24 Eylül 2024 Salı

55 baro başkanı AYM önünde: Can Atalay'a özgürlük

AYM önünde bir araya gelen 55 baro başkanı, TİP Milletvekili Can Atalay'ın derhal serbest bırakılmasını ve hukuksuzluğa son verilmesini istedi.

14 Mayıs genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) Hatay milletvekili seçilmesine ve mazbatasını almasına rağmen tahliye edilmeyen Gezi Davası tutsağı Can Atalay'ın serbest bırakılması için 55 baro başkanı Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya birçok siyasi parti ve insan hakları örgütü de katıldı. Açıklamada "Can Atalay'a özgürlük" pankartı açıldı.

55 baronun ortak basın metnini Hatay Baro Başkanı Hüseyin Cihat Açıkalın okudu. Açıkalın, Atalay'ın avukatlık mesleğini yaparken de birçok toplumsal davayla ilgilendiğini ve mesleğini onurlu bir şekilde sürdürdüğünü söyledi. Açıkalın, "Atalay, birçok toplumsal davada, Soma Ermenek ve Hendek iş cinayetlerinde yaşamını yitiren maden işçilerinin, Aladağ'da tarikat yurdunda çıkan yangında ölen kız evlatlarımızın, Çorlu'da, yetkililerin ve sorumluların ihmali neticesinde meydana gelen tren kazasında yitirdiğimiz yurttaşlarımızın ailelerinin avukatlığını üstlenmiş, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve sorumluların cezalandırılması için mesleğini onurla ifa etmiş ve edecek olan bir meslektaşımızdır" dedi.

Atalay'ın yargılandığı süreçte mahkeme heyetinin birçok hukuk dışı karar verdiğini belirten Açıkalın, "Atalay'ın tahliyesini talep ederken, hakkında mahkumiyet kararı verilen yargılama sürecinde yaşanılan hukuksuzlukları da hatırlamamız gerekiyor. Yapılan ilk yargılamada, meslektaşımızın da aralarında bulunduğu tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmişti. Beraat kararı veren İstanbul 30'uncu Ağır Ceza Mahkemesi heyeti dağıtılıp yeni bir heyet oluşturuldu. Birden fazla hak ihlali tespit eden ve bağlayıcı nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AHİM)  emsal nitelikteki kararı tanınmadı. Oluşturulan yeni mahkeme heyeti, FETÖ üyesi iddiasıyla hakkında yakalama kararı bulunan bir savcı tarafından yürütülen soruşturmada toplanan yasa dışı delillere itibar ederek ceza kararlarına hükmetmişti. Mahkumiyet kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından yerinde bulundu ve dosya halen Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde temyiz aşamasındadır" ifadelerini kullandı.

Atalay'ın tahliye talebi için Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi'ne başvuruda bulunduklarını fakat başvurunun reddedildiğini söyleyen Açıkalın, "Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesinin ret gerekçesinden Anayasa Mahkemesi kararlarını esas alarak hüküm kurmadığı anlaşılmaktadır. Oysa Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında vurguladığı gibi, 'Anayasa maddelerinin nihai yorum yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir.' Anayasa Mahkemesi'de, 2021 yılında Ömer Faruk Gergerlioğlu ve 2022 yılında Leyla Güven için verdiği iki farklı kararda 'Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar' ibaresinin kapsamına hangi suçların girdiği konusunda belirlilik ve öngörülebilirlik bulunmadığı sonucuna ulaşmış ve bu temelde sürdürülen tutukluluk tedbirlerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu tespit etmiştir" diye konuştu.

Atalay'ın tahliye edilene kadar bütün hukuki haklarını kullanacaklarının altını çizen Açıkalın, sözlerini şöyle sürdürdü: "AİHM içtihatları doğrultusunda meslektaşımızın tahliye edilerek seçmenlerinin iradesine uygun şekilde yasama görevine bir an önce başlaması demokratik hukuk devletinin bir gereğidir. Atalay'ın, seçilmiş milletvekili olarak halen Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunması hukukun açıkça çiğnendiğinin bir kanıtıdır. Anayasa Mahkemesi'nden beklentimiz, yerleşik haldeki Anayasa'nın 14'üncü Maddesi içtihadına uygun olarak Atalay'ın başvurusunu ivedilikle görüşmesi ve hak ihlaline bir son vermesidir. Atalay'ın hala cezaevinde tutuklu bulunması hukuken kabul edilemez."

Daha sonra açıklamada söz alan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, gecikmiş adaletin adalet olmadığını söyleyerek, "Bizler bu gün burada Anayasa Mahkemesi'nin önceki içtihatlarına uygun bir şekilde bu hukuksuzluğu gidereceğine inanıyoruz. 4 aydır bir milletvekili kendi ilindeki sorunları ve Türkiye'deki sorunları milletin meclisinde dile getirme olanağından yoksun. Maalesef gecikmiş adaletin hiçbir zaman adalet olmayacağının da örneğidir" dedi.