4 Aralık 2024 Çarşamba

Sosyal medya yasakları ile ne amaçlanıyor?

1 Ağustos'ta "Roblox" oyun platformu, platform içindeki bazı URL adreslerinin çocuk istismarına neden olacak içerikleri barındırdığı gerekçesi ile, 2 Ağustos'ta ise Instagram, katalog suçlardan biri veya birkaçı ile ilgili olarak erişime izin verdiği sebebiyle erişime engellendi. Bu yasaklardan önce ise 12 Temmuz'da online bir hikaye yazma ve okuma platformu olan Wattpad herhangi sebep gösterilmeden erişime kapatılmıştı.

Söz konusu yasaklara dair farklı çevrelerin değerlendirmeleri yahut iktidarın gösterdiği çeşitli sebepler mevcut. Ancak çocuk istismarı, Hamas liderine taziye mesajlarının engellenmesi, katalog suçların denetlenmemesi olarak gösterilen sebeplerin gerçekçi olmadığı ortada. Bunlar ancak başka bir amacı gizlemeye yönelik bahaneler olarak ele alınabilir, nitekim olan budur. Çocuk istismarı denilince iktidar tarafından aklanan sayısız fail, rejimin bu konudaki karnesi bakımından yeterince fikir verebilir. Öte yandan ikiyüzlü bir Filistin savunusu içinde yapılan yasağa geldiğimizde defalarca ortaya konulan İsrail ile kesilmeyen ticaret tek başına yasakçılığın sebeplerinin gerçekliğini tartışmak için yeterlidir.

Bu yasakçılığa sosyal medyada sıkça karşılaştığımız iki yaklaşım tarzı mevcut, önce bu yaklaşımları tartışalım. Birinci yaklaşımı sosyal medya bağımlılığından ve onun çürütücü yönünden dem vurarak yapılan, "Kapattılar ama iyi oldu, bağımlı olmuşuz, detoks yapmış oldum" ya da "En azından bu sayede yüz yüze biraz sosyalleşebiliyoruz" minvalinde sıkça yapılan yorumlarla özetleyebiliriz. Bu bireyci olumlama, aynı zamanda çok acıklı bir ruh haline işaret eder. Sosyal medya bugün geniş kitleler bakımından Cesur Yeni Dünya'daki "soma hapı" işlevini görür, kendisinin sahip olmaya çok uzak olduğu mutluluğu sergiler. Bu mutlu portrelerle onu uyuşturur, gerçeklik algısını ise tarumar eder. Öyle ki, faşizmin yarattığı geleceksizlik ve yoksulluğun pençesine düşen gençlik kitlelerinin her gün içinde yaşadığı gerçekliğin ağırlığından kaçışı burada bulduğu bir atmosferde, bu bağımlılığın ana nedeni olan faşizmin, bağımlılıktan kurtaran bir karar aldığı söyleniyor! Meselenin tezatlığı bir yana, bu yaklaşım faşizmin zihinleri uğrattığı felç düzeyine de bir örnektir.

Diğer yaygın gördüğümüz yaklaşım ise buna karşı gelişen, gençliğin içinde bulunduğu bu uyuşukluğu faydasızca eleştirme hali. Instagram'ın kapatılmasına Z kuşağı tarafından verilen tepkinin apolitikliğini sözde eleştiri konusu yapıp Gezi kuşağı olma övünmeciliği yapan, çok eleştirdikleri yaşlı kuşakların, "Bizim zamanımızda böyle miydi" repliklerini kullanarak bir anlamda miras yiyiciliği yapan yorumlarla sıkça karşılaşıyoruz. Bugünkü toplumsal koşulların geçmiş kuşaklardan kalan miras olduğu bilinciyle baksak dahi boşa düşen bir anlayıştır. Özünde ise tasfiyeci rüzgarın çürütücü etkisi yatar. Yenilince kalkıp yine deneme cesaretine sahip olamamanın getirdiği ruhsal ağırlığın, "Bizim zamanımızda olsa şöyle yapardık, ortalık yerinden oynardı" cümleleriyle yahut direkt yeni kuşağın aşağılanmasıyla hafifletilmeye çalışıldığı bir ruh halidir. Bu noktada yasakçılığa karşı direnişin yalnızca bir gençlik heyecanından ibaret olmadığı, yasakların hepimizi kapsadığına göre şimdi yeni baştan direnmenin zamanı olduğunu dillendirmek en örgütleyici yaklaşım olacaktır.

Bunların haricinde meselenin bir diğer boyutunu da özellikle Instagram'da açtığı sayfalarla reklam ve satış yapabilen küçük işletmecilerin ettiği zarar oluşturuyor. Bu kesimin önemli bir bölümünün geçimini bu mecrada açtığı sayfalar üzerinden yaptıkları satışlarla sağladıklarını düşünürsek yaklaşık on günü bulan yasağın ne kadar etkileyebildiğini tahmin edebiliriz. İlerleyen dönemde yasakların daha sık gündeme gelmesi halinde Instagram pazarının da büyük tekellerin eline geçmeye başladığı, küçük işletmecinin yutulduğu bir süreç, eşyanın doğası gereği yaşanacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu mesele özgülünde bu kesimler politik bakımdan daha hareketli olma eğilimindedir ve sansüre karşı mücadelenin doğrudan parçasıdır.

Yasakları en temelinde ise faşist rejimin politik bir sindirme hamlesi olarak ele almak gerekir. Gençliği politik islamcı bir temelde ideolojik dönüşüme tabi tutma hedefi ile hareket eden rejim, yarattığı yoksullaşma krizi ile geleceksizleştirdiği gençlik kitlelerini, yeni kuşak yaratma projesinin hedefine koyarak politik ve ideolojik zora tabi tutuyor. Eğitimin politik islamcı zemine oturtulmasının güncel karşılığı olarak ÇEDES projesi ve Maarif Eğitim Programı bu amaç doğrultusunda attığı ideolojik zor adımlarına örnek gösterilebilir. Keza gençliğin lise ve üniversitelerde söz, yetki, karar mekanizmalarından sistematik olarak dışlanması, cumhurbaşkanına hakaret davalarının yaygın bir şekilde açılması, politik faaliyetin soruşturmalarla karşılanması, memur alım sürecindeki sözlü mülakatlar da bu zora örnek verilebilecek deneyimlerdir.

Sosyal medya ve platform yasakları da özünde bu ideolojik ve politik zor uygulamalarının güncel bir örneği olarak ele alınabilir. Sınıflı toplumlar tarihinin her döneminde egemen sınıflar, ezilen sınıfları salt baskı ile yönetemezler, onları yönetilebilir hale getirmek için bilinçlerini bulandırmaya ihtiyaç duyarlar. Esasta ideolojik aygıtlar dediğimiz araçlar bu zoru kitlelerle buluşturma işlevi görür. Günümüzde bu işlevi gören birçok aracın yanında en etkilisi ve bizim de gündemimizde olan araç ise sosyal medyadır. Milyonlarca kişinin aynı anda birbiri ile aktif bir biçimde etkileşim halinde olduğu, bir haberin milyonların gündemine saniyelik olarak girip çıktığı bir platformdan söz ediyoruz. Bu alanın kontrolü, iktidar açısından kritik önemdedir, zira toplumsal tepkiyi yönetme ve yönlendirmede oldukça işlevli bir araçtır. Gölge sansür gibi bir dizi algoritmik yöntemlerle geniş kitlelerin neyi görüp görmeyeceği ve bunlara tepkileri yönetilmektedir. Kullanıcı kitlesini değerlendirecek olursak Instagram'da, hemen her yaştan insan bulmak mümkün olmakla birlikte aktif kullanıcılarının ezici çoğunluğunun genç olduğunu görürüz. Lise öğrencileri, hatta son yıllarda ortaokul öğrencilerinin de dahil olması ile platform kitlesi gençleşmektedir. Bu platform, gençlik tarafından birtakım sosyal ihtiyaçların karşılanmasının yanında algı yönetimi işlevi de görüyor. Zira geleceksizlik cenderesinde çırpınan gençliğin yaşamın stresinden kaçış alanı haline getirilmiş durumda ve gençlik bu kaçış alanındayken aynı zamanda psikolojik olarak en zayıf haliyle buralara dahil oluyor. Bu dahil oluş hali, manipüle edilmeye en müsait olma hali olarak da görülebilir, nitekim sistem böyle görüyor ve gençliğin önüne cinsiyetçi ve ırkçı mesajlı tükenmek bilmez sayıda içerik boca ediliyor. Öte yandan geleceksizlik halinden bireysel kurtuluş yoluyla kurtulma vaatleri bolca üretiliyor. Bu şekilde gençlik, bireycileştiriliyor, bireycileştiği oranda örgütlülük fikrinden uzaklaştırılıyor. Öte yandan örgütlenen eğilim ise, yeni faşist eğilim oluyor.

Güncel sıkışmışlığı içinde, kitlelerde oluşan bilinç bulanıklığından öte yaslanabileceği çok da bir dayanağı olmayan rejim, bir ideolojik aygıt olarak epey işlevi olan Instagram ve diğer medya platformları üzerindeki denetimini arttırmak istiyor. Çünkü önümüzdeki süreç, rejimin krizinin ağırlaşacağı ve gençliğin manipüle edilmesine daha acil ihtiyaç duyulacağı bir süreç olacak. Instagram, Roblox ve Wattpad yasakları bu konuda atılacak uzun süreli adımların başlangıcı olarak okunabilir. Şimdilik Instagram'ın geri açılmış olması yanıltmasın, görünen o ki önümüzdeki süreçte bu yasaklar ile daha çok karşılaşacağız.

Sansür ve yasaklamaların bir başka yönü de rejimin gençlik üzerindeki politik zor uygulaması olmasıdır. Faşizm tarafından politik özgürlüğü cendere altına alınmış ve geleceksizleştirilmiş gençliğin bilgi edinme özgürlüğüne yönelik bir saldırı olan sansür, aynı zamanda demokratik gençlik hareketi bakımından yeni bir mücadele ve örgütlenme alanı olarak ele alınmalıdır.

Demokratik gençlik hareketi, faşizmin ideolojik aygıtları yoluyla, kendisine tepkili olan gençlik kitlelerini kendi yedeği haline getirme işini sağlamlaştırıp derinleştirmeyi amaçlamakta. Faşizmi dayandığı gençlik yedeğinden etmek, potansiyel antifaşist gençlik kitlelerinin bilinç bulanıklığını dağıtarak örgütlemek ve faşizmin ideolojik saldırılarına karşı safları sağlamlaştırmak için ideolojik mücadelenin yükseltilmesi gereklidir. Öte yandan sansür gündemi, bir politik özgürlük sorunu olarak yoksullaşma krizi ile birlikte gençliğin gündemine girecek diğer bir konudur, faşizmin ve yeni faşist hareketlerin odağında olan gençlik kitleleri sansüre karşı mücadelenin içinde devrimci mücadele ile buluşabilir.

*Özgür Gençlik sitesinde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.