4 Aralık 2024 Çarşamba

Göksu Çağan yazdı | 19-22 Aralık zindan direnişinin devrimci anlamı

19-22 Aralık'ın bir yüzü katliamsa esas yüzü muazzam ve yüz ağartan onurlu direniştir. Devrimci tutsaklar faşist zulme her aşamada ve her biçimde direndi. Zulme boyun eğmedi, faşizme teslim olmadı. Devrimin ve devrimci hareketin tasfiyesi saldırılarına direnerek cevap verildi. Bu direniş devrimci varoluşu sağladı, iradeyi biledi ve devrimci hareketi bugünlere taşıdı. Bugünde F Tipi tecrit zulmüne karşı devrimci direniş sürüyor.

Sömürgeci faşizmin 19-22 Aralık katliamları ve devrimci direnişinin 22. yıldönümündeyiz. 19-22 Aralık hapishane katliamları devrimci tarihimizin önemli bir dönüm noktasını imler. Faşist diktatörlüğün kurmayları tutsakları fiziki olarak imha etmeyi ve ideo-politik olarak teslim almayı amaçladıkları savaşın adını "Hayata Dönüş Operasyonu" koymuşlardı. En acımasız ve kıyıcı metodlarla devrimci tutsakları öldürürken "hayata dön"dürme argümanına sarılması faşizmin karamizahı değildir. Tümüyle ideo-politik işlevle muhkem bu isimlendirmeyle faşizm insancıl bir ideolojik mesaj salgılıyordu. Güya devrimci tutsaklar ölüm oruçlarıyla kendilerini öldürüyorlardı ve babacıl devlette bu aşırı ve akılsız eylemlere izin vermek istemiyordu. Hayata Dönüş tam da sıradan faşizmin sıradan bireyin ortalama bilincine hitap ediyor; teorik hümanizmin türlü çeşitli insancıllık düşünceleriyle motiflenen anonim bilinç üzerinden rıza ve meşruiyet üretiyordu. Kuşkusuz faşist ideo-politik söylem çok boyutlu bir işler. Değişik toplumsal sınıf ve katmanların, farklı politik öznelerin aklını ve bilincini de eylemi doğrultusunda etkilemeyi amaçlar. Salkım saçak bir ideo-politik söylem demetiyle en geniş kitleleri kendi eyleminin meşruluğuna inandırmak için işe koşar. 19 Aralık katliam serisinde Hayata Dönüş isimlendirmesinin salgıladığı ideo-politik düşünce, kanı, ortak duyu ve akıl faşist söylemin sadece bir veçhesidir. Diğer temel veçhesi faşist rejimin kesif bir yalan ve demagojiyi kitle bilincine bir asit gibi boca etmesi oluşturur.

19-22 Aralık katliamına salt bir hapishaneler operasyonu olarak bakılamaz, bakılmamalıdır. 19-22 Aralık Hayata Dönüş katliamı Türkiye politik tarihinin büyük siyasal ve tarihsel olaylarından biridir. Faşist diktatörlüğün yeniden yapılandırma konseptinin çok temel ve can alıcı bir uygulamasını somutlar. Aynı zamanda yeni yüzyılın sınıf mücadeleleri konjonktürüne geçiş eşiğini oluşturur. Bütün bir "devrimci 90'lı yıllar" konjonktürünün kapanması ve yeni dönemin başlaması anlamı taşır.

'95 Gazi Ayaklanmasıyla devrimci yükselişe geçen ve 96 1 Mayıs'ında anlamlı bir politik kuvvet düzeyine ulaşan devrimci hareket ve kitle hareketinin ileri bölükleri, işbirlikçi Türk egemen sınıfları için yangın alarmı anlamına geliyordu. Nitekim '96 1 Mayısı tablosuna bakan işbirlikçi sermayenin has sözcülerinden biri "Varoşlardan gelecekler gırtlağımızı kesecekler!" feveranıyla devrimci gelişmeye dikkat çekiyordu. Faşist rejimin yönetememe krizi çok yönlü derinleşiyordu.

1996 yılında işbirlikçi Türk egemen sınıflarına emperyalist küreselleşmenin efendileri tarafından yeniden yapılandırma programı dayatıldı. Bu programın önceliği tam da "Varoşlardan gelecekler gırtlağımızı kesecekler" savaş borusunu üfleyen Türk tekelci burjuvazisinin hedef gösterdiği gibi, uluslararası sermaye için kar ve sömürü koşullarının güvencelenmesi anlamına geliyordu. Çünkü Kürt ulusal kurtuluş devrimi olarak Kürdistan'dan patlayan ve Türkiye'ye doğru gelişen demokratik devrim, sömürgeci faşist rejimi derin bir yönetememe krizine sokmuştu. Emperyalistler ve işbirlikçileri siyasi istikrar talep ediyordu. Gelişen devrimci durum ve devrimci hareketin acilen tasfiye edilmesini dayatıyor, uluslararası sermaye düzeni için en elverişli koşulların var edilmesini emrediyordu. İşbirlikçi Türk burjuvazisi ABD ve AB emperyalizminin gücünü arkalayarak politik ve iktisadi krizini çözmeye girişti. Bunun anlamı rejimi sorgulayan, aşmak isteyen müesses nizamla sorunu olan tüm politik güçlerin karşıdevrimci zor yoluyla tasfiye edilmesiydi. Faşist rejimi krize sokan üç tarihsel sorun ve dinamik vardı. Politik İslam, Kürt ulusal hareketi ve devrimci-komünist hareket rejim düşmanı ya da muhalifi başlıca politik kuvvetler olarak diziliyordu. Bu güçlerin tasfiye edilerek müesses nizama massedilmesi, düzen içine çekilmesi rejimin politik krizinin çözümü ve yeniden yapılandırma programının uygulanması anlamına geliyordu. Bu yeniden yapılandırma süreci politik islamın tasfiyesiyle başladı. Faşist MGK diktatörlüğünün serdümenliğini tutan askeri ve politik güçler önce 28 Şubat darbesiyle politik islamı berhava etti. Politik islam direnişsiz bir biçimde yenildi. Politik islamı etkisizleştiren ve kontrol altına alan faşist rejim topyekun savaş konseptinde bu kez mızrağın sivri ucunu Kürt ulusal hareketine doğrulttu. ABD, AB, Rusya ve İsrail'in desteğiyle Kürt özgürlük hareketi önderliğine stratejik bir darbe indirdi. PKK önderi Abdullah Öcalan tutsak ederek yeni bir durum yarattı. Kürt ulusal hareketinin geri çekilme ve uzlaşma stratejisi izlemesi onu tasfiyeci bir kavşağa itti. Politik düşman diziliminde devrimci hareket üçüncü sırada yer alıyordu. Faşist rejim sürdürdüğü topyekun savaş konseptinin son darbesini devrimci-komünist harekete vurdu. Devrimci hareketin kadrosal ve önderliksel kapasitesi hapishanelerde yoğunlaşıyordu. Dolayısıyla devrimci harekete stratejik darbe hapishaneler üzerinden vuruldu. Hayata Dönüş katliamı faşist düzenin yeniden istikrarını sağlamayı, iktisadi ve siyasi krizin işbirlikçi egemen sınıflar lehine çözme savaşıydı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, 19-22 Aralık katliamları ve F tipi tecrit saldırısının gerekçelerini sunarken bu gerçeği açık ve çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor ve şöyle diyordu: "IMF programını uygulamak için cezaevleri sorununu çözmeliyiz, cezaevlerinde devlet otoritesini yeniden sağlamalıyız." Bu bağlamda 19-22 Aralık zindan katliamlarının ilk kademedeki amacı devrimci-komünist hareketin askeri-fiziki olarak yenilgiye uğratılması ve siyasi bakımdan teslim alınması hakikatinde kristalize olur.

Fakat 19-22 Aralık ve F tipi tecrit saldırısının temel amacı halklarımızın, işçi sınıfı ve emekçilerin yenilgiye uğratılması gerçeğinde anlam bulur. İşçi sınıfı ve ezilenlerin öncü devrimci kuvvetlerinin tasfiye edilmesini amaçlayan bu topyekun savaş saldırısıyla IMF programının uygulanmasının yolu düzlendi. Nitekim Ecevit dünya Bankasında uluslararası sermaye düzenine çalışan Kemal Derviş'i transfer ederek işbirlikçi Türk burjuvazisinin ekonomik programını hazırlattı. Uygulaması faşist rejime içerilmiş politik islamcı AKP hükümetine nasip olan bu ekonomik program Ecevit'in muradını yerine getirdi. IMF programı devrimci hareketin ve kitle hareketlerinin darbelenmesi, ezilmesi ve geriletilmesi sayesinde uygulanabildi. IMF programını şiddet sopasıyla sömürüyü artırdı, sefaleti derinleştirdi. Sıfır zamlar, grevsiz toplu sözleşmesiz sendikanın dayatıldı ve kabul ettirildi. Kazanılmış ekonomik ve demokratik haklar budandı.

19-22 Aralık hapishane katliamları Türkiye tarihinin en kitlesel devrimci tutsak katliamıdır. Faşist diktatörlük bir iç savaş konseptiyle 20 hapishaneye eş zamanlı olarak saldırdı. Kıbrıs işgalinde kullanılan askerlerden daha fazla askeri güçle saldıran Türk burjuva ordusu kimyasal silah dahil her türlü silahı kullandı. Bayrampaşa Hapishanesinde kadın devrimci tutsaklar kimyasal silahla diri diri yakılarak katledildi. Kıyıcı Türk burjuva ordusu fütursuz ve vahşi bir terör uyguladı. Hapishane katliamlarında 28 tutsak faşizme karşı direniş barikatlarında, zulme göğüs geren feda eylemlerinde ölümsüzleşti. Yüzlercesi yaralandı, onlarcası bedensel ve ruhsal kayıplara uğradı, engelli hale geldi. F Tipi tecrit hapishanelerinin yolu ateş, kan ve ölümle açıldı. Ölüm orucu eylemlerini bitirmek için F Tipi hapishanelerini devreye sokanlara karşı ölüm orucu eylemleri F Tipi tecrit koşullarında dalgalar biçiminde misliyle büyüyerek sürdü. 19-22 Aralık çarpışmasında ve ölüm orucu feda eylemlerinde toplam 121 devrimci tutsak faşizme karşı dövüşerek ölümsüzleşti.

19-22 Aralık'ın bir yüzü katliamsa esas yüzü muazzam ve yüz ağartan onurlu direniştir. Devrimci tutsaklar faşist zulme her aşamada ve her biçimde direndi. Zulme boyun eğmedi, faşizme teslim olmadı. Devrimin ve devrimci hareketin tasfiyesi saldırılarına direnerek cevap verildi. Bu direniş devrimci varoluşu sağladı, iradeyi biledi ve devrimci hareketi bugünlere taşıdı. Bugünde F Tipi tecrit zulmüne karşı devrimci direniş sürüyor. 19-22 Aralık direnişinin 22. yılında zindanlarda bir direniş türküsü tadında onurlu devrimci hayatı ve direnişi yükselten devrimci tutsaklar onurumuzdur. Devrimci tutsakların tarihini, bilicini ve sesini tüm kavga alanlarına taşımak bugünün yoldaş devrimci görevidir.