Taylan Koray Ocak yazdı | Direnişi genelleştirmeli emekçi semtlere taşıyarak mücadele çıtasını yükseltmeliyiz
Büyük kitle gösterilerini güçlendirmek, antifaşist karakter kazanması için emek sarf etmekle; üniversite gençliğinin öncü, sürükleyici duruşunu daha ileriye taşımaya çalışmakla yetinilmemelidir. Başta büyük kentlerdekiler olmak üzere tüm emekçi semtlerde birleşik gece yürüyüş ve gösterileri örgütlemek için bir saniye bile kaybedilmemelidir.
Faşist şeflik rejimi "bin odalı saray cephesi"ni burjuva muhalefetten gelebilecek her türlü tehditten, riskten korumak için, günlük gazetelerindeki propagandacıları aracılığıyla çok kısa bir süre önce "devlet sorunu" ilan ettiği Ekrem İmamoğlu'nu ve 90 CHP'liyi gözaltına aldı. Sahte delil imalatında Fethullah Gülen teşkilatını çoktan geride bırakmış Erdoğan'ın silahlı ve silahsız bürokratları, aldıkları emirleri iştahla yerine getiriyor. Faşist şeflik rejiminin günlük gazetelerinde delilin bini bir para. İnsanlar henüz saray adliyesine çıkarılmadan MASAK, Erdoğan'ın taparcasına aşık olduğu "mal varlığına el koyma" terörünü başlattı bile.
Olayların bu noktaya varacağı CHP ve İmamoğlu için sır değildi. Öyle ki, İmamoğlu, analiz ve sezginin ötesinde, epeyce "söylentiden", "plandan" haberliydi. Bunu kitle toplantılarında dile getirdi de. CHP, İmamoğlu'nun gecelediği evlerin etrafında büyük bir kitle nöbeti başlatarak gözaltı tehdidine karşı bir tutum geliştirme kararlılığı gösteremedi. Şimdi feryat etmekte.
Şunları bir kez daha hatırlayalım: CHP, HDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında AKP'yle suç ortaklığı yaptı. Figen Yüksekdağ'ın, Selahattin Demirtaş'ın, HDP'li vekillerin ve belediye başkanlarının tutuklanmalarına fiilen destek verdi. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili TC yasalarına uyulmaması karşısında bir baskı gücü olarak hareket etmekten uzak durdu. Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinde yapılan apaçık hileler karşısında kitleleri oylarına sahip çıkmak üzere sokaklara, meydanlara çağırmadı. Eylül 2016'dan Kasım 2019'a değin HDP'li 119 belediye başkanının, yüzlerce belediye meclis üyesinin ve 300'den fazla muhtarın seçimle geldikleri görevlerinin gasp edilmesine, yerlerine faşist şefin emirerlerinin atanmasına karşı ciddi hiçbir tutum geliştirmedi. Sınır tanımaz hale gelen keyfi gözaltılara ve tutuklamalara karşı sözü edilebilir bir burjuva muhalefet yürütmedi. Sokaklarda, meydanlarda kitle muhalefeti yapmaktan uzak durdu; kitlesini evlere hapsetti. Faşist şeflik rejimine verdiği bu destekten başka, kendisine dönük yönüyle, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in serbest bırakılması için, diğer biçimler bir yana örgütlü olduğu tüm kent ve ilçelerde periyodik kitle eylemleri geliştirmeyerek faşist şeflik rejimini CHP'ye dönük tutuklama çemberini genişletmede cesaretlendirdi.
"Sol", "kimi burjuva demokratik hak ve özgürlükleri destekliyor", "laik", "fakirden yana", "ezilenden, mazlumdan yana" diyerek CHP'ye oy veren, destek sunan milyonlarca işçiye, kadına, emekçiye, gence, yoksula, işsize, köylüye yukarıda bir kısmı vurgulanan gerçeklerin sabırla, canlı bir etkileşimle, ikna edici biçimde gösterilmesinin kitle çalışmasının çok önemli bir parçası olduğu aşikar. Devrimci ajitasyon ve propagandanın çapının darlığı, kullanılan materyallerin sınırlılığı bu açıdan çok ciddi bir problem. Politik iddiasızlığın, ufuk sınırlılığının bu problemi zorlaştırdığı malum. Bu engelin aşılmak zorunda olduğu da.
Gelinen aşamada, CHP, kitlelere, "derdinizi, şikayetinizi, isteğinizi söyleyin, sonra gidip CHP'nin meseleyi meclis çatısı altında çözmesini bekleyin", "en kötü ihtimalle, gelecek seçimde CHP'yi iktidar partisi yaparsınız o vakit dertleriniz hızla çözülür" vaazıyla yetinemez bir durumda. Çünkü Ahmet Özer'den sonra İmamoğlu örneği ve alttan alta devam eden "Kurultay soruşturması" faşist şeflik rejiminin planları hakkında yeterince uyarıcı oldu. CHP yönetimine, "yarın çok geç olacak" dedi.
CHP'nin politik, ideolojik etkisi altındaki, umudunu onun hükümet olmasına bağlamış emekçi, yoksul, ezilen kitle gövdesinin kımıldaması, harekete geçmesi, çok uzun yıllardır yutkunduğu, artık kalbini, boğazını yara eden öfkesini sokağa, meydanlara nakşetmesi; politik, toplumsal, ekonomik ortamın koşullamasıyla tepkinin CHP'lileri aşması ve giderek daha büyük bir kitle öfkesi dalgasına dönüşmesi CHP yönetimini kararlı hareket etmeye, rüzgarın gerisinde kalmamaya, kendini daha güçlü tarzda savunmaya itti. Aynı zamanda halk tepkisinin CHP şemsiyesi dışına çıkma ihtimalinden duyduğu endişeyi büyüttü. İnisiyatifi elde tutmak için yıllardır izlediği burjuva muhalefet çizgisini sokakta, meydanlarda muhalefet biçiminde yenilediğini ilan ettirdi.
Kitle öfkesinin derinliğini, adalet, demokratik hak ve özgürlük taleplerini; isyanını yansıtma isteğini çok erken sezen, kavrayan üniversite gençliği toplumsal ruh halini değiştiren öncü bir ataklık sergiledi. Üniversitelerden; işçilerin, ezilenlerin sorunlarına, taleplerine sahip çıkma, özgürlük özlemini bayraklaştırma ruhunun sökülüp atılamadığını, tersine büyük bir mücadele arzusunun biriktiğini, antifaşist ve devrimci mücadele geleneğinin yeni kuşaklarca devralındığını eylemleriyle gözler önüne serdi. Halklarımızın faşist şeflik rejimine öfke duyan çoğunluğunun umudunu tazeledi. Yalana dayalı faşist psikolojik savaşa ağır bir darbe vurdu.
Otomatiğe bağlanmış gözaltılar ve eylem yasakları da dahil, faşist devlet terörü ve demagoji dışında, etkili bir silahı kalmayan faşist şeflik rejimi, bin odalı saray medyasındaki borazanları aracılığıyla sokakları, meydanları zapt eden, polisle göğüs göğüse çarpışan onbinlerce üniversite öğrencisine, "sokağa çıkmayın, devlet tarafından not ediliyorsunuz" tehdidinde bulunacak denli çıkmazdadır. İmamoğlu gözaltısından günümüze yaşanan gelişmeler, faşist şeflik rejimi saflarında derin bir endişe ve moral bozukluğunu, ırkçı-faşist "iç cephe"nin kitle temelinin daralmasını örgütlemekte.
Devrimci ve kararlı antifaşist partiler, gruplar, birleşik cephe kolektifleri kitle hareketinin ufkunu açmak, birleşik direniş görüş açısını, antifaşist, antişovenist sloganları kitlelere mal etmek, İstanbul'da Saraçhane'yle sınırlanmanın önüne geçmek, gözaltı, tutuklama ve hapis hükümleri konusundaki faşist keyfiliğe son verilmesi, politik tutsakların serbest bırakılması, faşist terörle mücadele kanunun iptal edilmesi taleplerini kitle talebine dönüştürmek, faşist şeflik rejimini daha büyük bir moralsizliğe ve savunmaya itmek, büyük bir antifaşist kitle atılımı hazırlamak sorumluluğuyla karşı karşıya. Ki, "Susma sustukça sıra sana gelecek", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Faşizme karşı omuz omuza" şiarlarının tüm yürüyüş ve gösterilerin ortak sloganlarına dönüşmesi, fiili meşru mücadele kararlılığı ve dövüşkenlik faşizme karşı ezilenlerin birleşik direnişinin ve mücadelesinin bir kitle arzusuna dönüştüğünü yansıtıyor.
Büyük kitle gösterilerini güçlendirmek, antifaşist karakter kazanması için emek sarf etmekle; üniversite gençliğinin öncü, sürükleyici duruşunu desteklemek, daha ileriye taşımaya çalışmakla yetinilmemelidir. Başta büyük kentlerdekiler olmak üzere tüm emekçi semtlerde birleşik gece yürüyüş ve gösterileri örgütlemek için bir saniye bile kaybedilmemelidir. Bugün, mücadeleyi yaymak ve gece gösterileri tarzında yaşam alanlarına taşımak, cesaretin yeni kesimlere ulaştırılması, genç işçilere ve liseli gençliğe eylemlere katılma kanalı açılması, faşist polis, bekçi zorbalığına öfkenin maddi bir güce dönüştürülmesi, emekçi semtlerde devrimci, demokratik inisiyatifin geliştirilmesi, meydanların sarsıcı tarzda zaptının hazırlaması için tek değilse de en önemli imkandır.