4 Aralık 2024 Çarşamba

Sosyalist aydın Kutsiye Bozoklar'ın kaleminden: Gerçek devrimcidir

İnsan pratiğinden ayrı bir gerçek düşünülemez. Salt gerçeği düşünmek, devrimci eylemi, eleştirici pratik eylemi reddetmek demektir. Devrimciler pratikten ayrılmış bir düşünce gibi pratikten ayrı bir gerçeği de tanımazlar. Maddi dünyayı pratik eylem olarak kavramak onların düşüncelerinin özüdür. Ancak bunun için de kendi gerçeğimizi değiştirebilmemiz şarttır. Bu yüzden, Marx'ın Feuerbach Üzerine Tezler'inin üçüncüsünde söylediği gibi "Ortamı değiştirenlerin açıkça insanlar olduklarını ve eğiticinin de eğitilmeye gereksinmesi olduğunu" asla aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir.

Devrimcinin işi bugün, büyük yalanlarla mücadele etmek ve gerçeği söylemektir. Yalanlarla sarılmış kitlelere gerçeği açıklamaktır. Bu, aynı zamanda bilgisizliğe, güçsüzlüğe ve korkaklığa karşı açılan savaş demektir. Kuşkusuz gerçek, rakamlardan ve olgulardan ibaret değildir. Mantıksal kesinlik veya nesnel doğruluk tanımı gerçeği anlatmaz. Devrimciler açısından "gerçek" kavramı, hareket ve emek süreci içerisinde düşünüldüğünde anlam kazanır. Devrimciler gerçeği; oluşu, değişmesi ve dönüşümü sürecinde ele alırlar. Gerçeğin devrimci içeriği saltlığında değil, değiştirebilir oluşundadır. Devrimciler gerçeği oluşu ve hareketi içerisinde kavramak ve kavratmak durumundadır. Dünyanın değiştirilmesi eylemi içindeki insan, gerçek kavramına; sınıflar mücadelesi ve insanın tarihsel eylemi açısından bakmak durumundadır.

Baskı ve şiddet dönemlerinde gerçeği söylemek devrimciler bakımından bir onur sorunudur. Ancak gerçeği söylemek tek başına bir şey ifade etmez. İşin özü, hangi gerçeğin söyleneceği meselesidir. Bu ise bir tercih sorunundan çok, bilgi ve birikim sorunudur. Bilgi ve birikim olmadan gerçeğin ortaya çıkarılması mümkün değildir. Devrimci, dünyayı anlamak ve açıklamak, eldeki verileri değerlendirmek ve bunu kitlelere aktarabilmek için yeterli birikime sahip olmalıdır. Sadece istemek ve hedefler koymak yetmez, bilgi edinmek için sistemli çalışmak, diyalektiği, ekonomi politiği, toplumsal ve tarihsel ilişkileri öğrenmek gerekir. Gerçeği öğrenmek için daima yöntem sahibi olunmalıdır. İşi rastlantıya bırakmak, devrimcilerin tarzı değildir. Ama yine de öğrenmek yalnız kitaplardan olmaz, yaşamın bizzat kendisi de öğretir. Yaşamı derinden kavramasını bilenler, dünyayı açıklamak ve öğrendiğini öğretmek konusunda başarılı olurlar. Gerçeği ortaya çıkarmanın amacı ise dünyayı değiştirmek istemidir zaten. Kapitalizme isyan etmeden gerçeği bilmenin bir anlamı yoktur. Ama gerçeği bilmeden de değiştirmek söz konusu olamaz. Lenin'den bu yana devrimciler bakımından, proletaryanın yaşadığı koşulların onları sınıf bilinçli işçiler haline getirmeyeceği gerçeği açıklık kazanmıştır. Dışarıdan bilinç taşıma bu nedenle gereklidir. Ve dünyayı değiştirme eyleminde kolektife yani partiye olan ihtiyaç da bu gerçeğin ürünüdür. Bilinç taşıma söz konusuysa, hazırlama vardır. Hazırlama da bir parti işidir. Sınıf bilincine sahip devrimcilere düşen görev, öncünün içinde hareket etmek zorunda olduğu tarihsel gerçeği özümsemektir. Toplumun bütünlüğü kavranmadan temsil görevini yerine getirmek ve gerçeği değiştirmek söz konusu olamaz. Eğer parti devrimi hazırlayacaksa, devrimci de buna hazır olmalıdır. Gerçek ve devrimci ilişkisinin esası budur. Devrimci, devrimci eğilimlerin olgunlaşmasına katkıda bulunan kişidir.

Lenin'in örgüt anlayışı kendiliğinden devrimcilikten bir kopuştur. Onun, Plehanov'dan ve Menşeviklerden kopuşunun gerçek nedeni budur. Lenin'den öncekiler proletaryanın tarihsel konumunun onun sınıf bilincine doğrudan yansıyacağı iddiasındaydılar. Onlar aynı zamanda nesnel koşullar yeterince olgunlaştığında bu kendiliğinden işleyiş sonucunda devrimin otomatik olarak gerçekleşeceği yollu düşünceye sıkıca sarılmışlardı. Lenin, işte bu anlayışları yıktı. Ve devrimci mücadeleye iradeyi içerdi. Proletaryanın davranışlarının, sınıf bilincinin ve kararlılığının ekonomik durumun kendiliğinden bir sonucu olmayışı, gerçeğe ve onu dönüştürme mücadelesine yeni bir anlam kazandırdı.

Bu saatten sonra parti ve onun devrimci militanı, devrimi hazırlama görevini yükümlenen etken bir unsurdur. Böylece parti ve devrimci, hem kitle hareketlerinin yaratıcısı hem de onun ürünü olur. Kuşkusuz biz devrimciler daima kitlelerin mücadele içinde öğrenebileceğini ve eylem içinde çıkarlarının bilincine varabileceğini söyleriz. Ama mücadelenin koşulları ve araçları sürekli değişir. Gelişme düz bir çizgi izlemez hiçbir zaman çünkü. İşte parti ve militanlarının rolü, kitlelerin önünde yürümek görevlerinden ötürü önemlidir. Bu anlamda devrimci; gerçeği bilen, onu bilinçle dönüştüren ve değişime önderlik eden kişidir. Bunun için de hem örgüt hem militan açısından teorik netlik ve sağlamlık gereklidir. Devrimci olanakların ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi bu netliğe bağlıdır. Sürekli yeni olanın yaratılması, kitlelerin mücadelesinden ders alarak yeni sonuçlar çıkarılması böyle mümkün olur.

Örgüt, yani parti, gerçeği açıklayarak, kendi deneylerini ve birikimlerini teoriye çevirip kitleleri düşünceyle silahlanmış eylemcilere dönüştürecek olan güçtür. Bir düşüncenin sınanması, onun devrime yaptığı katkının niteliğiyle ilgilidir. Gerçeği bilip bilmemek ancak bu koşullarda anlam kazanır. Tıpkı bir parti gibi bir bireyin de başarılı olabilmesi, onun koşulların hem ürünü hem de yaratıcısı olabilmesine bağlıdır. Hep tekrar ettiğimiz gibi kolektifleri bireyler yaratır. Onların yüksek bir bilinç ve özveri sahibi olmaları kolektifin de niteliğini yükseltir. Hazırcılık, niteliklerin en kötüsüdür. Zihinsel ve fiziksel tembellikten kaynaklanır. Bireysel olarak kararlı devrimciler ancak bir kolektif içinde var olarak gerçek devrimciler haline gelebilirler. Bilgileri ve coşkularıyla eylemi zenginleştirirler. Ancak bir devrimcinin niteliğini belirleyen sınıfın varlığı ve ondan doğan sınıf bilincidir. Ve örgüt, yalnızca sınıfı temsil ettiği için değil, sınıf davranışlarının en yüksek biçimini temsil ettiği için de önemlidir.

Devrimciler gerçeğin mekanik ve kaderci bir tarzda kavranışından uzaktırlar. Davranışlarına yön veren, dünyayı kavrama ve dönüştürme isteğidir. Onlar gerçeğe müdahale ederler. Bu yüzden doğru olarak "gerçek devrimcidir" derler. Bu söz her türlü gerçeğin, ister nesnel ister bireysel, değişebilir/değiştirilebilir olduğunu anlatır. Tıpkı örgüt ile sınıf ilişkisine olduğu gibi örgüt ile devrimci ilişkisine yön veren de bu anlayıştır. İnsan pratiğinden ayrı bir gerçek düşünülemez. Salt gerçeği düşünmek devrimci eylemi, eleştirici pratik eylemi reddetmek demektir. Devrimciler pratikten ayrılmış bir düşünce gibi pratikten ayrı bir gerçeği de tanımazlar. Maddi dünyayı pratik eylem olarak kavramak onların düşüncelerinin özüdür. Ancak bunun için de kendi gerçeğimizi değiştirebilmemiz şarttır. Bu yüzden, Marx'ın Feuerbach Üzerine Tezler'inin üçüncüsünde söylediği gibi "Ortamı değiştirenlerin açıkça insanlar olduklarını ve eğiticinin de eğitilmeye gereksinmesi olduğunu" asla aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir.