10 Kasım 2024 Pazar

Eberliköse: Öncü eylemleri çoğaltıp kitlesel sokak eylemleriyle birleştirmeliyiz

Halkevleri Genel Sekreteri Eberliköse, devlet-mafya-sermayenin kaynaştığı kontrgerilla iktidarına karşı mücadeleye ilişkin ETHA'ya konuştu. Değirmenin başında Erdoğan olduğuna işaret eden Eberliköse, sosyalistlerin görevlerini hatırlattı. "Yoğun bir teşhir kampanyası yürütmek gerek. Öncü eylemleri çoğaltıp, kitlesel sokak hareketleriyle birleştirmek gerek. Bu mücadelenin faşizme karşı olduğunu kavramak zorundayız" diye konuştu.

Devlet-mafya-kontrgerilla yapısına ilişkin tartışmalara siyasi parti ve örgütlerle devam ediyoruz. Halkevleri Genel Sekreteri Mustafa Eberliköse, doğru tanımın devlet-mafya-sermayenin kaynaştığı bir kontrgerilla iktidarı olduğunu söyledi, yaşadıkları krizi derinleştirmek gerektiğini kaydetti. Eberliköse, organizasyonun başında cumhurbaşkanının olduğuna işaret ederek, CHP, SP, İYİP'in bu ilişki biçimlerinden azade olmadığına dikkat çekti, "Çünkü pisliğin bir yerinde onlar da var, onlar da bu ailenin içinde yer almışlar zamanında" dedi.

Mücadele dinamiklerini örgütleme görevinin sosyalistler üzerinde olduğunu hatırlatan Eberliköse, yoğun bir teşhir faaliyeti yürütmenin önemine vurgu yaptı, öncü eylemleri çoğaltarak, kitlesel sokak hareketleriyle birleştirmek gerektiğine dikkat çekti.

ÜLKEYİ KONTRGERİLLA İKTİDARI YÖNETİYOR

Sedat Peker'in ifşalarıyla bir kez daha gündeme gelen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Buradaki ilişki biçiminin devlet-mafya-sermayenin kaynaştığı bir kontrgerilla iktidarının açığa çıkması olarak tanımlamakta fayda var. Kimisi mafya devlet oldu, devlet mafyalaştı olarak tanımlıyor. Hayır bu üçü ayrı mekanizmalar ve bunların iyice kaynaştığı bir kontrgerilla iktidarı ülkeyi yönetiyor. Bunu yıllardır söylüyorduk şimdi kendi içlerinden birinin açığa çıkarması daha çok dikkat çeken bir durum oluşturmuş oldu. Fakat ne bir soruşturma, istifa, ne bir görevden alma hiçbir şey yaşanmadı ya da herhangi bir konu hakkında soruşturma başlatılmış değil.

Devletin içerisindeki yozlaşma, giderek pisliğe dönüşen ilişki biçimleri bu ifşalarla iyice açığa çıktı. Aslında buna kendi içlerinde bir görev değişimi, yeni bir ittifak oluşturma savaşı da diyebiliriz. 

Rüşvetlerden, kamu ihalelerine kadar, bakanların şirketlerinin devlet ihalesini almasından, akrabalarının zenginleşmesine kadar. Ya da uyuşturucu kaçakçılığının devlet yetkililerinin çocuklarıyla yapılması, Suriye'de IŞİD'e, cihatçı örgütlere silah teminine, oy hırsızlığından iktidar mensuplarının ya da çocuklarının karıştığı tecavüz, cinayetlere varan toplumun nezdinde doğru karşılanamayacak bir sürü ilişki biçimi ortaya çıkmış oldu.

Devletin kontrgerilla yapısı tarih boyunca var. Bu kontrgerilla yapısının yansımaları her dönem çeşitli şekillerde tezahür ediyor. Kimi dönem sivil faşist hareketlerle tezahür ediyor kimi dönem daha dar gruplarla tezahür ediyor. Burada bir şekilde kendi yönetim biçimlerini kolaylaştırabilmek için kontrgerilla içindeki ilişki biçimlerini sürdürme gayreti içindeler.

10 EKİM KATLİAMI BU İLİŞKİ BİÇİMLERİNİN SONUCU
Bu dönemde birçok şey yaşandı; 10 Ekim bu ilişki biçimlerinin sonucudur ya da işçilere dönük yapılan saldıralar da bunun biçimlerinden. Geçen günlerde Soma davasına gittik, orada suçlu bulunmuşken Alp Gürkan bir anda yeniden yargılaması başlıyor ve suçsuz hale geliyor. Daha az suçlu olan bir iki mühendis yönetici işin altına atılırken, patron çıkarılıyor. Kurdukları sistem böyle bir sistem çünkü.

ORGANİZASYONUN BAŞINDA TEK ADAM VAR
Sadece işin kontrgerilla içindeki mafya boyutu yok, yargıdan, devletin içindeki bürokrasiye kadar uzanan ciddi bir kesimi etkileyen bir şey var. Şu an açığa çıkan ilişki biçimleri ve ismi geçen herkesin cevap vermeye kalkması, alttan alta tehdit eden açıklamalar yapmaları bu ilişki biçimlerinin nerelere gideceğini gösteriyor. Bu kendi içlerindeki çatışma ve çelişkiyi artıracak, ciddi anlamda siyasal krize neden olacak. Öyle bir şeye bulaşmışlar ki, bulaşmayan yok. Kim feda edilmeye kalkılsa; atıyorum Soylu feda edilmeye kalkılsa elindeki belgelerle o başkasını feda edecek. Aslında işin özünde tepeden, cumhurbaşkanı, tek adam rejimi tarafından organize edildiği, saraydan aşağı doğru ahtapot gibi ama kontrolün en tepede olduğu bir görüntü ortaya çıkıyor.

KRİZ DERİNLEŞİYOR, YÖNETEMİYORLAR
Yaşanan bir siyasal kriz var, yanı sıra ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Pandemiden önce de ekonomik kriz vardı. Hem pandemi süreci hem de siyasal krizle birleşip bir devlet krizine dönüştü. Bu anlamda iktidardakiler çaresiz halde. Peker'in videoları kitlemiş durumda hepsini. Ne yönetebiliyorlar, ne siyasal gündeme kendilerinden doğru müdahale edebiliyorlar.

PİSLİĞİN İÇİNDE MUHALEFET PARTİLERİ DE VAR
Muhalefete bakmak lazım ne yapıyor bu durum karşısında. Karamollaoğlu ve Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına baktığımızda kısmen de Meral Akşener'in, bu durumu idare edelim, iktidarı bırak, seni yargılamayalım çağrısı yapıyorlar Tayyip Erdoğan'a. Çünkü pisliğin bir yerinde onlar da var, onlar da bu ailenin içinde yer almışlar zamanında.

Başta IŞİD, El Nusra gibi Suriye'deki çetelerin askeri olarak donatıldığını MİT TIR'ları döneminde de görmüştük. Bu çetelerin Libya, Azerbaycan, Kuzey Kürdistan'ta da paramiliter güç olarak kullanıldığı biliniyor. Türkiye'nin uluslararası müdahalede, işgal gücü olarak bu çeteleri kullanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu aslında son yıllardır tartışılan konulardan biri. Suriye'deki, Libya'daki savaşa müdahil olmaya çalışmak ya da Azerbaycan'daki savaşa dahil olma çabaları; AKP'nin son yıllarda stratejisini bunun üzerine kurduğu bir gerçeklik. Mesela bütün sektörler gerilerken silah sanayinin kar etmesi, işlem hacmini büyütmesi, bu alanda ilerlediklerini gösteriyor. Dolayısıyla oradaki ilişki biçimlerini yer altı ilişki ağlarını kurarak ilerliyorlar. MİT TIR'larında açığa çıkmıştı bu. Orada beslenen cihatçı grupların yarın Türkiye'de ne kadar etkili olacağını göreceğiz. Orada bir savaşı tetikleyerek kendilerince yer altı, rant ekonomisi elde etmeye çalışıyorlar.

FAŞİZME KARŞI MÜCADELE HATTI ÖRMELİYİZ

Bütün ezilenlerde biriken tepki, öfke hali söz konusu. Faşist rejimin içindeki çatlaklar son yaşananlarla daha da açığa çıkmış oldu. Bu krizi derinleştirmek ve ezilenlerin öfkesini örgütlemek için ne yapmak gerekiyor. Siz ne yapacaksınız, somut bir planınız var mı?
Faşizme karşı mücadele hattı örmek gerekiyor. Bu mücadele hattını eylem birlikteliğiyle örmek gerekiyor. Ortaya çıkan kirli suçların hesabının sorulmasını, muhalefetten, Meclis'teki partilerden beklemek doğru değil. Olmuyor da zaten, onlar da bir şekilde için işine bulaşmış durumdalar. Yargıdan da beklemenin anlamı yok, yargı sistemi tamamen ellerinde.

HALK KENDİ İDDİANAMELERİNİ HAZIRLAYIP HESAP SORMALI
Halkın hesap soracağı kendi iddianamelerini hazırlayacağı bir program oluşturmak lazım. Bunu da Türkiye'deki sosyalist hareketlerin birlikte oluşturması lazım, birlikte eylem pratiği çıkarılması lazım. Dün (önceki gün) İstanbul'daki eylem pratiği bunlardan bir tanesiydi. Ortak bir açıklama yapıldı, daha toplanamadan polis saldırdı. Ortaya saçılan pislikle ilgili hareket edilmezken, dünkü (önceki gün) eyleme yapılan saldırı ne kadar rahatsız olduklarını, süreci böyle geçireceklerini gösteriyor.

SEYİRCİ KALIRSAK NAMLULAR BİZE DÖNER
Seyirci kalma şansımız yok, seyirci kalırsak namluların bize döneceğini bilmek gerekiyor. Kendi içlerindeki birliği sağlamak için mutlaka bir saldırı politikası izleyecekler. Tabi ki hedefte ilk Kürtler, Aleviler, LGBTİ+'lar, devrimciler olacak.

DİRENME AĞLARI KURMALIYIZ
Bu kesimlere saldırarak kendi içlerindeki birliği yeniden tesis etme çabasına girişecekler. Hazırlıklarımızı, direnme ağlarımızı kurmak zorundayız. Ortaya çıkan bu ilişkilerin daha fazla açığa çıkması için üzerine gidecek bir çizgi oluşturmalıyız. Bunu da bizler, sosyalistler yapacağız. Yargılansınlar söylemine gerek yok.

Yoğun bir teşhir kampanyası yürütmek gerek. Bu ilişki biçimlerinin şekline dair, arkasındaki anlamlarına dair. Bu dönemde teşhir eylemlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Yalıkavak'ta TİP'li arkadaşların yaptığı güzel bir eylemdi. Bizim arkadaşımız AKP önüne gitti, Demirören önüne gidilmesi, bunları öncü eylemler olarak niteleyebiliriz. Bu eylemleri çoğaltıp, kitlesel eylemlerle, kitlesel sokak hareketleriyle birleştirmek gerek. Bunun için çalışmalarımızı yürüteceğiz.

MÜCADELEMİZ FAŞİZME KARŞI
Bu mücadelenin faşizme karşı olduğunu kavramak zorundayız. Faşizme karşı mücadele etmeden sınıfsal mücadele yürütmek mümkün değil. Ya da sınıfsal mücadeleyi faşizme yöneltmeden mücadele etmek mümkün değil. İç içe geçmiş bir durum var. İkizdere'de bir direniş var taş ocağına karşı. Bu taş ocağı ne için kurulacak liman için. Ne işe yarayacak, uyuşturucu, silah ticaretinin döndüğü bir alan olarak kullanılacak. Kim var başında, AKP döneminin çetelerinden Cengiz Holding. İstanbul'da direnen BEDAŞ işçilerinin karşısında da Cengiz var. Bir yanı devlet ve bürokrasiye, diğer yanı şirketlere dayalı bir ilişki biçimi bu. Ortada bir pasta var ve bu pastadan pay alan çeşitli kesimler var. Aldıkları pay azaldıkça, paylarını korumak namına farklı eylemlere gireceklerdir. Bunu da zorlamak lazım.

Bunları anlatacak teşhir kampanyaları yürütmek lazım. Biz üzerilerine gittikçe onlar birbirlerini satma eylemlerine girişecekler. Herkes kendini kurtarmaya çalışacaktır.