4 Aralık 2024 Çarşamba

ÇEVİRİ | Macaristan ve Sırbistan seçimleri: Ukrayna savaşı oyları etkileyecek mi?

Macaristan ve Sırbistan'da 3 Nisan günü seçimler yapıldı. Macaristan seçimlerinde 12 yıldır iktidarda bulunan Viktor Orban bir kez daha seçimleri kazandı. Orban, son seçimlerde 2018 yılında yapılan genel seçimlerinde aldığı oydan daha fazla oy aldı. Sırbistan'daki seçimlerin sonucuna göre ise Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic bir dönem daha görevine devam edecek. Vucic, parlamento seçiminden de zaferle çıktı. Seçimler öncesinde Adam Ramsay tarafından kaleme alınan yazıyı iki ülkede yaşanan süreci özetlediği için paylaşıyoruz.

"Ukrayna'daki savaş bu seçimler için gerçekten kötü oldu" diyor ülkenin başkanı olmak üzere sürdürdüğü kampanyasının bir parçası olarak ziyaret ettiği, Sırbistan'ın güneyindeki Vranje'den benimle konuşan Biljana Stojkoviç.

Bir insan hakları aktivisti ve savaş karşıtı olarak Biljana yaşamının çoğunu ülkenin dört bir yanında insanlarla konuşarak geçirmiş. Bunu yapmayı sevdiği çok açık: "Her gün insanlarla buluşuyorum. Bir şeylerin değişmesini istiyorlar. Bu beni enerjiyle dolduruyor."

Biljana'nın bir Yeşil-Sol ittifakı olan partisi Moramo (Yapmalıyız), 3 Nisan'da başkanlık seçimlerinin yanı sıra gerçekleşecek parlamento seçimleri anketlerinde şu an için üçüncü sırada bulunuyor. Kampanya sürecinde insanlarla sağlık, çocuk bakımı, temiz hava ve su gibi günlük yaşam meseleleri üzerine konuştuğunu söylüyor.

Ancak başkan Aleksandar Vucic'in liderliğindeki hükümetteki Sırbistan İlerici Partisi'nin (SNS) Ukrayna'daki savaştan bu yana başarılı bir görüntü çizdiğini ekliyor.

NATO'nun 3 ay süren bir hava saldırısı hamlesi gerçekleştirdiği 1999 Kosova savaşına atıfla "NATO'nun bizi yine bombalayacağını söyleyerek bu krizi paniği artırmak için kullanıyor" diye açıklıyor Stojkoviç. Oyların yüzde 50'sinden fazlasını kazanması beklenen Vucic, insanların korktuğunda "bir babaya ihtiyaç duyduğu" fikrine oynuyor.

Stojkoviç iktidar partisinin "medyayla yönettiğini" ekliyor, partinin müttefikleri basının neredeyse tamamına sahip.

Kariyerine eski başkan Slobodan Miloseviç yönetimi altında bilişim bakanı olarak başlayan ve Tony Blair'i danışmanı olarak atayan Vucic, Vladimir Putin'e en yakın Avrupalı liderlerden biri. Belki de şaşırtıcı bir şekilde, son birkaç gündür konuştuğum Sırp aktivistler Vucic'in Rusya başkanı ile olan ilişkisinin onun yararına işleyebileceğini düşünüyor.

Rusya ile olan gerilim yükseldikçe Brüksel, Belgrad'da giderek artan oranda otokratikleşen bir hükümeti desteklemeyi sürdürmeyi isteyip istemediğine karar vermek zorunda.

Genç kuşak Sırpların hafızalarında canlanan politik hatırada NATO 1999'da Belgrad'ı bombalıyor. Hayatta kalan büyükanne ve büyükbabaları için onlara yardım eden taraf Nazi hattını geri püskürten Rus birlikleri idi: Yugoslav partizanlar Hitler güçlerini kapsamlı bir şekilde yenilgiye uğratan tek direniş hareketiydi.

Bu tür insanlar için "Rusya antifaşizmdir. Rusya özgürlük taşıyıcısıdır" diye belirtiyor adını vermek istemeyen kampanya örgütçüsü solcu bir Sırp aktivisti.

Vucic'in "tüm anlatısı Rusya ile ne kadar iyi dost olduğuna dayanıyor" diye söylüyor aynı aktivist. Çoğu Sırp Rusya'yı dünya sahnesinde ülkelerinin çıkarlarının bir savunucusu olarak görüyor: Rusya, örneğin, 2008'de resmi olarak Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı tanımayı reddetti. Vucic, yalnızca henüz meydan okunan derin milliyetçi duygulara sesleniyor. Ukrayna'da hastane bombalayan Rus imajı çoğu Sırp için bilişsel bir uyumsuzluğa neden oluyor: "Onlar için çok zor bir durum, ne düşüneceklerini bilemiyorlar."

Sırp hükümetinin Ukrayna'daki savaş üzerine kaçamak tutumu bu daha geniş ulusal ruh halinin bir yansıması. "Sırbistan Cumhuriyeti, Ukrayna dahil herhangi bir devletin toprak bütünlüğünün ihlal edilmesinin çok yanlış olduğunu düşünmektedir" diye yorumladı Vucic, Rusya'nın işgali başlatmasından kısa bir süre sonra ve ekledi: "Rusya, Kosova savaşını bitiren BM kararının 'en büyük garantörü' idi ve yaptırımları kınamıştı."

DENGE TUTTURMAK
Vucic, rakip uluslararası kamplar ile ilişkileri dengede tutmayı tarihsel olarak denedi. Sırbistan, hem Rusya'nın hem de Çin'in Avrupa'daki önemli bir müttefiki, ama aynı zamanda AB yatırımlarının da önemli bir alıcısı.

"Bu, hiçbir saldırmazlık anlaşması olmayan küçük bir ülke, [yani] bence Sırbistanlılar başkanın herkesle dost olmaya çalışmasını bekliyorlar" diye belirtiyor 10 yıldır Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yaşayan İskoç bilişim sektörü işçisi. Bu işçiler, dijital sektörle birlikte büyüyen bir topluluğu oluşturuyorlar; gece yaşamı, sabah kahvesi ve düşük yaşam giderleriyle ünlü kent onları çekiyor.

2 yıl önceki son ulusal seçimlerde bir dizi muhalefet partisi seçimleri adil ve özgür olmadığı gerekçesiyle boykot etmişti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) gönderdiği gözlemciler "ulusal yayın yapan çoğu televizyon kanalı ve çoğu gazetenin hükümet politikalarını öne çıkardığını" rapor ettiler. AGİT ayrıca "gazeteciler ve medya kuruluşları üzerindeki tehditler, saldırılar ya da baskıların finansal bağımsızlığın olmamasıyla birleşerek otosansürü beslediği" sonucuna ulaştılar.

Ancak 2 yıl içinde Sırbistan sokakları büyük gösterilerin sesleriyle yankılandı. 1 milyonun üzerinde nüfusuyla Belgrad iki güçlü nehir Sava ve Tuna'nın kesiştiği kavşak olmasıyla ünlü. Fakat kentin kanalizasyon işleme sistemi bulunmuyor ve atıklarını doğrudan Tuna'ya boşaltıyor. Bağlantılarımdan biri, "Romanya ve Bulgaristan'ın şu ana kadar bizi dava etmemesi inanılmaz" diyor.

Stojkoviç, işçilerin en temel haklarından yoksun oldukları fabrikaları, havası zehirli dumanlarla kaplı mahalleleri ve kasabaları ziyareti üzerine konuşuyor. Belgrad'da hava kirliliği çocukların akciğerlerini zehirliyor. Aktivistlerin belirttiğine göre yollardaki tıkanıklık 5 kilometrelik yolculuğun 1 saatten fazla sürmesi anlamına geliyor. Kırsal alanlarda ise protestocular hükümeti madencilik lisansını bu yılın başında geri çekmek zorunda bıraksa da lityum madenciliği çevreye büyük bir hasar verme tehdidi taşıyor.

Meselelerin üst üste binmesinin yanı sıra Vucic'in otoriterizmiyle ilgili artan endişeler protestoların suyunu ısıttı. Protestoları örgütleyenler, ülke çapında anayolların kapatıldığı eylemleri de içeren geçen yılki gösterilere 50'den fazla kent ve kasabada 100 binden fazla insanın katıldığını iddia ediyor. Başkanın iddia ettiği 31 bin daha doğru olsa bile 7 milyonluk bir ülke için bu yine de oldukça geniş bir katılım.

Bu protestoların ardındaki toplumsal hareketler, geçen kasımda Moramo'nun oluşumu için katalizör oldu. İttifak Sırp siyasetini uluslararası güç oyunları ve medya mitleri gibi soyutluklardan çıkarıp halkı günlük yaşam gerçekliklerine doğru kaydırma girişimini temsil ediyor.

"Sırbistan'da seçimler tamamen 'Rusya mı Amerika mı, kim bizim dostumuz. Kosova'yı tanıyor muyuz' üzerine şekilleniyor. 'Küçük' meseleler üzerine konuşmaya başlarsanız Sırbistan'ın küçük bir ülke olduğunu itiraf etmiş olursunuz. Biz hiçbir zaman gerçekten işlevsel bir demokrasiyi yaşamadık" diye ifade ediyor eylemlerin örgütleyicilerinden biri.

Ancak, Ukrayna'daki savaş Moramo'nun projesini yoldan çıkarma tehdidini taşıyor. "Çoğu insan, özellikle de Sırbistan'ın [kırsal] güneyindekiler, seçimlerin olduğundan bile habersiz" diye açıklıyor Stojkoviç savaşın insanların tüm dikkatini aldığını belirterek. Yine de umutlu konuşuyor: "Bu seçimler [Vucic'in] yenilgisi yönünde bir adım. Muhalefet toparlanacak ve 2 yıl sonraki yerel seçimlerde daha iyisini başaracak."

MACARİSTAN'IN ZORLANAN MUHALEFETİ
Belgrad'dan Tuna'yı yukarıya doğru takip ettiğinizde kısa süre sonra kendinizi Macaristan'da bulursunuz. Giderek otokratikleşen bir başka egemen de orada 3 Nisan'da seçimlerle karşı karşıya.

Başbakan Viktor Orban'ın dördüncü dönem için girdiği bu iddia zorlu geçmeye mahkum. AB onun demokratik normları erozyona uğratması sebebiyle Covid kurtarma fonlarına erişimini reddetti. Para birimi Forint Ukrayna'da savaşın çıkmasıyla çakıldı. Orban, Putin'in AB'deki en yakın müttefikiydi ve son seçimi Suriyeli mültecilerle ilgili ahlaki bir paniği kışkırtarak kazandı. Bu, Macaristanlıların şu an Ukraynalıları cömertçe karşıladıkları sahnelere bakıldığında iç karartıcı şekilde ironik gözüküyor.

Belki de en önemlisi son birkaç yıl boyunca Macaristan muhalefetinin giderek bir arada hareket etmeye başlaması oldu. 2019'da Orban'ın Fidesz Partisi rakiplerinin kurduğu ittifakla bir dizi hayati yerel seçimi kaybetti. En öne çıkanı da Yeşillerin adayı Gergely Karácsony'nin Budapeşte belediye başkanı seçilmesi oldu.

Bu seçimlere gelirken muhalefet partileri bir başbakan adayı ve yanı sıra vekil adaylarını belirlemek üzere ülke çapında bir dizi ön seçim düzenledi. Ön seçimleri kazanan Peter Márki-Zay en ilerici kesimlerin tercihi değildi, kendisi küçük bir kasabanın muhafazakar Katolik belediye başkanıydı. Fakat en azından Orban'ın demokrasiye açtığı savaşın hasarlarının çoğunu geri çevirmeyi planlıyor. Ocak ayında OpenDemocracy'ye, "Projemiz sistemi dağıtmak üzerine, böylece Macaristan'ın geleceğinde kimse Orban'ın yaptığı gibi demokrasiyi gasp edemeyecek" diye konuşmuştu.

Bir süre boyunca, Macaristan için Birlik ittifakının anketlerde Fidesz'i rahatsız etmesiyle birlikte bu strateji işe yarar gibi göründü. Ancak son aylarda, Putin'in Ukrayna'yı bombalamasıyla da Orban liderliğinin yeniden büyüdüğünü gördü. Partisi hiç olmadığı kadar kendinden emin görünüyor.

Budapeşte'de uzun süredir çalışan ABD'li gazeteci Justin, "Fidesz için rahat bir zafer olacağını düşünüyorum" diyor ve "Savaşla ilgili anlatıyı domine etmeyi başardılar ve bence bu, sonucu onlar için kesinleştirdi" diye ekliyor.

Savaştan önce Orban, iki nükleer santral için Rus finansmanının sağlanması dahil Rusya ile güçlü bir ilişki geliştirdi. Rusya'nın işgalini kınasa da kilit önemdeki uluslararası yaptırımlara karşı çıktı ve Macaristan, Ukrayna'nın AB komşuları içinde askeri yardım sağlamayı reddeden tek ülke oldu. Silahların kendi toprakları üzerinden geçmesine de yine izin vermedi.

Geçen hafta Orban Macaristan'ın hangi tarafta olduğu sorusuna "Macaristan, Macaristan'ın tarafında" twitiyle yanıt verdi. Hükümeti Macaristan'ın kendi ekonomisine zarar verecek yaptırımlara AB içinde karşı çıktı.

Öte yandan muhalefet çok daha sıkı bir Ukrayna yanlısı tutum aldı, hatta Márki-Zay, NATO'nun istemesi durumunda kendisi olsa Rusya'yla savaşmak üzere asker göndereceğini bile söyledi. Macar bir aktiviste göre muhalefet "Rusya'ya karşı direniş çağrısı yaparak yanlış bir adım attı ve şimdi özellikle kırsal kesimdeki korkmuş insanlar onları savaş çığırtkanı olarak görüyor. Mesajını çok net bir şekilde iletmeyi başaramadı ve halen dağınık bir görüntü veriyor."

Gazeteci Justin'e göre muhalefette, "gerçek bir ideolojik birlik yok, sadece taktiksel bir birlik var. Yani, bu tür tartışmalarda tek bir ses olarak yumruğunu güçlü gösteremiyor. Her parti hala kendi çıkarlarının peşinde koşuyor."

Orban'ın oligark dostları medyanın çoğuna hakim. Böylelikle pozisyonunu anında değiştirebiliyor ve mülteci karşıtı sadık bir Putin dostu olmaktan Ukraynalıları cömertçe kucaklayan tarafsız bir lider olmaya sıçrayabiliyor. Hantal bir muhalefet koalisyonu için ani yeni bir olayla ilgili bir mesaj üzerine uzlaşmak ve onu iyi bir şekilde iletmek çok daha zor.

Öncelikle, çoğu Macar'ın kötü davranıldıklarına inandığı, Ukrayna'nın batısındaki Macarca konuşan toplulukların yaşadığı Transkarpatya tartışmalı sorunu bulunuyor. Roma'dan bir aktivist Jutka Bari'ye göre, "Transkarpatya Macarları pek çok dezavantajlı durumdan dolayı acı çektiler, yani muhalefet ittifakının Ukrayna yanlısı tutumu, herhangi bir partiyi tutmayan seçmenlere muhalefetin Macar çıkarları yerine Batı ve Amerika'nın çıkarlarını desteklediğinin mesajını göndermiş olabilir."

Diğer yandan, Rusya'yla ilgili görüşler, "çoğu Macar'ın Sovyetler Birliği'ne karşı romantik yaklaşımı" gerçeğinin filtresinden geçiyor. 2010'daki bir ankete göre Macarların yüzde 72'si insanların komünizm altında daha iyi yaşadığını düşünüyor. Bari'ye göre Roma'daki Macar nüfusu açısından bu nesnel olarak doğru bir sonuç.

SAVAŞIN EKONOMİK ETKİLERİ
Forint şu an için değerini bir miktar toparlasa da Macaristan ekonomisi savaştan çok sert bir şekilde etkilendi. Justin'e göre, "Ekonominin zayıf hali ve zayıf para birimi kesinlikle daha az adanmış Fidesz destekçilerinin bir kısmını partiden uzaklaştıracak. Ancak seçmenler zayıf bir ekonomi ya da yolsuzluk gibi şeylere beklendiği gibi tepki vermiyor, zira Fidesz ve Orban'a olan destek oldukça kabileci bir tutumla şekillenmiş."

Savaşın ekonomik etkisinin Fidesz'in orta sınıf mülk sahibi seçmenleri için negatif olduğu da aynı zamanda net değil. Partinin desteği iktidarlarındaki 12 yıl boyunca konut fiyatlarındaki dev enflasyon üzerine kuruldu. Budapeşte'de AirBnB gibi şirketlerin bileşiminin yürüttüğü, dışarıdan yatırımcıların spekülasyonuyla belirlenen ve Merkez Bankası'nın piyasayı yüzer tutmak için nakit pompaladığı bir sektör. Macaristan dünyadaki en yüksek ev sahipliği oranı olan ülkelerden birisi. Ülkenin Roma'daki nüfusunun geride bıraktıklarının tarihsel olarak kiralanmasıyla da çoğu insan konut fiyatları yükseldikçe daha zengin hissediyor.

Şu ana kadar, savaş piyasayı iki yönden etkilemiş gibi görünüyor. İlki, Macaristan'a varan mülteciler kiraları rekor seviyelere çıkardı ve Ocak ayına göre şimdiden yüzde 2'den fazla arttı. İkincisi, Macaristan para biriminin değerindeki düşüş yurtdışından gelen yatırımcıları Macaristan'dan daha ucuza mülk almaya yönlendirdi. Özellikle çoğu spekülatör Rusya'dan çekildiğinden bu paranın bir kısmı piyasaya pompalanmış gibi görünüyor ve Orban'ın üzerinde oturduğu balonu sürdürüyor.

Bu süreçte kaybedenler de var: Kiracılar ve gençler, gelirlerinin daha fazla bir kısmını konut giderlerine ayırmak zorunda kalan yaşamlarını yeni kurmaya çalışanlar. Ancak bu insanlar zaten Fidesz'in çekirdek desteğini oluşturmuyor ve muhalefet Márki-Zay ile birlikte bu insanları etrafında harekete geçirecek bir aday bulmuş gibi görünmüyor.

Tüm bunlara rağmen bu seçim Macaristan'da uzun zamandır en yakın geçmesi olası seçim. En azından, Fidesz ona istediği gibi anayasa yapmasına imkan veren parlamentodaki üçte iki çoğunluğunu kaybedebilir.

Ancak Putin'in Avrupalı müttefiklerinin onun savaş suçlarından dolayı zarar göreceğine dair herhangi bir beklenti şu an için sadece hüsnü kuruntu görüntüsü veriyor.

*Adam Ramsay'in openDemocracy sitesinde yayınlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçeye çevrilmiştir. Yazının aslı şuradadır.