7 Ekim 2024 Pazartesi

Hayatta kalan Çetin Dedeoğulları: Husumet Kürtlere küfürle başladı

Hayatta kalan Dedeoğulları ailesinin tek üyesi Çetin Dedeoğulları, iki aile arasında yaşanan husumetin 2010 yılında başladığına dikkat çekti. Ancak babası Yaşar Dedeoğulları'nın karşı tarafın birkaç kez Kürtlere küfür etmesine tepki gösterdiği için olduğunu söyleyen Dedeoğulları, sadece katledenlerden değil azmettirenlerden de şikayetçi oldu. 

Konya'da ırkçı saldırıya uğrayan Dedeoğulları ailesinin sağ kalan tek bireyi Çetin Dedeoğulları, avukatı Abdurrahman Karabulut ile olay hakkında ifade verdi.

Mezopotamya Ajansı'nın (MA) ulaştığı Çetin Dedeoğulları'nın ifadesinde, 2010 yılında Keleş ve Çalık ailesi ile aralarında yaşanan gerilimin, Kürtlere yönelik hakaretten dolayı başladığını belirtti.  Dedeoğulları, ailesine yapılan saldırıları kayıt altına alabilmek için aile evine kameraları kendisinin taktırdığını söyledi.

'KARŞI TARAFTAKİ KİŞİLER BENİM AİLEME SALDIRMIŞ'
Çetin Dedeoğulları'nın savcılıkta verdiği ifadenin tamamı şöyle: "Ben 2004 yılından beri İngiltere'de yaşamaktayım. Orada inşaat işleri ile ilgilenmekteyim. Yaz tatillerinde tatil amacı ile Türkiye'ye gelirim. Yaşar ve İpek Dedeoğulları benim babam ve annem olurlar. Serap, Metin, Barış, Serpil ve Sibel Dedeoğulları öz kardeşlerimdir. Ben bu yıl Türkiye'ye hatırladığım kadarıyla 14 ya da 15 Mayıs tarihinde geldim ve ailemin yanında 26 Temmuz tarihine kadar kaldım. 12 Mayıs 2021 tarihinde ailem ile komşumuz olan Keleş ve onların akrabası olan Çalık ailesi arasında bir olay meydana gelmiş, ben bu olayı bizzat görmedim. O tarihte yurt dışında bulunuyordum. Sonradan öğrendiğim kadarıyla karşı taraftaki kişiler benim aileme saldırmış ve olay neticesi kardeşim Metin ağır yaralı olmak üzere diğer aile fertlerim de yaralanmış. 12 Mayıs 2021 tarihinde meydana gelen bu saldırı için hiçbir sebep bulunmamaktadır.

'İLK HUSUMET 2010 YILINA DAYANMAKTADIR'
Ailem ile karşı taraftakiler arasındaki ilk husumet 2010 yılına dayanmaktadır. Benim ailem bahse konu eve bundan 20-25 sene önce taşınmıştır. Hatta benim ailem buraya taşındığında karşı taraf henüz buralarda oturmamaktadır. Tahminime göre karşı taraf bu eve 2010 yılından birkaç yıl önce yani benim ailemden daha sonra taşınmışlardır. Ben 12 Mayıs'ta meydana gelen olayı öğrenip bir kaç gün sonra Türkiye'ye geldiğimde ailemin ikamet ettiği binaya güvenlik kamerası taktırdım. Hatta bu kamerayı taktırırken, Keleş ailesinin özel hayatına müdahale etmemek maksadıyla kameraların açısını sadece kendi bahçemizi gösterecek şekilde ayarlamaya özen gösterdim. 22 Mayıs 2021 tarihinde meydana gelen olayda ben ailemin evindeydim. Olay zaten sabah saatinde meydana gelmiştir. Yine karşı tarafın herhangi bir sebep bulunmaksızın benim aile bireylerime hakaret ve tehditte bulunması nedeniyle olay meydana gelmiştir. Ben o olayda kolluk aşamasında herhangi bir sıfatlı ifade vermedim. Şimdi daha ayrıntılı düşündüğümde her ne kadar yukarıda güvenlik kameralarını 15-16 Mayıs tarihinde takmış olabileceğimi belirtmiş isem de şimdi net olarak hatırladım ki biz güvenlik kameralarını 24 Mayıs tarihinde taktırdık.

'DELİL ELDE ETME MAKSATLIYDI'
22 Mayıs 2021 günü meydana gelen olayda güvenlik kameraları takılı değildi. Zaten benim kamerayı taktırmamda ki amaç karşı tarafın bu şekilde süregelen saldırılarının devam etme ihtimaline binaen delil elde etme maksatlıydı. Benim bildiğim kadarıyla yukarıda belirttiğim 12 Mayıs 2021 tarihli ve 22 Mayıs 2021 tarihi sabah saatlerinde meydana gelen bu iki olay dışında aileler arasında başkaca bir olay meydana gelmemiştir. 30 Temmuz 2021 tarihinde meydana gelen silahlı saldırıdan 4 gün kadar önce ben ziyaret etmek ve yanında tatilime devam etmek üzere Saraçoğlu mahallesinde ikamet eden dedem Rıfat Rıfatoğlu'nun yanına gitmiştim.

'AZMETTİRENLERDEN DE ŞİKAYETÇİYİM'
Bu nedenle 30 Temmuz 2021 tarihinde meydana gelen olay esnasında evde bulunmuyordum. Ben o tarihte yurt dışına gidecektim. Gece 24.00 sıralarında Ukrayna'ya uçağım vardı. Bu sebeple öğleden sonra tren ile Ankara'ya seyahat ettim. Hava alanında bulunduğum sırada yeğenlerim telefon ile arayarak olayı bana bildirdiler. Ben de Konya'ya geri döndüm. Silahlı saldırının asıl faili olduğu iddia olunan Mehmet Altun isimli kişiyi ben tanımam. Bizzat bu şahsın ailem ile bir husumeti olduğuna dair bilgim yoktur. Sonradan da böyle bir husumete ilişkin bana bir şey anlatılmadı. Sadece Ayşe Keleş'in 12 Mayıs'ta de meydana gelen olay sonrası tutuklu olduğu dönemde kardeşim Barış'ın çarşıya gittiğinde Bozkırlı kişiler tarafından 'Ayşe Keleş içeride sen niye buralarda geziyorsun' şeklinde söylemleri olmuş, daha doğrusu Barış'ın gittiği bu Salı pazarında genellikle Bozkırlı pazarcılar olur. Bu pazarcıların bu şekilde söylemleri olmuş. Ancak Mehmet Altun'un olay öncesinde benim aile bireylerime bu şekilde bir söylemi olduğuna dair bir şey duymadım. Bu olay nedeniyle aile fertlerimi öldüren, öldüren kişiye iştirak veya yardım eden ya da bu kişiyi azmettiren kişilerin tespiti durumunda kendilerinden şikayetçiyim.

'İLK HUSUMET KÜRTLERE KÜFÜRLE BAŞLADI'
2010 yılında meydana gelen husumet konusunda eklemek istediğim hususlar vardır. Şöyle ki, o tarihte meydana gelen olayın kedi ve benzeri bir şeyle ilgisi yoktur. Rahmetli babam Yaşar'ın o tarihte ektiği tarlaya Lütfi Keleş'in kiraladığı tarlası komşudur. Lütfi Keleş o tarihte tarla işleri için babamdan yardım istemiş. Birlikte iş bittikten sonra oturup çay içip radyo dinliyorlarmış. Radyoda güney doğudaki bir kısım olaylar nedeniyle haber çıkınca Lütfi Keleş Kürtlere küfür etmiş. Bunu birkaç dakika içerisinde bir iki kez daha tekrarlayınca babam Yaşar dayanamayıp, 'Sen Kürtlere nasıl küfür edersin, ben seni sinkaf ederim' diyerek karşılık vermiş. Tüm Kürtler ile PKK'yi bir tutamayacağını Lütfi Keleş'e söylemiş. Babam Yaşar ve Lütfi arasındaki bu olay karakola yansımamış ve konu orada kapanmış. Ben bu olayı babam Yaşar'dan bizzat duymuştum.

'TAHLİYEDEN SONRA TEHDİTKAR HAREKETLERİ ARTMIŞTIR'
Ayrıca şu hususu da eklemek istiyorum. 12 Mayıs 2021 günü meydana gelen olayda tutuklanan Ayşe Keleş'in tahliye edilmesi sonrası karşı taraf aile bireylerinin bizim aile bireylerimize bakış ve kafa sallama şeklindeki tehditkar hareketleri artmıştır. Ben bu durumu kız kardeşlerimin bana söylemesi ile öğrendim. Babam Yaşar, tahliye olduktan sonra Ayşe Keleş'in sürekli tansiyonu yükseltmeye çalıştığını ifade ederdi. Bir de Lütfi'nin kardeşi Harun'un kuyumcu bir oğlu varmış. Bu konuya ilişkin şu anda net bilgim yoktur. Ancak bu şahsın meydana gelen bu olayda para finansmanı sağlamış olabileceği düşüncemiz vardır. Bu konu ve diğer araştırılmasını istediğimiz hususlar ile ilgili avukatımız ayrıntılı talep dilekçesi verecektir. Avukatımızın vereceği bu dilekçede belirteceği hususların da araştırılmasını talep ederim."