23 Eylül 2024 Pazartesi

4 kentte kayıpların akıbeti soruldu

Hak savunucuları ve kayıp yakınları, 4 kentte hakikatin ortaya çıkarılmasını ve adaletin sağlanmasını istedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerin akıbetini sormak ve adaletin sağlanmasını talep etmek için Batman, Diyarbakır, İzmir ve Hakkari'de eylemdeydi.

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, 615. hafta eyleminde Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde toplandı. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılan eylemde kayıpların fotoğrafları taşındı.

Basın açıklamasını okuyan Rezan Baytar, 8 Ocak 2020'de Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Kovankaya köyünde eşi Şimuni Diril ile birlikte kaybedilen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hürmüz Diril'in hikayesini paylaştı.

Diril ailesinin 1989 ve 1994 yıllarında köy boşaltmalar ve baskılar nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kaldığını ve İstanbul'a yerleştiğini aktaran Baytar, Şimuni ve Hürmüz Diril'in 2011'de köye geri döndüğünü ifade etti.

Baytar, şöyle devam etti: "8 Ocak 2020 günü köyün de içinde olduğu bölgede Pençe-3 ve Kartal Harekatı Operasyonları yapılmaktaydı. Diril ailesinin çocukları anne ve babalarına ulaşamayınca 10 Ocak'ta köye gelip anne ve babalarını aramaya başladı. Olayın duyulması üzerine çevre köylerden bir grup arama çalışmalarına başladı. Ancak şüpheli bir şekilde kayıp Diril ailesinin bulunduğu haberi verildi ve aramaların durdurulması sağlandı. Kaybedilme olayından 70 gün sonra anne Şimuni Diril'in cesedi çocukları tarafından işkence edilmiş ve öldürülmüş bir halde dere yatağında bulundu."

Bir ailenin operasyonların yaşandığı bir ortamda kaybolmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Baytar, cezasızlık politikası sonucu faillerin aralarında dolaşmaya devam ettiğini söyledi.

Baytar, "90'lı yıllarda başlayıp günümüze kadar tüm ağırlığıyla devam eden faili meçhullere, gözaltında kayıp ve işkencelere, köy yakmalara, zorunlu göçlere ve ağır yaşam hakkı ihlallerine sırt çevirmeden sorumluluklarımızın bilinciyle mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 779. haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yan yana geldi. Eylemde kayıpların fotoğrafları taşındı. Avukat Ali İhsan Demirtaş, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 14 Ocak 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Mehmet Emin Abak'ın hikayesini paylaştı.

Abak'ın Kızıltepe'ye bağlı Eroğlu köyünde yaşadığını ve 14 Ocak 1995'te köye yapılan jandarma baskınında gözaltına alındığını ifade eden Demirtaş, Abak'ın cenazesine 18 yıl sonra ulaşıldığını dile getirdi.

Mehmet Emin Abak'ın babası Halil Abak'ın tanıklığını aktaran Demirtaş, dönemin Kızıltepe Jandarma İlçe Komutanı Hasan Atilla Uğur ile Mardin merkezde görevli Üsteğmen Eşref Çakmak ile beraberindeki askerlerin köye operasyon yaptığını belirtti. Mehmet Emin Abak ve kuzeni Mahmut Abak'ın gözaltına alınıp köydeki bir eve götürülerek işkence gördüğünü anlatan Demirtaş, işkencede katledilen Mahmut Abak'ın cenazesinin battaniyeye sarılı olarak evden çıkarıldığını belirtti. Askerlerin bütün köylülere uzun süre işkence yaptığını dile getiren Demirtaş, Mehmet Emin Abak'ın iki özel harekatçının kolunda halsiz bir şekilde götürüldüğünü söyledi.

Bir hafta sonra Mahmut Abak'ın cenazesinin civar köydeki bir su kuyusunun yüzüne çıktığını ve görgü tanıklarının Mehmet Emin Abak'ın cenazesinin de aynı kuyuya atıldığını söylediğini belirten Demirtaş, Mehmet Emin ve Mahmut Abak'ın kullandığı aracın boş bir arazide yakılmış halde bulunduğunu belirtti.

Yaşananlardan sonra askerlerin köy halkına koruculuk dayatmasında bulunduğunu ve korucu olmayı kabul etmedikleri için köylülerin sürekli tehdit edildiğini aktaran Demirtaş, baskılar sonucu Abak ailesinin köyü terk etmek zorunda kaldığını, sonrasında köyün yakıldığını kaydetti.

Abak ailesinin tüm resmi makamlara başvurduğunu ancak etkin bir soruşturma yürütülmediğini ifade eden Demirtaş, 2013 yılında bölgede yapılan kazılarda Mehmet Emin Abak'ın cenazesine ulaşıldığını söyledi.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014 yılında açılan davada yer alan 9 fail hakkında 2019 yılında beraat kararı verildiğini aktaran Demirtaş, dosyanın cezasızlıkla kapatıldığını vurguladı.

İZMİR
İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, Konak eski Sümerbank önünde yan yana geldi. Kayıpların fotoğrafları taşınan eylemde açıklamayı Caner Canlı okudu.

Güçlükonak Katliamı dosyasını kamuoyuyla paylaşan Canlı, 10 Ocak 1996'da Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yapan askerlerin Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldığını söyledi.

Taşkonak Jandarma Taburu'na götürülen köylülerin işkencede öldürüldüğünü kaydeden Canlı, 15 Ocak'ta Koçyurdu köy muhtarı Mehmet Öner'i arayan jandarmanın gözaltındakileri serbest bırakacağını, onları almak için minibüs göndermelerini söylediğini ifade etti.

Mehmet Öner'in şüphelenerek Hamit Yılmaz ve Lokman Özdemir'le birlikte Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle tabura gittiğini belirten Canlı, şöyle devam etti: "Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı. Başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs Jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol; askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya kadar gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen Özel Tim önce minibüsü silahla taradı, atılan roketler sonucunda minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü."

Bedenlerin ailelere teslim edilmek yerine askerler tarafından toplu halde gömüldüğünü belirten Canlı, bölgeye giden heyetlerin katliamla ilgili devlet güçlerini suçladığını, katliamın derin devlet ya da kontrgerilla tarafından yapıldığını savunanların yargılandığını söyledi.

Canlı, "İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi ve insan hakları savunucuları olarak, 28 yıl önce işlenmiş olan bu insanlığa karşı suç ile ilgili inkara son verilerek, gerçeğin hem aileler hem de toplum düzeyinde resmi olarak açıklanmasını ve bu suçun faillerinin tespit edilerek adil bir yargılama faaliyeti sonucunda cezalandırılmalarını istiyoruz" dedi.

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları Yüksekova'da bulunan Sanat Sokağı'nda yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılan eylemde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafı taşındı.

Basın açıklamasını okuyan Pınar Zengin, Ümraniye Hapishanesi'nde 8 Ocak 1996'da katledilen devrimci tutsakların cenazesini takip etmek için Alibeyköy'e giden ve gözaltında polisler tarafından işkencede katledilen Metin Göktepe'nin hikayesini anlattı. Zengin, "Kayıplarımızı aramaktan ve faillerin doğru bir adalet sistemi önünde hesap vereceği zamana kadar sokaklarda direnmeye ve sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz" dedi.

Eylem, oturma eylemiyle sona erdi.