4 Aralık 2024 Çarşamba

Serpil Arslan yazdı | Belçika'daki ırkçı, linççi saldırı ve faşist örgütlenmeler

Faşist Türk devletinin Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği saldırıları seyreden, lojistik destek veren, ırkçı faşist örgütlendirmelere ses çıkarmayıp tersinden Kürt kurumlarını yasadışı ilan eden, sembol yasakları ile kriminalize eden Avrupa burjuva devletleri, Belçika devleti de bu saldırının suç ortağı konumundadır.

Newroz günü, Kürtlerin, göçmenlerin kendilerini güvende hissetmek istedikleri Avrupa'nın "en güvenli" ülkelerinden biri olan Belçika'da Sivas'tan, Maraş'tan tanıdığımız görüntülere tanık olduk. Belçika'nın Leuven kentinde Newroz kutlamasından dönen Kürtlere dönük organize ırkçı bir saldırı gerçekleştirildi. Araçlar tahrip edildi. Onlarca kişinin girdiği ev kuşatılarak yakılmaya, onlarca kişi katledilmeye çalışıldı. Son derece planlı ve organize bir saldırıydı. Sosyal medya üzerinden çağrılar yapılarak ırkçı güruh toplandı. Belçika devletinin, saldırıları Kürt gençlerinin basıncına kadar seyretmesi, saldırganlara yaptırımda bulunmaması faşist sömürgeci diktatörlük ile zımni işbirliğini göstermektedir.

Saldırının ardından saray medyası saldırıyı Kürtlerin gerçekleştirdiğine dair gerçek dışı bilgiler yayarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştı.

Türkiye ve Kürdistan'da bu yıl faşist saray diktatörlüğünün tüm saldırılarına adeta meydan okuyarak geçmiş yıllardan çok daha kitlesel geçen Newroz eylemleri, Avrupa ülkelerinde farklı halklardan, uluslardan katılım ile adeta uluslararası diriliş, direniş gününe dönüşmüştür. Irkçı, faşist saldırının Newroz günü gerçekleştirilmiş olması Kürt halkının haklı mücadelesinin önünü kesmeye dönüktür. Kürtlerin diasporadaki gelişiminden rahatsız olan faşist sömürgeci saray diktatörlüğü bu saldırıyı tertipleyerek Kürt halkını tehdit etmektedir.

Faşist Türk devletinin Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği saldırıları seyreden, lojistik destek veren, ırkçı faşist örgütlendirmelere ses çıkarmayıp tersinden Kürt kurumlarını yasadışı ilan eden, sembol yasakları ile kriminalize eden Avrupa burjuva devletleri, Belçika devleti de bu saldırının suç ortağı konumundadır. Nitekim uyuşturucudan kara para aklamaya, cinayetlerle anılan MHP'nin kriminal örgütü bozkurtların Avrupa ülkelerinde yasaklanmamış olması bu suça ortak olma durumuna işaret eder.

Kürt halkına yönelik Avrupa'daki saldırılar yeni değil. 1970'lerde Avrupa'ya başlayan işçi göçüyle birlikte ülkü ocakları uzantılı örgütlerde kurulmaya başlandı. Silah kaçakçılığından ırkçı cinayetlere, nefret suçlarına kadar birçok suça karıştılar. Almanya, Avusturya, Hollanda, gibi ülkelerde faaliyetleri yasaklanırken, MİT eliyle yeniden örgütlendiler. MİT'in organizesiyle Kürtlere, sosyalistlere dönük katliam saldırıları organize ettiler. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası, 1990'ların ortası ile 2015 sonrasında saldırıları arttırdılar. Bu saldırılar başta Almanya, Fransa ve Belçika gibi ülkeler olmak üzere birçok Avrupa ülkelerinde yaygın bir hal aldı.

FAŞİST ÖRGÜTLENMELERİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ SİYASİ CİNAYETLER
"5 Mayıs 1974'de, aydın kimliğiyle tanınan Neşet Danış, Hamburg Türk İşçi Cemiyeti Kongresi seçimleri sırasında MHP'lilerce linç edildi. Danış iki hafta sonra yaşamını yitirdi. Saldırı, Türk Konsolosluğu ve Türk-İş temsilcisinin gözetiminde gerçekleştirildi.
5 Ocak 1980'de, Berlin'in Kreuzberg semtinde bildiri dağıtımı sırasında 36 yaşındaki sosyalist sendikacı Celalettin Kesim, MHP'liler tarafından katledildi.
31 Aralık 1994'te, Almanya'nın Rheinland Pfalz Eyaleti sınırları içerisinde bulunan Germersheim kasabasında Partizan geleneğinden Nurettin Topuz, Mustafa Akgün ve Mustafa Aksakal bulundukları kahvehanede MHP'liler tarafından katledildi. 
3 Eylül 1995'te, 21 yaşındaki Kürt genci Seyfettin Kalan, Neumünster kentinde bir grup faşist tarafından katledildi. Aynı günlerde Almanya çapında Kürtlere yönelik ülkücüler, saldırı ve linç dalgası başlattı. Ulm, Bielefeld ve Mülheim'de Kürtlere ait işyerleri yakıldı.
1997'de, Almanya'nın Kiel kentinde yaşayan Alevi Kültür Derneği üyesi Ercan Alkaya katledildi.
3 Temmuz 1999'da, Erol İspir, Köln'de Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu'nun (AGİF) merkezinde nöbet tuttuğu sırada MHP'liler tarafından katledildi.
9 Ocak 2013'te, Paris'te Kürdistan Enformasyon Bürosu'na MİT tetikçisi tarafından gerçekleştirilen saldırıda Kürt kadın devrimciler Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez katledildi.
12 Eylül 2015'de, İsviçre'nin başkenti Bern'de AKP-MHP yanlısı bir kişi Kürtlerin eylem yaptığı sırada aracıyla göstericilerin içine daldı. İkisi ağır olmak üzere 5 kişi yaralandı.
Aynı gün Almanya'nın Hannover kentinde ülkücü grupların gösterisinde Kürtler hedef alındı. Biri ağır dört kişi yaralandı.
2023 yılında ise Paris'te bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'ne yönelik gerçekleşen silahlı saldırıda Kürt kadın hareketi temsilcilerinden Emine Kara, Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl katledildi.
Bundan dört yıl önce de Belçika Antwerpen'de, "Abdullah Öcalan'a özgürlük" sloganı ile Avrupa turuna çıkan otobüse yönelik Osmanlı Ocakları ve ülkü ocaklarından AKP ve MHP'liler tarafından gerçekleştirilen saldırılarda onlarca Kürt yaralandı. Bugün olduğu gibi o gün de Belçika polisi saldırıya kayıtsız kaldı.
AKP-MHP destekli faşist gruplar, 2020 yılında Avusturya'nın Viyana kentinde Türkiye ve Kürdistanlı gruplara dört gün süren saldırılar düzenledi. 2021 yılında Fransa'nın Lyon kentinde de Kürt Derneği ırkçı, faşist güruhların hedefi oldu.

Bu saldırıların hiçbirinde katiller cezalandırılmadı. Erol İspir ve 1. Paris katliamı davalarında olduğu gibi tüm faşist saldırılarla ilgili göstermelik davalar açıldı, göstermelik cezalar verildi, dosyalar sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğratıldı.

Ülkücü faşist örgütlenmelerin bu kadar yaygınlaşması, katliamların cezasızlık politikası ile ödüllendirilmesi faşist Türk devleti ile suç ortaklığının göstergesidir. DİDİP, ülkü ocakları, Osmanlı Ocakları gibi örgütler Avrupa ülkelerinde kitleselleşti, birçok suç işledi, azılı katillerin yaptıkları görmezden gelindi.

En son hazırlanan SETA raporunda, Kürt siyasetçi, aydın, yazarları hedef alan infaz listeleri yayınlandı. Almanya'daki CDU gibi partiler de tersten bu örgütlenmelerle işbirliği yaparak yurtseverlere, sosyalistlere, ilericilere yönelik paramiliter bir güç olarak örgütlemeye çalıştı. Önümüzdeki dönem faşist sömürgeci saray diktatörlüğünün Avrupa ülkelerindeki faşist örgütlenmeler ve MİT aracılığı ile yeni katliam girişimleri olacaktır. İtalya, Almanya, Fransa, Hollanda başta olmak üzere faşist partilerin yükselişe geçtiği koşullarda bu işbirliğinin daha da gelişeceğini öngörmek gerekiyor. Buna karşı başta Kürt halkı olmak üzere sosyalistlerin, ilericilerin özörgütlenmelerini büyüterek, özsavunmalarını güçlendirerek, yerli ilerici, antifaşist örgütlerle bağlarını güçlendirerek mücadele ortaklığını geliştirmesi temel önemdedir.