22 Eylül 2024 Pazar

HDP'nin üniversite raporu: Üniversiteler otoriter, piyasacı, cinsiyetçi politikaların odağında

Halkların Demokratik Partisi, Yükseköğretim Raporu'nu kamuoyuyla paylaştı: ?Üniversiteler, siyasi iktidarın kadrolaşma seferberliğinin, otoriter, piyasacı, cinsiyetçi, ırkçı ve muhafazakâr politikalarının odağına yerleşmiştir. Böylece bilim insanı olmaktan ziyade hükümet memurluğuna soyunan kişiler, ele geçirdikleri üniversitelerin iktidar ilişkilerini eleştirel ve muhalif görülen akademisyenler, öğrenciler üzerinde baskı ve denetim aracına dönüştürdüler.?
HDP Eğitim Komisyonu'nun hazırladığı Yükseköğretim Raporu, Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ Karahalı, Antep Milletvekili Mahmut Toğrul ve Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'ın katılımıyla Meclis'te düzenlenen basın toplantısında açıklandı.
 
Milletvekili Toğrul, 6 Kasım'ın Yükseköğretim Kurulu'nun kuruluş yıl dönümü olduğunu hatırlatarak “Akademik özerkliği ve bilimsel özgürlüğü zapturapt altına almak, 12 Eylül’ün postalını üniversitelere taşımak için kurulan Yükseköğretim Kurulu’nun 37’inci yılı. AKP iktidarı hemen bütün konularda olduğu gibi yükseköğretim politikalarında da 12 Eylül’ün ayak izinden gidiyor. Üniversitelerdeki çoraklaşmayı derinleştiriyor. Eğitimin diğer kademelerini olduğu gibi üniversiteleri de sorun yumağına çeviriyor” dedi.
 
"Özellikle AKP’nin Her İle Bir Üniversite’ projesini 2006 yılında hayata geçirmesinin ardından üniversiteler, siyasi iktidarın kadrolaşma seferberliğinin, otoriter, piyasacı, cinsiyetçi, ırkçı ve muhafazakâr politikalarının odağına yerleşmiştir" diyen Toğrul sözlerini “Böylece bilim insanı olmaktan ziyade hükümet memurluğuna soyunan kişiler, ele geçirdikleri üniversitelerin iktidar ilişkilerini eleştirel ve muhalif görülen akademisyenler, öğrenciler üzerinde baskı ve denetim aracına dönüştürdüler" diye sürdürdü.
 
TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİ ÇORAKLAŞMAYA DEVAM EDİYOR
 
Mahmut Toğrul tarafından açıklanan Yükseköğretim Raporu'ndan satır başları şöyle: “Her yıl öğrenci kontenjan sayıları artarken, barınma sorunu da buna koşut olarak büyümeye devam ediyor. 7 buçuk milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi için devlet yurtlarının 629 bin 762 kişilik kapasitesi bulunuyor, yani her 12 öğrenciye sadece 1 yatak düşüyor. Bu yurtlara yerleşebilenleri 6-8 kişilik odalarda kötü koşullarda yaşamak bekliyor, geri kalanlar cemaat ve vakıf yurtlarının insafına terk ediliyor.
 
Öğrencilerin güvenlik soruşturmalarındaki sudan bahanelerle yurt ve burs haklarından mahrum bırakılmaları da bir başka sorun. Çoğunluğu eğitim hakkı elinden alınmış olan 69 bin 731 öğrencinin hapishanelerde olması da iktidarın barınma sorununu çözme anlayışının bir parçası mı diye sormak istiyoruz.
 
TÜİK’in Haziran 2018 dönemi İşgücü İstatistiklerine göre yükseköğretim mezunu işsizlerin oranı % 12,7 olarak hesaplanmıştır, OECD ortalamasının iki katı olan bu oran Türkiye’de 1 milyona yakın üniversite mezununun işsiz olduğunu gösteriyor. Tüm işsizlerin yüzde 28’ini üniversite mezunları oluşturuyor.
 
TÜİK’in 6 Eylül 2018 tarihinde açıkladığı göç istatistiklerine göre ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel nedenlerle Türkiye’den göç edenlerin sayısı 2017’de bir önceki yıla göre yüzde 42,5 artarak 253 bin 640 olmuştur. Göç eden nüfusun yüzde 42,2’si 25-34 yaş grubundan oluşmaktadır.
 
2018 YÖK verilerine göre bütün öğretim üyeleri arasında kadınların oranı % 38 yani her 100 öğretim üyesinden 62’si erkektir. Üniversitelerin üst yönetimlerinde kadınların oranı dramatik oranda düşüyor.
 
OHAL KHK’lerinin özel olarak hedef aldığı kesimlerin başında üniversiteler ve akademisyenler gelmiştir. Bu süreçte 15 Vakıf Üniversitesi kapatılmış, 1176'sı devlet, 401'i vakıf üniversitesinde olmak üzere 1577 dekanın istifası istenmiştir.  OHAL KHK’leri ile 5 bin 904 akademisyen, 1408 idari personel olmak üzere toplam 7 bin 312 kişi üniversitelerden ihraç edilmiştir.
 
OHAL sürecinde üniversitelere yönelik en ciddi darbelerden birisi de rektörlük seçimlerinin kaldırılarak yerine doğrudan atama sisteminin getirilmesidir. Yapılan bu düzenleme ile hükümet, üniversite bileşenlerinin iradesini yok sayarak üniversiteleri tamamen Saray’a bağlamıştır.”