21 Eylül 2024 Cumartesi

Pınar Gayıp yazdı | Arjantin'in darbe çağını bitiren devrimci irade

Tarih yaprakları 15 Ağustos 1972'yi gösteriyordu... Güney Amerika'nın dört ülkesinde yer alan devrimci örgütlerle Devrimci Koordinasyon Birliğini kuran PRT; öncesi 1972 Banzer darbesi sonrası Bolivyalı ELN'ye, 1973 Pinochet darbesi sonrası Şilili MIR hareketlerine maddi ve manevi destek sundu. Bu nedenle PRT ve örgütün liderlerinden Santucho askeri diktatörlüğün hedefindeydi. Arjantin siyasi polisinin "aşırılığın başı" diye tanımladığı, yoldaşlarının mücadele hayatını "uçurumun kenarında, kavgada en önde" diye tariflediği Santucho cesur eylemleriyle diktatörlüğe nefes aldırmıyordu.

Hayatını mücadeleye adayan devrimciler yaşamı boyunca faşizmle can feda kararlılıkla savaşır. Faşizmin hedefi olurlar. Hatta işkence, tehdit, tutsaklık başta olmak üzere hiçbir saldırıya boyun eğmezler ve faşizm tarafından katledildikten sonra bile düşmanı korkutmaya devem ederler. Faşist ve işkenceci darbecilerin baş düşmanı Mario Roberto Santucho da bu isimlerden. Santucho, yoldaşlarıyla infaz edildikten sonra cansız bedeni mumyalandı ve "zafer anıtı" olarak Arjantin'in en büyük askeri kışlasında sergilendi; işlediği savaş suçları nedeniyle generallerin yargılandığı davada Santucho'nun kaybedilen bedenin akıbeti ortaya çıktı. Santucho gömüldü ancak faşist rejim bu kez de mezardan çıkardığı cansız bedenini kaybetti.

Arjantin'te 1930, 1943, 1955, 1962, 1966 ve 1976 yıllarında faşist darbeler yaşandı. Ancak 1966 darbesi yapısı gereği diğerlerinden ayrılır. 1963 seçiminde başkanlığa getirilen Arturo Illia, 28 Haziran 1966'da ordu adına kendisine çağrı yapan General Julio Alsorgaray'a önce dirense de daha sonra görevi işkenceci Genelkurmay Başkanı Juan Carlos Ongania'ya teslim etti. Bu darbe Arjantin tarihine "Arjantin Devrimi" olarak geçti.

Ongania'nın ilk işi devrimci ve muhalifleri türlü saldırılarla hedef almak, komünizmi kökünden kazımaya çalışmak oldu. Ongania, devrimci mücadeleyi sönümlendirmek bir yana yeni doğacak örgütlü mücadeleleri de başlamadan yok etmeyi hedefledi. '66 darbesi öncesi Arjantin'de proletarya mücadelesi yüksek bir düzeye ulaşmış, işçiler sık sık grev, fabrika işgali yapıyor; sokaklar düzenlenen eylemlere sahne oluyordu. Arjantin'de çok uzun süre devam edemese de kır gerillası girişimi halk tarafından destekleniyor, kent gerilla eylemleri de yükselişe geçiyordu. Saldırılar karşısında eve kapanmayı reddeden Arjantin halkı sokakları dolduruyordu. Bu mücadeleyi sönümlendirmek için Ongania ilk olarak grevleri hedef aldı.

Santucho da yıllarca darbe karanlığında mücadele eden devrimcileri örnek alarak 1960'lı yılların başında kavgaya katıldı. Katledildiği güne dek Devrimci İşçi Partisi'nde (PRT) mücadele yürüttü. 25 Mayıs 1965 yılında kurulan PRT, Troçkizm'i benimsese de Troçkist 4. Enternasyonal'den dolayısıyla Troçkizmden koptu. PRT, ilerleyen yıllarda Küba halkının silahlı devrim mücadelesini ve Che Guavera'nın gerilla hareketini destekledi. Bu nedenle PRT, Arjantin'in Guevaracıları olarak tarihe adını yazdırdı.

Güney Amerika'nın dört ülkesinde yer alan devrimci örgütlerle Devrimci Koordinasyon Birliğini kuran PRT; öncesi 1972 Banzer darbesi sonrası Bolivyalı ELN'ye, 1973 Pinochet darbesi sonrası Şilili MIR hareketlerine maddi ve manevi destek sundu. Bu nedenle PRT ve örgütün liderlerinden Santucho askeri diktatörlüğün hedefindeydi. Arjantin siyasi polisinin "aşırılığın başı" diye tanımladığı, yoldaşlarının mücadele hayatını "uçurumun kenarında, kavgada en önde" diye tariflediği Santucho cesur eylemleriyle diktatörlüğe nefes aldırmıyordu.

Devrim mücadelesini engellemek için tutsak edilen Santucho iki kez hapishaneden firar etti. İkincisi ise uluslararası arenada bomba etkisi yaratmış ve General Ongania'yı küçük düşürmüştü.

Tarih yaprakları 15 Ağustos 1972'yi gösterdiğinde Arjantin basını, gece yarısı devrimci önderlerin propagandasını Trelew Havaalanı'ndan ülkeye duyurdu. Başarısız olan bir grup devrimci, bu başarısızlığı propaganda aracına dönüştürerek Arjantin halkının gönlüne taht kurdu. Öyle ki ilerleyen yıllarda halk onlar için sokağa dökülecek, katillerin yargılanması için mücadele yürütecek, siper yoldaşları ise çeşitli cezalandırma eylemiyle intikamını alacaktı.

Arjantin'in devrim hareketinin önder kadroları PRT Genel Sekreteri Santucho ve MYK üyesi Domingo Mennna, ERP Genel Komutanı Enrique Goriaron Merio, FAR liderlerinden Marcos Osotinski ve Roberto Quieto, Montoneroların liderlerinden Vaca Narjava Güney'deki yüksek güvenlikli Rawson Hapishanesinde esir tutuluyordu. Firar planı üç aşamada gerçekleşecekti; öncelikle hapishane yönetimi ele geçirilecek, önder kadroların olduğu 6 kişilik, ardından 19 kişilik ikinci grup Trelew Havaalanına götürülecek, gerillaların el koyduğu bir uçakla Halk Birliği yönetimindeki Şili'ye uçacaktı. Yıllar sonra bu ünlü firar, Trelew Havaalanı'ndan adını alacak ve  Trelew firarı olarak anılacaktı.

Plan net olduğu kadar hata da kaldırmıyordu, devrimcilerin katledilme riski çok yüksekti. Planın hapishane yönetimini ele geçirileceği ilk aşama başarıyla gerçekleşti. Ancak idareyi teslim etmek istemeyen bir gardiyan tutsaklar tarafından vuruldu. Bu sırada hapishane dışındaki eylemi yöneten birim, silah sesini duyunca ölümcül bir hata yaptı ve tutsakların taşınacağı kamyonları geri çekti. Liderlerin yer aldığı 6 kişilik ilk ekip bu sırada hapishaneden çıkmış, kendi imkanlarıyla Trelew Havaalanı'na ulaşarak uçağa binmişti. 19 kişilik ikinci ekip de aynı şekilde kendi imkanlarıyla havaalanına gitmiş ancak uçak onlar gelmeden havalanmıştı.

Basının yığıldığı havaalanında PRT'den Ruben Bonet ve Montonerolardan Mariana Pujadas televizyon karşısında firarın amacını ve devrimcilerin birliğinin önemine dikkat çeken açıklamalar yaptı.

Esir alınan devrimciler yeniden hapishaneye götürülmek yerine, bir saat sonra ilan edilen OHAL'le Almirante askeri üssüne götürüldü. 22 Ağustos'ta sabaha karşı 03:30'da deniz kuvvetlerine ait hava üssündeki 19 militana hücrelerinden çıkarılarak yere yatmaları söylendi ve askerler tarafından kurşunlandı. 16 militan katledilmişti. Resmi haberlere göre devrimci militanlar kaçmaya çalışmış, durdurulmak istenirken "yanlışlıkla" öldürülmüştü. Ancak planlı olan bu infazın üstünün örtülmesine halk izin vermedi. İnfazdan iki yıl sonra cuntanın bakanı ve katliamın doğrudan sorumlusu Arturo Mor Roig, Montonerolar tarafından cezalandırıldı ve katledilen devrimcilerin hesabı soruldu.

Önder kadrolar katliamı Şili'de televizyonda öğrendi. Arjantin hükümeti ve Şilili faşistler "terörist" ilan ettikleri devrimcileri teslim etmesi için Allende'ye baskı yaptı. Ancak başta MIR (Devrimci Sol Hareket), Allende ve pek çok Şilili sosyalist, onların Küba'ya sağ salim ulaşmasını sağladı.

Santucho, Kasım 1972'de mücadeleye devam etmek için Arjantin'e gizlice döndü. Faşizmin diz çöktüremediği için ilk günden itibaren hedef aldığı Santucho, 19 Temmuz 1976 yılında üç PRT yöneticisiyle kaldığı evde polis tarafından katledildi.

Darbe yıllarında örgütlü mücadeleye katılan Santucho'nun katledilmesinden 4 ay önce yani 24 Mart 1976 yılında Jorge Rafael Videla ülkenin son darbesini gerçekleştirdi. Videla döneminde, siyasi tutsakları yok etmek ve kaybetmek için ölüm uçuşları gerçekleşti. Gizli kamplarda bulunan tutsaklar, başka bir hapishaneye nakledilecekleri söylenerek uçağa bindirildi, vücutlarında anestezi etkisi yapan bir ilaç enjekte edildi ve denize atıldı. Yine Videla döneminde doğum sonrası bebekler çalındı. '77 yılında kaçırılan; satılan, evlatlık verilen veya çeşitli merkezlerde tutulan bebeklerin ailelerini aramak ve askeri diktatörlük döneminde kaybedilen 30 bin kişiyi bulmak için Plaza de Mayo Anneleri eylemleri başladı. Kaçırılan 500 bebekten 130'u ailesine ve kan bağı bulunan, hayatta olan yakınlarına kavuştu.

Darbecilere boyun eğmeyen ve sokaklardan çekilmeyen halkın zorlamasıyla, 30 Ekim 1983 yılında genel seçim yapıldı ve yüzde 51 oranında oy alan Raul Alfonsin, aralık ayında devlet başkanlığı görevine geldi. Böylelikle 1930 yılından bu yana süren Darbeler Çağı sona erdi. Faşist diktatörler tarafından işlenen suçlara ilişkin açılan 626 soruşturma dosyasından 254'ü sonuçlandı, 73'ü hala yargılanıyor ve 21'i inceleniyor. 2006 yılına kadar 3 bine yakın kişi incelendi, bin 25'i tutuklandı, 165'i beraat, 26 kişi firar etti ve 715 kişi ise yargılanmaktan korktuğu için intihar etti.

Darbecilerin yargılandığı mahkemelerde Santucho'yla ilgili çok önemli bir itiraf yapıldı. Santucho'nun katledilmesiyle de faşizmin korkusunun geçmediği ortaya çıktı. Santucho komünistlerin yolundan mücadeleye katılmış, ölene kadar birlikte mücadele ettiği partisi Küba devrimi sonrası yüzünü Bolivya dağlarına dönen Arjantinli komünist Che'nin silahlı mücadelesini örnek almıştı. O'nu katleden darbe rejimi de İspanyol sömürgecilerinin ayaklanmayı bastırmak için Perulu halk önderi 2. Tupac Amaru'yu katledilip, teşhir ederek verdiği gözdağının bir benzerini uyguladı. 2. Tupac Amaru, 18 Mayıs 1781'de sömürgeciler tarafından ailesine zorla izletilerek katledildikten sonra yeni isyanların önüne geçmek için cansız bedeni bir at yardımıyla parçalandı. Bedeninin parçaları Cuzco şehrinin girişine asıldı ve şenlik ateşiyle kutlandı.

Santucho'nun cansız bedeni ailesi ve yoldaşları tarafından yıllarca arandı çünkü infazın gerçekleştiği evde bir tek Santucho'nun bedeni yoktu. Kaybedilen Santucho'nun, cansız bedeninin mumyalanarak Harp Okulu Mezunlarına "zafer anıtı" olarak sergilendiği ortaya çıktı. Bu itirafın ardından Santucho'nun mumyası, 1982 yılında Campe de Mayo kışlasına gömüldü. Daha sonra faşist rejim, mezardan kaçırdı ve başka bir yere gömdü.

Bu yazı, kanlı darbelerin gölgesinde bir adım dahi geri atmayan, askeri faşist rejime ülkenin en "güvenlikli" hapishanesinden kaçarak zerre gücü olmadığını gösteren Arjantinli komünistler için kaleme alındı. Onların anılarını uyandırırken, başta Trelew Hapishanesi firari ve yürüttükleri mücadelenin faşizm koşullarında bizlere de örnek olması dileğiyle...