4 Aralık 2024 Çarşamba

'Herkesin çocukluğuna ihtiyacı vardır'

Okulların açılmasına az kala Bando Çocuk Yayınevi yazarlarından Oya Engin sorularımızı yanıtladı. Engin, "Kriter olarak öncelikle çocukların eğlenerek öğrenmesini istiyorum. Kitaplarımda hayvan sevgisini, onlara yuva olabilmeyi, hastalıklarını iyileştirebilmeyi, onları topluma kazandırabilmeyi amaçlayan bir hayvan sevgisi anlatıyorum. Benim de hayvanlara sevgim böyle. Her kitabımda mutlaka bir hayvan karakter oluyor" dedi.

Eylül ayının ikinci haftası okulların açılışı ile birlikte öğretmenleri, ebeveynleri hummalı bir telaş alıyor: Çocuklar için kitap seçimi. Devasa yayınevlerinin kar amacıyla çıkardığı birçok kitap içinde cinsiyetçi söylemler, ırkçı ifadeler ve AKP'nin politik İslamcı politikalarının rengini barındırıyor. Bando Çocuk Yayınevi ise cinsiyet ayrımsız, sevgi-dostluk-paylaşma-dayanışma gibi evrensel değerlere yaslanan ve çocukların bilişsel ve duygusal gelişimini önemseyen eserler çıkarıyor. Bando Çocuk Yayınevi yazarlarından Oya Engin ile hem son kitabı "Sıcak Çikolata Çeşmesi"ni hem de yayınevlerini konuştuk.

Engin'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

MÜZİĞİN AHENGİ İLE YAZIYORUZ

Çocuk edebiyatı ülkemizde maalesef yeterince önemsenmiyor. Bu konuda çok fazla yayınevi var. Ancak birçok veli çocukların gelişimine uygun kitap bulmakta zorlanıyor. Bando Çocuk Yayınevi ise, piyasadaki "kar amaçlı" çocuk edebiyatı anlayışına karşı olarak çok değerli çalışmalar yürütüyor. Bunlardan biri de sizin kitaplarınız ve yazınsal üretiminiz. Biraz yayınevinden ve faaliyetlerinizden söz edebilir misiniz?
Bando Çocuk Yayınevi bizim birkaç yazar bir arada, bir aile ortamı anlayışıyla güzel bir arkadaşlık ilişkisinde kurduğumuz ve çocuklar için piyasadaki diğer eserlerden farklı, ağırlıkla çocuklara hitap ve onların duygusal ve bilişsel gelişimine katkı sunacak eserler ürettiğimiz bir alan. Aynı zamanda kuruluş sırasında çok eğlendiğimiz bir yayınevi.

Adının Bando olmasının birçok nedeni var. Bando, birçok enstrümanın bir araya geldiği, her birinin farklı ahenkle, çok hoşa giden, neşeli, coşkulu harika seslerin çıktığı bir orkestra. Biz de her bir yazar olarak kendimizi farklı bir enstrüman olarak kabul ettik. Her birimizin dünya görüşü başka, eğitimi başka, meslekleri başka, hayata bakış açımız başka. Bir araya gelerek çok güzel eserler üretebileceğimizi, sonuçta kitap seçkisi olarak müzik anlayışıyla çocuklara hitap edebileceğimizi düşündük. O nedenle adımızı "Bando" olarak kararlaştırdık. Toplantılar, anketler yaptık. Naçizane benim önerdiğim, bu anlayışla ifade ettiğim "Bando" ismi yayınevi olarak kabul edildi. "Bando" olarak biz de güzel müzikler üretmeye devam ediyoruz.

ZAMANLAR ARASINDA SÖRF YAPIYORUM

Üretimlerinizden bahsetmenizi isteriz. İsimleri çok farklı. Duyunca insanda tatlı bir tebessüm oluşturuyor, okuyunca güzel bir tat bırakıyor. Kitaplarda konu seçiminde ve yayınlanma tercihinde neyi önceliyorsunuz?
Kendimi hikayeci olarak da adlandırıyorum. Hikayelerimde birbirine benzemeyen hikayeleri tercih ediyorum. Çocukların aynı şeyi, aynı tip hikayeler okumasından, aynı karakterleri izlemesinden hoşlanmıyorum. Çeşitlilik olmasını tercih ediyorum. Yazdığım her hikaye birbirinden farklı. Geçmişi seviyorum. Geçmişte olan olayları, oyunları, şimdiki çocukların da bilmesini istiyorum. Daha da geriye giderek, annemin çocukluk anılarından da faydalanıyorum. Yaşlı insanları dinlemeyi çok seviyorum. Onların çocukluk hikayelerinden etkileniyorum, çok kullanıyorum.

Kriter olarak öncelikle çocukların eğlenerek öğrenmesini istiyorum. Kitaplarımda hayvan sevgisini, onlara yuva olabilmeyi, hastalıklarını iyileştirebilmeyi, onları topluma kazandırabilmeyi amaçlayan bir hayvan sevgisi anlatıyorum. Benim de hayvanlara sevgim böyle. Her kitabımda mutlaka bir hayvan karakter oluyor. Bu da çocuklar tarafından çok seviliyor. Gittiğim okullarda, "hangi karakteri daha çok sevdiniz" diye sorduğumda, yarısından fazlası hayvan karakteri çok sevdiğini söylüyor.

Mutlaka hoşgörü olması, geçmişten gelen aile bağlarına bağlı olmalarını istiyorum. Sevgi mutlaka olmalı. Hayatın mutlaka gerçekliği var. Çocuklara bunu anlayacakları ama olumsuz etkilenmeyecekleri şekilde anlatmaya çalışıyorum. Çocuklar bunların farkında olmalı. Rüya gibi, masal gibi şeyleri tabii ki kullanıyoruz. Bunları pembe gözlükler arkasından değil de hayatın gerçekliğiyle çocukların yüz yüze, doğru bir şekilde anlatmayı tercih ediyorum. Tabii ki onların moralini bozmadan, onları hayata hazırlayabilmek adına, karşılaştıkları zaman şaşırmadan, nasıl çözüm üretebilecekleri bilmeleri açısından bunları örnekleyerek hikayelerimde kullanıyorum. Elbette kurgu da var. Mesaj da içeriyor. Bazı eğitimciler bunu tercih etmiyor ama bence bir çocuk bunları okuduğunda aklında bir şeyler kalmalı.

Ben kendi çocukluğumda okuduğum kitapları da düşünerek, onların bende bıraktığı etkileri de düşünerek yazıyorum. Bugün okudukları kitaplarda, 20 yıl sonra da farkına varabilecekleri bir hikaye üretmeye çalışıyorum. Böylece zamanlar arasında sörf yapmış oluyorum.

ÇOCUKLAR HİKAYELERDEN BİR TAKIM ÖGELERİ YAŞAMLARINA MONTE EDİYOR

Kitaplarınıza baktığımızda kentlerin hafızası, çocuklara aktarımı, özellikle de tarihin her yaşta çocuğun anlayabileceği şekilde anlatıldığını görüyoruz. Geçmiş ve gelecek arasında bir yolculuk. Çocukların bu yolculukta yeri neresi?
Çocukların dönemsel olarak içinde yaşayabilecekleri hikayeleri tercih ediyorum. Kendilerini hikayenin içinde hissedebilmeleri benim için çok önemli. Geri dönüşlerde bunu alıyorum. Çocuklar, karakterlerden birinin yerine mutlaka kendilerini koyuyor. Hikayeyi bitirdikleri zaman bu hikayelerden bir takım öğeleri yaşamlarına monte ediyorlar. Bu benim için çok önemli.

LİSTELERİN DIŞINDA ÇOCUKLARA KİTAP ALINMIYOR

Eylül ayı çocukların bilişsel ve duygusal gelişimine uygun olmayan birçok kitabın piyasaya çıktığı bir zaman dilimi. Bu kitaplar, basılıp dağıtıldıktan sonra kamuoyu oluşuyor. Bu kitaplar nasıl bu kadar kolay piyasaya çıkıyor?
Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de bazı tekelleşmeler oluyor. Okuyucularla bir araya geldiğimizde, imza günlerinde, fuarlarda, en büyük sıkıntı çocukların ellerine verilen listelerin dışında herhangi bir kitap satın almak istememeleri. Çocuk almak istiyor ama ebeveynleri veya öğretmenleri, şu yayınevi dışında kitap almayacaksınız gibi bir anlayışta. Onların da kendilerine göre kriterleri vardır mutlaka. Ona göre listeler yapılıyor. Çocuklar arzu etmelerine rağmen o liste dışına çıkamıyor. Kitaplarımızın okuyuculara ulaşmasındaki en büyük engellerden biri bu. Bilinen yayınevlerinin, bilinen yazarların dışında çocuklara bir şey okutmak istemeyen büyükler var. Bu konuda sıkıntı yaşıyoruz.

Bir diğeri ticari olarak çocuk ve kitap, pazar olarak çok büyük bir alan. Okullarda da özellikle yıl içinde 15 kitap okuma zorunluluğu var. Beni okullara davet ettiklerinde, "Biz kotamızı doldurduk ama sizin kitaplarınızı da okutmak istiyoruz" diyorlar.

ÇOCUK OKUDUĞU KİTAPLARDAN ETKİLENİR
Elinizdeki ana karakter çocuk. Çocuk okuduğu kitaplardan etkilenir. Kendinizi düşünün. 7-8 yaşında okuduğunuz bir kitap sizin hayatınıza yön verebiliyor. Bunlar denetlenmeli. Denetleme mekanizması ile sınırlandırılmalı. Bu konuda taviz verilmemeli. Ama sosyal medyanın etkisi var. Sosyal medyaya düşmeden fark edilmiyor. Göstermelik ceza oluyor veya toplatılmıyor. Ama çocuk okumuş oluyor.

Burada ilk denetim mekanizması ebeveyn olmalı. Önce kendisi okuyacak. Görselliği, içeriği, yaş grubuna uygunluğu vb. Hayatında hiç kitap okumamış bir ebeveyn nasıl denetleyecek çocuğun okuduğu kitapların içeriğini? Ancak aile, birinci denetleyici olmalı.

Her isteyen çocuk kitabı yazabilir mi? Herhangi bir kuruldan geçirmeden yayınlatabilir mi?
Eskiden herkes kitap yayınlayamazdı. Kolay değildi. Eskiden çok saygı duyardık, kitap yazanlara. Şu anda ekonomik durumdan dolayı, sadece kitap basmak için kurulan yayınevleri olduğunu biliyorum. Ben basıyorum diyor, editörlük yok, konu yok. Fuara gidiyoruz, okuyucudan çok yazar var diyoruz. Parayla kitap basılma olayları çoğaldıkça kalitede de düşme oluyor. Denetim yok, kontrol yok. Kitapların satışında ilişkiler baş kriter. Kitapları pazarlayabilen çocuklara ulaşmasını sağlıyorlar.

KİTAPLARI ÇOCUKLARINIZLA BİRLİKTE OKUYUN

Ebeveynler kitap seçerken neye dikkat etmeli? Sadece konusunun ilgi çekici olup olmaması yeterli görülüyor. Konusu dışında aileler nelere dikkat etsinler?
Bir kitabı seçerken, adı, arka kapak konusu, görselliği çok önemli ama esas dikkat edilmesi gereken çocuğun yaşına uygun hikaye mi, içindeki görseller kitabın tam destekleyicisi mi, çocuğun görsel zekasına ve hikayesine uygun mu? Yazı karakterleri çocuğun yaşına uygun mu? Çocuğun ilgi alanlarına uygun mu? Çocuğunuzu iyi tanımalısınız. Onun ilgisine göre seçmeli. Ailelerin mutlaka çocukla beraber okuyup, birlikte fikir tartışmasını, eleştirebilmesini, kitaptan ne anladığını, ne mesajı aldığını, beğenip beğenmediğini, hangi karakterin yerinde olmak istediğini, kitabın sonunu kendi yazsaydı nasıl olurdu vb. gibi, üzerinde tartışabilecek kitaplar seçmelerini öneririm.

HAYAL DÜNYASI GENİŞ VE ÇOK KİTAP OKUYAN BİR AİLEDE BÜYÜDÜM

Sizin kitaplarınıza dönecek olursak, son olarak "Sıcak Çikolata Çeşmesi" isimli kitap çıkardınız. Masal türünde yazdığınız ilk kitap. Ama bu kitapta "Fısıldayan Zeytin Ağacı", "Ay Işığında Oynayan Balıklar", "Avuç Kadar Bir Kedi" gibi geniş bir dünya sunuyorsunuz çocuklara. Masal türünde yazmaya nasıl karar verdiniz? Bu kitabın ortaya çıkış serüveninden bahsedersiniz sevinirim.
Masal herkesin çok sevdiği bir tür. Büyük küçük, hepimiz dinlemeyi çok severiz. Hani o başlardaki tekerlemeler. Bir pirenin nasıl dev olduğunu, bir babanın beşiği nasıl salladığını hep düşünürdüm. Hayal dünyası geniş ve çok kitap okuyan bir ailede büyüdüm. Tabii ki bunların çok etkisi var. Ama benim halam çok güzel masal anlatırdı. Oynaya oynaya anlatırdı. Bende böyle anlatmayı isterdim. Ben aynı zamanda "Deliler Kahvesi" gönüllerinden biriyim. Orada bir buçuk iki yıl kadar Balat'lı çocuklara kendi kitaplarım üzerinden drama ağırlıklı eğitimler veriyordum. Oraya her ay gidiyordum, çocuklarla karşılıklı hikayelerimizi canlandırarak, martılara simit atarak, darbukalarla ritim tutarak, Yerebatan Sarnıcı'nı, Arkeoloji Müzesi'ndeki heykelleri canlandırarak pek çok oyunlar oynuyorduk. Bu arada pandemi dönemi girdi. Yüz yüze ilişki kesilince, yöneticilerle konuştuk. Çocuklar ve aileler de alışmıştı. İnternet üzerinden masal geceleri yapalım dedim. Masal yazıp anlatmaya başladım. Yazması ayrı keyifli, anlatması, dinlemesi ayrı bir keyifliydi. Ayda bir yapacaktık, 15 gün için talep geldi. Sonra haftada bir için talep geldi. Ben deli gibi masal yazmaya başladım. Bunlardan çok beğendiğim 6'sını seçtim. Bando Çocuk Yayınevi de destek verdi. "Sıcak Çikolata Çeşmesi" böyle doğdu. Benim sosyal sorumluluk projesinden birinden ürettiğim masallardan çeşitli konulardan seçtik. Krallar, hayvanlar var, sirkler, ormanlar, denizaltılar, keçiler, dondurmalar var. Çocuklar var, bazıları yaramazlık yapıyor. Periler var. Böylece çok keyifli bir kitap çıktı. Ben çok sevdim. Devam edebilirim.

Çok yoğun bir üretim içindesiniz. Bir yandan yazıyorsunuz, sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorsunuz. Sokak hayvanlarına yönelik faaliyet yürütüyorsunuz. Bu kadar yoğunluk arasında yeni kitap projeniz var mı? Çocuk okurlarınıza şimdiden bir müjde olarak duyurabilir miyiz?
Sizinle bir sır paylaşayım o zaman. Üzerinde çalıştığım bir projem var. Lokasyon çalışmayı seviyorum. "Ay Işığında Oynayan Balıklar" örneğin Boğaziçi'yle ilgili bulabileceğiniz her şeyi anlatan bir kitap. "Fısıldayan Zeytin Ağacı" Kaz Dağlarını, "Geçmişten Gelen Hazine" aynı şekilde Edremit bölgesi ve Midilli Adası'na uzanan bir lokasyonu kapsıyor. Şimdi de Kadıköy bölgesiyle ilgili bir çalışma yapıyorum. İki yaşlı amcanın birlikte ortaya çıkardıkları sihirli bir saat ve sihirli bir gözlüğün peşinde koşan bir kız çocuğunun, Kadıköy'ün geçmişini ve geleceğini keşfettiği, geçmişte kaybolmuş şaşırtıcı bilgiyi bulabileceğiniz eğlenceli bir hikaye geliyor.

YETİŞKİNLERİN DE ÇOCUK KİTABINA İHTİYACI VAR

Kitaplarınızı yakından takip eden biri olarak heyecanla bekliyorum. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Çocuk kitabı deyip geçmeyelim. Yetişkinlerin çocuk kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. Pek çok yetişkin zamanında çocuk kitabına erişememiş olabilir. İstediği kadar okuyamamış olabilir. Şu anki kadar çok olmamış olabilir. Benim okurlarımın çoğu yetişkin. Heyecanla bekliyorlar. "Avuç Kadar Bir Kedi" benim yetişkinler için yazdığım bir kitap. Bir yazı sitem var, oyaengin.com. Orada eski dilde söyleyip tefrika yapmıştım. Her hafta bir bölüm yayınlıyordum. 11 bölüme geldiğinde mesaj kutum doldu. "Biz bir hafta bekleyemeyeceğiz, ne zaman yayınlayacaksınız" denilmeye başlandı. Yayınevimizle konuştuk ve bunu kitap yapalım dedik. Bu kitap benim kedimin hayat hikayesi. "Fısıldayan Zeytin Ağacı" annemin çocukluğuyla ilgili bir hikaye. "Ay Işığında Oynayan Balıklar" benim çocukluğum. Gerçek hikayeler olduğu için samimi geliyor. Yetişkin okurlar da kendi çocukluğunu buluyor. "Herkesin çocukluğa ihtiyacı vardır" diyerek son sözümü söylemek istiyorum. Yetişkinlere de çocuk kitapları okumalarını öneriyorum.