4 Aralık 2024 Çarşamba

Dövüşen gençliğin devrimci katalizör rolü

Şimdi gençlik için yeni bir mücadele dönemi başlıyor. Komünist gençliğimiz bu döneme iyi bir düşünsel, örgütsel ve pratik hazırlıkla girmelidir. Gençliğin devrimci katalizör işlevini başarılı biçimde ve etkince yerine getirmek için verili duruma meydan okumalı, devrimci olanaklara hücum etmelidir. Komünist gençliğimiz öncü ve önderlik birikimlerine yaslanmalı, akademik, demokratik ve politik mücadele halkalarını doğru yerinden yakalayarak gençlik mücadelesi ateşini büyütmelidir. Gençlik ateşiyle ezilenlerde biriken toplumsal patlayıcı maddeleri tutuşturma hedefinde yürümelidir.

Yeni eğitim-öğretim yılı başladı. İlk ve orta öğretim okulları açıldı. Birkaç hafta içinde üniversiteler de açılacak. Bu eğitim-öğretim yılının girişinde MEB önemli ve kritik iki karar aldı. Birincisi; açık lise öğretim kayıtlarına kısıtlama getirildi. İkincisi; yurt-barınma krizinin altında kalan devlet, kimi üniversitelerin ve branşların örgün eğitim yerine uzaktan online eğitime geçmesine vize verdi. Yükseköğrenimde durmadan büyüyen yurt-barınma sorunu taşınamaz boyuta vardı. Kira fiyatlarının astronomik düzeyde yükseldiği, buna karşın emekçi sınıfların yaşam ve geçim koşullarının dramatik biçimde kötüleştiği durumda yüksek öğrenime devam edebilmek olağanüstü zorlaştı. Öğrenci gençliğin sorunları gün geçtikçe katlanarak artıyor, hayatı daha da kötüleşiyor, özgürlük alanı daha da daralıyor.

Faşist şeflik rejiminin aldığı ve MEB vasıtasıyla ilan ettiği bu kararlarla dolaylı ve dolaysız biçimde yüz binlerce genç eğitim hakkından yoksun bırakılmış oluyor. Bu şimdiye değin gençliğin eğitimden en büyük tasfiyesi anlamına geliyor. Açık lise öğretim kapısının kapatılması, yükseköğretimde uzaktan eğitimin boyutlandırılması ve deprem bölgesinde çöken eğitim yapısıyla birlikte yüz binlerce öğrenci, bu yolla eğitim alanının dışına itilmiş oluyor. Öte yandan genç işsizler ordusu saflarına itilen yüz binlerce gence iş gücünü sefalet ücretine satma yolu gösteriliyor.

Sermayenin eli kanlı diktatörü Erdoğan ve saray rejimi, bu yolla genç işşizler ordusunu büyüterek genç işgücü rezerviyle daha ucuz işgücü sömürüsünün elverişli koşullarını da örgütlüyor. Asgari ücretin açlık sınırı altında ve işçi sınıfının ezici çoğunluğunun ortalama ücret skalası haline geldiği koşullarda, genç işgücü rezervi önemli bir rekabet unsuru olarak işçi ücretlerinin baskılanması ve düşürülmesi aracı olarak kullanılacaktır. Faşist şefin gençleri eğitimden koparıp işsizlik ve üretimin sömürü çarklarına atması, verili ekonomik durgunluk konjoktüründe sermaye sınıfına muazzam bir imkan sunmak anlamına geliyor. Halk gençliğimizin büyük tablosuna en ucuza çalıştırılan ve çocuk işçi sömürüsünden başka bir şey olmayan staj sömürüsünü de eklemeliyiz. Yüz binlerce meslek lisesi öğrencisinin haftanın dört günü ve asgari ücretin yarısı bir ücretle sömürülmesi hakikatini de büyük gençlik tablosuna yerleştirdiğimizde, faşist şeflik rejiminin gençliğe sunduğu geleceğin iğrenç ve vahşi fotoğrafı tamamlanıyor.

Okullardaki resmi faşist baskı ve yasaklar, liseli ve üniversiteli genç kadınların gerici bir cendere içine hapsedilme uygulamaları, yaşam biçimlerine saldırı ve tacizler, politik İslamcı ve ülkücü grupların sivil faşist hegemonya kurma saldırıları, fahiş düzeyde artan yurt, yemek ve kantin fiyatları vs. pek çok süreğen ekonomik, akademik ve demokratik sorun bu yıl da öğrenci gençliğin karşısına dikiliyor ve meydan okuyor. Bütün bu ağır tablo halk gençliğimizin yeni mücadele döneminin sorunları ve konuları olarak sadeleşip somutlanıyor. Elbette öğrenci gençlik antifaşist ve devrimci öncü örgütlerin kılavuzluğunda ve kendi mücadele kulvarında, akademik, demokratik ve politik özgürlük mücadelesini yükseltecektir. Kendi militan fiili-meşru mücadele eylemleriyle önünü açacak ve ilerleyecektir.

Bu yazı, halk gençliğimizin öncü kuvvetlerine bir mücadele dönem planı sunma amacı taşımıyor. Ancak halk gençliğimizin öncü bileşenlerine ve özel olarak sosyalist gençliğe yeni mücadele döneminin girişinde gençliğin devrimci katalizör rolüne özel olarak vurgu yapmayı murat ediyor. Faşizme karşı mücadelede tutulacak kritik halkalardan biri olan üniversite gençliğinin ezilenlerin devrimci mücadelelerini ateşleyen rolünü hatırlatmak istiyor.

Halk gençliğinin mücadelesinde öğrenci gençliğin konumu özgüldür. Eğitim-öğretim dönemleri bu gençlik kategorisinin hem dinamik oluşumunu hem de mücadele dönemini, alanını ve konularını belirler. Orta ve yükseköğrenim gençliği olarak bölünen öğrenci gençliğin mücadele dönemleri esasen ve çok doğal olarak, eğitim-öğrenim sezonlarıyla başlar. Fakat ne yaşadığımız coğrafyada ne dünyada öğrenci gençliğin mücadelesi hiçbir zaman lise ve üniversite mekanlarıyla sınırlı kalmamıştır. Özellikle yükseköğrenim gençliği öncü ve katalizör olma rolüyle hep kendinden fazla bir gerçekliği temsil etmiştir.

Türkiye ve K. Kürdistan gençlik mücadelesi tarihine baktığımızda, özellikle üniversite gençlik mücadelesi çokça kampüslerin dışına taşmıştır. Toplumsal mücadelenin çeşitli alanlarına doğru yayılmıştır. İşçi sınıfı ve tüm ezilenlerin militan mücadelesiyle rezonansa girmiş ve çabucak kaynaşabilmiştir. Üniversite gençliği değişik dönem ve "an"larda öncü militan eylemleriyle işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin devrimci bir katalizörü rolünü de oynamıştır. Fabrika işgallerinin, köylü direnişlerinin vs. bir bileşeni olmuştur. Her dönemde üniversite gençliğinin eylemleri halklarımızın özel ilgisini çekmiştir. Dövüşen gençlik eylemleriyle halklarımıza umut, cesaret ve bilinç taşımıştır. Büyük devrim yangınlarını tutuşturmuş veya büyütmüştür.

Son yarım yüzyılın devrimci mücadele tarihimizin soyutladığı tartışılmaz hakikatlerinden biri üniversite gençliğimizin toplumsal mücadeleleri ateşleyen bu rolüdür. Surlarda ilk gedik açan çoğunlukla ve en çok militan gençlik bölükleri olmuştur. Faşist ablukaları paramparça eden ve kara bulutları bir devrimci fırtına gibi dağıtan yine dövüşen gençliğimizdir. Türkiye ve K. Kürdistan devrimci hareketi de gençlik hareketi içinden filizlenip gelişmiş ve tarihsel varlık hakkını kazanmıştır. İster büyük devrimci yangınları tutuşturan devrimci gençlik önderleri Mahir'in, Deniz'in, İbrahim'in ve binlerce yoldaşının devrimci kuşağının mirası ve hakikatiyle bakalım, ister Gezi-Haziran Ayaklanmasının genç ölümsüzleri Berkin, Apo, Ali İsmail, Ethem... ve isimsiz kahramanlarının öncü, sürükleyici, birleştirici ve ateşleyici eylemiyle kavrayalım; bize umutla ışık tutan ve ufuk açan hakikat budur: Dövüşen gençlik devrimin öncü katalizörüdür.

Suruç filizkıran katliamı bu hakikatin bir başka boyutunu anlatır. Düş yolcusu otuz üçler ve sosyalist gençliğin eylemiyle taşıdığı meşale halklarımızın devrimci kaynaşmasının yolunu aydınlatır ve gösterir. Devrimci gençliğin ezilenlerin Rojava Devrimiyle bütünleşmesinin öncü katalizörü rolü oynar. Sosyalist gençliğin sürekli faşist karşı devrimin hedefinde ve terör menzilinde tutulması düpedüz onun öncü ve kavgayı ateşleyen devrimci rolüyle bağlıdır. Suruç katliamıyla sınanan ve devrim bayrağını yere düşürmeden ateş altında umut ve coşkuyla yürüyen komünist gençlik bu yüzden sürekli faşist şeflik rejiminin saldırılarına hedef oluyor.

Boşuna değil bunca zulüm, işkence, zindan ve tecrit saldırısı... Boşuna değil envai çeşit korkutma, yıldırma, ajanlaştırma çabaları... Dövüşen gençlerin ailelerini tehdit etme ve kuşatma çitleri yaratma... Boşuna değil bunca korku, hezeyan ve kara propaganda... Faşist şefin sistematik biçimde "Gezi gençliği-Ak Gençlik'' cepheleştirme siyaseti tam da gençliğin, bu toplumsal ve politik hegemonya kurucu rolünün bilincinde olduğunu gösteriyor. Politik İslamcı Akıncı Gençlik saflarında siyasal mücadeleye giren ve yetişen faşist şef T. Erdoğan'ın, Gezi gençliği düşmanlığı özdeneyimini de kapsayan böylesi derin tarihsel ve güncel arka planı var. Ve elbette korku var!

Devlette, başındaki faşist şefte özellikle üniversite gençliğinin militan kavgasının toplumsal mücadeleyi ateşleyen öncü katalizör rolünü çok iyi kavrıyor. Boğaziçi direnişine karşı sistematik olarak sürdürülen faşist devlet terörü, yoğun psikolojik savaş, kara propaganda ve siyasal linç kampanyaları bu bağlamıyla değerlendirilmelidir. Faşist şeflik rejimi, tüm imkanlarını kullanarak üniversite gençliği başta olmak üzere tüm gençliği zapturapt altında tutmaya çalışıyor. Gezi-Haziran Ayaklanmasından bu yana faşist devletin temel stratejisi yükseköğrenim gençliğini mutlak kontrol altında tutmak, dövüşen gençliğin ateşini yoksul haklarımızın ve ezilenlerin saflarında biriken patlayıcı maddelere yaklaştırmamaktır.

Devrimci mücadelede gençlik demek bilgi ve dövüşkenlik demektir. Yaratıcı eylem ve örgütlenme demektir. Sınırları yıkan cüret demektir. Ateş ve devrimci ruh demektir. Komünist gençliğimiz, faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin hep en ön saflarında dövüştü. Devrimci gençlik hareketinin en dövüşken öncü bölüğü olarak öne atıldı. Hep soluk soluğa devrimci kavgayı yükseltti. Komünist gençlik, öncü kapasitesi ve birikimiyle, öncü çıkış ve duruşuyla dövüşen gençliğin devrimci katalizörü oldu. Ölümleri, işkenceleri, zindanları, zulümleri aşıp geçti. Büyük bedelleri göğüsledi. Antifaşist gençlik mücadelesinin dinamolarından biri oldu. Gençliğin birleşik kavgasını başarıyla omuzladı ve ileri taşıdı.

Şimdi gençlik için yeni bir mücadele dönemi başlıyor. Komünist gençliğimiz bu döneme iyi bir düşünsel, örgütsel ve pratik hazırlıkla girmelidir. Gençliğin devrimci katalizör işlevini başarılı biçimde ve etkince yerine getirmek için verili duruma meydan okumalı, devrimci olanaklara hücum etmelidir. Komünist gençliğimiz öncü ve önderlik birikimlerine yaslanmalı, akademik, demokratik ve politik mücadele halkalarını doğru yerinden yakalayarak gençlik mücadelesi ateşini büyütmelidir. Gençlik ateşiyle ezilenlerde biriken toplumsal patlayıcı maddeleri tutuşturma hedefinde yürümelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 13 Eylül tarihli 133. sayılı başyazısı.