4 Aralık 2024 Çarşamba

Madem SS konuştu, o zaman dans!

Belli ki, kadınların danslarının ideolojik anlamının farkındalar. Çünkü kadınlar hem faşist diktatörlük günlerinde her türlü tehdide rağmen sokağa çıkma cesaretini gösteriyorlar hem de erkek iktidarın dayatmalarını, kalıplarını reddediyorlar.

Dans ve müzik ezilenlerin bir varoluş ve kendini ifade etme biçimi. Hüzün ve özlem kadar isyanın da dili. Örneğin blues. Kökleri 400 yıl öncesinin Afrika kıtasına kadar uzanıyor. 17. yüzyıldan itibaren de köle olarak getirilen Afrikalılar ile birlikte Amerika kıtasına taşınıyor. Tarlalarda çalışan Afrikalıların dilinde; hüznün, umudun, özgürlüğün, isyanın sesi oluyor. Portekiz halkının fado’su ise acının, beklemekten yorulmuş, yaralanmış bir ruhun şarkısıdır. Bizim coğrafyamızda ise dengbêj var, bir tarih ile birlikte Kürt halkının hissettikleri kuşaktan kuşağa dengbêj ile taşındı. Bir de danslar var elbette; Kürt’ün halayı, Laz’ın horonu, Arap’ın dabke'si var. Birkaç ay öncesinde Filistin halkı, geri dönüş eylemlerinin sürdüğü Gazze şeridinde, İsrail saldırılarının altında dabke ile, direniş ve birlik mesajı vermişti.

Halay çekmeyen çok azdır sanırım. Her eylemin, direnişin, isyanın vazgeçilmezidir. Halayın ritmi ile duygular bir insandan diğerine geçer. 19 yıl önce devletin 20 hapishanede aynı anda gerçekleştirdiği 19 Aralık katliamına, Bayrampaşa Hapishanesi'nde tutsaklar halayla da direnmişlerdi. Katliama tanık olanlardan biri olan Mehmet Güven, o gün yaşananları "Sürekli ateş ve boğulma artıyordu. Artık boğulacakken ‘havalandırmaya çıkıyoruz’ dedik ve havalandırmada halaya durduk. Halay çekerken önce şaşırdılar, bir süre ateş etmediler ardından ateş etmeye başladılar” diye anlatmıştı.

Bugün ise dünyayı kadınların Las Tesis dansları kaplıyor. Şili’de kadınların cinsel şiddete karşı isyanını dile getirdiği bu şarkı, tüm dünyaya yayıldı. Çünkü onların "Hata benim değil/ nerede olduğum değil/ ne giydiğim değil/ Tecavüz eden sensin!/ Tecavüz eden sensin!/ Polisler, yargıçlar, devlet! Baskıcı devlet, cinsiyetçi ve ırz düşmanıdır!'' mesajı, muhafazakârlık ve erkek şiddetinin arttığı dünyada tüm kadınların duygu ve düşüncelerini yansıtıyor. Hindistan’dan İrlanda’ya tüm kadınlar, bu sözlerde kendilerine ait bir şeyler buluyor.

Ne güzel ki, kadınlar, birbirlerinin deneyimlerinden öğreniyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, her kazanımı kendi kazanımları olarak görüyorlar. Bu nedenle de Şili’den yükselen bir ses, İstanbul’da karşılık bulabiliyor. Sosyalist Kadın Meclisleri üyeleri, bu büyük kadın dans grubuna Türkiye’den katılan ilk kadınlar oldular. 30 Kasım’da İstanbul Kadıköy’de Süreyya Operası’nın önünde bir araya geldiler ve Saray iktidarı ile polislerine "Tecavüzcü sensin" dediler. Geçtiğimiz hafta yine kadınlar, İstanbul’da buluştu. Bu kez eylemin ardından polis 5 kadını gözaltına aldı. Bugün de Ankara, İstanbul ve İzmir’de dansları ve şarkıları ile sokaklara çıktılar.

Türkiye ve Kürdistanlı kadınların, bu büyük kadın dans grubunun parçası olmasının anlamı ve değeri çok büyük. Çünkü bu danslar, iktidarın "makbul kadın" kalıbına itiraz. "Makbul kadın olmayacağız, kendimiz olacağız" diyor kadınlar. Siyasal İslamcı AKP iktidarına göre, kadınların sokakta gülmesi, hamile kadının sokağa çıkması, kadının şort giymesi, parkta oturması, hatta çalışması yasak. Çalışacaksa da ev içinde çalışmalı. Çünkü bu kadın düşmanı zihniyete göre, kadın ancak ve ancak "anne ve eş" olabilir. Bir kadının varlığı ancak bir erkeğe göre tanımlanabilir. Çünkü kadın, erkeğin kullanım aracıdır.

İşte günlerdir İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de sokağa çıkan kadınlar, erkek şiddetinin her biçimine itiraz ederken, AKP/Saray iktidarının, kendilerine giydirmek istediği kefen olan "makbul kadınlığa" da itiraz ediyorlar.

Gerici iktidara göre, kadınlar bir kez daha büyük bir 'suç’ işliyor. Saray’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu (kısaca SS), milletvekillerinin Meclis’teki Las Tesis eyleminden sonra kadınları tehdit etti, "Keşke sadece dans etselerdi. Devlete, polise ve hakime 'katil', 'tecavüzcü’ demeselerdi" dedi.

Belli ki, kadınların danslarının ideolojik anlamının farkındalar. Çünkü kadınlar hem faşist diktatörlük günlerinde her türlü tehdide rağmen sokağa çıkma cesaretini gösteriyorlar hem de erkek iktidarın dayatmalarını, kalıplarını reddediyorlar.

Bugün de SS’in polisleri, kadınları alanlarda SS’nin sözleri ile tehdit etti. Kadınlar bu tehditlere “Tecavüzcü sensin” diye yanıt verdi.

Kadınlar geri adım mı atacak?

Elbette hayır!

Öyle ise SS ve iktidarına karşı dans!

"Ataerkil bir yargıç
Kadın olmak suçumuz
Kestiğiniz cezamız
Seyrettiğiniz şiddet
Suç bende değil
Her neredeysem
Ne giydiysem
Suç bende değil
Suç bende değil
Her neredeysem
Ne içtiysem suç bende değil
Tecavüzcü sensin
Öldüren sensin
Polisler, hâkimler, devlet ve başkan
Direnen kadınlar
Dünyada, her yerde
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
Asla yalnız yürümeyeceksin
 Asla yalnız yürümeyeceksin.
Evet, asla yalnız yürümeyeceğiz!"