4 Aralık 2024 Çarşamba

Özenç Özyürek yazdı | Krize öncü devrimci müdahale

İşçi ve emekçi sınıfların politik öncüsü rolünü üstlenen komünistler için sürece daha fazla müdahale edebilme olanağı doğuyor. Hemen her gün çeşitli konularda yaşanan çatışmalar siyasal kamplaşmanın günlük hayattaki yansısı olurken çelişkilerin sivrildiği yere öncü müdahaleler önem taşıyor.


Saray, iktidarı yönetemiyor, faşist baskı ve terör mekanizmasıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Toplumsal çelişkiler keskinleşirken büyüyen politik kriz yeni devrimci patlamaların olgunlaşacağı koşulları yaratıyor. Bu siyasal bir kriz halidir.

Faşist politik islamcı-milliyetçi cephe, politik özgürlüğü faşist yasaklarla örülü bir cendere içine hapsederek, emekçi hareketin bin bir bedellerle elde ettiği hak ve özgürlükleri gasp ederek, devrimci demokratik mevzileri tasfiye ederek diktatörlüğünü sağlam bir zemine oturtmaya çabalıyor. Bu dizginsiz saldırganlık, esasen toplumsal desteğini yitirip tükenmeye yüz tutmuş bir rejimin siyasal resmidir.

Saray iktidarı politik, ekonomik ve sosyal çelişkileri toplumsal rıza üreterek aşmaktaki yetersizliğinden dolayı baskı ve zor yoluyla bunları sindirmeye, yoğun devlet terörüyle işçi ve emekçilerin örgütlü güçlerini, siyasal ve örgütsel olarak etkisizleştirerek toplumsal direnç noktalarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. İnançlar üzerinde ayrımcılık, Kürt ulusal ve kültürel varlığının inkarı, cins eşitsizliği, tüm ezilenlerin söz, eylem ve örgütlenme hakkına yönelik yasaklar, sosyal hayatın kısıtlanarak muhafazakar yaşam tarzının dayatılması faşist rejimin esas motivasyonu olduğu kadar ezilenlerin birleşik cephesinin temel özgürlük talebini de yansıtıyor.

Politik özgürlüğün faşist baskı ve yasaklarla bu denli yoğun bir ablukaya alınması gerçeğine, yalnızca AKP-MHP ittifakının iktidarını yitirme korkusuyla hesapsızca giriştiği saldırılar olarak yaklaşmak durumun sadece bir yanına işaret ediyor.

Türk burjuvazisinin siyasal temsilcisi olarak saray iktidarı, büyüyen toplumsal çelişkilerin rejimi varoluşsal krize sürükleyeceği ve siyasal çözülmesini hızlandıracağı işçi ve ezilenlerin devrimci çıkışının önünü almaya çabalıyor. Bu nedenle en ufak bir politik hareketliliği rejimin beka meselesi olarak ele alıyor. Ezilenlerin her türlü pratik hamlesine yönelik bu tahammülsüzlük Türk egemen sınıflarının gücünün değil aksine güçsüzlüğünün ifadesidir.

Faşist diktatörlük ve onun şeflik rejimi toplumsal gelişmenin önüne yerleşen en temel engelken emekçilerin AKP-MHP faşist bloğuna karşı cisimleşen rejim karşıtı mücadelesinin odağındaysa politik özgürlük talebi duruyor. Rejim ve emekçi halk kitleleri arasındaki savaşım mevcut statükonun devamlılığıyla faşist rejimin yıkılarak politik özgürlüğün elde edilmesi gereken bir zemine doğru hızla ilerliyor.

Faşist rejim ve emekçi halk kitleleri arasındaki saflaşma derinleşerek politik, ekonomik ve sosyal yaşamın bütün alanlarını kapsayan çatışmalar ve çeşitli sınıfsal çarpışmalar halini alıyor. Çelişkiler bu denli güç kazanmışken işçi ve emekçilerin merkezinde yer alacağı bir ezilenler cephesi ihtiyacı doğuyor. Ezilenlerin taleplerini birleştirecek, dinamik kuvvetlerini toparlayacak ve kitlelerin mücadelesine önderlik edebilecek politik bir cephe, diktatörlüğün yenilgiye uğratılmasının da yolunu açacaktır. Birleşik mücadelenin önemini kavrayan her siyasi özne bu kaçınılmaz doğrunun farkındadır.

İşçi ve emekçi sınıfların politik öncüsü rolünü üstlenen komünistler için sürece daha fazla müdahale edebilme olanağı doğuyor. Hemen her gün çeşitli konularda yaşanan çatışmalar siyasal kamplaşmanın günlük hayattaki yansısı olurken çelişkilerin sivrildiği yere öncü müdahaleler önem taşıyor.

Böylesi politik süreçlerde kitle mücadelesinin hızla büyüdüğüne dair sayısız örnek vardır. Gerilen bir siyasal hat içerisinde birbirine düğümlenen irili ufaklı çok sayıda çelişki oluşabilir. Günlük politik savaşım içerisinde bu dinamiklere temas edebilmek, çelişkinin düğümlendiği alanlara öncü müdahaleler yapabilmek ön açıcı olabilir. Çelişkinin bir yerden kopması çok daha büyük bir çatışmanın açığa çıkmasına yol açabilir. Faşist şeflik rejimi baskısı altında tek bir yerden başlayan çatışma hızla her yere yayılma potansiyeli taşıyor. Bir kıvılcımın faşist şeflik rejimine yönelik uzun erimli kitle öfkesiyle birleşmesi, çelişkinin bağrında biriktirdiği enerji bakımından kaçınılmazdır. Kuvvetlerin kendi sayısal gücünün ötesinde nitelik açığa çıkardığını görmek için yakın tarihli iki örneği anımsamakta fayda olacaktır.

Gezi Parkında ağaçların kesilmesine karşı çıkan bir grup çevre aktivistinin nöbetiyle başlayan süreç, polisin saldırısıyla birkaç güç içinde milyonların katıldığı bir genel halk ayaklanması halini aldı. Yine, İran'da genç bir kadının polis şiddetiyle hayatını kaybetmesi tüm ülkeye yayılan ve molla rejimiyle sembolize kişi ve kurumları hedef alan bir halk isyanına dönüşüverdi. Devrimci dinamiklerin biriktiği böylesi süreçlerde ezilenler cephesinin kaç yüz kişiyi sokağa döktüğü ya da politik öncünün yaptığı bir öncü eylemin kaç kişiyle gerçekleştiği tali görülmelidir. Önemli olan birleşik siyasal bir pratik hattı görünür kılmak, çeşitli dinamikleri tetikleyecek çıkışları yapabilmektir.

Doğru dinamiklere temas edebilmek, rejime yönelik öfkenin nerede biriktiğini analiz etmek, halk kitlelerinin moralini, motivasyonunu ve ruh halini hesaba katmak, çelişkinin keskinleştiği ve kitle hareketinin açığa çıkabileceği sinir uçlarını bulabilmek mevcut krizin ezilenler lehine çözümüne hız katacaktır.

Politik öncünün görevi, uygun koşulların oluşmasını beklemek değil koşullara devrimci müdahalede bulunarak kendi politik savaş ortamını şekillendirmek olmalıdır. Beklemek, eldeki kuvvetleri yetersiz görmek, öncü bir politika yapış tarzının değil iradesizliğin, iddiasızlığın ve en temelde de kendiliğindenciliğin ürünü olabilir. Devrimci bir politik kurmaylık, eldeki kuvvetleri en doğru şekilde değerlendirerek, düşman kuvvetlerdeki ve kendi kuvvetlerindeki her türlü değişimi hesaba katarak gücü ve olanakları doğrultusunda sürece yön vermeyi hedefleyen hamleleri hazırlar.

Faşist şeflik rejiminin toplumun özgürce gelişmesinin önündeki en büyük engel olarak var olması onun en büyük dezavantajıdır. Bu yapısı gereği, rejimle emekçi halk kitleleri arasındaki çelişki ve çatışmalar burjuva-liberal reformlar yoluyla rejimi restorasyona tabi tutarak aşılamayacak türdendir. Bu nedenle 6'lı masa ve burjuva muhalefetin siyasal programı ölü doğmuştur. Emekçi sol hareketin bazı bölükleri, burjuva muhalefetin yanında saf tutarak kendilerini burjuva parlamenter demokrasinin "en aşırı uçta kalmış muhalefet partisi" olarak görmektedir. Bu durum, faşist rejim ve emekçi halk kitleleri arasındaki çelişkinin antagonist olduğu gerçeğini görmezden gelmektir.

Tarihten beri, toplumların önlerindeki en temel meseleleri zor yoluyla çözdüğü bir gerçektir. Toplumun özgürce gelişeceği koşullar ancak işçi ve emekçi sınıfların önderliğindeki ezilenler cephesinin faşist şeflik rejimini yıkıp özgürlüğü kazanmasıyla mümkün olabilir. Sınıfsal, ulusal, cinsel ve siyasal baskının son bulacağı koşullar buna bağlıdır.

Kamenev devrimden birkaç ay önceki iç savaş halini Pravda'da şu şekilde tarifliyordu: "Birbirine meydan okuyan iki ordu karşı karşıya geldiğinde en budalaca politik davranış, bunlardan birinin silahlarını indirerek eve döneceğini sanmak olur."

İki sınıf arasındaki çelişkiler keskinleşirken sınıfsal çatışmalar her gün farklı bir politik olayda dışa vuruyor. Kaos, ayaklanma ve devrim gerçeği günbegün gelişiyor. Sert sınıf kavgalarının açığa çıkacağı güne kadar her an yaşanan bir dizi savaşımla işçi ve emekçiler öz deneyim biriktirerek politik bir devrim ordusu haline geliyor. Bugün durum devrimcidir. Devrimci olanaklarla yüklü sürecin katalizörü ve devrimci öncüsü olabilirsek faşist şeflik rejimi yenilecektir.