7 Ekim 2024 Pazartesi

'Yüz yüze eğitim için olanaklar seferber edilmeli'

6 Eylül'de açılacak olan okulların tam zamanlı yüz yüze yapılmasına ilişkin çevrimiçi düzenlenen basın toplantısında "Tam zamanlı ve yüz yüze eğitim için olanaklar seferber edilmeli" denildi.

Türk Tabipleri Birliği, Eğitim-Sen, Türk Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Eğitimciler Derneği, Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneği, Özel Okul Velileri Platformu ve Öğrenci Veli Derneği, 6 Eylül'de açılacak olan okulların tam zamanlı yüz yüze yapılmasına ilişkin çevrimiçi bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda konuşan TTB Okul Çalışma Grubu üyesi Türkan Günay, "Pandemi eğitimin önüne zorluklar koyuyorsa o zorluklar aşılmalıdır. Bu bir kaynak, imkan sorunu değildir. Bu bir tercihtir. Türkiye artık tercihini çocuklardan, gençlerden yana yapmalı, her aşamada okulları amasız fakatsız açık tutmalıdır. Tam zamanlı ve yüz yüze eğitim her yaşta şarttır ve devam edilebilmesi için olanaklar seferber edilmelidir" diye konuştu.

TTB Okul Çalışma Grubu üyesi Türkan Günay, "Türkiye yaz aylarını yine çocuklarımız konusunda bedeli çok yüksek olabilecek bir rehavet içerisinde geçirdi. Okulların açılmasına dair açıklamalar yapılmasıyla birlikte bunun tam zamanlı olup olmayacağı, yüz yüze eğitimin devam ettirilebilmesi için hangi hazırlıkların yapıldığı konusunda bilgi verilmiyor. Geçtiğimiz 1 buçuk yıl içerisinde çocuklarımıza yaşatılan bilişsel, fiziksel ve duygusal kayıplar için bütçe ayrılmıyor. Müfredat oluşturulmuyor. Planlama yapılmıyor. Söz konusu çocuklar iken böyle bir ihtimalin bahanesi olamaz. Okulların açılmasına yaklaşık iki hafta kala çağrımız başta hükumet, siyasi partiler, sendikalar, uzmanlık dernekleri, sivil toplum örgütleri ve veliler olmak üzere çocuklarımızın sağlığı, hakları ve iyiliği ile ilgili çalışan tüm kurum ve kişileredir" dedi.

Pandeminin çocukların geleceği ile oynamanın bahanesi olmadığına dikkat çeken Günay, "Pandemi eğitimin önüne zorluklar koyuyorsa o zorluklar aşılmalıdır. Bu bir kaynak sorunu değildir, bu bir imkan sorunu değildir.Bu bir tercihtir. Türkiye artık tercihini çocuklardan, gençlerden yana yapmalı, her aşamada okulları amasız fakatsız açık tutmalıdır. Özellikle okul öncesi eğitim kurumları, ilkokullar, köy ve belde okulları ile özel eğitim kurumları tam zamanlı olarak açılmalı. Bu okullarda uzaktan eğitim söz konusu olmamalıdır.Yüz yüze eğitimin 1 buçuk senedir ortadan kalkması çocuklara, gençlere ve kadınlara özellikle de dezavantajlı gruplara zarar vermiştir. Çocukların ve gençlerin zihinsel, sosyal, bedensel gelişimlerinde geri dönüşü olmayan kayıplar yaşanmıştır. Okulun kapalı tutulmasının toplumsal zararları orta düşük sosyoekonomik düzeyde olanlarda, kırsal bölgelerde yaşayanlarda ve farklı anadilleri olanlarda en fazladır. Evde kalmanın çocuklar için riskleri ağır ihmal, istismar, artan açlık, erken evlendirilme, örgün eğitimden tamamen kopma ve sosyal ortamlardan kopmadır.Özellikle kız çocuklarının okullaşma oranı azalmış, ve çocuk yaşta evlilikler çoğalmıştır. Kadın istihdamı azalmış ve ekonomik gücü azalan, bakım yükü artan kadınların maruz kaldığı şiddet artmıştır. 4 milyon çocuk ve genç eğitimden kopmuş durumdadır. Kapanma süresi uzadıkça, okula dönmeme artacaktır" ifadelerini kullandı.

'İKTİDAR,ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE ÖNEM VERMEDİĞİNİ İTİRAF ETMİŞTİR'
Milli Eğitim Bakanının uzaktan eğitimle eğitimin devam ettiğini belirtse de eğitime erişimde sorunlar yaşandığını söyleyen Günay, "İlkokul dönemi için uzaktan eğitimin işlev gösteremediği son derece açıktır. İktidar bu konuda eğitim ya da bir sağlık politikası gütmemiş, çocukların eğitimine önem vermediğini itiraf etmiştir. Eğitimin ve eğitimcinin değersizleşmesi yıllardır süre gelen bir siyasetin sonucudur. Toplum olarak çocuklara vermekten imtina ettiğimiz koruma, bakım ve saygı ise ülkenin ezeli ve kanayan yarasıdır. Okulları güvenli bir şekilde açık tutmak değil, kapalı tutmak konusunda bir siyasi uzlaşı sağlanmıştır. İktidarın eğitim politikasızlığına muhalefet de alternatif getirmemiş, varsayılan durum kapalılık olunca açılması yolunda fikir belirtmek riskli görülmüş, çocukların iyiliği uğruna risk alınmamış. Oysa tam zamanlı ve yüz yüze eğitim her yaşta şarttır ve devam edilebilmesi için olanaklar seferber edilmelidir" diye konuştu.

'GERÇEKÇİ VE GÜVENLİ BİR EYLEM PLANI OLUŞTURULMALI'
Milli Eğitim Bakanlığının yapması gereken hazırlıkları sıralayan Günay, "Pandemi süresince eğitimin vakalardaki dalgalanmalardan etkilenmemesi, yüz yüze eğitimin mümkün olan en fazla kademede, en uzun sürede devam ettirilmesi için sınıf mevcutlarının seyreltilebilmesi ve hasta veya temaslı olmaktan dolayı görevine devam edemeyen öğretmenlerin ikamesi için öğretmen sayısının arttırılması gereklidir. Ayrıca sınıf mevcudu yüksek olan okullar tespit edilerek bu okullarda 7 gün eğitim yapılabilecek şekilde ikili ya da üçlü tam gün öğretim planlama yapılmalıdır. Eğitimin aksamadan sürdürülmesi için acilen geçici ve kalıcı ek derslikler oluşturulmalıdır. Okulların fiziksel özellikleri yaz döneminde gözden geçirilmelidir. Çocukların öğrenim kayıplarının belirlenmelidir. Okul tüm çocuklar için devam mecburiyetiyle açılmalı, haftanın tüm günleri tam gün açık tutulmalıdır.Hesap verilecek en üst merci öğrencilerdir. 1 buçuk senede çocuklara ve gençlere karşı ödemesi imkansız bir borç altına girdik. Çocuklarımızın geleceği kar getirmediği için, çocuklar oy vermediği için, ses çıkarmadığı için göz ardı ettiğimiz değil geleceğine dair sorumluluklarımız dolayısıyla öncelikle düşündüğümüz şey olmasıdır. Salgın kadar eğitim de bir halk sağlığı sorunudur. Bilimsel bulgular ışığında acilen gerçekçi ve güvenli bir eylem planı oluşturulmalı ve uygulanmalıdır" dedi.

'BAKANLIĞIN PANDEMİDE YAŞANAN KAYIPLAR İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMASI YOK'
Eğitim-İş Başkanı Orhan Yıldırım, "Yeni Milli Eğitim Bakanı her ne kadar 'Hazırız, 6 Eylül'de başlayacağız' dese de biz de açılması konusunda söylemlerimizi sürdürüyoruz. Ancak okulların açılması ile ilgili hangi hazırlıkların yapıldığı konusu hala Milli Eğitim Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı tarafında açıklanmış değil. Görünen o ki geçmiş yıllarda okullardaki yapılmamış olanlar aynı şekilde devam edecek. Özellikle hijyen sağlanması açısından yardımcı personellerin alınmasını hem de hijyen malzemesinin bakanlık tarafından teminini de öne çıkartmamız gerekiyor. Yaklaşık 4-5 milyon ile ifade edilen; tableti, bilgisayarı devlet tarafından sağlanmayan Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz'in doğusunda yaşayan çocukların 1 buçuk yılda kaybının ne kadar olduğu ile ilgili bir çalışma hala yok" diye kaydetti.

Eğitim-Sen MYK üyesi Arzunur Şimşek, "Nitelikli eğitime erişim en temel insan haklarındandır. Uzaktan ya da yüz yüze eğitime erişimi engelleyen durumlara, yoksulluk, anadil, göçmen çocuklar gibi toplum içerisinde mevcut hangi olumsuz koşul varsa bunları azaltan hiçbir çalışma ve yapılandırma süreci yaşamadık. Okullar çocuklarımızı için birinci dereceden gelişimin yani sosyal ilişkinin, temasın,bir arada olmanın, var olmanın araçlarıdır. Hijyene indirgeyerek çözülecek değildir. Bir tercih meselesidir" dedi.

'OKULLAR AÇILMALI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI'
Veli-Der Temsilcisi Mehmet Aydoğan, "Mesele sadece okulların fiziksel olarak açılması değil, ki bu bile yapılamıyor. Kaldı ki okullar her sene yapılan boya yapma faaliyetlerini, temizlikleri bile henüz gerçekleştirebilmiş değil. Bakanlık bu konu da ketum davranıyor. Kamuoyunu şeffaf bilgilendirme söz konusu değil. Kaç öğretmenin aşılandığı, öğrencilerin aşılanma takvimine bağlanması gibi bir takım bilgilendirmelerin maalesef yapılmadığını görüyoruz. Çocuklar için okuldan uzakta geçirilen bu iki yıl açısından oryantasyon yapılmalıdır. 5-6 aylık özel bir programa ihtiyaç vardır. Sosyal gelişim programları, psikolojik gelişim programları gibi. Maalesef böyle bir kaygı görmüyoruz. Okullar açılmalıdır ve sürdürülebilir olmalıdır" diye konuştu.

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Öğretmenleri Derneğinden Ceyhun Bozdağ, "Bizde eğitim 15 Haziran 2020'den beri yüz yüze devam ediyor. Özellikle otizmli çocuklarımızın ailelerinin yaşamalarındaki büyük bir değişimden dolayı sorunlar yaşadılar. Uzak eğitim yapamayacağımızı öğrendik bu süreçte.Yüz yüze eğitime geçildikten sonra bir çok kazanımın unutulduğunu, davranışlarda değişiklikler olduğunu eğitim konusunda gerileme olduğunu gördük" diye belirtti.

Eğitimciler Derneği (Eğit-Der) Temsilcisi Tahsin Doğan, "Okulların kesinlikle açılması, çocukların arkadaş ilişkilerini başlaması, yüz yüze eğitimin yapılması gerekiyor. Bu iktidar döneminde bizim belki de fark etmediğimiz taşımalı okul sistemi ile 17 bin dolayında okul kapatıldı. Bu okullar hemen açılmalıdır. Bu okullar boş duruyor" ifadelerini kullandı.

Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Adnan Gümüş, "Üniversiteler de tam zamanlı ve kesintisiz bir şekilde açılmalı. Okul bir yaşam alanıdır, dijital platforma geçme şansı yoktur çünkü öğrenciler öğrenmeyi birbirleriyle ilişkileri içinde yapıyor" diye konuştu.

TTB Okul Çalışma Grubu üyesi Tomris Cesuroğlu, "Hijyen, okul sağlığı için önemli ama koronavirüs için özel olarak bir yeri yok aslında. Ellerin yıkanmaması ya da yüzeylerin temizlenmemesi bulaşı riskini arttırmıyor. Bu demek değildir talep etmeyelim. Okulların temiz olması her zamanki talebimizdir. Bu eksikliklerin olmasıyla ilgili lütfen endişe duymayalım. Güvenle okullarımıza gidebiliriz. Delta varyantı, çocukları özel olarak tutması söz konusu değildir, daha önceki varyantlarda da böyle bir şey yoktu" dedi.