Gazeteci Avzem: Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye'nin işgalini hedefliyor
Halep'in stratejik bir kent olduğunu kaydeden gazeteci Özgür Avzem, Halep'in Suriye'nin genel politikasını belirleyen, Şam'dan sonraki en büyük bölge ve bir sanayi kenti olduğunu kaydetti. HTŞ'nin saldırılarının Halep'le sınırlı olmadığını, işgalci Türk devletinin işgal saldırılarını Kuzey ve Doğu Suriye'nin işgalini hedeflediğini vurgulayan Avzem, Til Rifet'in Halep'in anahtarı olduğunu bu yüzden de Türk devletinin hedefinde olduğunu kaydetti. Avzem, "Şimdi anahtar rolünü oynayan Halep'te öz gücünü ve moralini halktan alan QSD, YPG ve YPJ savaşçılarının fedai direnişi ve mücadelesi hiçbir şekilde geçit vermeyecektir" dedi.
El Nusra çetelerinin, HTŞ (Heyet Tahrir El Şam) adıyla Halep'e dönük işgal saldırıları sürüyor. Gazeteci Özgür Avzem, saldırıları ETHA'ya değerlendirdi. Saldırıların 27 Kasım sabahı başladığına dikkat çeken Avzem, "Biliyorsunuz, 27 Kasım PKK'nin kuruluş yıldönümüdür. İşgal saldırılarının böyle bir tarihte başlamasının manidar olduğunu belirtelim" vurgusu yaptı.
'TÜRK DEVLETİYLE KÜRTLERE KARŞI YENİ BİR İŞGAL POLİTİKASI'
İşgal saldırılarında 11 çete grubunun yer aldığını kaydeden Avzem, "HTŞ çete grubu, Türkistan İslam Partisi, Cund El-Aqsa Grubu, Ceyş El-Ehrar, Feyleq El-Şam, Ceyş al-Izza, El Hamzat, Sultan Silêman Şah, Cebhe El Şamiye, Ceyîş El Ize ve Siqûr El Şam katılıyor. Ama esas bu çetelere öncülük yapan, Cephet El Nusra Çete grubudur. Yeni adıyla HTŞ. Halep'in batısındaki Suriye Rejim güçlerinin denetiminde olan alanlara karadan ve işgalci Türk Devleti'nin desteğiyle havadan saldırmaya devam ediyor. Bölgede en etkili güç İran, Suriye Rejimi ve Rus unsurları mevcut. Şam hükümetine bağlı rejim ordusunun oldukça yıprandığı, askeri formasyondan uzak olduğu, savaş iradelerinin zayıf olduğu, aynı zamanda Rusya'nın Suriye'deki tecrübeli askerlerinin çekildiği ve Ukrayna ile yürüttüğü savaşa katıldığı, aynı zamanda tüm askerlerini bölgeden çektiğine dair gelen bilgiler var. Rusya'nın, çetelerin bu saldırılarına karşı etkili bir cevap vermemesi, hava sahasını istenilen düzeyde kullanıp, çetelere karşı savaşmaması, Efrin'de ve Serêkaniye'de olduğu gibi Türk devletiyle Kürtlere karşı yeni bir işgal politikasında uzlaştığını ve anlaştığını gözler önüne seriyor" ifadelerini kullandı.
'HALEP HALKI ÖRGÜTLÜ VE BİLİNÇLİ BİR HALKTIR'
Diğer yandan İran'ın İsrail karşısında uğradığı hezimetten kaynaklı başını kaldıramadığını, çetelerin bu güçlerin denetiminde olan yerlere kolay bir şekilde girdiğini belirten Avzem, şöyle devam etti: "Halep'in bazı mahalle ve bölgelerinde hiç çatışma olmadan, çete grupları ilerleme kaydetti. Çeteler bu kadar zayıf, bu kadar dağınık bir rejim ordusunu beklemiyorlardı. Bundan ötürü çok fazla alan tuttular. Şu ana kadar rejim güçlerinin yüzlerce kayıp verdiği ve çok sayıda askerlerinin de esir düştüğü sosyal medyalara ve televizyonlara servis edilen görüntülerden öğrendik. Çetelerin Halep'in içine girdiği ve tarihi Kale'ye yaklaştığını görüyoruz. Bu Tarihi Kale Halep'in merkezidir. Halep'in güney Batı ve Kuzey Batısında bulunan bazı kasaba ve köylerinde çatışmalar devam ediyor. Çetelerin merkeze doğru bir ilerlemesi söz konusu. Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı Şex Meqsut, Til Rifat, Eşrefiye bölgelerine dönük şu ana kadar herhangi bir saldırı girişimi olmadı. Yine Halep Uluslararası Havaalanı Kürt güçlerinin kontrolündedir. Buradaki Demokratik Suriye Ordusunun (DSG), YPG ve YPJ savaşçılarının aynı zamanda halk güçlerinin teyakkuz halinde olduğunu, gelişecek bir saldırıya karşı Kürt güçlerinin özsavunma temelinde hazırlıklı olduğunu belirtmek gerekiyor. Halep halkı örgütlü ve bilinçli bir halktır. Dolayısıyla psikolojik ve moral olarak savaşa hazırdır. Halkın QSD, YPG ve YPJ savaşçılarına güvenleri tamdır. Bu saldırıların başlamasında Suriye rejim askerlerinin çok zayıf olduğunu, dağınık ve savaşamayacak bir halde olduğunu görüyor. Toplu bir işgal saldırısı geliştiğinde, QSD, YPG ve YPJ savaşçılarının kuşku götürmez savaş iradesiyle, halkı ve bölgeyi savunacak bir kararlılık ve hazırlık söz konusudur. Bir halk devrimi gerçekleşti. Halkın kendi öz dinamiğiyle gerçekleştirilen bir devrimdir. QSD, YPG ve YPJ, uzun yıllardır savaş tecrübesi olan bir güçtür. Halka dayalı bir güçtür. Bu halkın çocuklarıdır."
'TÜRK DEVLETİNİN MENFAATLERİ TEMELİNDE OPERASYON BAŞLATILDI'
Saldırının siyasi boyutlarına ilişkin ise Avzem, şunları söyledi: "Özellikle İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşın ateşkesle sonuçlanmasının ardından ve ABD seçimlerinden sonra bu geçiş döneminden faydalanarak, bunu fırsata çeviren Türk devleti, daha önceden İdlib ve işgal edilen bölgelerde eğittiği El Nusra Çetelerini harekete geçirdi. Erdoğan Suriye'de yeni bir işgal alanı tutmak için, bu boşluktan yararlanarak, en ideal zamanı buldu. Şu ana kadar ABD'den herhangi bir açıklama gelmedi. Bu, geçiş döneminin belirsizliği belli ki işlerine yaramış. Türk devleti bu durumu takip ederek, yangından mal kaçırır gibi böyle bir saldırıyı aceleye getirdi. Hem Trump'ın yeniden ABD seçimlerini kazanması, hem de Trump'ın kabineye belirlediği isimlerden kaynaklı, bu durum Türk devletini büyük bir korku ve telaşa çekti. Kabine belirlenimi Türk devletinin beklentilerinin tersine düşen temel etkendir. İsrail yanlısı bir kabinenin oluştuğunu gördü. Bu Türk devleti için önümüzdeki süreçlerde tehlike arz eden bir durumdu. Bundan dolayı, Halep'e dönük yapılan saldırıların Ankara Merkezli olduğunu görmek zor değil. Zaten HTŞ çete gruplarının da bazı açıklamaları vardı. Türk devletinin menfaatleri temelinde bu operasyonların başladığını itiraf etti."
'ÇETE GRUPLARI DEVLETİN DESTEĞİNİ ALMADAN İLERLEYEMEZ'
HTŞ çete gruplarının Halep'e yönelik saldırılarının arkasında Türk devleti ve MİT'in olduğunun altını çizen Avzem, "Çete grupları, devlete dayanmadan, onun gücünü ve desteğini almadan hiçbir şekilde ilerleyemezler. Çeteler ideolojik bir güç değildir. Talancı, tahripkar ve tamamen Türk devletinin denetiminde olan paramiliter bir güçtür. Bundan dolayı Türk devleti güdümlü çete gruplarının Halep'e dönük saldırıları, 3 günlük bir planlamanın sonucu değildir. 4 yıl önce yapılan bir hazırlığın planıdır. Özellikle Türk MİT'inin, çete gruplarıyla dönem dönem yaptığı görüşmeler vardı. İşgal altında bulunan yerlerde bu saldırıların arka planı var. Diğer yandan geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesi, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un açıklamaları, İngiliz bakanlarının Türkiye'ye ziyaretleri, Londra'da Kürt kurumlarına yapılan operasyonlar ve Hakan Fidan'ın 'Esad çözüme yaklaşmıyor, bu Suriye'de daha fazla karmaşıklığa neden olacak' demesi, Halep'e dönük yapılacak saldırıların sinyalini gösteriyordu.
'HALEP STRATEJİK BİR KENT'
"Halep kenti çok önemli ve stratejik bir kenttir. Suriye'nin genel politikasını belirleyen, Şam'dan sonraki en büyük bölgedir. Bir sanayi kentidir. Kuşkusuz sadece Halep'le sınırlı değildir bu plan. Türk devleti Suriye'de işgal saldırılarını genişletmek istiyor. Amaç tüm Kuzey ve Doğu Suriye'nin işgal edilmesidir. Temel hesap budur. Burada gelişen özerk yönetim sistemini ortadan kaldırmak, Erdoğan'ın en temel birincil hedefidir. Bundan dolayı Musul'dan Halep'e kadar Misak-i Milli denilen alanı tutmaktır. Aslında 2011 yılında Rojava'da saldırıların başlandığı dönemde de Türk devletinin amacı buydu. Yine bölgeden alınan bilgilere göre Til Rifat'a dönük bir saldırı olacağı öngörülüyor. Türk Dışişleri Bakanı'nın daha önce yaptığı açıklamalarda Halep meselesini yönetmek isteyen taraf olduğunu fakat çok abartmak istemeyen, asıl hedeflerinin Til Rifat olduğunu işaret eden bir açıklama yapmıştı. Bilindiği gibi, Faşist Şef Erdoğan, MİT'e verdiği talimatlarla kendi güdümündeki çeteleri uzun süredir, Til Rifat'a saldırma yönünde hazırlıyor. Zaten, Suriye ile bağlantılı yaptığı her konuşmada Til Rifat'ı hedef alıp, tehditlerde bulunuyor. Türk devleti güdümünde hareket eden El Nusra çeteleri, Til Rifat hattına yoğun askeri teçhizat ve çete takviyesi yapıyor. Amaç buradaki Kürtleri soykırımdan geçirmek ve 32 kilometrelik tampon bölgeyi garantilemek."
'TİL RİFAT, HALEP'İN ANAHTARI GİBİDİR'
"Peki Til Rifat neden bu kadar önemli" önemli sorusuna ilişkin Avzem, şunları söyledi: "Til Rifat ismi kimi tarihsel süreçlerde El Fad olarak anılıyordu. Bugünkü ismiyle Til Rifat olarak bilinen ve Haleb'e 35 km uzaklıkta kalıyor. Stratejik konumundan dolayı sürekli krallıklar ve sonrasında ise devletler arasında bir pazarlık ve çatışma konusu olmuştur. Ehrez, Kefer Anton, Dircimêl, Şêx İsa, Til Ecar, Kefer Nasê, Kefer Nayê, Keştear, Misqalê, Tıl Cibîn, Tinib, Tatmaraş, Cîhad köyleri Til Rifat'a bağlı olan köylerdir. Batısında en önemli yerlerden biri Nubil-Zehra ilçesi bulunuyor. Nubil Zehra 710 hektar genişliğine bir alandır. Nakledilen rivayete göre, M.Ö 883 yılında Diklad Bin Lasir adındaki hükümdar tarafından inşa edilen Til Rifat'ta ilk olarak Romalıların yaşadığı tahmin ediliyor. Daha sonraki süreçlerde Helen, Fars, Asuri, Arami, Babil ve Hristiyan medeniyetlerine ev sahipliği yapan bölgede Arap, Kürt, Asuri, Çerkez, Türkmen ve Ermeniler yaşamış. Til Rifet, şu an işgal altında olan Ezaz ve Efrin'in sınır hattında bulunuyor. Türk devletinin gözünü diktiği bir başka nokta ise Minix havalimanı. Buranın işgal edilmesi halinde Türkiye M5 karayolunun kontrolünü de ele geçirmiş olacak. Uzunluğu 432 km olan M5 karayolu Şam ve Halep'i birbirine bağlıyor. M5 karayolunun Til Rifet'ten geçmesi Türk devleti için Til Rifet'ın işgalini daha da önemli hale getiriyor. Çünkü M5, Suriye'nin bütün kentlerinden geçiyor ve M4'e bağlanıyor. Tarihsel önemi ve stratejik konumuyla zengin kültürel bir yapıya sahip olan Til Rifat, 14 Şubat 2016'da QSD, YPG ve YPJ savaşçılarının başlattıkları özgürleştirme operasyonuyla Til Rifet ve Keferneya ilçeleriyle, Şêx Hilal, Maliqiyê, Şêwarqa, Eyn Deqne, Minix, Beylûniyê, Şebaniyê, Til Ecar köyleri ile Minix askeri havalimanını Türk devletinin güdümündeki çetelerden özgürleştirilmişti. Til Rifet, Halep'in anahtarı gibidir. Şimdi anahtar rolünü oynayan Halep'te öz gücünü ve moralini halktan alan QSD, YPG ve YPJ savaşçılarının fedai direnişi ve mücadelesi hiçbir şekilde geçit vermeyecektir."