4 Aralık 2024 Çarşamba

Ebuzer Gıfari'nin makamı, azizler ve devrimciler

Devrimcileri sevenler türlü nedenlerle yabancılaşmadan şikayet ediyorsa, şimdinin devrimcilerini zayıf ya da eksikli buluyorsa kafalarındaki Mahir'i, Deniz'i, İbo'yu anlatır söz gelimi. Bunun alt metni siz de öyle olun, neden onlar gibi değilsinizdir. Devlet İslamcıları çalıp çırpmakta mıdır mesela, o zaman Ebuzer gibi isimler etrafında mitoloji üretilir. 

Evliya ve sahabeler halk arasında muteberdir. Pek çoğunun kümbeti, makamı vardır. Halk oralarda toplanır, dert anlatır, dua eder, şifa arar bu geleneksel Arabistan İslamında yasaklanan ama Türkiye'deki halklar tarafından, İslam öncesi geleneklere yani bir anlamda o toplumların "sünnetine" de atıf yapan bir ritüeldir. Dilek ağacından din büyüklerinin kabirleri olduğuna inanılan "ziyaret"lere/makamlara gidip adaklar adamaya varana dek pek çok örneği bulunuyor. Bunların tamamı halkın değer atfetmesidir aynı zamanda.

Yakın zamanda Batman'ın bir köyünde, Ebuzer Gıfari'nin makamı olduğuna inanılan kapalı bir alanın boş çıkması haberlere yansıdı. Haber olan boş çıkması değildi. Çünkü nihayet bir kişinin mezarı ancak bir yerde olabilir ve Ebuzer Gıfari'nin pek çok yerde makamı vardır. Asıl önemlisi, köylülerin yaşadıkları üzüntüydü. Halk onun kendi köyünde olmasını istiyordu.

Ebuzer Gıfari, İslamın kurucu isimlerindendir. Hz. Muhammed'in çağrısına uyarak o İslama katılmadan önce Gıfar kabilesinin önde gelen ismidir ve bu kabile, Mekke ile Medine arasında yaşayan, büyük ticaret kervanlarını soyan, bileğine kuvvetli bir topluluktu. Ebuzer Gıfari, İslamı duyar duymaz katılmış ve Hz. Muhammed vefat edene kadar yanında kalmıştır. Ömrünü, Mescidi Nebevi'nin önünde yarı aç yarı tok yaşadığı bir alanda geçirdi, savaşlara katıldı, devrimden öğrendiklerini halka anlattı.

Bugünün ölçüleriyle söylemek gerekirse gerçek bir profesyonel devrimci gibi yaşayan Ebuzer Gıfari, bütün sahabeler arasında mala, mülke, ihtişama ve gösterişe en çok karşı çıkanlardandı. İslam devriminin bozulmaya başladığı bir dönemde, Şam Valisi olan Muaviye'yle ihtilafa düşmüş, onun yaptırdığı Yeşil Saray'a şiddetle karşı çıkmıştır. Gücü elinde bulunduran Muaviye onu ilerlemiş yaşına rağmen bir eşeğe bindirip Medine'ye yollamış, orada durumu Halife Osman'a anlattığında yine fena bir yaklaşıma maruz kalarak eşiyle birlikte Rebeze çölüne sürgün ve mahkum edilmiştir.

Ebuzer'in Rebeze çölünde öldüğü kesindir. Bu bilgi halkın da malumudur. Ancak halk o kadar sever ki kendisini, İslam coğrafyasının pek çok yerinde Ebuzer, saltanatçı, israfçı devlet İslamına karşı bir mevzi gibi olarak konumlandırılır. Onu seven debdebeyi eleştiriyor demektir. Mütevazılığı ve inancın temsilidir.

Benzer örnekleri Mevlana'dan Karacaoğlan'a, Nasreddin Hoca'ya denk genişletebiliriz. Özellikle kayıt dışı gri alanlar çoğaldıkça halkın sahiplenme ve idealindeki değerleri atfetme tutumu da yaygınlaşır. Bahsettiğimiz örnekte Batman'daki köylülerin şaşkınlığı birileri için cahil tepkisi nazarında olabilir; ancak bu, çok düz ve tepeden bir bakış olacaktır ki sorsanız pek çok Kemalist  kaynağının bütün bütüne cahillik olduğunu söyleyecek ve eğitimsizlikten kaynaklandığını muhakkak ekleyecektir.

Şöyle bir düşündüğümüzde aslında aynı şeyin devrimciler için de konu edildiğini kolaylıkla görürüz.

Türkiye devrimci hareketlerinin kurucu isimlerinden Deniz, Mahir ve İbo, 12 Mart faşizmi döneminde genç yaşlarda katledildiler. Mücadele hayatları kısıtlı bir süreyi kapsadı. Ancak Anadolu'nun pek çok şehrinde, kasabasında, köyünde onları tanıdığını hatta ağırladığını söyleyen binlerce insan vardır. Benzer örnekleri son nefeslerini çatışmalarda, darağaçlarında veren bir çok devrimci için çoğaltabiliriz. Anlatılanlara baktığımızda görürüz ki Mahir, Deniz veya İbo pek çoğundan mücadele için bir şeyler yapmasını istemiştir ve onlar da yapmıştır. Benzer bir durumu iç ülke devrimcilerinin bilhassa ölümsüzleşen kadroları üzerinden de üretilir.

Burada yalan değil, öncelikle duygusal bir ortaklık ve özdeşleşme vardır. Söyleyen, anlatan kişi, bu yolla konu edindiği isme ve temsil ettiği değerlere yakınlığını vurgular. Onların adlarını çocuklarına vermiştir mesela. Zaman içinde bu hal mitolojikleşir, türkülere, masallara konu olur. O saatten sonra olayın çıkışından daha önemli hale gelen, halkın ihtiyaçlarıdır. Devlet baskısı altında veya yoksulluk kıskacında bunalanlar ihtiyaçları her neyse onu onlara atfederler.

Devrimcileri sevenler türlü nedenlerle yabancılaşmadan şikayet ediyorsa, şimdinin devrimcilerini zayıf ya da eksikli buluyorsa kafalarındaki Mahir'i, Deniz'i, İbo'yu anlatır söz gelimi. Bunun alt metni siz de öyle olun, neden onlar gibi değilsinizdir. Tekrar edelim, bu yalan söylemek değildir. Devlet İslamcıları çalıp çırpmakta mıdır mesela, o zaman Ebuzer gibi isimler etrafında mitoloji üretilir. Arif olan buradan bambaşka sonuçlar çıkarır, kendisini yeniden yapılandırır ve ihtiyaca cevap olmaya girişir.

Konu bütün dinlere yayılabilir. Hristiyanlıkta da koruyucu azizler vardır mesela. Aşıkları, yaşlıları, yoksulları koruyan azizler. Kafkasya'nın dağ toplumlarından Akdeniz'in Yunan ve Mısır toplumlarına dek bu koruyucular çeşitli tanrıların isimleriyle ifade edilmişlerdir. Kimi ekinleri korur, kimi yağmur yağdırır...

Tarihsel akış düşünüldüğünde azizler ve ulular üzerinden üretilen mitoloji ve ilahiyat kesintiye uğratılamaz, onun kendi doğal hareketliğiliği vardır zira. Günümüz için konuşursak, bütün biçimleriyle birlikte kendi tarihsel sınırlarına çoktan dayanmış bulunan ve bir kötülük üretim merkezi gibi çalışan kapitalizme maruz kalan ezilenlerin ihtiyaç ve arzularına yanıt veren bir devrimci çıkışın ezilenlerin gönlünde her zaman yer bulacağını söyleyebiliriz. Ancak bu defa esaslı bir farklılıkla: İlahiyata ve mitolojiye konu olan azizler dışarıdandı, halkın dışındandı, devrimcilerse ezilenlerin içindendir, onların pek çok eksikliklerini de taşımaktadırlar, hem bunları gidermek hem yeni bir toplumu inşa etmek için mücadelenin asıl sahibinin ezilenler olduğunu anlatmak ve bunu birlikte yapılandırmak gayet mümkündür. Dolayısıyla anlama çabası ve birlikte çözüm üretme girişkenliği son derece önemlidir ve azizlere, makamlara, devrimci mitolojiye teveccüh eden ezilenlerle her araç ve biçimde buluşmak özgür bir yeni hayatı kurmanın yegane yoludur.