Losowsky: AfD karşıtı harekete katılıp, bakış açısını ileri taşımak gerek
Almanya'da faşist AfD'nin göçmen düşmanlığı üzerine gizli toplantısını ve tepki eylemlerini ETHA'ya değerlendiren Perspektive Online yazarı Tim Losowsky, "İnsanların bu sistemin semptomlarını protesto etmek için bir araya geldiği tüm bu hareketlerdeki görev, hareketlerin içinde yer alıp -bu gelişmeler nereden geliyor, GDL grevindeki gerçek ücret düşüşü nereden geliyor, çiftçilere yönelik saldırılar nereden geliyor, faşizm düzeni nereden geliyor- bütün bunları göstermektir" ifadelerini kullandı.
5 Kasım 2023'da Almanya'nın Potsdam kentinde, faşist AfD (Almanya için Alternatif) gizli bir toplantı organize etti. Toplantıya AfD yöneticileri, Neonaziler, ırkçı milyarderler, Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. "Tersine Göç (Remigration) için Ana Plan" konusunun ele alındığı toplantıda göçmen ve mülteci düşmanlığının nasıl sürdürüleceği tartışıldı, Kuzey Afrika'da bir model "devlet" kurarak buraya iki milyon göçmeni yerleştirmek, seçim çalışması ve faaliyetleri için para toplandı.
Toplantıyı Correvtiv adlı gazeteciler grubu açığa çıkardı. Bunun ardından Almanya çapında başta faşist AfD (Almanya için Alternatif) partisi olmak üzere faşist örgütlerin yasaklanması talebiyle kitlesel eylemler başladı. Yüz binlerce kişinin yer aldığı eylemlerde, faşizme karşı yerli ve göçmen birlikte mücadelenin önemine dikkat çekildi.
Faşist AfD'nin amacı ne, faşizme karşı sokağa dökülen on binlerin eylemleri nasıl değerlendirilmeli, faşizme ve göçmen-mülteci düşmanlığına karşı nasıl mücadele yürütülmeli, Perspektive Online yazarlarından Tim Losowsky'yle konuştuk.
Perspektive Online yazarlarından Tim Losowsky'nin ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
'ALMAN GÖRÜLMEYEN' İNSANLARIN SINIR DIŞI EDİLMESİ FİKRİ HEP VARDI
Correctiv adlı gazeteciler grubunun ortaya çıkardığı bu toplantıyı nasıl değerlendirmeliyiz?
Perspektive Online olarak elbette biz de ortaya çıkan gelişmeleri gözlemledik ve bunun pek çok insanı harekete geçiren bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden önce "Almanya Almanlarındır-yabancılar dışarı" şeklindeki nihai faşist sloganın somut koşullar altında nasıl gerçeğe dönüştürülebileceği üzerine çok fazla düşünce vardı. Örneğin Alman pasaportuna sahip olan ancak ırkçı ideoloji nedeniyle "Alman" olarak görülmeyen insanların nasıl gerçekten sınır dışı edilebileceği üzerine birçok fikir üretiliyordu. Bu elbette bu toplantının bir özelliğiydi, ancak aynı zamanda sağın elitlerinin bir araya geldiği, fikir alışverişinde bulunduğu, tartıştığı bu tür toplantıların yeni bir şey olmadığı, aslında on ya da yirmi yıldır gerçekleştiği ve çeşitli sermaye çevrelerindeki bağlantıların tekrar tekrar kurulduğu söylenebilir. Başka bir deyişle, AfD'nin nasıl finanse edildiğini gizlemek için çeşitli yolların kullanıldığı Mövenpick'ten bir emlak milyarderine kadar milyarderlerle olan bağlantılar hakkında her zaman söylentiler vardı.
Ve bu bağlantılar, sermaye ve siyasetin en yüksek çevrelerinde bulunuyor, örneğin Federal Anayasayı Koruma Dairesi'nin eski başkanı Hans-Georg Maaßen tarafından fiilen yönetilen Değerler Birliği grubu, bu çevrelerin devlet aygıtında nasıl örgütlendiğini gösteriyor. Tüm bunlar sonuçta pek de yeni olmayan şeylerdi, ancak burada elbette özellikle iyi belgelenmiş, açık bir şekilde sunulmuş, sonuçta her zamankinden daha fazla ön plana çıkmış ve buna bağlı olarak birçok insanı harekete geçiren bir toplantıyla karşı karşıyayız.
FAŞİZME KARŞI DÜRÜST BİR REDDİ OLAN KİTLE
Gelişen eylemleri nasıl değerlendirmeliyiz?
Bu konuyla bağlantılı protestolar nihayetinde iki özel unsuru ortaya koyuyor. Bir yandan, Almanya'da faşizmin, ırkçılığın yükselişine ve genel olarak sağa kayışa karşı gerçek bir kitlesel duyarlılık olduğunu ve buna direnen, "izin vermek istemiyoruz" diyen ve özelde AfD'ye, genelde faşizme karşı dürüst bir reddi, hatta korkusu olan geniş bir kitle olduğunu görebilirsiniz.
Öte yandan, "yukarıdan yürütülen bir kampanya" unsurlarının da olduğunu görebiliyoruz. Başka bir deyişle, hükümete yakın kurumların bu konuyu, hükümet tarafından iltica hakkına ve göçmenlere karşı işlenen suçları örtbas etmek ve dolaylı olarak meşrulaştırmak için kullanmaya çalıştıkları bir kampanya. Örneğin Correctiv'in denetim kurulunda uzun süredir görev yapan bir Yeşil politikacının bulunması bunu göstermektedir.
KOALİSYON HÜKÜMETİ KENDİ YÜZÜNÜ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
Protestolarda önemli bir rol oynayan Campact platformunun Yeşiller ve SPD'nin bir ön saha organizasyonu olmasından da anlaşılabilir. Elbette çeşitli federal politikacıların protestolara katılımından ve koalisyon hükümetinin kendi yüzlerini nasıl temizlemeye çalıştıklarından da görebiliriz. Bu burjuva etki, örneğin Filistin yanlısı protestoların yasaklandığı, hükümete yönelik eleştirilerin sürekli olarak kısıtlanmaya çalışıldığı ve faşizmin yükselişinden kısmen sorumlu olan hükümete karşı da bir mücadele verildiği durumlarda da görülebilir. Çünkü sonuçta toplum sağcılaşıyor ve aynı zamanda hükümetin bir bütün olarak sağa doğru kayması ile Alman elitlerinin, Alman sermayesinin dünya çapında zirveye ulaşan tüm kriz durumuna bir tepkisi olarak faşizmin gelişmesi arasında bir bağlantı var.
YEŞİLLER VE SPD GİBİ REFORMİST GÜÇLER İÇİN ALAN DARALIYOR
Tarihten bugüne biliyoruz ki, Yeşiller ve SPD gibi reformist güçler için alan daralıyor, ki bunlar daha da sağa kaymak, devlet aygıtını faşistleştirmek, temel hakları ortadan kaldırmak zorunda kalıyor. Örneğin Filistin yanlısı protestolarda temel hakların nasıl askıya alındığını gördüğümüz gibi, yeni polis yasaları vb. ve aynı zamanda, şimdi AfD'de görebileceğimiz gibi, bunun sağındaki güçler de başka bir yükseliş yaşıyor. Şu anda yaşanan tamamen yeni bir şey de değil, Schröder döneminde sözde "namusluların ayaklanması" ile zaten yaşanmıştı, sonuçta yukarıdan, aynı zamanda açıkça halktan dürüst unsurları da içeren bir hareketi başlatmak için bir girişimde bulunuldu ve birkaç yıl sonra Schröder 2010 Programı ve Hartz IV'ü yürürlüğe koydu.
HÜKÜMETE KARŞI İTİCİ GÜÇ HALA ÇOK ZAYIF
Antifaşistler bu eylemleri nasıl ele almalı?
Antifaşistler şimdi nasıl hareket etmeli? Her şeyden önce, bunun öncelikle AfD'ye karşı bir hareket olduğunu ve geniş anlamda faşizm olgusunun, yani tarihsel olarak tartışıldığı şekliyle kapitalist yönetim biçimi olarak, büyük bir içeriğe sahip olmadığını ve özellikle hükümete karşı itici gücün hala çok zayıf olduğunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum.
Ebette şöyle diyebilirsiniz; iyi de onlar hükümet politikacıları, sokakta onları nasıl teşhir edebiliriz ve bu gerçekleri anlatabiliriz? Bence biraz uzaklaşmalı ve bu tür protestolara antifaşist ya da antikapitalist bir hareket olarak farklı bir perspektiften bakmalısınız. Ve sonuçta her şeyin dört dörtlük olduğu, kitlesel bir karaktere sahip "temiz" hareketler olmadığını söylemek doğru olur. Tıpkı Alman Tren İşçileri Sendikası (GDL) yöneticisi CDU üyesi olsa bile GDL grevlerine destek vermenin gerekli olması gibi. Aynı şekilde çiftçilerin protestolarına da destek vermek gerekiyor, her ne kadar orada doğal olarak sağcı bir hegemonya hakim olsa da.
KENDİ PERSPEKTİFİMİZİ GELİŞTİRMELİYİZ
Dolayısıyla elbette AfD'ye karşı bu protestolara katılmak, onları ileriye taşımak, daha net bir bakış açısı getirmek ve hükümete karşı etkinin yönünü belirlemek gereklidir. İnsanların bu sistemin semptomlarını protesto etmek için bir araya geldiği tüm bu hareketlerdeki görev, hareketlerin içinde yer alıp -bu gelişmeler nereden geliyor, GDL grevindeki gerçek ücret düşüşü nereden geliyor, çiftçilere yönelik saldırılar nereden geliyor, faşizm düzeni nereden geliyor- bütün bunları göstermektir. Bağlantıyı kurmak ve bu gelişmelerin kapitalizmin kötüleşen kriziyle nasıl bağlantılı olduğunu, bu sistemin işçilerin, emekçilerin vb. çok çeşitli kesimlerinin sorunlarına bir cevap sunamayacağı gerçeğiyle nasıl bağlantılı olduğunu göstermek gerekiyor. Ve bu bilinçle hareket etmek, kendi yeni perspektifimizi, kendi alternatifimizi, bu farklı yönleri bir araya getirmeye çalışan bir sınıf mücadelesi alternatifini ve işçi hareketini geliştirmek, bu yeni perspektifin kendisi olmak gerekiyor.