4 Aralık 2024 Çarşamba

Stratejik olan halkların dayanışmasıdır

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Foza Yusif, Efrin konusunda "ABD Kürtleri sattı" yorumlarına ilişkin "Ortadoğu'daki demokratik güçler veya kendine aydın diyenler son derece sessiz kalıyorlar. Biz başkalarının yaklaşım ve tutumlarını değerlendireceğimize demokratik güçler neden bu kadar dağınık, neden bu kadar etkisiz, onu tartışsak daha iyi olur" dedi. Yusif, kendileri için stratejik olanın halkların dayanışması olduğunu belirtti.
Suriye'deki son gelişmeleri değerlendiren Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Foza Yusif, "3. dünya savaşının merkezi Ortadoğu" dedi, egemen güçlerin nüfuz savaşı yürüttüğüne dikkat çekti. ABD, Rusya ya da Türkiye'nin kendi iç krizlerini Ortadoğu üzerinden aşmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulunan Yusif, "Ortadoğu'da etkili olmak, dünyanın her yerinde etkili olma anlamını taşıyor" dedi. Yusif, Efrin saldırı altındayken ABD'nin sessiz kaldığı yorumlarına ilişkin de değerlendirmede bulunurken, isim vermeden ABD ile "çıkar uzlaşması temelinde çalışmalar yürüttüklerini" söyledi. Yusif, kendileri bakımından stratejik olanın halkların dayanışması olduğunu vurguladı.
 
Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Foza Yusif'in ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
 
Rusya ve ABD Rojava'da ne yapmak istiyor?
 
3. dünya savaşının merkezi Ortadoğu. Ortadoğu'nun merkezinde de şu anda Suriye var. Bu savaş bölgeleri daha fazla bizim bulunduğumuz alanlar. Bu savaş her ne kadar farklı başlamış olsa da her zamanki gibi hegemonik güçlerin Suriye üzerindeki kirli kavgasına dönüştü. Kim ne kadar nüfuz sahibi olacak, kim ne kadar etkili olacak, işte bunun savaşı veriliyor. Ortadoğu'da etkili olmak, dünyanın her yerinde etkili olma anlamını taşıyor.
 
RUSYA BLOKLAŞMA YARATMAK İSTİYOR
 
Rusya, son yıllarda dünyada etkili bir güç olma niyet ve çabası içerisinde. NATO gibi Rusya da bloklaşma yaratmak istiyor. Rusya şunu çok iyi biliyor, ABD'ye karşı, Avrupa'ya karşı bir duruş sergilemek istiyorsa bu kendi başına yapacağı bir şey değil. Bu konuda Türkiye'ye yönelik çok ciddi planları var. Türkiye'yi ne kadar NATO'dan uzaklaştırırsa, ne kadar ABD'nin ekseninden çıkartırsa kendisi bölgede o kadar etkili olur. Bölgede coğrafik, jeostratejik, siyasi anlamda etkili olan güç yine Türkiye'dir. Rusya Türkiye'yi de yanına çekmeye çalışıyor, bunu ne kadar başarır, farklı bir durum. İran'la zaten ilişkisi belli bir düzeyde iyi.
 
Çelişki ve ittifaklar süreci yaşıyoruz. Çok zıt olan güçler, çıkarları gereği farklı yerlerde buluşabiliyor. ABD ve Avrupa, Rusya ve Türkiye arasındaki ittifaktan oldukça rahatsızlar. Bu rahatsızlıklar farklı bahanelerle ortaya çıkıyor, esas Ortadoğu'ya yönelik bir hegemonya savaşı var. Türkiye de iç sorunlarını, kendi krizini bu şekilde çözmeye çalışıyor. ABD ve Avrupa ülkeleri de Ortadoğu'yu fırsat bilerek iç krizlerini bu bölgede gidermeye çalışıyor. Rusya da ABD de kaos yaşıyor. Kapitalizm bir kriz içerisinde. Bu krizlere köklü çözümler geliştirilmedikleri için bugün izledikleri politika yarın çok farklı bir politikaya dönüşebiliyor. Yaşadıkları bu krizden kaynaklı çok istikrarlı politikalar geliştiremezler. İki ülkenin bu kafa karışıklığı biraz bundan kaynaklanıyor. Rusya, Efrin'e saldırması için Türkiye'ye izin verdi. Ama birkaç gündür, 'Efrin rejime teslim edilmelidir' deniliyor. Çıkar ilişkileri ve dönemsel ilişkiler daha fazla öne çıkıyor. ABD'nin de Rusya'nın da izlediği iki yüzlü bir politikadır. Bu, krizin daha fazla derinleşmesine neden oluyor. Hiç kimsenin elinde çözüm projesi yok. Çözüme en yakın proje bizim ortaya koyduğumuz projedir.
 
Suriye'nin birliği eski ulus devlet modeliyle olacak bir şey değil. Merkezi bir devletle de bu çözülmez. Bizi bir araya getirebilecek, herkesin farklılığını göz önünde bulunduracak, bir arada yaşayabileceğimiz bir sistem gerekiyor. Bizim sistemimiz en ideal sistemdir. Bunun dışında gelişecek her şey Suriye'nin parçalanmasına hizmet edecektir.
 
ÖZGÜCÜMÜZE GÜVENEREK DİRENDİK
 
Türk devletinin Efrin'e yönelik işgal saldırısı karşısında ABD'nin sessiz tutumu özellikle Türkiye'de "ABD Kürtleri sattı" yorumuna yol açtı. Ne diyorsunuz bu yorumlara?
 
Efrin saldırı altındayken demokratik güçler rolünü oynamadı. Burada yaşayan tüm halklar üzerine ciddi oyunlar oynanıyor. Türkiye halkları üzerinde de ciddi oyunlar oynanıyor. Türkiye aslında bu kirli oyunun başını çekiyor. Türkiye'nin bu tutumuna karşı ciddi bir mücadele verilmeden başka devletlerin tavırlarının bu şekilde değerlendirilmesi çok ucuz ve analaşılabilecek bir yönünün olmadığını düşünüyorum. Suriye'de herkes kendi çıkarına göre ittifaklar gerçekleştiriyor ya da farklı politikalar izliyor. Biz baştan itibaren halklara dayalı bir politika izlediğimizi, Ortadoğu'nun demokratikleşmesine yönelik bir politika izlediğimizi söyledik. Bunu da pratikte uygulamaya çalıştık. Kendi özgücümüze göre direndik ve mücadele ettik. Tabi bu mücadele sürecinde bazı güçler ile ittifaklar geliştirildi ya da daha çok çıkar uzlaşması temelinde bir çalışma oldu ve bundan sonra da olacak. Bu, ittifak yaptığımız güçler ile her yönüyle birlikte tutum oluşturacağız anlamına gelmiyor. Efrin'deki mücadele de o temeldeydi. Biz kendi özgücümüze dayalı direndik ve halen direnişimiz devam ediyor.
 
ABD'DEN ÖNCE TÜRKİYE'DEKİ DEMOKRATİK GÜÇLERİ TARTIŞALIM
 
Özellikle demokratik güçler ile bu mücadeleyi ne kadar örgütleyebilirsek devrimimizin garanti düzeyi ve gelişmesinin önü açılır. Ortadoğu'daki demokratik güçler veya kendine aydın diyenler son derece sessiz kalıyorlar. Biz başkalarının yaklaşım ve tutumlarını değerlendireceğimize demokratik güçler neden bu kadar dağınık, neden bu kadar etkisiz, onu tartışsak daha iyi olur. Kolaycı tespitlerde ve ithamlarda bulunmak bizleri daha ileriye götürmez. Efrin'deki durumdan herkes kendine ders çıkartmalıdır. Türkiye neden bu kadar rahat Kürt düşmanlığı yapabiliyor? Türkiye'de yaşayan aydınlar neden bu kadar sessizdir? Batılı güçlerin nasıl olduğu eskiden beri herkes tarafından bilinmekte. Biz hiçbir zaman bütün olarak sırtımızı bunlara dayayalım yaklaşımı içerisinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Stratejik olan halkların dayanışmasıdır.
 
RUSYA İLE İLİŞKİLER KOPMA NOKTASINA GELDİ
 
Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'nun Rusya, Suriye ve ABD yönetimi ile bir teması var mı? Varsa bu konuda bize neler söyleyebilirsiniz?
 
Suriye'deki güçlerle her zaman diyalog çabamız oldu. Gerek ABD'yle, gerek Rusya'yla. Burada büyük güçler nüfuz sahibi olmaya çalışıyorlar, biz ise halkların çıkarlarını savunuyoruz. Var olan siyasi durumdan, ittifaklardan vs. hepsinden yararlanmak istiyoruz. Bu güçlerin kendi aralarında çelişkileri var. Bu aralarındaki savaşa kurban gitmemek önemli. Bu kadar kaos içerisinde bazen her şey istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. Bazen çok farklı riskler ortaya çıkıyor. Efrin eksenli Rusya ile ilişkilerimizin kopma noktasına geldiği zamanlar oldu. Bu ilişki halen devam ediyor fakat eskisi gibi değil. ABD'nin bazı temsilcileri ile temaslarımız devam ediyor.
 
Kuzey Suriye yönetiminden bir heyet Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüştü. Macron'un açıklamalarına bakılırsa Suriye'de daha fazla rol almak istediği görülüyor. Fransa'nın bu adımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Evet, Fransa bölgede daha aktif ve etkili bir rol oynamak istiyor. Fransa hükümetinin son günlerde yaptığı açıklamalar ve Kuzey Suriye'den giden heyet ile gerçekleştirdikleri görüşme Fransa'nın bölgede yer edinmek istediğini gösteriyor. Fransa'nın eskiden beri Suriye'ye ilgisi var. Avrupa son süreçte pasif bir duruş sergiliyor. Fransa bu durumdan rahatsız ve bu nedenle bu tarz müdahaleler gerçekleştiriyor. Fransa'nın DAİŞ çetelerine karşı çok ciddi bir mücadelesi oldu. Koalisyon güçleri içerisinde yer aldı ve bundan sonra da DAİŞ'e karşı kararlı bir mücadele ortaya koyacaklarını açıklamışlardı. Bizce Fransa'nın yaptığı açıklamalar oldukça önemlidir, DAİŞ henüz bitmedi. Erdoğan, Almanya'da gerçekleşen saldırının ardından Fransa'ya ilişkin açıklaması... Fransa'da saldırıların gerçekleşmesi için verdiği her talimat yerine getirildi. Fransa için DAİŞ ile mücadele stratejik anlamda büyük bir gerekçedir. Bizim için de DAİŞ henüz bitmedi, bölgede kimi eylemleri ile varlığını göstermektedir. Özellikle finansal olarak DAİŞ çetelerine detsek veren Türkiye ve diğer ülkeler DAİŞ'i halkların başına bela ediyorlar.
 
DAİŞ'e karşı ciddi bir mücadele verilmezse nasıl ki El Kaide farklı bir biçimde kendini örgütledi, farklı isimlerle kendini var etmişse, DAİŞ'in de zemini her yönü ile güçlenmiş olacak. Sadece askeri değil kültürel, siyasi, sosyal olarak da DAİŞ'i bitirmeye yönelik çözümler geliştirilmesi gerekiyor. Fransa'nın bu anlamda gösterdiği çaba ve attığı adımlar önemlidir. Fransa'nın tutumu bize göre son derece önemlidir.
 
TÜRKİYE KÜLTÜREL SOYKIRIM YAPIYOR
 
Türk devletinin Efrin'de demografik yapıyı değiştirme politikasının Kuzey Suriye'deki halklar arasında, özellikle Kürtler ve Araplar arasındaki sonuçları nasıl olur?
 
Türkiye'nin esas amacı Suriye'de istikrarın oluşmamasıdır. Türkiye, Suriye'nin bir kriz içinde olmasını sağlayarak kendi konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Halkların barış içinde yaşamasını istemiyor. Türkiye kendi ülkesinde olduğu gibi şovenist bir siyaset ile Kürtler ile Türkler ya da Kürtler ile Araplar arasındaki ilişkiyi bozmaya çalışıyor. Cerablus, Ezaz, Bab ve İdlip'i Türkleştirmeye çalışıyor. Bu yönlü bilgilerimiz var. Kendi kültürünü ve dilini egemen kılmaya çalışıyor. Orada tam bir kültürel soykırım var. Efrîn'de de bu politikanın farklı bir versiyonunu geliştirmeye çalışıyor. Yani diyebiliriz ki Türkiye, Suriye'yi parçalamak için elinden geleni yapıyor. Guta'daki, Halep'teki insanların Efrîn'e götürülmesi Türkiye'nin talimatı ile yapılıyor. ÖSO gibi çete örgütleri farklı isimler altında Rusya ile anlaştılar. İnsanların Guta'dan Cerablus'a, İdlib'e ve Efrîn'e getirilmeleri hepsi Suriye'nin parçalanmasına yönelik bir konsepttir. Sen neden bir bölgeyi başka bir bölgeye taşıyorsun!
 
Efrîn'deki durum da çok tehlikelidir. Efrin'de 7 yıldır Arap, Süryani, Ermeni ve diğer halklar tüm provokasyon girişimlerine rağmen bir arada yaşadı, bir düşmanlık oluşmadı. Türkiye bu durumdan çok rahatsızdı. Gre Spi'de, Rakka'da, Minbiç'de halkları birbirine düşmanlaştıramamanın intikamını Efrîn'de almak istiyor. ÖSO bir çete grubudur ve ne Arap halkını ne de Suriye'deki diğer halkları temsil ediyorlar. Suriye'yi ve Suriye devrimini de para ve kendi bireysel yaşamları için satmışlar ve Türkiye'ye teslim olmuşlardır. Arap halkı da bu çete gruplarından rahatsız. Zaten kendi politikaları ile kendi kendilerini tasfiye ettiler ve Efrîn'de, Guta'da intihar ettiler. Şu anda tamamen Türkiye'nin tekeline girmiş durumdalar. Suriye halklarının çıkarına hiçbir şey yapmıyor, sadece Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Bu çeteler ilk başta Arap halkına ihanet ettiler. Şimdi de Kürtlere karşı bir düşmanlık içerisindeler.
 
YPG DEMOGRAFİK YAPISININ DEĞİŞMESİNE İZİN VERMEYECEK
 
YPG ve DSG'nin de ilan ettiği gibi, Efrîn'in demografyasının değiştirilmesine hiçbir zaman izin verilmeyecektir. Biz de söylüyoruz, kim bu politikaya alet olursa bizim için hedeftir. Tüm yaptıklarının hesabını verecekler. Bu politikanın devam ettirilmesi hem siyasi hem askeri anlamda onların sonunu getirecektir. Kim ki bu politikasında devam ederse onları hem tarih hem de bizim güçler affetmeyecek. Bu 7 yıl içerisinde kadınların, halkların, demokratların çok önemli kazanımları oldu. Herkes için tam bir devrim gerçekleşti. Halk düşmanı egemen güçler bu durumdan çok rahatsızlar, bunu kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılıyorlar. Biz çok ciddi bir saldırı ile karşı karşıyayız. Sadece askeri değil ekonomik, siyasi, diplomatik saldırılarla da karşı karşıyayız. Ama her zaman büyük zorlukları aşarak başarı elde ettik. Efrîn'de de mücadeleyi hala sürdürüyoruz. Efrîn direnişi bitmedi. Efrîn, Türkiye'nin küçük bir kasabası kadardır ama 58 gün giremedi. Bu bir başarı değildir.
 
Efrîn'de direniş farklı yöntemlerle devam ediyor, her gün eylem var. Efrîn hala savaş içerisinde ve bir istikrar yok. Bir kere şu anda Efrîn'de halk yok. İnsanların hepsi kaçtılar. Türk halkı bunu sormalıdır; Rakka'daki insanlar neden DSG'ye sığınıyordu ve şimdi Efrîn'de halk neden Türkiye Cumhuriyeti'nden kaçıyor! Çünkü çete bir ordudur, vahşi bir ordudur, DAİŞ gibi bir ordudur. Her yeri yakıp yıkan, talan eden bir zihniyet halkların düşmanıdır. Bundan dolayı halk DAİŞ'ten kaçar gibi onlardan kaçtı. Bu bir başarı mıdır, herkesin bunu sormak lazım. Efrîn halkı topraklarına onuru ile dönene kadar mücadeleyi en kararlı şekilde sürdürecektir.