AVEG-KON 9. Kongresi sonuç bildirgesi yayınlandı
AVEG-KON 9. Kongresi’ni gerçekleştirdi. Sonuç bildirgesini yayınlayan AVEG-KON, önümüzdeki dönem plan ve programını da açıkladı.
Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu’nun (AVEG-KON) 9. Kongresi’nin sonuç bildirgesi yayımlandı. 4-5 Şubat 2023 tarihlerinde İngiltere, Belçika, Almanya, Hollanda, İsviçre, Fransa ve Avusturya’dan delegelerin ve misafirlerin katılımı ile Almanya’nın Leverkusen kentinde gerçekleşen kongre, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşuyla başladı.
Divanın seçilmesinin ardından kongreye KCDK-E, ATİK, Yeni Kadın, AGEB, ADDKİ, SKB, TSP, Young Struggle, ZORA, Pride Rebellion ve Rojava’da ölümsüzleşen Özgür Namaoğlu’nun ailesi, direnişteki BORBET işçileri mesajları ile katıldı. Ayrıca dönem içerisinde belli başlıklarda çalışmaları yürütülen; Yunan devletinin tutsak ettiği, Avrupa’da yürütülen kampanyayla özgürlüğüne kavuşan Alican Albayrak dayanışmanın önemine vurgu yapan bir konuşmayla, kaçırılarak kaybedilmeye çalışılan Gökhan Güneş, Suruç Aileleri, direnişçi LC Waikiki işçileri gönderdikleri video-mesajlarla kongreyi selamladılar.
Siyasal sürecin değerlendirildiği kongrede Covid-19 pandemisi ve Ukrayna-Rusya arasında süren savaş ile birlikte emperyalist devletler arası çelişki ve çatışmaların daha fazla açığa çıktığı kaydedilen kongrede bu çatışmaların doğanın talanı, ekolojik yıkım, kimyasal silahların kullanımı, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması, enerji ve gıda krizi, pahalılık ile temel ihtiyaç materyallerine erişimde zorlanma ve yoksullaşma, ırkçılık ve göç, kadına yönelik şiddetin artışı vb. İle yansıyarak, artan mücadele konularına dikkat çekildi.
AVEG-KON 9. Kongresi’nde şu sonuçlara ulaşıldı:
🔹"Ukrayna ve Rusya arasında başlayan fakat esasta ABD, AB emperyalistleri ve NATO’nun ittifak ilişkisi zeminindeki emperyalistler arası hegemonya savaşı; çelişkilerin ve jeopolitik rekabetin bir sonucu olarak gelişti. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin de temel gündemlerinden birisi olan bu savaş, enerji ve doğalgaz ile beraber temel gıda maddelerinde astronomik zamlara, pahalılığa ve yoksulluğa itti. Her emperyalist savaşta olduğu gibi bu savaşında tüm maliyeti işçi ve emekçilerin omuzlarına yüklendi. Avrupa burjuva devletleri, ‘savaştayız’, ve bunun için herkesin ‘fedakarlık’ta bulunması propagandaları ile işçi ve emekçileri savaşta taraf olmaya zorladı, bu amaçla kampanyalar örgütledi. ‘Despotizme karşı direniş’ manipülasyonundan kurulu sahaya, işçi ve emekçileri yedeklemeye çalıştı. Bu yolla artan enflasyon karşısında düşen alım gücü nedeniyle birikecek olan tepkileri aldatmacadan kurulu bir çözümle sönümlendirmeyi amaçladı.
🔹Kongremiz insan ve doğa merkezli olmayan kapitalist sistemin Covid 19 pandemisi ile birlikte işçi ve emekçiler nezdinde daha fazla teşhir olduğunun altını çizdi. İnsan sağlığını hiçe sayan, işçi ve emekçileri ölüme terk eden, kadına karşı şiddeti olağanlaştırarak, artması karşısında engelleyici hiçbir adım atmayan sistemin bu süreci bir fırsata çevirdiğini de gördük. Egemen sınıflar ‘virüsle mücadele’ adı altında demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldırdı. Kitlelerin evlere kapatıldığı bu süreçte yeni yasalarla birer polis devleti olma yolunda derinleşti. Eşitlik ve özgürlük isteyen tüm toplumsal kesimlere karşı şiddeti olağanlaştırdı. Pandeminin etkisini yitirmeye başladığı günümüzde ise işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin hak ve özgürlüklerine yönelik gasp yasaları çıkartarak sendikalaşma, örgütlenme, emeklilik, sağlık, eğitim hakkı, iş ve işçi güvenliği hiçe sayılıyor, engelleniyor, ırkçılık ve kadına karşı şiddet artıyor. Avrupa çapında açlığa ve sefalete itilen milyonlarca işçi ve emekçi ise dalga dalga gelişen ve neredeyse hayatı durduracak ölçüde grevler gerçekleştiriyor. İngiltere, Fransa ve Belçika başta olmak üzere yaşamı büyük ölçüde etkileyen grev ve direnişler örgütleyen işçi ve emekçiler genel grev yasağını ‘aynı günde grev’ gibi yaratıcı yöntemlerle aşıyor, fiili direnişler ile cevap vermeye devam ediyor.
Kongremiz, Avrupa ülkelerinde yürüttüğümüz yerel gündemli çalışmalarımızda, bu saldırılara karşı mücadeleyi geliştirmek, gelişen direniş ve grev dalgaları ile doğrudan ilişkilenmek, daha etkin bir biçimde grev yeri ziyaretleri, dayanışma açıklamaları, sokak eylemlerine katılım gerektiğini belirlemiştir. Konfederasyonumuz ve ona bağlı federasyon ve dernekler bu mücadelede daha görünür olmalıdır. Yoksullukla yüz yüze bırakılan milyonlarca insanın arasında yer alan Türkiyeli ve Kürdistanlı’nın bu sorunlara dikkatlerini çekmek, yerli sendika ve dernekle ortak mücadeleyi büyütmek, belirlenmiş pilot bölgelerde işçi sınıfı içerisinde çalışma yapmanın olanaklarını yaratmak ve politik mücadelenin çapını bu perspektiflerle genişletmek önümüzdeki sürecin önemli bir görevidir.
🔹Kongremiz, faşist şeflik rejiminin Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da işçilere, emekçilere, yurtsever ve sosyalistlere karşı artan baskı, saldırı, gözaltı, tutuklama saldırılarına, Kürt halkına yönelik saldırılara, Güney Kürdistan ve Rojava’ya yönelik gerçekleştirilen işgal saldırılarına dikkat çekerek Türkiye ve Kürdistan’daki politik mücadelenin gündemleriyle ilişki kurmanın zorunluluğunun altını bir kez daha çizdi. Kongremizin hemen ardından Maraş merkezli gerçekleşen depremin acıya boğan sonuçları kapitalist sistemin rantçı, talancı hırsını bir kez daha gösterirken, faşist şeflik rejimi devlet olmanın zulüm, baskı, OHAL, açlık, yoksulluk ve ölümle eşdeğer olduğunu depremzede halkımıza karşı geliştirdiği politikalarında göstermiş oldu. Halkımıza karşı her türden insani dayanışmanın büyütülmesi görevlerimizin olduğunu deprem felaketinde olduğu gibi, her dönem gündemimizde tutacak, kapitalist sistemin ve faşist tekçi rejimin teşhirini her fırsatta gerçekleştireceğiz.
🔹Avrupa’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilere, sosyalistlere, yurtsever ve antifaşistlere yönelik katliamcı saldırılar sürmektedir. Kürt kadın hareketinin öncülerinden Emine Kara (Evîn), Abdullah Kızıl ve Mir Perwer adlı Kürt yurtseverler 23 Aralık’ta sömürgeci faşist şeflik rejimi tarafından katledildiler. Faşist şeflik Kürdistan’a, Kürtlere yönelik soykırım ve katliam saldırılarını MİT-kontrgerilla eliyle bir kez daha Paris’in merkezine taşıdı. Avrupa devletlerinin kirli bir iş birliği içerisinde olduğu bu katliamlarda, sömürgeci faşist tek adam rejimi Türkiye, dört parça Kürdistan ve Avrupa’da örgütlü Kürt özgürlük hareketine ve komünist öncü kadrolara karşı başlattığı topyekûn imha ve katletme saldırılarına Paris’te yeni bir halka ekledi. Bu saldırıların bir diğer amacı da Avrupa topraklarında yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen işçi ve emekçiler arasında korku psikolojisini hâkim kılmak, onları kurumlarından ve örgütlülüklerinden uzaklaştırmaktır. Aynı şekilde Avrupa’da örgütlü bulunan Türkiye ve Kürdistanlı göçmen politik kurum ve örgütlenmelerin mücadelenin farklı kulvarlarında yer alan devrimci komünist partilerle ilişkilendirilerek kriminalize edilmesi aynı merkezli saldırıların başka bir biçimidir. Çalışmaların engellenmesi, yasaklanması ve öne çıkan kimliklerin yasaklı hale getirilerek etkisizleştirilmesini amaçlayan bu saldırıları kurumlarımıza daha çok sarılarak, çalışmalarını büyüterek boşa çıkartabiliriz. Bu tasfiyeci saldırıları büyütmeyi hedefleyen saldırganlığa karşı politik çalışmalarımızın çapını genişletmenin yanı sıra, üye kitlemiz içerisinde ideolojik, politik tartışmaları arttırarak süreklileştirmek, eylemlilik hattını yükseltmek, miting ve yürüyüşlere, etkinliklere üye ve kitlemizin katılımını sağlamak temel önemdedir.
Katliamcı ve tasfiyeci saldırılara karşı, yerli işçi, emekçi, kadın ve gençlik kuvvetleri üzerinden bir basıncın oluşturulacak tarzda ve yaygınlıkta buluşmasını sağlamalıyız. Siyasi suikastlarla katleden, siyasal çalışmaları yasaklayan faşist şefliğe karşı mücadelenin bir cephesi de Avrupa olmuştur. Faşist saray rejimi, Nisan 2022’den beri Kürdistan’a yönelik işgal saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu bağlamda önceki eylem ve etkinlikleri aşan bir düzeyde, birleşik mücadeleyi yükseltmek önemli bir yerde duruyor. Fakat aynı zamanda kimyasal silahlara, olası kara harekâtına karşı Avrupa antifaşist hareketleri içinde aktifçe yer almalıyız. Bu yolla kimyasalla savaş suçunu teşhir ederek basınç örgütlemeliyiz. Kongremiz bu perspektifle görevlerini ele alacak, bu saldırılara karşı ezilenlerin enternasyonal mücadelesini geliştirmeyi hedefleyecektir.
🔹Sömürgeci faşist rejim çok uzun zamandır Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da seçim sathına girmiş durumdadır. Deprem nedeniyle ara verilmiş seçim çalışmaları önümüzdeki günlerde yeniden canlanacaktır. Egemen sınıfların her iki kesimi birbiriyle kıyasıya yarış halinde, fakat yine de faşist rejimin devamlılığı konusunda hem fikir bir biçimde kitleleri yanıltma faaliyetlerine deprem koşullarında bile devam ettiler.
Konfederasyonumuz HDP’nin odağında durduğu ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Avrupa Seçim Koordinasyonu içerisinde yer alarak çalışmaları bulunduğumuz her alanda omuzlayacaktır. Bir yandan her şeyi seçim gören yaklaşıma karşı ideolojik ve politik mücadele yürütmek, diğer yandan seçimlerin ortaya çıkaracağı, politik atmosferi genel olarak faşizme karşı mücadeleyi geliştirme, kitlelerle güçlü bağ kurarak mücadeleye sevk etmeyi esas alacağız. Dolayısıyla bizim bakımımızdan bu çalışma sadece oy kullanmaya hapsolmayacaktır. Bir yandan kitlelerin çeşitli başlıklar etrafında bir araya geldiği, etkinlikler ile politik-ideolojik mücadele geliştirilirken, diğer yandan seçim komisyonlarının oluşturulmasında, işlevli hale getirilmesinde, seçmenleri sandığa taşımada bir o kadar özen göstermeliyiz. Kongremiz bu kapsamdaki yakın dönem görevlerine dikkat çekmiştir.
🔹Kapitalist sistemin, faşist şeflik rejiminin saldırılarının her düzeyde arttığı bu dönemde birleşik mücadelenin geliştirilmesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Gerek Türkiye Kürdistan’da gerekse de Avrupa’daki politik gelişmelere yanıt olabilmek için bulunduğumuz her alanda birleşik mücadeleyi daha güçlü örmek için emek harcamalı, birleşik mücadele mevzilerinin güçlenmesi için tüm olanaklarımızı seferber etmeliyiz. Üye kitlemiz, yoldaşlarımız arasında birleşik mücadele görevlerine ilişkin ideolojik mücadeleyi geliştirmeliyiz.
🔹Kongremiz, kapitalizmin içerisinde bulunduğu varoluşsal kriz nedeniyle toplumsal cinsiyet çelişkisinin daha fazla büyüdüğünü, bu nedenle kadına yönelik şiddetin yükselişe geçtiğini, kürtaj hakkı gibi bir dizi hakkın gasp edilmeye çalışıldığını, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin, yaşam tarzına müdahalenin arttığının altını çizmiştir. 21. yüzyılın aynı zamanda kadın devrimi yüzyılı olduğunu İran gibi politik İslamcı faşist gericiliğin kalesi olan bir ülkede Jina Emini’nin katledilmesi sonrasında büyüyen kadın isyanı bir kez daha gösterdi. Buradan hareketle; kadın özgürlük mücadelesinin gündemleri ile yakın ilişki kurmak, dernek ve federasyonlarımızın süreklileştirilmiş kadın buluşmaları gerçekleştirmesi, tüm güçlerimizin kadın özgürlük mücadelesi görevlerinde özneleşmesi bakımından önemli olduğu, aynı zamanda LGBTİ+ların yaşadığı baskı, şiddet ve yok sayılmaya karşı mücadele görevlerimiz olduğu kongremizce vurgulanmıştır.
🔹Avrupa topraklarında son yıllarda göçmenlere yönelik saldırılar yoğunlaşmaktadır. Bu tipten saldırılara politik refleks düzeyimizi yükseltmek, göçmen, mülteci kitleleri içerisinde politik çalışmalarımızı arttırmalıyız. Avrupa’da ırkçı-faşist hareketlerin, partilerin büyüdüğü oy oranlarında ciddi artışlar olduğu hatta İtalya’da olduğu gibi seçimleri kazandığı bu dönem, ırkçılığın düzeyini ve göçmen işçi ve emekçiler bakımından arz ettiği tehlikeyi göstermektedir. Kongremiz, Avrupa’da yükselişe geçen ırkçılığa karşı mücadeleyi büyütmek için, yerli ve göçmen örgütleri ile mücadele birlikleri kurulması, var olan platformlar içerisinde daha fazla etkinleşme çağrısı yaptı.
🔹Kongremiz, kamplarda yaşayan mültecilerin yaşadığı sorunlarla ilgili politikalar oluşturmayı, federasyonlarımıza bağlı derneklerin bulundukları alanlarda mülteci kamplarında yaşayan göçmen işçi ve emekçilerle bağların kurulmasını, politik çalışmalar örgütlemesini önüne görev olarak koydu. Mültecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve uluslararası hukuk kapsamındaki haklarını kullanabilmeleri için tüm göçmen ve yerli antifaşist, demokrat ve sosyalist güçleri harekete geçmeye davet etme görevini yerine getirmeliyiz.
🔹Kongremiz, uzun yıllara dayanan mücadele tarihi ile yönünü geleceği kazanmaya dönen konfederasyonun ülke ve şehirlerdeki örgütlülüğünü yeni üyeler kazanarak, örgütsel sistemini daha fazla güçlendirerek, kurumsallaşma çalışmalarında daha yüksek bir irade açığa çıkartarak ilerlemesi gerektiğinin altını çizdi. Göçmen işçiler arasında planlı, sistemli bir çalışma yürütmenin zorunluluğuna işaret ederek, pilot bölgeler oluşturarak çalışma yürütmeye, işçi sınıfı içerisindeki örgütlülüğünü büyütmek için çeşitli araçların kullanılması gerektiği belirtildi.
🔹Kongremiz, ekoloji mücadelesinin artan önemini ortaya koyarak önümüzdeki dönem ekoloji çalışmasına daha fazla yönelmenin zorunluluğunu belirtti.
🔹Kongremiz, federasyon ve derneklerin politik çalışmaların yanı sıra sosyal, sanatsal, kültürel çalışmalar yürütmesi, teşvik etmesi gerektiğinin altını çizdi. Federasyon ve derneklerimizin yerel politik gündemlerle daha güçlü bağ kurması, yerli dillerde bildiri ve yayınların çıkarılmasının teşvik edilmesi ve denetlenmesi kararını aldı. Üye kitlemizle bağları güçlendirecek politik, örgütsel, çalışmaların yoğunlaştırılması için sürükleyici olunmalıdır. Çalışmalarımızın olduğu ülke ve kentlerde yeni kurumlar açma hedefi ile hareket edilmesi temel yönelimlerimizden olmalıdır. Kurumlarımıza ait ve konfederasyonumuzun sosyal medya hesapları, konfederasyonumuza bağlı dernek üye ve kitle ilişkilerimiz tarafından daha etkin kullanılmalıdır."
Kongre, yeni dönem görev alacak Konsey ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimi ardından sonra erdi.