4 Aralık 2024 Çarşamba

Arzu Demir yazdı | Kobanê kumpas davası AKP'nin DAİŞ'le işbirliğinin ifadesidir

Sınırın diğer tarafından başlamak üzere Kuzey Kürdistan ve Türkiye kentlerine yayılan 7-9 Ekim serhildanı, Kobanê direniş mevzilerini güçlendirdi. Böylece, Kobanê ve Rojava devrimi kazandı. Bu zafer, DAİŞ'in Rojava ve Suriye'de yenilgi sürecini de başlatmış oldu. Bu yenilgi, sadece DAİŞ çetelerinin değil, onunla ittifak halindeki AKP-MHP iktidarının yenilgisiydi. Kobanê kumpas davasını açtıran da işte bu yenilginin intikamını alma hedefidir.

Kobanê kumpas davasında bugün kararın açıklanması bekleniyor. 31 Mart yerel seçimleri sonrasında yeniden "yeni bir anayasa"yı gündeme getiren faşist şeflik rejiminin, havada esen "yumuşama" ve "normalleşme" rüzgarının etkisini biraz daha uzatmak için, kararı açıklamayı geçen duruşmada olduğu gibi başka bir tarihe ertelemesi de olasılık dahilinde. Ne olacağını bugün göreceğiz.

Bu yargılamada en net ve kesin olanı, rehin tutulan siyasetçiler, duruşma salonunda defalarca kez söyledi: Bu bir siyasi intikam davasıdır. Faşist şeflik rejimi, Rojava devrimi ve Kürt halkının kazanımlarına karşı işbirliği yaptığı DAİŞ çetelerinin Kobanê'de başlayan yenilgisinin intikamını almak için bu davayı açtı. HDP'nin eski eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş'ın da içinde olduğu siyasetçileri 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana da rehin tutuyor.

Faşist şef Erdoğan'ın ağzı kulaklarında, DAİŞ çetelerinin Kobanê'nin yüzde 80'ini işgal ettiği gün olan 7 Ekim 2014 tarihinde Antep'te yaptığı, "Kobanê, şu sıralar düştü, düşüyor" açıklaması, bu davanın özü özetidir. HDP'nin sosyal medya paylaşımları, itirafçıların yalan beyanları, düzmece deliller vs. bu işin teferruatıdır. Erdoğan'ın iktidarının bekası için en çok istediği şey Kobanê'de gerçekleşmedi. Kobanê düşmüş olsaydı, devrimin ideolojik simgesi ele geçirilmiş, Rojava devriminin kalbine bir hançer saplanmış olacaktı. Böylece Türk burjuva devleti, Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşta çok önemli bir zafer kazanmış olacaktı. Ancak, Kobanê düşmedi, faşist şefin hevesi kursağında kaldı. Binlerce Kürt gerillası, enternasyonalist devrimciler, komünistler devrimi, Kobanê'yi savunmak için canını verdi. Sınırın diğer tarafından başlamak üzere Kuzey Kürdistan ve Türkiye kentlerine yayılan 7-9 Ekim serhildanı, Kobanê direniş mevzilerini güçlendirdi. Böylece, Kobanê ve Rojava Devrimi kazandı. Bu zafer, DAİŞ'in Rojava ve Suriye'de yenilgi sürecini de başlatmış oldu. Bu yenilgi, sadece DAİŞ çetelerinin değil, onunla ittifak halindeki AKP-MHP iktidarının yenilgisiydi. Kobanê kumpas davasını açtıran da işte bu yenilginin intikamını alma hedefidir.

Rojava devrimi, her şeyden önce, ezilenlerin kaderinin, emperyalist devletlerin ve onların yerli gerici işbirlikçileri tarafından çizildiği Ortadoğu coğrafyasında, ezilenlerin, kendi kaderlerini ellerine almasıydı. Ezilenlerin ve kadınların, kendi varlıkları ve gelecekleri için tarih sahnesine örgütlü bir güç olarak çıkışıdır.

Rojava ve Kobanê direnişi, Türkiye ve Kürdistan devriminin bir parçası; Ortadoğu devriminin bir adımı, dünya devriminin de üssüdür. Bu nedenle sadece Kürdistan ve Türkiyeli devrimcilerin değil, dünya devrimcilerinin yüzünü döndüğü yerdir, devrim için savaştığı mevzidir.

Rojava devrimi ve Kobanê direnişi, halkların, toplumsal kurtuluş ve özgürlük özleminin yeniden cisimleşmiş halidir. Önüne gelen her şeyi ezip geçen, kadınları köleleştiren DAİŞ'in Kobanê duvarına çarpmasının asıl nedeni de budur, hayal gücünün iktidar olmasıdır.

İnsanlığın bu kapitalist dünyadan başka bir dünyaya ulaşmasının mümkün olmadığının propagandasının sıkça yapıldığı dönemde, Rojava devrimi dünya ezilenleri için yanan bir ışıktır, kutup yıldızıdır.

Faşist şeflik rejiminin, Kobanê kumpas davası üzerinden hesabını görmek istediği şey de, "bir devrimden yana saf tutma" devrimci tutumudur. DAİŞ barbarlarına karşı Rojava devriminden yana saf tutmanın cezasını kesmek istemektedir.

Figen Yüksekdağ'ın Kobanê sınırında yaptığı, "Biz sırtımızı Rojava'ya, Kobanê'ye, IŞİD vahşetine karşı direnen halklara, insanlık mücadelesi yürüten YPG-YPJ'ye, PYD'ye dayıyoruz" sözleriyle aldığı tutumun hesabının kesilmesi amaçlanmaktadır.

Bu nedenle bu dava da Kobanê direnişi gibi, simgesel bir davadır. Elbette, saray rejimi, her ne olursa olsun, HDP'lileri cezalandırarak, süreci tamamlama niyetinde.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, bu haftaki Meclis grup toplantısında, "Gerçek bir normalleşme istiyorsanız, Kobanê kumpas davasını ortadan kaldırarak başlayabilirsiniz" diye iktidara seslendi. Elbette, en iyi niyet beyanı bu olurdu. Ancak, rejim bakımından hem Kobanê serhildanı hem de Gezi ayaklanması, bir hayat memat meselesidir. Çünkü her ikisinde de gördükleri, kendi sonlarıdır.