20 Eylül 2024 Cuma

Saki: Saldırıya karşı sadece kadınların mücadele etmesi yetmez 

HEDEP İstanbul Milletvekili Özgül Saki, 25 Kasım günü yayımlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzalı genelgeyi Özgür TV'ye değerlendirdi. Genelgenin "şiddeti uğrayanı değil, şiddet failini düşündüğünü ve koruduğunu" vurgulayan Saki, 25 Kasım genelgesi, "evlilik fonu", "aile" tartışmaları, nafaka hakkına yönelen saldırılar ve düzenlemelere karşı sadece kadınlar ve LGBTİ+'ların mücadele etmesinin yetmeyeceğini kaydetti. Saki, "Devrimci, sosyalist hareket, kadın hareketi ve feministler topyekun mücadele yürütmeliyiz" dedi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele" adlı genelgeyi Özgür TV'ye değerlendiren HEDEP Milletvekili Özgül Saki, genelgenin şiddete uğrayanı değil, şiddet failini düşünerek hazırlandığına dikkat çekti. 6284 sayılı yasada "kadın beyanı esastır" ilkesi bir bütün olarak işlemese de "cinsel taciz, cinsel saldırı" durumunda şikayette "kanıt aranmaz" denildiğini, kadının beyanı esas alınarak soruşturmanın yürütüldüğünü hatırlatan Saki, genelgenin 6. maddesinde yer alan "kanıta dayalı politika geliştirme" ifadesinin bu düzenlemeyi hedef aldığına dikkat çekti.

Kadına yönelik şiddetin "mahrem", "özel" alanlarda, genellikle de herhangi bir tanıklığa konu olmayacak şekilde yaşandığına dikkat çeken Saki, "Feminist hareket, kadın hareketi çok uzun süre bunun mücadelesini verdi. Cinsel şiddet, cinsel saldırı durumları diğer şiddet biçimlerinden ayrılmalı, çünkü burada erkek-kadın egemenlik ilişkisi, partiyarka var. Zaten kadınların böyle durumları ifadesi etmesi çok zor, bir de mahkemelerde üst üste tekrar tacize, şiddete maruz kalıyorlar demiştik. 6284'de ifadesini bulan düzenleme bir kazanım. Buna yönelik bir saldırı söz konusu" dedi.

'İYİ HAL İNDİRİMLERİ GENELGEYLE GÜVENCEYE KAVUŞTURULUYOR'
Erkeklere yönelik "stres azaltıcı" ve "öfke kontrolü"ne dayalı çalışma yapılacağı söylenen genelgenin erkekleri "stresli" ve "öfkeli" kabul ederek şiddetin gerekçesini ürettiğine dikkat çeken Saki, "Şiddetin nedeni ve kaynağı üzerine bir şey yok bu genelgede. Zaten böyle bir mantık da yok AKP-MHP iktidarında. Bu madde rehabilitasyon üzerine kurulu. 25 Kasım öncesi kadın hareketi, feminist hareket sokaklardaydı. 'Kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz' diyordu. AKP iktidarı nasıl mahkemelerde 'kravat taktı', 'aldatılmıştı, öfkeden gözü döndü' gibi mazeretlerle 'iyi hal' indirimi uyguluyorsa bunu genelgeyle güvenceye kavuşturmak istiyor. Bu en tehlikeli olan. Cezasızlık politikasının alanı açılıyor" ifadelerini kullandı.

Saki, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yapılan düzenlemeler, "gençlik fonu" adı altında evlenecek kişilere faizsiz kredi verilmesi ve 25 Kasım genelgesini bir bütün ele almak gerektiğini vurguladı. Bu düzenlemelerin tamamının kadınları eve hapsetmek istediğini, ücretli işte çalışacak ise de aile ile iş yaşamını uyumlaştırmanın amaçlandığını kaydeden Saki; kadınların esnek, güvencesiz, düşük ücretle çalışmaya zorladığını, ayrıca ev emeği, bakım emeğini sürdürmesinin beklendiğini ekledi. Saki ayrıca, kadın emeğini özendirme, güçlendirme adı altında yapılan çalışmalarla kadınların krediyle borçlandırıldığını ve borç sarmalının kadının şiddet ilişkisinden çıkmasını zorlaştırdığını vurguladı.

'BORÇLANDIRARAK İTAATKAR TOPLUM YARATMAYI AMAÇLIYORLAR'
Kadın cinayetlerinin neredeyse yarıya yakınının şikayette bulunulmuş, uzaklaştırma kararı verilmiş erkekler tarafından işlendiğini hatırlatan Saki, kadının "şiddet yuva"sından uzaklaşmasını kolaylaştıracak, uzaklaştırma kararı verilen bir erkeğin kadının öldürmesini engelleyecek hiçbir önlem alınmadığına dikkat çekti. Saki şunları ekledi: "Sanki bunlar hiç yaşanmıyor gibi, bu genelgede bunlar yok. Mesela sığınmaevleri yok bu genelgede. Erken yaşta evliliği teşvik eden fon oluşturdular ve bu fon Erdoğan'a bağlı. Kredi veriyor borçlandırıyor ve itaatkar dediğimiz toplumu yaratmayı amaçlıyor. Artık göz yumulamayacak bir şiddet hali var kadınlara, bu genelge ile 'merak etmeyin, siz makul bir şekilde orada durun biz de erkekleri eğitelim, düzen devam etsin' deniyor."

'SALDIRILARI ENGELLEYEBİLİRİZ'
İstanbul Sözleşmesinden çekilme, gençlik fonu ve son çıkan genelgeye karşı kadın hareketinin nasıl mücadele yürüteceği sorusuna yanıt veren Saki, "Kadın hareketi, feminist hareket Recep Tayyip Erdoğan'ın başının belası" dedi. Kürtajın yasaklanmak istendiği süreçte geniş bir kadın hareketi oluştuğunu, AKP çevresindeki kadınların da o kampanyaya dahil olduğunu ve durdurulduğunu anımsatan Saki, "Dolayısıyla kadınları bir bütün olarak kesen, gündelik hayatına birebir değen meselelerde kadınlar, kadın hareketi, feminist hareket bir ağ olarak direnç gösterme deneyimini çokça yaptı. Tabii ki İstanbul Sözleşmesinin bir gecede feshedilmesi meselesi hepimizi sarstı. Ama bu sarsıntı çok çabuk geçti. Toparlandık, şimdi ne yapıyoruz dedik. Ve yeni dönemde özellikle HÜDAPAR, Yeniden Refah Partisi ile yapılan kadın kazanımlarına saldırı amaçlı kirli ittifak kuruldu. Nafaka tartışmaları da bütün kadınları etkiliyor. İrili, ufaklı ortak ağlarda buna geçit vermeyeceğimi söylüyoruz. Sadece meclis, sadece hukuki mücadele yetmez, sokak, 25 Kasımlar gibi bulunduğumuz her zemini mücadele alanı haline getirirsek bunu yapabiliriz. Ve saldırıları engelleyebiliriz" dedi.

'DEVRİMCİLER, SOSYALİSTLER MÜCADELENİN YÜRÜTÜCÜSÜ OLMALI'
Erdoğan imzalı genelgede "Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi"nin adının "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu" olarak değiştirildiğini hatırlatan HEDEP milletvekili Özgül Saki, bu kurula Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da dahil edildiğine dikkat çekti. "Toplumsal yaşamı bir bütün olarak hem otoriter faşizan rejimlerle inşa etmek hem de İslami referanslarla toplumsal hayatı zapturapt altına almak ve 'muhtaçlık ekonomisi' yaratarak kendilerine bağlamak istiyorlar" diyen Saki, "Yani bu sadece biz kadınlara, LGBTİ+'lara tehdit değil. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz zaten. Feministler, kadın hareketi zaten ne pandemide, ne savaş koşullarında sokaklardan çekilmedi. Her koşulda sesimizi duyuracak, örgütlenmemizi koruyacak bir şeyler yaptık. Ama bizim de gücümüzün belli sınırları var. Kadınlar, feministler şöyle şahane şeyler yaptı demekten vazgeçsinler. Bir bütün olarak devrimciler, sosyalistler, kadın hareketi, feministler dahil topyekun toplumsal düzenlemeye karşı mücadele yürütmeliyiz" diye vurguladı.