4 Aralık 2024 Çarşamba

Serpil Arslan yazdı | Kadının güçlenmesi mi köleleştirilmesi mi?

Özcesi "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" ile faşist şeflik rejimi kadınlara bırakalım yeni hak ve özgürlükler getirmeyi kadını evin dört duvarına daha fazla hapsederek "şef tipi aile"yle köleleştirme peşinde.

8 Mart günü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2024-2028 yıllarını kapsayan Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nı açıkladı.

Belgede kadınların güçlenmesinin beş unsurundan bahsediliyor: "Kadınların kendi değerinin farkında olması; seçeneklere sahip olma ve bunlar arasında tercih yapma hakkı; fırsatlara ve kaynaklara erişim hakkı; ev içinde ve dışında kendi hayatlarını kontrol etme gücüne sahip olma hakkı; ulusal ve uluslararası düzeyde adil bir toplumsal ve ekonomik düzen oluşturmak için toplumsal değişimin yönünü etkileme becerileri."

Peki stratejik seçimler ve güçlendirme ile ne kastediliyor ve bu parlak sözlerin altında ne var? Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'a kulak verelim.

"Ailenin ve toplumun vazgeçilmez unsuru ve gelecek nesillerin yetişmesinde merkezi bir role sahip olan kadınların hak ettiği üstün kıymeti görmesi ve kalkınmamıza ivme kazandırması için" diyerek tarif ediyor. Böylelikle faşist şeflik rejiminin 'şef tipi aile' planını ilerleterek kurumsallaştırmak istediklerini itiraf ediyor. Günde 8 kadının katledildiği, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadını şiddetten koruyacak yasaların gasp edildiği bu gün faşist şeflik rejiminin "Kadını Güçlendirme Stratejisi"nin kadını daha fazla ev içine hapsetme planı olduğunu süslü sözlerin altını kazdığımızda görüyoruz.

Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nın diğer maddeleri de kadının ev içerisindeki köleliğini pekiştirici nitelikte. Kadının "iş ve aile yaşamı uyumu"ndan bahsedilerek esnek çalışma ve iş yaşamının daha fazla esnekleştirilmesine atıf yapılıyor. Kadın girişimciliğinin arttırılması için kooperatifçilikten bahsediliyor. Ne var ki bu sözlerin de gerçek hayatta hiçbir karşılığı olmadığını AKP döneminde kadınların çalışma yaşamına katılım rakamları gösteriyor.

2018'de yüzde 32.7, 2019'da 34.7. Mikro kredi KOSGEB aracılığı ile kadınları girişimci yapma modeli de geri ödemede yaşanılan zorluklar nedeniyle tutmadı. Kadınlar sonuç itibariyle güvencesiz ve düşük ücretli işlere zorlandı, büyük çoğunluğu da çalışma yaşamının dışına itildi. Esnek çalışma, kısmi süreli çalışma, özel istihdam büroları aracılığı ile uzaktan çalışma, çağrıya bağlı çalışma modelleri geliştirilerek kadın emek sömürüsü boyutlandırıldı.

Plan, 5 temel başlık altında kimi stratejiler ve bunlara bağlı olarak yapılacak faaliyetleri ortaya koyuyor.

Eğitim bölümünde ortaya konan stratejilerden ilki "Zorunlu örgün eğitim kademelerinin tamamında kız çocuklarının net okullaşma oranlarının yüzde 100 seviyesine yükseltilmesi, kadınların ve kız çocuklarının eğitimin her kademesinde kayıt, devam ve tamamlama oranlarının artırılması"nı içeriyor.

Peki bu konuda durum nedir?

Özellikle eğitime erişimde kız çocuklarına yapılan ayrımcılık artmış durumda. 866 bin kız çocuğu eğitime erişemiyor. İlkokul çağındaki 195 bin, ortaokul çağındaki 298 bin, lise çağındaki 373 bin kız çocuğu okula gidemiyor. Okuldan uzakta olan kız çocuğu sayısı toplamda 866 bini buluyor. Açık öğretimde okuyan kız çocukları da bu sayıya eklendiğinde 1,5 milyondan fazla kız çocuğu eğitimden uzak bırakılıyor.

Bir diğer madde rehberlik hizmetleriyle ilgili.

"Zorunlu eğitim kapsamında olmayıp eğitim hayatına devam etmeyen çocukların evlerine aile ve sosyal destek programı personeli aracılığıyla hane ziyaretleri gerçekleştirileceği ve hane üyeleri için bilgilendirme ve rehberlik hizmeti" verileceği bir diğer faaliyet olarak belirtiliyor.

"Bilgilendirme ve rehberlik hizmeti" diye tanımlanan çalışmalar STK diye tanımladıkları cemaatler, tarikatlar eliyle yapılacak. Nitekim daha önce STK'larla ne kastedildiğini Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Sizin tarikat dediğiniz bizim STK dediğimiz yapılarla protokolümüz var" sözleriyle açık etmişti.

AKP döneminde tarikatlar pıtrak gibi çoğalırken, işçi emekçi yoksul çocukları eğitimin tamamen paralı hale getirilmesi nedeniyle MESEM'lere, imam hatiplere, tarikat ve cemaatlerin denetimindeki Kur'an kurslarına gitmeye, yurtlarında kalmaya mecbur bırakıldı. Tarikat yurtlarında onlarca çocuk taciz, tecavüz saldırılarına uğradı. Uğramaya devam ediyor. Durum buyken iktidar tarikat yurtlarını arttırmaya, geliştirmeye odaklı olduğunu 2023 bütçesinden ayırdığı pay ile gösterdi. 23 milyar 873 milyon 925 bin TL kaynağı "Kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transfer" adı altında tarikatlara, cemaatlere ayrıldı.

Strateji belgesinin bir diğer maddesi ise;

"Üniversitelerde yer alan kadın araştırma merkezleri arasında işbirliği ve iletişim ağı kurulması." 

Ne var ki burada da yine ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz kabilinden bir söz-eylem tutarsızlığı söz konusu. 2019 yılından itibaren üniversitelerde kadın çalışmaları araştırma merkezlerinin adı "Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi" ya da "Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi" şeklinde değiştirildi. Sadece isim değişikliği de değil, faaliyetin içeriği de "ailenin korunması, aile değerlerinin toplumsal anlamda fark edilmesi, aile değerleri konusunda gerçekleştirilecek akademik ve sosyal çalışmalara destek olmak" şeklinde düzenlendi. Faşist şeflik rejimi şef tipi aile yaratma kararlılığını sık sık yaptığı aile çalıştaylarıyla güçlendirdi. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadınları şiddetten koruyacak yasalar, kazanılmış haklar "aile birliğine, aile değerlerine zarar veriyor" gerekçesi ile gasp edildi.

Diğer maddelerse kadının karar alma süreçlerine katılımını arttırmayı, eğitimde kadın erkek eşitliğini sağlamayı ve şiddet ile mücadeleyi kapsıyor. Şiddete karşı farkındalık yaratma, koruma mekanizmaları ve hukuki destek gibi alanları kapsıyor.

Peki bu doğru mu? Maalesef buna da yanıtımız kocaman bir hayır. Okullara imam gönderilmesini sağlayan ÇEDES projesinin yanı sıra ortaöğretim müfredatına eklenen "adabımuaşeret", "Türk sosyal hayatında aile" dersleri faşist şeflik rejiminin kadını eve hapseden bakış açısını ortaya koyuyor.

Özcesi "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" ile faşist şeflik rejimi kadınlara bırakalım yeni hak ve özgürlükler getirmeyi kadını evin dört duvarına daha fazla hapsederek "şef tipi aile"yle köleleştirme peşinde. Bu sözüm ona "eylem planı" ile bir kez daha ortaya koyuyor.