4 Aralık 2024 Çarşamba

FHKC Lübnan Sorumlusu: 7 Ekim nehirden denize siyonist ülkeyi inşayı durdurdu

FHKC Lübnan Sorumlusu Marwan Abdel-Al, 7 Ekim sonrası çokça tartışılan Hamas'la ortak hareketlerinin gerekçelerini ve 7 Ekim operasyonunun sonuçlarını ETHA'ya değerlendirdi. "Solcu bir parti olarak dini ideolojiye, İslami ideolojiye sahip partilerle bir sorunumuz yok. Ama bizim mücadele konumuz ulusal bir konu, İslami ve dini değil. Eğer ulusal kurtuluş için mücadele ediyorlarsa biz onlarla birlikteyiz" diyen Marwan Abdel-Al, Hamas'ın siyasi kanadının tamamının eylemden haberi olmadığını sadece 1000 kişilik bir ekibin bilgisi olduğunu söyledi.

1948 yılından bu yana Filistin halkına yönelik soykırım ve işgal saldırılarını sürdüren siyonist İsrail'e karşı 7 Ekim'de Filistinli direnişçi örgütlerin başlattığı operasyonun etkileri sürüyor. Beyrut'ta bulunan Mar Elias mülteci kampında görüştüğümüz Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Lübnan Sorumlusu Marwan Abdel-Al, İsrail'in soykırım saldırılarının 7 Ekim'de değil 1948'de başladığına dikkat çekti. Direniş örgütlerinin 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonunun Filistin halkının umudunu büyüttüğünü ve siyonist İsrail'in nehirden denize siyonist bir ülke inşasını durdurduğunu vurguladı.

Marwan Abdel-Al, Hamas ile ortak mücadelelerine ilişkin yürütülen tartışmalara da yanıt verdi.

ÇATIŞMA 7 EKİM'DE DEĞİL 1948'DE BAŞLADI

Dünyadaki siyasi güç dengelerini sarsan ve Filistin'i baş gündem yapan Aksa Tufanı operasyonu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çok önemli bir konu olan 7 Ekim, çatışma hakkında çok derin bir soru soruyor. Çatışma ne zaman başladı, 7 Ekim'de mi yoksa 1948'de mi? Cevap verilmesi gereken asıl soru bu. Siyonizm sadece Filistin için değil, tüm Ortadoğu için bir sorun. Emperyalizm bu projeyi, sömürgeciliği bütün bölgemize doğru genişletmek istiyor. 7 Ekim'den sonra ne oldu, Amerikalılar ve sömürgecilik neden konuşuyor? Çünkü çatışma 1948'de başladı, belki daha da önce birinci dünya savaşından sonra 1917'de Balfour Deklarasyonu'yla başladı. Onlar Filistin'deler, apartheid uygulayarak birçok insanı öldürdüler. Ama Filistin'i işgal edemediler. 1948'den beri birçok savaş, muharebe, yıkım oldu. Ama Filistin hakikatini, Filistin gerçeğini yok edemediler. Filistin dimdik ayakta.

Halkımızın şu anda 7 milyondan fazlası Filistin'de yaşıyor. Emperyalizm ile siyonizmin projesi sadece Filistin'i işgal etmek değil, tüm Arap bölgesini işgal etmektir. Körfezden denize kadar bölgeyi yutmak istiyorlar. Ancak Filistin halkı yaşıyor.

7 EKİM NEHİRDEN DENİZE SİYONİST ÜLKEYİ İNŞAYI DURDURDU
Anlaşma süreçleriyle maskeleri düştü. Filistin'de sözde barış yapmak istiyorlar, ama gerçekte kendilerine göre anlaşmaya varmak istiyorlar. Ve şimdi İsrail'de faşistler hüküm sürüyor. Siyonizmin birçok akımı var. Bugün Netanyahu ile birlikte en sağ kanat hükümet oluşturuyor. Onların planı Filistin meselesini toptan çözmekti, haritalardan silmekti. Gelecekten korkuyorlar. 'Şimdi bu Filistin gerçeğini durdurabiliriz' demişlerdi. Filistinlilerin haklarını tanımadan nehirden denize siyonist ülkeyi nasıl inşa ederiz, nasıl anlaşmalara varırız diye baktılar. 7 Ekim bu projeye bir cevaptır ve bu süreci durdurdu.

AKSA TUFANI İLE YENİ BİR UMUT DOĞDU

İsrail ne kaybetti? Filistinliler için Aksa Tufanı ile ne değişti?
Duygu değişti. Yeni bir umut doğdu. Siyonistler çözümlerini bizi haritadan silmek isteyerek arıyorlar. Dünyadaki birçok şeye baktığımızda, ülkelerin bu süreçten ne kadar etkilendiğini görüyoruz.

Filistin'e karşı düşmanlıkları dünyaya teşhir oldu. Hamas'ı DAİŞ ile eşitlediler, yalanlar ürettiler, ancak 115 gün sonra dünyadaki insanlar tam tersi olan gerçekliği görüyor.

İSRAİL'İN KURBAN OLMADIĞI GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKTI
En önemlisi İsrail kendi söylemini, hikayesini kaybetti. Kurban olduğu efsanesini, Holokost soykırımına yaslanan anlatımını kaybetti. Bu büyük bir zafer. İsrail'in bir kurban olmadığı teşhir oldu. Filistin hakikati kazandı.

Evet, İsrail Arap devletleri ile ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Filistin davasının önüne geçmek istiyor. Fakat Filistin hakikati her şeyin önünde duruyor.

DÜŞMANIMIZ NETANYAHU DEĞİL SİYONİZM VE EMPERYALİZMDİR

7 Ekim'den sonra ortaya çıkan siyasi durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Süreci değerlendirirken sadece Netanyahu hükümetine bakmıyoruz. Filistin sorunu Netanyahu hükümetinin ötesinde bir sorundur. Bizim düşmanımız bütün işgaldir, siyonist projenin ta kendisi ve emperyalizmdir.

Biliyorsunuz, İsrail sadece İsrail için savaşmıyor. Emperyalist çıkarlar söz konusudur. Emperyalizm bu bölgede savaşı kullanacaktır. Amerika'nın burada bir devlet olarak İsrail'e ihtiyacı var. Şimdi İsrail'in faşist zihniyetinde bazı ilginç değişiklikler oldu. Kendilerine olduklarından daha büyük bakıyorlar, sanki ABD için çalışan yardımcısı değil de eşitlermiş gibi, ortak gibi davranıyorlar. Ona göre ilişki kuruyorlar, ABD'yi zorluyorlar, çünkü iki yönde de çıkarlar söz konusudur. İsrailliler açısından bunun aptalca bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Belki de sonuçlardan kaçmak istiyorlar. Siyasi zafer için her türlü vaat veriyorlar.

SAVAŞ LÜBNAN'DA DEVAM EDERSİ ORTALIK YANGIN YERİNE DÖNER
Kendi siyasetlerinin sonuçlarından öne doğru atılarak kaçmak istiyorlar, eğer Netanyahu altında İsrail bölgede savaşa girerse, savaş Lübnan'da devam ederse, belki de tüm bölgede ortalık yangın yerine dönüşecek.

HAMAS ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESİ VERDİĞİ İÇİN BİRLİKTEYİZ

Tartışmalara neden olan ulusal birlik ve Hamas'la ittifak konusunda ne söylersiniz?
Solcu bir parti olarak dini ideolojiye, İslami ideolojiye sahip partilerle bir sorunumuz yok. Ama bizim mücadele konumuz ulusal bir konu, İslami ve dini değil. Eğer dini bir şey için mücadele eden bir parti varsa, biz bunun karşısındayız. Eğer ulusal kurtuluş için mücadele ediyorlarsa biz onlarla birlikteyiz. Aksa Tufanı ulusal mücadelenin bir parçasıdır.

ASKERİ VE SİYASİ ALANDA ORTAK KOMUTAMIZ VAR
Hamas'ın tamamı Aksa Tufanı hakkında bilgilendirilmedi. 1000 kişilik bir ekip bu eylemi biliyordu. Hamas'ın siyasi kanadının tamamının bile eylemden haberi yoktu. Ama stratejisini hepimiz biliyoruz. Hamas Filistin'de ulusal özgürlük istiyor. Filistin'i nasıl özgürleştirebiliriz. İşgale karşı mücadele ettiğiniz, güvenliği sağladığınız zaman. Bu en önemli meselelerden biridir ve başarılı oldular. Ortak bir komuta, bir koordinasyon söz konusu, askeri alanda ve ayrıca siyasi alanda. Zafer için mücadele ediyoruz.

BÖLGEDE İKİ KAMP VAR BİRİ İSRAİL'İN DİĞERİ FİLİSTİN'İN YANINDA

Bölgesel güç dengelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne olacağı konusunda teorik bir vizyona sahibiz. Ortadoğu açısından yeni aşamadayız. İsrail daha önceki İsrail değil. Şimdi İsrail'in devlet inşasının üçüncü aşamasındayız. İlk aşama Ben-Gurion dönemindeki Kibbutz inşa sürecidir. Şimdi ise artık Yahudi devletinden, Judea'dan söz ediliyor, İsrail'den değil. Amerikalılar da artık eski Amerikalılar değil. Arap devletleri de artık farklı. Yeni bir bakış açısı var. Yeni dengeler gelişti. İran büyük bir ülke olarak varlığını sürdürüyor. Rusya ve Ukrayna'da olanlar dünyayı etkiliyor. Çin var. Buna bakmamız lazım.

Bazen Filistin meselesi bölgedeki, belki de dünyadaki tüm meseleleri özetliyor. İki kamp var, bir kamp Filistin'in yanında, bir kamp İsrail'in soykırımının yanında, siyonizmin yanında. Biz de kendi bölgemizde kimin Filistin'in yanında olduğunu biliyoruz. İşimiz kolay değil.

Lübnan'da siyaset değişiyor. Lübnan baskı altında. Lübnan halkı Sünni Müslüman kesimleri bile Hizbullah'ın savaşmasını istiyor.

Biz FHKC olarak ABD'nin Filistinlilerin geleceği hakkındaki düşüncelerinin önünü kesecek müdahalelerde bulunuyoruz.

EYLEMLERDE ONUR VE İNSANLIK TEMELİNDE KARARLILIK SERGİLENMELİ

Uluslararası dayanışma konusunda ne dersiniz?
Birkaç kelimeyle söylemek gerekirse, insanlar Filistin'i desteklemek istiyor. Bu insanların bizim fikirlerimizi desteklemesini istiyoruz. Tüm dünyadaki insanlar gösteri yaparken onur ve insanlık temelinde kendi kararlılıklarını sergiliyorlar. Birleşmemiz önceliklidir. Filistin'deki katliam normalleştirilmek isteniyor ve kimi insanlar Filistin'de yaşananlardan etkilenmediğini söylüyor. bizim bu insanlara cevabımız, Filistin'den etkilenmeyen ya da onunla ilgisi olmayan insanlar, kendi çıkarlarıyla ilgili değiller, çünkü bugün Filistin meselesi herkesi etkiliyor.