4 Aralık 2024 Çarşamba

Koray Can yazdı | Böyle ölür bizimkiler!

Ferzad Kemanger'in ölüme giderken dahi halkına, işçi ve emekçilere ezilenlere bağlılığından taviz vermemesi, egemenler karşısında diz çökmemesi, "bir canım daha olsa yine aynı mücadele uğruna onu da vermekten tereddüt etmem" yaklaşımı biz siper yoldaşlarına da yol gösterici olmuş. Bir kez daha şunu dedirtmişti; "Dünyanın neresinde olursa olsun böyle ölür bizimkiler."

Mayıs direniş ve mücadele ayıdır. Mayıs aynı zamanda tarihin burçlarında kızıl bir bayrak gibi dalgalanan ölümsüzler ayıdır da...

Tarih 9 Mayıs 2010. Sömürgeci faşist İran rejimi 5 Kürt özgürlük savaşçısını "Allah'ın düşmanı" ilan edip idam etti. İdam edilenlerin ne Allah ile ne de İran halkının Şii inancıyla bir sorunu yoktu. İdamla katledilenlerin bir tek dertleri vardı. Katliamlarla, sürgünlerle, asimilasyonla yok edilmeye çalışılan, sömürgeleştirilen ve yok hükmünde sayılan bir halkın, bir ülkenin özgürlüğü için mücadele etmek. Katledilişlerinin tek nedeni de buydu. İdam edilen Kürt özgürlük savaşçılarından biri de Ferzad Kemanger idi. Ferzad Kemanger, bir öğretmendi. Aynı zamanda bir sendikacı, bir gazeteci, bir insan hakları savunucusu, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir şair idi. Ama hepsinden önemlisi bir devrimciydi. 4 yıl İran zindanlarında kaldı. 2006'da tutuklandı, ağır işkencelere maruz kaldı. İşkenceciler kendisine diz çöktürüp teslim almak istedi. Ama O, son nefesine kadar her inançlı devrimci gibi özgürlük ideallerine bağlı kaldı.

İdam edilmeyi beklerken faşist molla rejimine bir mektup yazdı. Mektubunda herhangi bir pişmanlık belirtmedi, af dilemedi. Cepheden savaştığı düşmanından af dilemeyi onursuzluk olarak saydı. Ayrıca ne pişmanlık duyacağı ne de af dilemeyi gerektirecek bir şey yapmadı. Onurlu bir kavganın onurlu bir neferi olarak yapması gereken ne ise onu yaptı. Sadece her halk gibi halkının ve halkların özgürlüğünü savundu. Ve O, son nefesine değin halkına ve halkların eşitliğine, kardeşliğine bağlı kaldı. Yazdığı son mektup ise kapitalizmin yarattığı toplumsal çürümeye karşı insanlığın değerlerini yücelten nitelikteydi:
"...Fakat hayatımı almak istedikleri bugünde, 'Kuşağımdaki insanlara olan aşkımla' bedenimin organlarını, ölümümün onlara hayat verebileceği hastalara armağan etmek istiyorum, kalbimi içindeki tüm 'aşk ve güç' ile bir çocuğa bağışlama kararı aldım. O çocuğun nerede olduğu fark etmez, Sebelan eteklerinde ya da Karun sahilinde, Kevir'in (çöl) kuytusunda veya güneşin doğuşunu Zagros'tan izleyen bir çocuk… Bir tek, isyankar ve dur durak bilmeyen kalbim çocukluk hayallerini yıldızlar ve ay ile paylaşan benden daha isyankar bir çocuğun göğsünde çarpsın. Büyüdüğünde çocukluğunun hayallerine ihanet etmemesi için onları tanık bilsin. Kalbim, geceleri başını yastığa aç koyan çocuklar için üzülen birinin göğsünde çarpsın, 'Bu yaşamda en küçük hayalim bile gerçekleşmiyor' diye yazıp kendini asan on altı yaşındaki şehrimin öğrencisi 'Hamit'in anısını kalbimde koruyan biri.
"Bırakın kalbim birinin kalbinde çarpsın, hangi dilde konuştuğu fark etmez ya da teninin rengi önemli değil, bir tek babasının çatlamış elleri yüreğimde yeni bir başkaldırının ateşini yakan bir işçinin çocuğu olsun.
"Yüreğim, çok uzak olmayan bir gelecekte küçük bir köyde öğretmen olacak bir çocuğun göğsünde çarpsın ve her gün sabah vakti çocuklar onu güzel gülümsemeleriyle karşılasın. Onu tüm mutlulukları ve oyunların ortağı yapsınlar, belki o zaman çocuklar fakirliğin ve açlığın tadını bilmezler ve dünyalarında 'zindan, işkence, zulüm, eşitsizlik' kelimelerinin hiçbir anlamı olmaz.
Bırakın kalbim bu geniş dünyanızın bir köşesinde çarpsın, fakat ona dikkat edin. O ülkeme ve halkıma dair birçok söylenmeyen sözü olan bir insanın yüreği, tüm tarihi acı, keder ve zorluk olan bir halk.
"Bırakın kalbim bir çocuğun göğsünde çarpsın ki, bir sabah vakti anadilimde bir çığlık atayım; 'Mın demewê bıbıme bayiye, xoşewisti mırov berım bo gışt soçi em dınyaye - Bir meltem olmak istiyorum, bu geniş dünyanın her yerine insanlığa olan aşk mesajını götürmek istiyorum..."

Sömürgeci faşist molla rejimi Ferzad Kemanger'in bu son isteğini yerine getirmediyse de, Ferzad Kemanger'in bir meltem olup dünyanın her yerine "insanlığa olan aşk mesajı"nı iletmesine engel olamadı. Ferzad Kemanger'in kalbinin, her isyankar Kürt çocuğunun, insani değerlerini yitirmeyen her insanın, her devrimcinin, her yeni bir başkaldırının ateşini yakanların göğsünde çapmasına mani olamadı.

Ferzad Kemanger'in ölüme giderken dahi halkına, işçi ve emekçilere ezilenlere bağlılığından taviz vermemesi, egemenler karşısında diz çökmemesi, "bir canım daha olsa yine aynı mücadele uğruna onu da vermekten tereddüt etmem" yaklaşımı biz siper yoldaşlarına da yol gösterici olmuş. Bir kez daha şunu dedirtmişti; "Dünyanın neresinde olursa olsun böyle ölür bizimkiler".

Tıpkı Denizler gibi... Tıpkı Ali Aktaş, Necdet Adalı, Hıdır Aslan, İlyas Has, Veysel Güney, Erdal Eren, Mustafa Özenç, Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Ahmet Saner, Seyit Konuk ve de dünyanın farklı farklı ülkelerinde idam edilen diğer devrimci, komünist yoldaşlarımız gibi... Hepsi de sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya uğruna canlarını seve seve verdiler. Ellerinden gelenin daha fazlasını yapamadıklarından dolayı halklarına, işçi ve emekçilere kendilerini borçlu hissederek ölümsüzleştiler. Ve biz yoldaşlarına, siper yoldaşlarına; son nefesine kadar ideallerine bağlı kalmayı miras olarak bıraktılar.

Tarihte son sözü hep devrim, özgürlük ve sosyalizm uğruna direnenler söylediği gibi, bundan sonrada söylemeye devam edecek. Faşist molla rejimi tarafından idam edilen Hêmin Bêkes'in (Hüseyin Xızri) son mektubunda ifade ettiği gibi:
"...Ölüme mahkum edildiğim için üzgün ve kırgın değilim. Özgürlükçü birisi olarak yargılanıyorum, eğer benim ve koğuş arkadaşlarımın idam edilmesi bu ülke için yararlı olacaksa, bir defa değil bin defa ölürüz. Çünkü özgürlük bundan daha fazlasına değerdir. Ben sadece şuna üzülüyorum ki bir evlat ve kardeş (ağabey) olarak onlara borcumu ödeyemedim. Beni bağışlayacaklar çünkü bu borcu ülkem için ödemek ve tüm toplumun çocuğu olmak istedim. İran İslam Cumhuriyeti de şunu bilsin ki Kürt gençleri ölümden korkmazlar. Çünkü özgür ölmek kölelikten daha iyidir. Biz özgürlüğe ulaşmak, taleplerimizi gerçekleştirmek uğruna son nefesimize kadar direneceğiz ve kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz. Biz Kürt gençleri ayakta dik ölürüz ama gaflete düşkünlüğü asla kabul etmeyiz."

Mayıs şehitleri ölümsüzdür!