4 Aralık 2024 Çarşamba

Serpil Arslan yazdı | İsrail ile ticari ilişkiler kesilsin talebine İsrail tokadı

Kürecik radar üssü başta olmak üzere siyonist İsrail'in güvenliği için kurulan üsler Türkiye'nin İsrail'in güvenlik karakolu ve tedarik merkezi olduğunu gösteren diğer verilerken, tam ne olduğu belli olmayan "İsrail ile ticari ilişkileri kısıtlama" kararı faşist şeflik rejiminin Filistin halkına yönelik soykırım saldırılarında suç ortaklığını azaltmaz, perdelemez. Bütün ikili anlaşmalar iptal edilmedikçe, üsler kapatılmadıkça, bu konuda faşist rejim kimseyi inandıramaz.

Kapitalizmin aynı zamanda gerçekleri nasıl ters yüz ederek kendi sistemini devam ettiren iki yüzlü işgalci, yağmacı bir düzen olduğunu bizzat İsrail siyonizminin Filistin'de işlediği soykırımcı saldırısında görmek mümkün.

7 Ekim'den bu yana Filistin'de İsrail siyonizminin yoğunlaştırdığı soykırım saldırılarında şimdiye kadar 33 binden fazla Filistinli katledilirken emperyalist devletler ve faşist diktatörlük katliamları seyretmeye diğer yandan da İsrail siyonizmi ile ticaret, silah satışı yapılmaya devam ediliyor.

Göstermelik açıklamalar, Avrupa Parlamentosu toplantılarındaki kınamalar hatta uluslararası mahkemeler tümü bir mizansenin ötesinde bir anlam taşımazken, başta Almanya ve AB ülkeleri olmak üzere Filistin'e destek eylemlerine saldırılar devam ediyor. Başta ABD, Almanya olmak üzere bütün Avrupa burjuva devletleri siyonist İsrail'in Filistin halkına zulüm uyguladığı silahların satışını sürdürüyor.

İsrail'e yönelik silah satışları da bu süreçler çerçevesinde gerçekleşiyor. Örneğin, ABD, İsrail'e F-35 uçakları, uçak motorları, MK84 güdümsüz ve güdümlü bombalar gibi silahlar satıyor, 18 milyar dolarlık da yeni silah satışına hazırlanıyor. Almanya İsrail'e silah ithalatının yüzde 30'nu yapıyor. 1948'de uymayı taahhüt ederek imzaladıkları soykırım sözleşmesi ne de dünyada yükselen İsrail soykırım saldırılarına karşı yükselen tepkiler geri adım attırıyor. Tersine emperyalist ve burjuva devletlerin verdiği destek ile her geçen gün işgal alanlarını genişleten siyonist İsrail pervasızlaşıyor.

Faşist sömürgeci Türk devletinin de bu konudaki ikiyüzlü siyaseti ise çuvalı delen mızrak misali ortada. Özellikle kendi tabanı içerisinde yükselen tepkileri azaltmak için birbiri ile çelişen açıklamalar yapsa da siyonist işgalci İsrail'le işbirliği devam ediyor. Geçtiğimiz ay İstanbul'da AKP'nin gerçekleştirdiği seçim mitinginde açılan "İsrail ile ticaret anlaşmaları iptal edilsin" pankartı apar topar kaldırılmıştı. Fakat o günden bu güne AKP tabanında da İsrail ile sürdürülen ticaret ve silah satışı sorgulanmaya eleştirilmeye devam etti.

En son İstanbul'da gerçekleştirilen ve türbanlı kadınların da katıldığı "İsrail ile ticaret ortaklığına son verilsin" talebi ile yapılan eyleme yönelik polis saldırısı AKP'ye yönelik tepkileri arttırdı. Bir polis şefinin eylemci bir kadına tokadı ise infial yarattı. Siyonist İsrail ile ilişkilerin bitirilmesini isteyenlere dönük bu saldırı, ters kelepçeli gözaltılara karşı büyüyen tepkileri elimine etmek için faşist saray rejimi yine manipülasyona başvurarak eylemcilerin, provokatör, FETÖ'cü ve MOSSAD yanlısı olduğunu söyledi. Ve artan kamuoyu baskısı nedeniyle 9 Nisan'da "ticari ilişkileri kısıtlama kararı" aldılar. Petrol gibi stratejik ürünlerin sevkıyatını konu etmeyen detayları belirsiz ticari ilişkileri "kısıtlama" kararı ne işe yarayacak göreceğiz. Oysa ki yakın bir zamanda Ticaret Bakanı Ömer Bolat, "İsrail ile ticaretin manipülasyon olduğunu, bu ticareti dile getirenlerin terör örgütleri, fake hesaplar ve MOSSAD yanlıları olduğunu" söylemişti. Yani bu durumda olmayan ilişkiler mi "kısıtlanmış" oldu? Peki Ticaret Bakanı Azerbeycan'dan alınıp İsrail'e gönderilen yakıta, İsrail'in çeliğinin yüzde 65'inin, çimentonun yüzde 95'inin, İsrail elektriğinin yüzde 7'sinin Türkiye'den bir firma tarafından karşılanmasına ne diyor?

Siyonist İsrail ile ilişkiler bunlarla da sınırlı değil. İktidara yakın şirketler, Burak Erdoğan, Erkam Yıldırım gibi AKP yöneticileri İsrail ile ticaretin doğrudan yürütücüleri. Ve yine AKP'nin iktidar ortağı MHP'nin Milletvekili Hilmi Durgun'un bir yandan Gazze ile ilgili "Yola revan olmazsam namerdim" paylaşımı yapıp diğer yandan İsrail'in dev tarım şirketi Haifa'nın Türkiye ayağındaki faaliyetlerini yürüten Agrosel firmasının sahibi olması bu ikiyüzlü politikanın bir başka dışa vurumu.

Kürecik radar üssü başta olmak üzere siyonist İsrail'in güvenliği için kurulan üsler Türkiye'nin İsrail'in güvenlik karakolu ve tedarik merkezi olduğunu gösteren diğer verilerken, artan tepkiler nedeniyle açıklamak zorunda kaldığı ve tam ne olduğu belli olmayan "İsrail ile ticari ilişkileri kısıtlama" kararı faşist şeflik rejiminin Filistin halkına yönelik soykırım saldırılarında suç ortaklığını azaltmaz, perdelemez. AKP-MHP faşist rejiminin bu kararı, siyonist İsrail'in Gazze'de taş üzerine taş bırakmadığı soykırım saldırılarının 6. ayında alması bu konudaki samimiyetsizliğini gösteren başka bir yandır. Çok açık ki dünya halklarının işgale karşı yükselen tepkilerinin, kendi tabanını da etkileyerek harekete geçirmesidir. Alınan karar siyonist İsrail ile işbirliği ve suç ortaklığını ortadan kaldırmadığı gibi biçimseldir ve kamuoyunda artan basıncı azaltmaya yöneliktir. Bütün ikili anlaşmalar iptal edilmedikçe, üsler kapatılmadıkça, bu konuda faşist rejim kimseyi inandıramaz.

Faşist rejimi bu konuda harekete geçirecek olan da emekçi halkımızın sokağa taşan öfkesi ve hareketi olacaktır. Geçtiğimiz hafta bu konuda başta Londra olmak üzere dünyanın birçok merkezinde kitlesel eylemler yapılarak siyonist İsrail'in soykırım saldırıları protesto edildi.

Türkiye ve Kürdistan'da ise bu konuda maalesef anlamlı bir karşı duruş geliştirilmiyor. Emekçi sol hareketsiz kalmaya devam ediyor. Oysa ki tam da bugün faşist saray rejiminin ikiyüzlü açıklamalarını teşhir ederek Filistin halkı ile omuz omuza durmak siyonist İsrail'in katliamcı yüzünü protesto etmek çok daha fazla önem taşımaktadır.