4 Aralık 2024 Çarşamba

Örgütsel yenilenme ve iktidarı almak için şimdi Atılım zamanı!

Tarihsel deneyim ve ihtiyaçlar ışığında döneme, sürece uygun değişik türden örgüt biçimleri bulmak, kurmak ve yönetmek devrimci yenilenmenin, örgüt teorisini geliştirmenin zeminidir. Dolayısıyla örgütsel çalışmayı, yapılanışı, çalışma araç ve yöntemlerini, çalışma tarzını politik koşullardaki değişime uyarlama ve adapte etme yeteneği gösterebilmeniz gerekir.

En genel ve bilinen haliyle örgütü, aynı amaçlarla yan yana gelmiş, irade ve eylem birliği olan insanlar topluluğu olarak tarif edersek, örgütü oluşturan ögelerin yanı sıra önemli bir gerçeği daha, örgütü şekillendiren, yani "amaçlar"ın, "irade ve eylem birliği"nin cisimleştiği şeyin politika olduğunu söylemiş oluruz. Dolayısıyla hiçbir zaman politikadan, politik mücadeleden, onun sorunlarından kopuk bir örgüt düşünülemez. Hele de bu devrimci bir savaş örgütüyse hiç düşünülemez. Rahatlıkla denilebilir ki politika, politik mücadele, politik önderlik ve bunların alanına giren değişik türden sorunlar, örgütsel çalışmayı yönlendirir, form kazandırır. Benzer bir yönlendiriciliği politika-ideoloji, politika-teori sahaları bakımından da pekala söylemek mümkün. Tersinden politik çizginin ve politik önderliğin kaderi de işe uygun insanlardan oluşturulmuş bir örgütün düzgün işleyen çalışmasına, aldığı kararların uygulanmasına önderlik etmesine ve denetimine, yani örgüte, örgütsel önderliğe bağlıdır.

Örgütü politika belirler, politikayı örgüt hayata geçirir. Politika örgüt arasındaki bu diyalektik ilişki, bütün örgütsel çalışmanın hiçbir zaman unutulmaması gereken temel kuralıdır. Bunun kendisini yönetmediği bir örgüt ve örgütçü daha baştan örgüt teorisi ve pratiğiyle baş aşağı bir ilişkiyi kurmuştur. Örgüt, politik önderlik görevleriyle çok sıkı bir bağ içinde vücut bulur. Politik görevler bir kez belirlendikten sonra artık yapılacak şey örgütlerin onları hayata geçirmesidir. Bu ise döneme uygun, güçlü örgütler gerektirir. Dönemin ve sürecin ihtiyacı olan örgüt, araç ve biçimlerini keşfetmenin, yenilerini mücadeleye katmanın ve eskilerini yetkinleştirmenin şaşmayacak rotası ve zemini bu gerçektir.

Elbette bir alanı örgütler, organlar inşa etmeden de yönetebilirsiniz. Bireylere dayalı da politikayı hayata geçirmeye çalışabilirsiniz. Ki bu belirli somut koşullarda zorunlu olarak bir çıkış noktası da olabilir. Fakat asla kalıcı bir durum ve tarz olamaz. Çünkü böylesi bir durumda her şeyden önce irade ve eylem birliğini, yani kolektivizmi sağlayamazsınız. Çalışma bireye dayalı olduğu her durumda kalıcı sonuçlar üretemez ve kuvvetleri kolektivizm içinde kadrolaştıramaz, yenilenmede de zayıf kalırsınız. Çünkü örgüt, toplantıları, rapor sistemi, denetim vb. mekanizmalarıyla kendi eksik ve yetmezlikleriyle yüzleşme, yeni ihtiyaçları kolektivize etme yeteneğine sahiptir. Ve belki bütün bunlardan da önemlisi politik iktidar mücadelesini daha büyük kuvvetleri seferber ederek güçlü biçimde yönetemezsiniz.

Lenin örgüt kurma ve yönetme sanatını 'bütünüyle mümkün olan her şeyden yararlanma, herkese yapabilecek bir iş verme yeteneği' olarak görür, tarif eder. Günümüz bakımından 'bütünüyle mümkün olan her şeyin alanı o dönemle kıyaslanamayacak derecede genişlemiştir. Bu neden böyledir? Birincisi; devrimci çalışmanın sürekli biçimde değişen ve gelişen ihtiyaçları sizden değişik türden nitelikler geliştirmenizi, biriktirmenizi ve devrimci mücadeleye seferber etmenizi ister. İkincisi; dünya devrimci hareketinin tarihsel deneyim ve birikimleri sizin deneyim hanenizi genişletir ve geliştirir. Tarihsel deneyim ve ihtiyaçlar ışığında döneme, sürece uygun değişik türden örgüt biçimleri bulmak, kurmak ve yönetmek, devrimci yenilenmenin, örgüt teorisini geliştirmenin zeminidir. Dolayısıyla örgütsel çalışmayı, yapılanışı, çalışma araç ve yöntemlerini, çalışma tarzını politik koşullardaki değişime uyarlama ve adapte etme yeteneği gösterebilmeniz gerekir. Tabi ki mesele bunu görmekte, bundan öğrenmekte ve yararlanmakta gizlidir. Sorunun birincisine (politika-örgüt ilişkisine) sıkı sıkıya bağlı ikinci çıkış noktası da burası, yani yeniyi sezme, görme ve onu içerebilme gücü gösterebilmektir.

Nasıl ki politika yapışta kitlelere yüzünü dönme, onların sorun, talep ve özlemleriyle buluşan politikalar oluşturma ve hayata geçirme iktidar perspektifinizin göstergesi ise bu politikaları ve kararları hayata geçirecek, sürecin ihtiyaçlarına uygun örgütler inşa etmek de iktidar bilincinizin gelişkinlik düzeyini gösterir. Lenin'in Ne Yapmalı'da parti modelini ve örgüt teorisini kurmaya, merkeziyetçi bir biçimde, profesyonel devrimciler ve merkezi bir politik yayın organı etrafında şekillendirmeye çalıştığı şey tam da bu gerçeğin zeminine sıkı sıkıya basar. Çünkü o güne kadar ki örgüt biçimleri ve modelleri politik iktidar mücadelesinin ihtiyaçlarına yanıt vermemekte, yetersiz kalmaktadır. Denilebilir ki Lenin'deki güçlü iktidar bilinci örgüt teorisini yenileme, geliştirme ve şekillendirmede belirleyicidir. Ne Yapmalı'yı bu kadar güncel kılan da işte politika örgüt ilişkisini bu canlı ve güçlü kavrayışıyla ortaya koymasıdır. Dolayısıyla bu zemin bugün de örgüt araç ve biçimlerini yenilemede referans alacağımız önemli çıkış noktasıdır.

Geride kalan yüzyıllık zaman diliminde devrimci mücadele deneyimleri sayısız örgüt, araç ve biçimini açığa çıkardı. Bunların kimileri politik iktidar mücadelesinde çok kritik roller de oynadı. Bu devrimci deneyimlerin önemli bir kısmı halen bugün de geçerliliğini koruyor. Bir kısmı ise bu tarihsel deneyim içinde rollerini oynadı ve tarihe armağan oldu. İktidar bilinci olan herhangi bir parti, mücadelenin ihtiyaç duyacağı çok değişik örgüt araç ve biçimlerini kullanma görüş açısına mutlak biçimde sahip olmalı, bu konuda tutuculuğa düşmemeli. Kurarken cesur olmak kadar işlevsizleşen, gereksizleşen, ihtiyaca yanıt vermeyenleri de aynı cesaretle değiştirmek, gerekiyorsa yıkmayı bilmek gerekir.

Eğer ki örgütün varlık nedeni, politik iktidar mücadelesi ve politikaysa o halde değişik dönemlerin politik mücadele görevleri ve ihtiyaçları değişkenlik gösterdiği için örgüt araç ve biçimleri de değişkenlik arz edecektir. Örneğin marksizmin ilk zamanlarında devrimci mücadelede illegal dernek faaliyeti önemli bir yer tutuyordu. Daha sonraki zamanda parti formatındaki örgüt biçimi giderek daha fazla öne çıktı ve illegal dernek formatını aşıp ilerledi. Keza sonrasında da sosyal demokrat partilerin deneyimleri ışığında leninist parti modeli gelişti ve şekillendi. Bu model sonraki süreçte komünist partileri şekillendiren bir yerde durdu. Bugün ise leninist parti modeli, marksist leninist komünistler tarafından geliştirilerek 21. yüzyılın ihtiyaçlarına yanıt verecek düzeyde mücadelenin hizmetine sunuluyor.

Tüm bunlarda değişmeyen tek esaslı yön vardır. O da iktidar bilinci ve perspektifidir. Bu ana halka sıkı sıkıya kavrandıktan sonra örgüt araç ve biçimlerini zenginleştirmede, çeşitlendirmede, işlevsizleşenlerle kopuşmada tereddüde düşmeye gerek yok. Çünkü en nihayetinde parti de dahil olmak üzere tüm bu örgütler, biçimler devrim mücadelesinde bir araçtır. Kendi başına amaçlaştırılamaz. Fakat tersi de aynı derecede, hatta belirli dönemlerde daha da ciddi bir risktir. Yani yenilenme, yenilikçilik adı altında bütün devrimci birikimleri, deneyleri küçümsemek, mücadelenin hizmetine sunmaktan alıkoymak da tasfiyeci bir rol oynama ve sizi iktidar perspektifinden uzaklaştırma dışında bir şeye yaramaz. Bütün bir devrimci tarihsel birikimin bu noktada söyledikleri bir yana, son 10 yıllık Türkiye-Kuzey Kürdistan deneyimi bile bu konuda epeyce veri sunuyor.

O halde bugün, yani 30. yılda örgütsel yenilenme ve değişim için politik iktidar mücadelesinde ataklık ve Atılım zamanı.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 27 Eylül tarihli 186. sayısında yayımlanan Yapıdan köşesi.