4 Aralık 2024 Çarşamba

Gazeteci Serhat: KDP'nin işbirliği sadece askeri destekle sınırlı değil 

MSA'da gazetecilik yapan gazeteci Kurtay Serhat geçtiğimiz günlerde İşgalci Sömürgeci Türk devleti ve Irak hükümeti arasında imzalanan "terörle mücadele zaptı" ve KDP'nin İşgalci Türk devleti ile işbirliğini değerlendirdi. Özgür Tv'nin sorularını yanıtlayan Serhat KDP'nin Türk devleti ile işbirliğinin 70'li yıllara dayandığını söyledi. İmzalanan zaptı değerlendiren Kurtay bu anlaşmanın Irak'ı daha fazla kaosa sürükleyeceğini vurguladı. 

Sömürgeci Türk devletinin Güney Kürdistan ve Medya Savunma Alanları'na (MSA) yönelik işgal saldırıları devam ediyor. Türk devletinin Kürt halkına ve Kürt özgürlük mücadelesine yönelik bu saldırılarına ihanetçi KDP de ortak oluyor. 

KDP-işgalci Türk devleti işbirliğiyle sivil halk PKK'li ya da gerilla denilerek katlediliyor, köyler yakılıyor. Öte yandan işgalci Türk devlet ve Irak hükümeti arasında 15 Ağustos günü "terörle mücadele zaptı" imzalandı. Bu anlaşma ne anlama geliyor, işgalci Türk devleti ve ihanetçi KDP'nin işbirliğini, bölgede son durumu Medya Savunma Alanlarında gazetecilik yapan Kutay Serhat, Özgür Tv'ye değerlendirdi. 

Gazeteci Kutay Serhat'ın Özgür Tv'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

MELE MUSTAFA BARZANÎ'NİN TÜRK DEVLETİYLE BİZZAT KURDUĞU BİR İLİŞKİ VAR

Sömürgeci Türk devletinin KDP ile ortak "ihbar hattı" ve "ortak operasyon odası" kurduğu gündemde. Bu konuya dair neler söyleyebilirsiniz? 
KDP ile Türk devleti arasındaki işbirliğinin 1970'lere hatta daha da ötesine dayanan bir tarihsel süreci var. Dolayısıyla KDP'nin desteği ve işbirliği sadece şu anda Türk devletinin bölgede yürüttüğü işgal ve ilhak operasyonlarına verilen destekle sınırlı değil. Özellikle Mesut Barzani'nin babası Mele Mesut Barzani tarafından Türk devletiyle bizzat kurulan bir ilişki var. Ve bu işbirliğinin somut nüvelerini her iki Said olayında rahatlıkla görüyoruz.  

1970'lerde özellikle Said Elçi'yle Said Kırmızıtoprak'ın komployla katledilmesi süreci var ve bunu Türk devleti ile KDP'nin somut işbirliğinin ilk sonuçları olarak değerlendirebiliriz. Bu 1990'lı yıllarda daha farklı bir biçimde devam etti. Şüphesiz bu süreç içerisinde KDP'nin İran ile dönemin Irak rejimiyle, BAAS rejimiyle de geliştirdiği ittifaklar var. İşte 1990'lı yıllarda Türk devletiyle KDP gerillaya karşı somut bir şekilde ortak operasyonlar yürütmeye başladı. Özellikle 1992 yılında PKK'ye, PKK gerillalarına karşı bir dizi operasyon gerçekleştiriyorlar ve bunda başarısız olunuyor. 1996'ya gelindiğinde bu sefer KDP ile YNK arasında savaş çıkıyor. KDP gidip Irak, BAAS ve Saddam rejimleriyle anlaşıp YNK'nin üzerine yürüyor ve Hewlêr'i işgal ediyor.

KDP'NİN TÜRK DEVLETİ İLE İŞBİRLİĞİ SADECE PKK VE GERİLLAYLA SINIRLI DEĞİL
Türk devletinin KDP ile gerçekleştirdiği işbirliği ve ortaklık sadece PKK ile veya gerillayla sınırlı değil. Aslında '96'da KDP'ye verilen hava desteği diğer güçlere karşı da bir ittifak ve işbirliği olduğunun somut göstergesidir. '97'ye gelindiğinde yine dediğimiz gibi gerillaya karşı daha büyük ve kapsamlı operasyonlar yürütülüyor. 1997 yılında ki savaş bir süre devam ediyor. Bu savaş meşhurdur, çok şiddetli bir savaştır. Bu savaşa "Güney Savaşı" deniliyor. KDP ile Türk devleti birlikte gerilla güçlerine karşı savaş açıyor, operasyonlara girişiyor ve büyük kayıplar veriyorlar. Neticede bu operasyonlar başarısız oluyor.

1960, '70, hatta '80, '90'lı yıllarda ki ilişkilenme tarzı 1997'den sonra kapanıyor. Başka bir sürece giriliyor. Özellikle Kürt özgürlük hareketine yönelik, önder APO'ya yönelik uluslararası komplo gelişiyor ve burada yeni bir süreç başlıyor. 2003-2004'e kadar Kürt hareketi içerisinde de büyük karşılıklar var bundan dolayı ve uluslararası komplonun verdiği o rahatlıkla Türk devleti biraz rahatlıyor. Zaten KDP ile ilişkilenmeye çok da tahammül etmiyordu. Kürt özgürlük hareketi 1 Haziran atılımıyla yeniden aktif bir şekilde direnişe geçtiği zaman Türk devleti açısından KDP tekrardan bir kıymet görüyor. 

ERDOĞAN HER FIRSATTA KDP'Yİ AŞAĞILIYOR
2003-2004 yıllarında Tayyip Erdoğan yeni hükümete geldiğinde Barzani ailesi için ne diyordu, "bunlar aşiret liderleridir. Bunlar kim, devlet yönetmek kim? Ben bunlarla görüşmem" dedi. Hatta bu aşağılama öyle bir düzeye gelmişti ki bir yerden sonra Mesut Barzani artık buna sitem etmişti. Yanılmıyorsam 2006 yılıydı. Sabah Gazetesi, Mesut Barzani ile uzun bir röportaj yaptı. Bu röportajı yapan kişi de son yıllarda Tayyip Erdoğan'ın danışmanı oldu. Mesut Barzani bu röportajda şunu söylüyor: "Türk devleti bize bu kadar hakaret ediyor. Bizi küçük düşürüyor. Biz bunları hak etmedik. Oysa önceki yıllarda Türk devletiyle derin bir ilişkimiz vardı. Özellikle 90'lı yıllarda biz PKK'ye karşı Türk devletinin yanında yer aldık, savaştık. Ve bunun için 3000 peşmergeyi feda ettik." 

KDP'NİN ETRAFINDA ÖBEKLENMİŞ BİR SERMAYE GRUBU VAR VE İŞBİRLİĞİ İLE AYAKTA KALMAYA ÇALIŞIYORLAR
Eğer PKK tasfiye edilseydi bu süreç nereye evrilecekti? Şüphesiz KDP'nin tasfiyesine de evrilecekti. KDP bir çıkar birlikteliği yapmış, ticari bir organizasyon istikbali bir organizasyona dönüşmüş durumdadır. Barzani ailesi etrafında öbeklenmiş bir sermaye, askeri istihbarat grubu var. İşte bunların hepsinin çıkarları birbirleriyle örtüşüyor. Bu yüzden ittifak halinde gerek Türk devletiyle gerek Irak hükümetiyle gerek bölgedeki diğer devletlerle küresel güçlerle işbirliği yaparak ayakta kalma çabasında.

TÜRK DEVLETİ ÇOK İDDİALI BİR ŞEKİLDE GERİLLAYA SALDIRDI AMA SONUÇ FARKLI

Irak hükümeti ile Türk devleti arasında "Terörle mücadele zaptı" imzalandı. Anlaşmadan sonra geçtiğimiz günlerde Süleymaniye'de gazeteciler Gülistan Tara ile Hêro Bahadîn'in katledildiği bir saldırı gerçekleşti. Bu saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? "Terörle mücadele zaptı"nı nasıl ele alıyorsunuz?
Türk devleti ilk başta çok iddialı bir şekilde bu operasyonları yürütmeye başladı. Dikkat edilirse Erdoğan 2021'den önce ne diyordu, "Biz gittiğimiz her yerde teröre karşı mücadele ediyoruz. Kimseden de izin alacak değiliz. Terör neredeyse onu orada kurutacağız." Bu motivasyonla gerillaya karşı operasyon başlatıldı. Bu yeni bir formattı. Eskiden ne yapıyorlardı, dönemseldi çekip gidiyorlardı. Şimdi geliyor karayolu getiriyor ve kalekollar inşa ediyorlar, barajlar inşa ediyorlar. Güya buradaki gerillanın varlığını tümden yok edip, ortadan kaldırmak için ciddi bir askeri operasyona giriştiler.

TÜRKİYE'NİN TÜM KAYNAKLARI SAVAŞA KANALİZE EDİLDİ
Türkiye'nin bütün kaynaklarını operasyona kanalize ettiler. Bunun için uluslararası güçlerden, özellikle NATO'dan büyük destek aldılar. Kimi bölge güçlerinden destekler aldılar. Ve şu anda KDP ile Irak hükümeti şahsında somutlaşan büyük anlaşmalar yaptılar. Bu şekilde gerillaya karşı askeri bir harekata giriştiler. Fakat bu durum çok uzadı. Türk devletinin hedefi 2021'den şimdiye kadar Kandil'e gitmekti. Başaramadı. Türk devleti gerilla karşısında çaresiz kaldı, artık tutunmaya çalışıyor. Bu kadar teknikle, bu kadar teknoloji ile siz yarım saat içerisinde veya bir saat içerisinde Everest'te de bile asker indirebilirsiniz ama ya sonrası? İşte ya sonrası önemlidir.

TÜRK DEVLETİ BİR ÇIKMAZIN İÇERİSİNDEDİR HAKİMİYETİ KAYBEDİYOR
Burada Türk devleti ciddi bir çıkmazın içerisindedir. Her seferinde "bitirdik-bitti" diyor. Fakat kendi kamuoyuna sunmaya çalıştığı, kahramanlık hikayeleri yerle bir oluyor. Çünkü gerilla güçleri sürekli eylem yapıyor, sürekli kayıp verdiriyor. Bir yerden sonra artık kayıplarını gizleyemeyecek duruma geliyorlar. Bir yerden sonra artık bu hakimiyeti kaybediyorlar.

TÜRK DEVLETİ HER TÜRLÜ TAVİZİ VERİYOR
KDP ile, Irak hükümetiyle yapılan anlaşma da bunun temelini oluşturuyor. "Biz orada tutunalım, askerlerimizi koruyabilelim. Bunun için ne yapmamız gerekiyor? Irak'a taviz mi vermek gerekiyor? Verelim. Anlaşma mı yapmak gerekiyor? Anlaşalım. KDP ile bir güvenlik hattı mı oluşturmak gerekiyor? Oluşturalım." Yani Türk devleti bunun için ne yapmak gerekiyorsa yapıyor. Fakat hem Türk devleti için hem KDP içinde büyük tehlikeler barındırdığını da söylemek mümkündür.

Aynı şekilde Irak hükümeti için de böyle. Irak hükümetinin kaybedeceği çok bir şey yok. Çünkü halihazırda kendisi bölgede devlet otoritesini tahakküm altına almaya çalışıyor. Sürekli Kürdistan'a dönme, bu sınırlarda tekrardan bir devletin gücünü tahakküm etmek isteyen o klikler hala da var. Şimdi bir yandan bu kliklerin harekete geçmesi söz konusu. Bu aynı zamanda KDP için büyük bir tehlikedir. Şöyle bir paradoks da var; KDP'nin ve Irak'ın geride bıraktığı bir Kürt sorunu var. Türk devlet zihniyetiyle tekrardan bir Kürt soykırımına girişmesi ve bunu güncelleştirmesi Irak için hayra alamet değildir. Çünkü Kürtlerin varlığı bir hakikattir artık. Ya bunu kabul edersiniz ya da bunun üzerinde bir kaosla boğulup gidersiniz.

TÜRK DEVLET REJİMİ KÜRT SOYKIRIMI ÜZERİNE KURULU BİR REJİMDİR
Türk devletinin şu anda oluşturduğu rejim Kürt soykırımı üzerine oluşturulmuş bir rejimdir. Bir gün bile Kürt kanı akmasa o rejim kriz içerisine giriyor ve o rejim içerisindeki çatlaklar hemen belirgin hale geliyor. Ve başarısızlık durumu söz konusu olduğunda bu rejim çok ciddi anlamda tökezliyor. Bombardımanlar, sivil katliamları bu yüzdendir. Gazetecileri, bilinen siyasi isimleri katlediyor. Bunu da büyük bir başarıymış gibi göstermeye çalışıyor. Bu durum Türk devleti açısından trajiktir. Bu başarı değil tam tersine acizliğin, başarısızlığın, hezimetin bir göstergesidir. Gerilla karşısında o kadar da başarılı değiller.