20 Eylül 2024 Cuma

Sibel Arîn yazdı | Dünya savaşı emareleri ve Kürdistan

Faşist şef Erdoğan'ın Irak'la olduğu gibi Esad'la görüşmesinin en öncelikli konusu Rojava'nın tasfiye edilmesidir. Halihazırda Türk devleti Suriye toprakları üzerinde işgalcidir. Şam hükümeti için öncelikli hedef, Türk devletinin Halep'e bağlı bölgeler, Efrîn, Serêkaniyê, İdlib kırsalının bir kısmı ve Girê Spî'nin işgaline son vermesidir. Türkiye ise Rojava'nın tasfiyesini şart koşmaktadır.

Kapitalist rekabetin araçları ve görünümleri değişse de esası hiç değişmemiştir: Ucuz iş gücü arayışı, hammadde kaynakları ve bunların kapitalist üretime dahil edilmesi için hareket güzergahının denetim altına alınması rekabetin özünü oluşturmaktadır. Kapitalist-emperyalist sistem her zaman rekabet halindedir. Bu rekabet, belli bir 'an'da siyasal zorla yeniden "rayına" sokulur. Yine savaş tam tamlarının sesi yükseldi. Son NATO kararları da bunu açıktan ifade ediyor.

ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve Çin-Rusya emperyalist bloklar arasındaki rekabet tüm şiddetiyle devam ediyor. Elbette ki bu bloklardaki tek tek emperyalistlerin de ayrıca iç rekabetlerini çelişki ve çatışmalarını bloklar arasındaki rekabet tablosu içine yerleştirmeliyiz.

YOL PROJELERİ VE REKABET
Hindistan'da 2023 yılında gerçekleştirilen G-20 zirvesinde, Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, BAE, Fransa, Almanya, İtalya, AB arasında kısa adı IMEC olan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru anlaşması imzalandı. Bu projeye göre Hindistan ile AB arasındaki ticaret yolunda yüzde 40 kısalma yaşanacak.

Bu proje, Çin'in "Bir Kuşak, Bir Yol" projesine karşı bir hamledir. Kuşak ve Yol Projesi, Asya, Afrika ve Avrupa'yı kara ve denizden 6 ekonomik koridorla birbirine bağlamayı hedefleyen büyük çaplı bir altyapı projesidir. Dünya nüfusunun yüzde 65'ini ve 76 ülkeyi kapsamaktadır. Şanghay İşbirliği Örgütü, ASEAN artı Çin, Asya-Pasik Ekonomik İşbirliği Forumu, Asya-Avrupa Zirvesi, Asya İşbirliği Diyaloğu, Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı, Çin-Arap İşbirliği Forumu, Çin-Körfez İşbirliği Teşkilatı Stratejik Diyaloğu, Büyük Mekong Alt Bölgesi Ekonomik Ortaklığı ve Orta Asya Bölgesel Ekonomik İşbirliği gibi örgüt ve platformlar tarafından da desteklenmektedir.

Sömürgeci Türk devleti de demiryoluyla Gürcistan ve Azerbaycan'a, buradan da Hazar Denizini aşarak Türkmenistan ve Kazakistan'ı geçerek, Çin'e uzanan Orta Koridor Girişimi ile bu projenin bir parçası olmuştur.

Irak, 2019 yılında Çin'in Kuşak-Yol projesindeki yerini almıştır. Aynı zamanda Irak'ta 2023 yılında adına Kalkınma Yolu denilen yeni bir proje, Erdoğan'ın 22 Nisan 2024 tarihinde Irak'a yaptığı ziyaretle, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es Sudani, Katar ve BAE yetkililerinde imza attığı 4'lü mutabakat zaptı ile resmiyet kazandı. Kalkınma Yolu Projesi Türkiye ve Irak tarafından geliştirilen bir projedir. Basra Körfezi'ndeki El Fav Limanı'ndan Türkiye'nin Ovaköy kapısına kadar inşa edilecek kara ve demiryolunu kapsıyor. Basra'dan Türkiye'ye uzanan bu hat, Avrupa'yı Doğu Asya ve Hindistan'a bağlamada jeostratejik bir öneme sahip. Aynı zamanda Çin'in Kuşak ve Yol Projesi'yle de uyumlu.

Buna bir de Zengezur* ticaret koridorunu ekleyelim. Bu proje, Orta Asya'dan Türki cumhuriyetlerinden gelecek enerji hattı projesidir. Azerbaycan'ı doğrudan Nahçıvan Özerk Cumhuriyetine, oradan da Türkiye'ye bağlamayı amaçlıyor. Zengezur aynı zamanda Çin'in kuşak yol projesi ile de uyumludur.

REKABET SAVAŞLARININ MEKANI VE KÜRDİSTAN
Eğer Zengezur koridorunu dışta tutarsak -ki şimdilik tutalım- bütün bu yol kuşak projelerinde stratejik kavşak noktası Ortadoğu'dur.

Faşist sömürgeci Türk devleti bu kavşağa güçlü biçimde yerleşmek, emperyalistler arasındaki bu rekabet savaşlarından yararlanarak bunu sınırlarını genişletmenin imkanına dönüştürmek istiyor. Nitekim, Irak'la yapılan anlaşma, Suriye ile görüşme hazırlıkları böylesi bir hinterlanda sahip.

Faşist sömürgeci Türk devletinin eski istihbaratçı yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan faşist şef Erdoğan'ın Esad ile görüşmesi için "zamanın ruhu bizi barışa ve istikrara zorluyor" diyor. Evet O'nun "zamanın ruhu" dediği, emaresi çoğalmakta olan dünya savaşına bu hedeflere bağlı olarak hazırlanmaktır.

Ancak sömürgeci faşist diktatörlüğün bölgesel ya da dünyasallaşmış bir savaştan hem pay kapması hem de o koşullarda aynı zamanda kendi "bekası"nı koruyabilmesi için Rojava'nın, Medya Savunma Alanlarının, Şengal'in tasfiye edilmesi gerekiyor! Faşist sömürgeci Türk devletinin siyasal stratejisinin odağında "çöktürme"siyle, "pençe-kilit"iyle bu hedef durmaktadır. Yani Kürdistan bir kez daha sömürgeleştirilmeden, zapt u rap altına alınmadan "zamanın ruhuna" teğet geçeceğini yüzlerce yıllık devlet aklıyla kavrayabilmektedir. Ayrıca, gerek Saddam'dan sonra Irak ve gerekse 2011 yılından sonraki Suriye gerçekliğinden çıkardığı bir sonuç vardır. Ki o da sömürgeci devletlerin merkezi devlet aygıtındaki zayıflaması koşullarında Kürdistan öyle ya da böyle kendi statüsünü kazanmıştır. Kendini dayatmış olan bu somut gerçeklik Türk burjuva devletini, "Türk devleti ile birlikte daha güçlü Irak ve keza yine Türk devleti ile birlikte daha güçlü bir Esad" politikasına getirmiştir.

IRAK'LA ANLAŞMA, ESAD'LA GÖRÜŞME
Nisan ayında Irak'la yapılan anlaşmanın bir ayağının da MSA'nın ve daha uzun vadeli olarak da Federe Kürdistan'ın tasfiyesi olduğu ortadadır. Irak desteği ve KDP işbirliği ile sömürgeci Türk devleti Güney Kürdistan'da Zap, Metîna, Amêdiyê hattında ovaya yerleşmiştir.

Moskova'nın ve aynı zamanda Irak'ın -ki İran'ın da olurunun alındığını varsayalım- arabuluculuğuyla Şam ve Ankara arasında alt seviyede devam eden diyaloğun yükseltilmesi için harekete geçildiği ortada.

Faşist şef Erdoğan'ın Irak'la olduğu gibi Esad'la görüşmesinin en öncelikli konusu da bu strateji bağlamında Rojava'nın tasfiye edilmesidir. Burada koşullar biraz daha farklıdır. Halihazırda Türk devleti Suriye toprakları üzerinde işgalcidir. Şam hükümeti için öncelikli hedef, Türk devletinin Halep'e bağlı bölgeler, Efrîn, Serêkaniyê, İdlib kırsalının bir kısmı ve Girê Spî'nin işgaline son vermesidir. Türkiye ise Rojava'nın tasfiyesini şart koşmaktadır. Sömürgeci Türk devletinin himaye ettiği örgütleri "yüzüstü ya da yarı yolda bırakmayacağı" gibi bir yaklaşımdan hareket etmek gerekmiyor. Ne yapacağı ve nasıl yapacağı ise ayrı bir konu. Bir kısmı Şam hükümetine entegre edilebilir, bir kısmı yedek ordu gücü olarak Türk devletinin işgal kuvvetleri görevini üstlenebilir vb. Mülteciler konusu bir plan dahilinde yola konulabilir. Şam hükümeti bu koşulların oluşabileceğini gördüğünde Rojava'nın tasfiyesi için yeşil ışık yakabilir. Bunların hepsi mümkün. Fakat yine de sömürgeci Türk devletinin Ortadoğu'da istediği gibi at koşturması, kavşaklara yerleşmesi öyle kolay değildir.

Geçerken şunu ifade etmek gerekir ki ABD'nin, Rojava, Kuzeydoğu Suriye'den çekilmesi gündemde. ABD seçimlerinden Trump kliğinin kazanması durumunda bu süreç hızlanacaktır. Rojava, Kuzey veDoğu Suriye Özerk yönetimiyle Şam arasındaki ilişkilerin tıkanma noktalarından birisi de bilindiği gibi Rojava'daki ABD varlığı idi. ABD'nin çekilmesi koşullarında Demokratik Özerk Yönetim'in görüşmesinin zemini güçlenecektir. Türk burjuva devletinin Esad'la görüşme sürecinin hızlanmasında bunun da bir rolü olabileceğini bir yere kaydetmiş olalım.

SON SÖZÜ DİRENENLER VE SAVAŞANLAR SÖYLEYECEK!
Faşist sömürgeci Türk devleti, kendisini Ortadoğu'da karşı devrimin merkezi olarak konumlandırmış durumda. Bütün bu görüşme, anlaşma, işbirliği o kadar çok kırılma ve akamete uğrama ögesini içinde barındırıyor ki geleceği yok.

Türk devletinin sömürgeci karakteri onun aynı zamanda en zayıf yanını oluşturuyor. Çünkü zorla, katliamla, inkarla biat ettiremediği bir Kürt ulus ve halk gerçeği var. Ve bu halk aynı zamanda direnişçi, örgütlü bir halk. MSA alanları, Rojava iki farklı düzlemdeki en ileri örgütlülüğün ifadesi. Keza Bakur'da her şeye rağmen kırılamayan bir halk ve gerilla iradesi var. Diasporadaki Kürtlerin kalbi Kürdistan için atıyor. Kürt halkının dünya ölçeğinde devrimci dostları var. Kobanê, Efrîn, Serêkaniyê işgalinde bu dostluğun potansiyeli görüldü.

Bir yandan da derin bir yoksulluk var. Halk biçare. İşçiler, emekçiler isyanda. Gençliğe vadedilebilecek bir gelecek yok. Kadınlar, LGBTİ+'lar AKP'nin "makbul"ü olmamakta çok kararlı. Türk devletinin elindeki en büyük koz, şovenizm. Bunu elinden çekip alırsak gerçeğin devrimci hali açığa çıkacaktır. Tam bir kararlılık ve adanmışlıkla mücadele edersek, seferberlik ruhuyla halkın örgütlenmesi için harekete geçersek, "faşizme, şovenizme, savaşa, işgale ve sömürgeciliğe karşı birleşik halk direnişi"ni yaratabilirsek, faşist sömürgeciliğe büyük bir darbe vurabiliriz.

Bunun için mevzi mevzi direnen gerillaya, 12 yıldır tüm saldırılara karşı direnmiş Rojava'ya sırtımızı yaslayalım. Kobanê direnişi, Rojava devrim yollarında şehit düşmüş 33 düş yolcusu ve yol arkadaşlarının ilk günkü kadar taze mücadele arzuları, bu topraklar uğruna ölümsüzlüğe yürüyenlerin ışıldayan gözleri, gazilerimiz bize yol gösteriyor.

Kendimize, bölge ve dünya halklarına güveniyoruz. Son sözümüz: An serkeftin! An serkeftin!

*Ermenice'de adı Syunik'dir. Genelde Zengezur olarak bilindiği için öyle kullanılmıştır.