24 Eylül 2024 Salı

AKP'nin süngüsü düştü - Efe Dağlı

AKP, psikolojik yenilginin yıkıma dönmesini engellemeye çalışıyor. İktidar/faşizm ve reform kelimeleri kağıt üstünde bile zorlukla bir araya gelir. Bu nedenle siyasal özgürlük mücadelesini yükseltmek, bunları talepler biçiminde formüle etmek özgürlük bloku bileşenlerine düşüyor.
31 Mart yerel seçim sonuçları AKP bakımından psikolojik yenilgidir. Israrla ve tüm medya gücüyle zihinlere yerleştirmeye çalışılan 'ebedilik' algısı dağılmıştır. Ankara ve İstanbul'un kaybedilmesi bunun tetikleyicisi olmuştur. Laik-şeriatçı/Kürt-Türk gibi toplumsal kırılma alanlarından beslenen AKP'nin nasıl da sıradan ve 'ölümlü' bir parti olduğu ortaya çıkmıştır.
 
Şimdiye dek AKP'ye dair çözümlemeleri doğrulayan sonuçları "sonun başlangıcı" klişesiyle ifade edebiliriz. Toplam oy oranı ne olursa olsun Ankara ve İstanbul'un kaybedilmesi, daha fenası İstanbul'u almayı itirazlara burun farkıyla öne geçme çaresizliğine kilitlenmesi 'güçlü AKP' algısını da dağıtmıştır.
 
Laik-şeriatçı gerilimi eskisi gibi işlevli değil. AKP buradan eskisi kadar nemalanamıyor. Halkta bu konuda bir duyarlılık da gelişti.
 
Kürt-Türk gerilimi ise AKP'ye değil MHP'ye yarıyor. Sonuçlar bunun işareti. Irkçı-milliyetçi MHP dilini ve davranışını kendine içererek MHP'yi eriteceğini ve o alanın kendisine kalacağını uman AKP, MHP'ye oy ve 7 il belediyesini kaybetti. MHP hiç bir politik risk üstlenmeden savaş siyasetinden nemalandı. AKP'nin sırtını sıvazlayarak onu daha sert siyasete yönlendirirken bir yandan devlet kadrolarındaki gücünü artırdı diğer yandan oy sayısını. Bu durum, AKP-MHP koalisyonundaki iç gerilim konularından biri olarak gündeme gelecektir.
 
HDP başarılıdır. Son 4 yılda Kürdistan'ın birçok kentinde çok sayıda insan göçe mecbur bırakıldı. TOKİ evlerinin hak sahiplerine verilmesi dahi seçim sonuçlarına bağlandı. Sömürgeci siyaset, yumuşak ve sert tüm araçlarla uygulandı. Yanı sıra yakılıp yıkılan kentler dahil bir çok Kürdistan şehrine sivil memur, profesyonel asker ve polis yığıldı. Buradan yapay oy deposu olarak yararlanıldı.
 
Buna karşın HDP en olumsuz şartlarda seçime girdi. 7 kentin kayyumlardan sökülüp alınması, buna Kars'ın kazanılmasının eklenmesi önemlidir. AKP yandaşı basının yalanı ağırlık olarak Kürdistan'daki HDP oyunun yüzde 4 olmasıyla da açığa çıktı. HDP'nin toplamda Türkiye sathına vurulduğunda oy kaybı, baraj sorunu bulunmuyor. AKP'nin psikolojik yenilgisini unutturmak için yandaş medyanın HDP'ye saldırması, rejim adına ve devletin tüm olanaklarıyla sürdürülen sömürge siyasetinin sonuç vermediğini anlatıyor.
 
Seçimden sonra bazı AKP destekçilerinin daha ilk günden Kürt politikasında yumuşama telkin edişleri, bu arada "çözüm süreci" atıfları, 2014 tarihinde MGK'da alınan ve yıllardır devam ettirilen "çökertme planının" işe yaramadığını kabul etmek ve bu defa "yumuşak güç" ile Kürdistan halkının direnişini zayıflatma hayalinin ifadesidir.
 
Kürdistan halkı, onun politik temsilcileri ve Türkiye emekçi solunun özgürlük bloku mevzi kazandıkça, şovenizmi kırdıkça bu tür çıkışlar, uzlaşı arayışları artacaktır. Ancak riyakarlık şuradadır: Madem bunca suhulet telkin ediliyor, neden parlamentonun bir üyesinin dört aylık açlık grevini hasır altı ediyorlar. Neden taraflardan heyetler kurarak taleplerin takipçisi olmuyorlar? Bir uzlaşı görüşmesi olacaksa, Kürt halkına düşman olunmadığı gösterilecekse bunun tam da sırası değil midir? Kürdistan halkının sözle, vaatle aldatılacağını bekleyenler hayal kırıklığına uğrar. Sömürgeci kibri bırakmadan da bundan kurtulamazlar.
 
Doğruluğundan/yanlışlığından bağımsız olarak; AKP'nin Kürdistan düşmanlığına karşı Kürt halkının İstanbul, Adana, Mersin, Antalya gibi şehirlerdeki politik/stratejik oy kullanımı AKP'ye büyük bir darbe vurmuştur. Kürt'leri hem döverim hem evlatlarını aşağılar hem oylarını alırım anlayışı bir daha tutmamış ve Kürt halkının bu tutumu da "AKP'ye dert" olmuştur. Darbe, büyük ve etkilidir. AKP'yi YSK kapılarına mahkum etmiştir.
 
AKP İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyesinde CHP'yi çalıştırmama, örtük veya açık biçimlerle belediye çalışmalarını sabote etme tutumu geliştirilebilir. Kürdistan'daki halk belediyelerini kayyumlarla gasp etmek de masadadır ancak artık daha enine boyuna düşünmek zorunda kalacaktır. Hatta yeni bir rejim-devlet politikası oluşturduktan sonra ne yapacağına karar vermeyi düşünülebilir.
 
D. Bahçeli, kayyumlara karşı HDP başarısının "plebisit" anlamına geleceğini söylüyordu. Haklıydı. Plebisitin hukuki değil siyasal sonuçları olur. Kürt halkı, seçim vesilesiyle de iradesini açıkça ortaya koyduğuna göre bundan sonrasını iktidar bloku düşünsün. Sonuç vermeyen siyasete devam mı, başka bir planı mı, bu da kısa zamanda ortaya çıkacaktır.
 
Heybeden çıkarılan o tozlanmış "reform" vaatleri, halktaki değişim isteği basıncını azaltmak için. AKP ona itiraz edenlere yağmurlu günde bir damla su vermez. Çünkü İstanbul'u almak için son iki günde yapılan 20 mitingin üslubunu, bütün yandaş tarikatlarının, menfaat odaklarının destek açıklamasına zorlamasını hatırlamak yeter bunu anlamaya.
 
AKP, psikolojik yenilginin yıkıma dönmesini engellemeye çalışıyor. İktidar/faşizm ve reform kelimeleri kağıt üstünde bile zorlukla bir araya gelir. Bu nedenle siyasal özgürlük mücadelesini yükseltmek, bunları talepler biçiminde formüle etmek özgürlük bloku bileşenlerine düşüyor.
 
Halkın günlük hayatını kolaylaştırmak iktidarların mecburi görevidir. Barınma, beslenme, ulaşım, altyapı hizmetlerinin ücretsiz olmasını istemekten merkezi iktidarın devlet faşizmini kuşanarak işçi-ezilenlere saldırılarına son vermesine, orada söz, eylem, örgütlenme özgürlüklerinin koşulsuz iadesine dek her başlık madde madde mücadele konusudur.
 
Bütün diktatörlükler ölümlüdür, geçicidir. Ölümsüz olan özgürlük mücadelesidir. Doğadaki ve toplumdaki her kıpırtıysa, sömürgeci faşizmin yıkılacağını, özgürlüğün muhakkak kazanacağını hatırlatır.