırmaktır.
Narin'in katledilmesi aynı zamanda Bakurê Kürdistan'ın güncel politik gerçeğini de anlatıyor. Kürt özgürlük hareketinin siyasal, ideolojik ve örgütsel olarak zayıfladığı koşullarda, sömürgeci çürütme politikalarının kendisine imkan ve alan bulduğunu, halklarımızı politik ve ahlaki bakımdan yozlaştırdığını gösteriyor. Kürt demokratik hareketinin özgürlükçü çizgisi ve değerleriyle politik islamcı gericiliğin karşısında güçlü bir alternatif ve yeni bir politik toplumsallık olduğunu vurguluyor.
DEM Parti ve Kürt demokratik hareketi Narin'in katledilmesine karşı Bakurê Kürdistan'dan çocuk cinayetlerini politik bir eylem konusu haline getirmesi çok isabetli ve doğru bir politik inisiyatiftir. Keza emekçi sol hareketimizin Türkiye yakasında bağımsız ve birleşik protesto eylemleriyle sokağa çıkması çok önemli ve doğru bir politik reflekstir. Türkiye ve Bakur'da emekçi sol hareketimizin belli bölükleri tarafından politika zinciri doğru halkasından yakalanmıştır. Çocuk katili saray rejiminin bu olay özgünlüğüyle suç ve sorumluluk sandalyesine oturtulup teşhir edilmesi, çocuk ve kadın katliamlarının koşullarını hazırlayan politikaların sorumlularından hesap sorma bilincini açığa çıkarmıştır. Çocuk katili düzeni ve politik suçlularını teşhir eden, hesap soran ve adalet talebini yükselten protesto eylemleri, toplumsal isyan eğiliminin bir göstergesidir. Kadın ve çocuk cinayetleri politiktir.
Toplumsal memnuniyetsizlik artıyor ve toplumsal öfkeye dönüşüp birikiyor. Faşist saray rejiminin ezilen ve sömürülen tüm kesimlere karşı yürüttüğü ekonomik, politik ve ideolojik savaşa ezilenler toplumsal kendi bilinç ve örgütlülükleri düzeyinde yanıt vermeye çalışıyor. Politik islamcı faşist şeflik rejimine karşı toplumsal bir isyanın mayalandığını dışavuran emareleriyle görebiliyoruz. Narin'in katledilmesine karşı eyleme dökülen katmanlı toplumsal öfke, politik öznelere ivedilikle öncü pozisyondan büyük toplumsal politik mücadele ve eylemlere hazır olmayı söylüyor. Toplumsal isyan eğilimin patlaması ve politik bir genel direnişe dönüşmesi imkanları her gün daha fazlasıyla oluşup olgunlaşıyor. Emekçi sol hareketimiz ve sosyalistler, değişik toplumsal kesimlerin derinden gelen homurtularına dikkatle kulak kesilmeli, kitlelerin uğultulu öfkesi ve mücadeleye tutuşma eğilimini çok iyi kavramalıdır. Narin için adalet ve hesap sorma eylemleri politik öncülere kendi dersini sunuyor. Hareket öncüyü bekliyor. Öncüler harekete geçince mücadele ayaklanıp yürüyor.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 13 Eylül tarihli 184. sayı başyazısı.