4 Aralık 2024 Çarşamba

Umut Erbay yazdı | Seçim seferberliğiyle halklarımızı kazanmaya!

Üçüncü cephe, ezilen emekçi haklarımızın birleşik mücadelesinin stratejik önemde ittifak zemini konumunda. Çoklu yapısı ve bileşenlerinin çizgisel farklılıkları nedeniyle, kendi içinde politik ve çizgisel farklılaşma, ayrışma zeminlerini de barındırıyor. Bu farklılaşmalar dönem dönem kimi taktik savrulmalara yol açsa da üçüncü cephenin stratejik olarak mücadelede mevzisel önemini ortadan kaldırmıyor.

14 Mayıs seçimlerine bir ay gibi kısa bir dönem kaldı. Üçüncü cephe güçleri için faşist şeflik rejimi ve burjuva devlet düzenine karşı mücadelede, taktik politikanın önemli bir durağı olan seçimlerin mevzisi olan Yeşiller Sol Parti aday belirleme sürecini tamamladı. Seçim çalışmalarının startı, kitlesel büro açılışlarıyla verildi. Aday listelerindeki kadın ve genç ağırlığı ve seçim bürolarının açılışlarına akan binler ilk haftadan dikkati çekerken, 7 Haziran 2015 seçimleri havası var yorumları dikkati çeken diğer bir yanı oluşturdu.

2015 yılından bugüne, faşist şeflik rejiminin her türlü saldırı ve faşist terörüne maruz kalan ezilen emekçi halklarımız, faşist şeflik rejiminden kurtulma isteklerini seçim sandıklarında güçlü biçimde beyan etmek istiyorlar. Tam da bu nedenle ezilen emekçi halklarımızda 7 Haziran havası var değerlendirmesi elbette abartılı olmayacaktır. Buna karşın, faşist şeflik rejimi bakımından da 7 Haziran havasının ötesinde bir hava olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 7 Haziran'da seçim sonuçlarını tanımayan, Suruç, Ankara Gar, Sur, Cizre katliamlarıyla seçim tekrarına giden faşist şeflik rejimi gerçeği hatırlanmalıdır. Faşist şeflik rejimi bakımından seçimler söz konusu olduğunda, faşist şefin alacağı sonuçtur esas olan ve bu noktada karşısındaki birinci dereceden muhatap yazık ki üçüncü cephe değil, burjuva muhalefettir.

Üçüncü cephe, ezilen emekçi haklarımızın birleşik mücadelesinin stratejik önemde ittifak zemini konumunda. Çoklu yapısı ve bileşenlerinin çizgisel farklılıkları nedeniyle, kendi içinde politik ve çizgisel farklılaşma, ayrışma zeminlerini de barındırıyor. Bu farklılaşmalar dönem dönem kimi taktik savrulmalara yol açsa da, üçüncü cephenin stratejik olarak mücadelede mevzisel önemini ortadan kaldırmıyor. Ancak bu gerçeklik, ideolojik mücadelenin, birleşik mücadele mevzilerinde ne denli yakıcı olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor. Üçüncü cephede, stratejik politikanın ittifaklar zemini ile taktik politikanın ittifaklar zemininin uyum ve çelişkileriyle ilerleyen seçim taktiğinin, ortaya çıkaracağı olasılıklar söz konusu olduğunda, öncü sosyalist ve devrimci hareketin önünde zorlu bir mücadele süreci bulunuyor.

Bugüne dek seçim taktiğinde, biri genel biri ise adayların belirlenmesinde olmak üzere iki çelişki kamuoyuna yansımış oldu. Devrimci ve sosyalist hareketin itiraz, şerh ve net tutumuna rağmen, burjuva restorasyoncu muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun desteklenmesinin önüne geçilemedi. Üçüncü cephede, liberal ve reformcu çizginin ağırlığıyla, seçim taktiğinin en önemli politik sahasında, burjuva restorasyoncu muhalefete yedeklenmenin vebalinin olmasa da olası sonuçlarının sorumluluğu sosyalist ve devrimci harekete de aittir. İkinci çelişki ise aday belirleme döneminde Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'ın adaylığında yaşandı. Dünün "yetmez ama evet"çileri ve yakın zamana kadar faşist şefin destekçileri burjuva restorasyoncu, liberaller Cemal ve Çandar, devrimci sosyalistlerin itirazlarına rağmen, adaylar arasında yerlerini aldılar.

Yeşil Sol Parti milletvekili adayları, Ankara'da yapılan coşkulu iki tanıtım toplantısı sonrasında, seçim sahalarına dağıldı. Adaylar, bir ay boyunca devam edecek yoğun bir seçim faaliyeti sürdürecek. Mecliste ezilen emekçi halklarımızın en güçlü biçimde temsili için, 100 vekil hedefi belirlendi. Üçüncü cephe bakımından, seçim taktiği ve sonuçlarının, stratejik hedeflerin başarılmasının manivelasına dönüştürülüp dönüştürülmeyeceği ise temel sorunsalı oluşturuyor. Seçimlerden hedeflenen sonuçla çıkmak ve burjuva parlamentoda güçlü bir temsil oranına ulaşmak taktik başarı bakımından temel önemde bulunuyor. Peki bu taktik plan, hangi stratejik hedeften besleniyor. Burjuva devlet düzeni ve onun parlamentosunda güçlü temsiliyet ile etkili muhalefet mi; yoksa burjuva devlet düzeni ve onun temsili faşist şeflik rejiminin yıkımı mı?

Faşist şeflik rejiminin iktidarını koruma planındaki dayanaklarını en iyi resmeden, seçim ittifak güçleri ve milletvekili adayları oldu. Kirli savaş, kontra örgütler ve faşizmin siyasal temsili olan partilerle kurulan ittifakın, aday listeleri de bununla uyumlu biçimde belirlendi. Kadın, LGBTİ+ katilleri ve düşmanları, tecavüzcüler, katliamcı kontra kimlikleri bilinen, Kürdistan'da koruculukta derece yapan isimler, sermayenin temsilcisi sermayedar atanmış bakanlar, katliam çetesi Hizbullahçılar kendilerine aday listelerinde yer buldu. Hizbullah'ın hapishanede bulunan tescilli katil çetelerinin, faşist şef eliyle çoktan sokağa salındığı ise seçim arifesinde ortaya çıktı.

Seçim dönemine Rojava'ya dönük yeni bir işgal savaşıyla girme muradına ulaşamayan faşist şef, QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ve beraberindeki heyete dönük, Süleymaniye Havaalanında düzenlediği suikast saldırısıyla güçlü bir dayanak oluşturma planında başarısız oldu. Başûrê Kürdistan'ında işgal ve tasfiye saldırılarına ise kesintisiz devam ediyor. Bu noktada kendisine zafer vizyonu oluşturacağı yeni planların peşinde olduğunu, başarısız Süleymaniye saldırısı sonrası Irak'a gönderdiği MİT temsilcisi ile gösterdi. Seçim meydanları için propaganda malzemesi toparlama peşinde olan faşist şef için; şimdilik içeride nabız yoklama, gözdağı verme faaliyeti temelli plan devrede. Bu planın yeni boyutlar kazanması muhtemel.

İYİP sonrası CHP İstanbul İl binası önünde patlayan silahlar ve İzmir seçim bürosuna taşlı saldırı, bundan sonra da devam edecek gözdağı saldırıları. Faşist Meral Akşener'in meclis kürsüsünden yaptığı mermi fırlatma şovu, saldırı sonrası kınamalı itidal çağrıları tam da faşist şefin beklediği tutumun ta kendisi. Faşist şef için, burjuva muhalefetin alacağı tutum şimdiden malumdur, esas korktuğu üçüncü cephe güçlerinin alacağı tutum ve pozisyondur.

Seçim faaliyeti boyunca "seçimleri sabote edecek tutumlardan kaçınma, sandığa gölge düşürecek olaylardan sakınma, provokasyonlara zemin hazırlayacak hareketlerden uzak durma, birleştirici olmak adına saldırılara ses çıkarmama" söylem ve hareket tarzı, parlamentarist liberalizmin dayanakları olarak devrimci ve sosyalist güçlerin karşısına çıkarılmaya devam edecek. Seçimlere faşist şeflik rejiminin gölgesinde, sabotaj, sistematik saldırılar, provokasyonlar, ayrıştırma ve katliam politikalarıyla kol kola gidildiği gerçeğini görmezden gelen, parlamentarist liberalizmle ideolojik mücadele seçim faaliyeti alanlarında da devam edecektir. Ezilen emekçi halklarımızın kendilerine yönelen saldırılar karşısında, özsavunma hakkını sonuna kadar savunmak ve bunun olanaklarını örgütlemek için, antifaşist halk komitelerini yaygın biçimde örgütlemek olmazsa olmazdır. Üçüncü cephenin stratejik hedefi olan, faşist burjuva devlet düzeninin yıkımı mücadelesine seçim taktiği ancak bu yoldan bağlanabilir. Seçimlerden, ezilen emekçi halklarımızın en güçlü temsiliyeti bu yoldan kazanılabilir.

Üçüncü cephenin stratejik hedefiyle uyum içinde seçim faaliyetini sürdürmesi sorumluluğu, en başta devrimci ve sosyalist harekete aittir. Bu noktada seçim taktiğinde ortaya çıkan çizgisel farklılıklara takılmadan, seçim faaliyet alanlarını kuşatmak, ezilen emekçi halklarımızı Yeşil Sol Parti adayları etrafında, antifaşist temelde taraflaştırarak örgütlemek için seferberlik ruhuyla hareket edilmelidir. Kapısı çalınmadık ev, ziyaret edilmedik işyeri, esnaf, atölye, fabrika, çıkılmadık meydan bırakılmamalıdır.

Sosyalistlerin kendilerinden başlayarak kurdukları seçim komiteleri, somut plan ve hedeflerle faaliyetini sürdürmelidir. Seçim bölgelerinde bulunan Yeşil Sol Parti adaylarının en yüksek temsiliyetle meclise taşınması hedefi, onlarca yeni komitenin örgütlenmesi hedefine bağlanmalıdır. Karma komitelerin yanı sıra kadın, gençlik, LGBTİ+, işçi ve emekçi, esnaf komiteleri kurularak, tüm toplum dinamikleri kendi özgün talepleri etrafında harekete geçirilmelidir. Ezilen emekçi halklarımızı Yeşil Sol Parti adaylarına oy vermeye çağırmak ve politik özgürlüğü kazanmayı örgütlemek temel perspektifimiz olmalıdır.