19 Nisan 2025 Cumartesi

Aynur Ege Dîcle yazdı | HTŞ'nin kadın düşmanlığı ve yükseltilecek mücadele

Bu, henüz bir dizi bilinmezliği olan bir süreç. Özerk Yönetim ve HTŞ arasında varılan mutabakata bağlı oluşturulan komitelerde Özerk Yönetimi temsilen mücadeleci kadınlar yer alıyor. Hepsinin Rojava kadın devriminin kazanımlarının savunuculuğunu yapacaklarına kuşku yok, fakat bu yeterli olmayacaktır. Zira söz konusu olan aynı saflarda yer aldığınız kişi ya da kurumlarla yaşadığınız fikir ayrılığı değil; iki ayrı dünya görüşünün, ideolojinin karşı karşıya gelmesidir. Bu durumun müzakereyle değişmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır.

Golani, kendisini 29 Şubat'ta geçiş sürecinin 'cumhurbaşkanı' olarak atadı. Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdî ile HTŞ lideri Golani arasında 10 Mart akşamı bir görüşmenin ardından 8 maddelik mutabakat metni imzalandı. 13 Mart'ta ise Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'dan oluşan bir heyet, Golani'yle görüşmek üzere Şam'a gitti. Aynı gün Golani, "geçiş süreci anayasa"yı ve 30 Mart'ta geçici kabineyi açıkladı. Böylelikle kadın düşmanı çete ordusu HTŞ, devlet gücü haline gelmiş oldu.

HTŞ, geçici anayasa ve kabine ilanında kadın yanlı, halkçı olduğunu iddia etti. Suriye halklarının, kadınlarının iradesini temsil etmeyen bu adımlar, tam da yüzlerce Alevi'nin katledildiği bir süreçte atıldı. Katliam, kadınlara yönelik kaçırma, baskı, tecavüz saldırılarıyla sürdü. Aynı dönemde sokakta anons yapılarak Alevi ve Hristiyan kadınlara zorla hicap giyme dayatıldı. Ve daha bir sürü uygulamayla kadınları kamu yaşamından dışlayan sürecin ön adımları atıldı.

Geçici anayasa ve kabine; Özerk Yönetim bölgelerinde, Dürzi ve Alevi halkının yaşadığı yerlerde kadın örgütleri, toplumsal örgütlenmeler, partiler ve pek çok kesim tarafından protesto edildi. Golani'nin sırtını yasladığı emperyalist ABD, İngiltere, AB ülkeleri ise HTŞ hükümetine destek mesajını arka arkaya sıraladı. ABD, geçtiğimiz günlerde Golani'nin kurduğu Şam hükümetine güvenmediklerini açıklasa da Golani çetesinin ve hükümetinin şu an onların desteğiyle hala ayakta olduğu ve katliamlara devam ettiği bir gerçek.

KADINLAR VE HALKLAR NEDEN BU YASAYA KARŞI ÇIKIYOR?
HTŞ'nin oluşturduğu 55 maddeden oluşan geçici anayasanın, Baas rejimini aratmadığını belirtmekte fayda var. Halkları kapsayacağı iddia edilen, ancak Suriye'nin "Suriye Arap Cumhuriyeti" olarak tanımlanması, cumhurbaşkanı ve başbakanının "Müslüman" olmasının ve anayasanın temelinin "İslam Fıkhı"ndan oluşmasının zorunlu kılınması daha sürecin başında farklı ulusların ve inançların dışlanması oluyor. Kürt, Dürzi, Hristiyan, Alevi, Süryani ve Ermeni halklar bu tekçi anayasanın içerisine sıkıştırılmak isteniyor. Her ne kadar 10'uncu maddede, "Vatandaşlar, ırk, din, cinsiyet veya soy bağı gözetilmeksizin, yasalar karşısında eşittir" dense de sonucun öyle olmadığı ve olmayacağı kıyı kentlerinde Alevilere ve kadınlara dönük soykırım saldırılarından anlaşılıyor.

Söz konusu anayasa taslağında kadınları doğrudan ilgilendiren maddeler de var. 20'nci maddede yer alan, "Aile, toplumun temelidir ve devlet onu korur" ibaresiyle, kadının erkek egemen toplumun temeli olan aile içindeki ikincil konumu korunuyor.

Yine kadın örgütlerinin itiraz ettiği 21'inci maddede "Devlet, kadının sosyal statüsünü korur ve onun toplum içindeki rolünü, onurunu güvence altına alır. Kadının eğitim ve çalışma hakkı sağlanır. Devlet, kadının sosyal, ekonomik ve siyasi haklarını güvence altına alır ve onu her türlü baskı, zulüm, şiddet ve ayrımcılıktan korur" deniliyor. Bu maddenin gerçek anlamı, "Siz dizinizi kırın, evinizde oturun ve toplumsal cinsiyetçi görevlerinizi yerine getirin, gerisi devletin işi"dir. Oysa Rojava Devrimiyle kadınlar artık toplumu, siyaseti, ekonomiyi yönetirken yeniden "aile" çemberine hapsedilmelerine izin vermeyeceklerini ve aile kurumunun içine sığmayacaklarını çoktan ilan etmiştir.

HTŞ'nin 23 bakanlıktan oluşan kabinesinde Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabawat'ın tek kadın olması, kadına biçilen rolün ne kadar 'sembolik' olduğunu ortaya koyuyor. Gerçi kadın sayısı daha fazla olsa da bu, HTŞ'nin kadın özgürlükçü olduğu anlamına gelmezdi. Hristiyan olan Hind Kabawat'ın feminist olduğu söyleniyor. Kadınlara hicabı dayatan HTŞ kabinesinde "modern" görünümüyle yer alan Hint Kabawat, göreve NATO'nun, görevlendirmesiyle gelmiştir. Tıpkı kabinedeki diğerleri gibi. Onlardan biri de AKP'nin cinsiyetçi politikalarını rehber alan Kadın Ofisi Başkanı Ayşe El-Dibs Seyidoğlu.

HİND KABAWAT'IN GÖREVLENDİRMESİYLE NE AMAÇLANIYOR?
Kabawat, öncelikle HTŞ'nin kadın düşmanı ve katliamcı yüzünü gizleyen bir makyaj işlevi görecektir. Rojava Devriminin öncüsü kadınlar, devrimin kadın kazanımlarını bütün Suriyeli kadınlarla ortaklaştırmanın yol ve yöntemlerini geliştirmeye çalışıyor. Dürzi, Alevi kadınlar, Kürt, Arap, Süryani, Ermeni kadınların deneyimleriyle buluşmaya ve birbirlerinden öğrenmeye çalışıyor. İşte Hind Kabawat'ın kabinedeki varlığının bir diğer anlamı da gelişecek, büyüyecek kadın özgürlük mücadelesinin önüne geçmek, denetim altına almak ve bastırmaktır.

Rojava/Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadın özgürlükçü örgütsel sistemin, HTŞ'nin cinsiyetçi rejimiyle uyum içinde olamayacağı açık. Kadın düşmanı DAİŞ artığı, kravat takmış Golani rejimi, dünya kadınlarına ilham olan, erkek egemen sisteme vurulmuş hançerle, Rojava kadın devrimiyle barışık yaşayamaz. Çünkü ikisi ayrı dünyalara ait görüşlerdir. Biri kadın özgürlükçü, diğer erkek egemendir. HTŞ yönetiminin hazırladığı şeriatçı, milliyetçi, cinsiyetçi anayasa, ileride oluşturulacak Arap İslam Cumhuriyetinin ön hazırlığıdır. Şeriat kanunları "yumuşatılarak" kabul edilebilirmiş gibi sunulmasının aracıdır.

HTŞ kabinesine baktığımızda başka ne görüyoruz. Adalet Bakanlığına atanan Şadi el-Veysi İdlib'te iki kadının sokak ortasında katledilmesinin sorumlusudur. Golani'nin ordusunda görevlendirilen SMO'ya bağlı Ehrar el Şarkiye çetesinden Ebu Hatim Şakra, Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef'in katilidir. Bu kadroyla oluşturulan Golani'nin hükümetinden kadın yanlı politikalar beklemek abesle iştigal olacaktır.

ÖZERK YÖNETİM-HTŞ İLİŞKİSİ NASIL SÜRECEK?
Bu henüz bir dizi bilinmezliği olan bir süreç. Özerk Yönetim ve HTŞ arasında varılan mutabakata bağlı oluşturulan komitelerde Özerk Yönetimi temsilen mücadeleci kadınlar yer alıyor. Hepsinin Rojava kadın devriminin kazanımlarının savunuculuğunu yapacaklarına kuşku yok, fakat bu yeterli olmayacaktır. Zira söz konusu olan aynı saflarda yer aldığınız kişi ya da kurumlarla yaşadığınız fikir ayrılığı değil; iki ayrı dünya görüşünün, ideolojinin karşı karşıya gelmesidir. Bu durumun müzakereyle değişmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. İki farklı dünya görüşünün bir arada barış içinde yaşaması doğanın akışına terstir. Bu çelişki kaçınılmaz olarak yeni sürtünmeler ortaya çıkaracaktır.

DEVRİMİN KADIN KAZANIMLARI KADIN DAYANIŞMASIYLA KORUNABİLİR
Mücadele her alanda sürüyor, sürecektir. Suriye'deki tüm kadınlar, güçlü bir kadın dayanışması geliştirerek Rojava Devrimin kazanımlarını Suriye'ye ve Ortadoğu'ya yayma sorumluluğu altındadır. Özerk Yönetim topraklarındaki kadın örgütleri başta Dürzi ve Alevi kadınlarla dayanışmayı büyütmeye çalışırken, öte yandan örgütlülüklerini güçlendirip erkek egemenliğine karşı da mücadeleye devam edecektir. Kadın özgürlük mücadelesinin esnetildiği her an kadın devriminin kazanımları, erkek egemenliği tarafından çiğnenmeye açıktır. Bu nedenle Rojava Devriminin kadın kazanımlarının en güçlü biçimde savunulması, korunması, büyütülmesi sorumluluğu başta komünist kadınlar olmak üzere devrimin öznesi tüm kadınların omuzlarındadır.