23 Eylül 2024 Pazartesi

Demirtaş: Türkiye evlatlarına ağlıyorsa sebebi iktidardır

Esasa ilişkin savunmasını yapan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin,  Demirtaş, hayatını kaybeden 12 askerin ailesinin ağlamasının tek nedeninin iktidar olduğunun altını çizdi. Demirtaş, savaşı ve ölümleri isteyenen iktidar olduğunu vurgulayarak Türkiye halklarını bunu görmesi gerektiğini kaydetti. Hapishanelerde açlık grevi direnişini sürdüren tutsakları selamlayan Demirtaş, mutlak tecrit işkencesinde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununun çözümü ve muhatabı olduğunu kaydetti.

DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18'i tutsak 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası devam ediyor. Sincan Hapishane Kampüsü'nde görülen duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti milletvekilleri, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra Avrupa Birliği (AB) Delegasyonu ile siyasi parti ve demokratik örgütü temsilcileri katıldı.

Bir kısım tutsak siyasetçiler, duruşma salonunda yer alırken, farklı hapishanelerdeki tutsak siyasetçiler ise, Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

SAVUNMASINA KÜRTÇE BAŞLADI
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada, Edirne F Tipi Hapishanesinde tutsak bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, SEGBİS üzerinden esasa dair savunma yaptı. Savunmasına Kürtçe başlayan Demirtaş, duruşmaya katılan izleyicileri selamladı. Demirtaş, Kürtçe yaptığı konuşmasında, savunmasını heyete değil halklara ve tarihe geçmesi için yaptığının altını çizdi. Mahkeme heyetini tanımadığını söyleyen Demirtaş, süren davanın siyasi olduğunu ve bu nedenle kendisinin de siyasi savunma yapacağını kaydetti. "Bu bir öç alma, bir siyasi davadır. Sizler çıkarlarınız için tutsak aldınız" diyen Demirtaş, bugün de bu ülkenin çocuklarının savaşta öldürldüğünü dile getirdi.

Ölümler ancak siyasetle ve tecridi kaldırarar durdurabileceklerine dikkat çeken Demirtaş, kendilerini esir tutanların sıcak yerlerinden savaş kararı aldığını, savaşı kimin istediğini ve kimin bu ölümlere neden olduğunu Türkiye'nin görmesi gerektiğni kaydetti.

Demirtaş, Kürtçe "Rehevalên me heja ez we hemûyan yek bi yek ji dil can slav dikim" diyerek salondakileri selamlarken, duruşma salonunda tercüman bulunmaması dikkat çekti.

'DAVUL ZURNA ÇALSINLAR, KARARIN HÜKMÜ YOKTUR'
Davada kararın açıklanacağı güne ilişkin konuşan Demirtaş, "Vasiyetimdir; karar açıklandığı gün eşim ve kızlarım Diyarbakır'daki evimizin bahçesinde davul zurna çalsınlar. O kararın benim nezdimde de halkımızın nezdinde de bir hükmü yoktur" dedi.

'HALKIMIZA ÖZELEŞTİRİ BORCUMUZ OLDUĞUNDAN KONUŞACAĞIZ'
Demirtaş, 7 yılı aşkın süredir hapishanede bulunmasına karşı ilk kez geniş kapsamlı bir savunma olanağı bulduğunu aktararak, "Meydanlarda, televizyon ekranlarında yargılandık. Hakkımızda idam hükümleri verildi. Her birimiz terörist olarak barbar olarak gösterildik. Sorgu hakkım da bu heyet tarafından gasp edildi. Kendimi heyetinize karşı savunmuyorum. Çünkü siz de bu saldırının bir parçasısınız. Savunmamı halka sunuyorum. Tarih adına halkımız adına kendimi savunuyorum. Halkımıza karşı bir özeleştiri borcumuz olduğu için konuşacağız" ifadelerini kullandı.

Yargılama sona ermeden suçlu ilan edildiklerini anımsatan Demirtaş, şöyle devam etti: "Tüm insan hakları ihlal edildi. Değerli dostlarımız yakınlarını kaybetti ve bu anıyı paylaşmalarına izin verilmedi. Bazı yakınlarımız yollarda hayatını kaybetti. Çocuklarımız bizden uzakta büyüdü."

'HALKIMDAN ÖZÜR DİLİYORUM'
"Davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Halkımdan özür diliyorum, bize umut bağlayan dostlarımdan, tanıdıklarımdan özür diliyorum. Bu beklentilerimizi karşılayamadık" diyen Demirtaş, DEM Parti'nin mücadeleyi sürdüreceğinin altını çizdi.

'SİLAHTAN, SAVAŞTAN MEDET UMAN HER SİYASETÇİ İKİ YÜZLÜDÜR'
Türkiye ve Kürdistan halkları için çözümün tecride son vererek diyalog yöntemlerine dönmek olduğunu ifade eden Demirtaş, "Müzakere ve diyalogdan kaçanlar bu ölümlerin sorumlusudur. Kendi siyasi ikbali için silahtan savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlüdür. Halkın evlatlarının kanı üzerine kendisine iktidar alanı yaratanlar ahlaktan nasibini almamış vicdansızlardır. Türküyle, Kürdüyle bugün Türkiye toplumu barış için sesini yükseltmelidir. Sizi milliyetçilik galeyanıyla gaza getirenlerin bir eli yağda bir eli baldayken evlatlarınızı savaşa göndermekten geri durmuyorlar" dedi.

'GİDİŞATA DUR DİYECEK OLAN SADECE YOKSUL HALKTIR'
Mevcut gidişata dur diyebilecek olanın sadece yoksul halk olduğuna dikkat çeken Demirtaş, "Türk ve Kürt el ele verirse 'savaşa karşıyız' diyebilirse birlikte ve kardeşçe yaşamak çok daha mümkün olabilir. Huzuru sağlamak, demokrasiyi büyütmek çok daha kolay olur. Biz barış isteyen demokratik çözüme inanan siyasetçileriz. Sırf bunu istedik diye yıllarca rehin tutulmamıza rağmen halen içeriden barış diye haykırıyoruz. Ülkeyi yönetenlerde oturdukları sıcak yerden her gün savaş kararları veriyorlar" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE EVLATLARINA AĞLIYORSA SİYASETÇİLERDEN HESAP SORMALI'
Demirtaş, Türk halkının bu ikiyüzlülüğü artık görmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: "Kimin savaş kimin barış istediğini anlaması gerekiyor. Filistin'de barışı savunurken kendi ülkesinde barış isteyenleri içeri atmak tecrit uygulamak iki yüzlülük değilse nedir Biz her koşulda ilkeli davranmaya barışı savunmaya devam edeceğiz. Bugün Türkiye evlatları için ağlıyorsa dönüp siyasetçilerden hesap sorma vaktidir. Sıcak koltuklarından operasyon kararı verirken, eksi 20 derecede operasyona gönderdikleri gençlerin sırtına Kürt sorununu yükleyenlere hesap sorulmalıdır. 20-22 yaşında genç çocukların toprağa verilmesini acısını biz yaşarken bizi teröristlikle katillikle suçlayan bütün iktidar yanlısı olanlar bu kandan beslenenlerdir. Hayatlarında barış sözcülüğünü ağzına almadan 5 dönem milletvekilliği yapan parlamenterler var."

'BUNUN ADI SAVAŞTIR'
AKP'li Süleyman Soylu'nun Meclis'te DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık'a dönük sarf ettiği "Ne savaşı bu terörle mücadeledir" sözlerine işaret eden Demirtaş, "Bunun adı savaştır savaş. Bu savaş değilse iç hukuku hatırlatırım. TSK yetki kanununda operasyonların nasıl yapılacağı bellidir. Operasyona girmeden önce velev ki bir silahlı mukavemet olursa ne yapılacağı bellidir yasada. 'Teslim ol' çağrısı yapılır. 'Teslim ol' çağrısına karşılık silahla karşılık verirse bölge güvenlik altına alınır yasada bunlar yazıyor. Yasaya göre böyle yapılır. Buna rağmen ısrar ederse öncelikli olarak sağ yakalamak için operasyon yapılır. Sivil halkı tehlikeye atmayacak şekilde gerektiğinde etkisiz hale getirilir" dedi.

'GÖNDERİN BAKALIM EVLATLARINIZI'
Demirtaş, "Bugün milletvekillerimizi suçlayanlar, bu ülkede barış olsun diye bir dakikalarını harcadılar mı? Tırnaklarını bile feda etmediler. İYİ Parti, MHP, AKP milletvekillileri, bir kısmını tenzih ediyorum; çoğu büyük iş adamı. Büyük yatırımları var. Lüks çiftliklerde oturuyorlar. Lüks arabalarının haddi hesabı yok. Siz savaş kararı alırken evlatlarınız mı Xakurke'de Zap'ta nöbet tutuyor. Gönderin bakalım evlatlarınızı. Evlatlarınızı gönderin bakalım bu kadar rahat savaş çığırtkanlığı yapabilecek misiniz? Bizim içimiz yanıyor. Ben defalarca söyledim. Dün toprağa verilen 12 asker benim kardeşimdir. Bu ülkenin yoksul halkının evlatlarıdır. Keşke barışı sağlayabilsek, onlar yaşayabilselerdi. Sorumluluk bizdedir. Biz ahlaken kendimizi sorumlu görüyoruz. Kabul etmiyoruz bunu."

'PARTİM ADINA ÇÖZÜMÜ SAVUNMUŞUZ'
Osmanlı'dan günümüze kadar birçok isyanın gerçekleştiğini hatırlatan Demirtaş, "Araya kan girmiş, öfke var, intikam duyguları var. Bu da bir realite. Fakat bunu kaşımak yerine acıları ortaklaştırmak gerekirken bugün barış diyeni linç eden, barış diyen akademisyeni görevden alan, gaz diyen, jop diyen siyasetle sonuç bu oluyor. Bu acı sonuçlar ortaya çıkıyor. Kimse bizi suçlamasın. Türkiye toplumuna sesleniyorum, zerre kadar ahlaki değeri olanlara sesleniyorum. Aydın'da Manisa'da konuşma yaparken suçlandığım şeylere cevaben de söylüyorum; biz birlikte yaşayalım diye uğraştık. Silahlar sussun diye uğraştık, bu ülkede kan akmasın diye uğraştık. 7 yıldır bunun için burada hapisteyiz ve halen barış diyoruz. Arkadaşlarımızın annesi, babası, kardeşi vefat etti. Taziyelerine 1 saat gidip geldiler, acılarını hücrede yaşadılar. Pandemide bizi ölüme terk ettiniz. Depremin acısını burada yaşadık. Bunların hepsini siz yaptınız. Ailelerimiz kaza geçirdiler, benim annem sakat şu anda, tekerlekli sandalyede, buraya gelemiyor Cezaevi yollarında kaç aile kaza geçirdi. Neler yaşatmadınız ki bize. Ne diyoruz, 7 sene sonunda söz alan her arkadaşımız gibi barış diyoruz. 'Bunu diyenler terörist, ezeceğiz, bitireceğiz' diyenler vatansever mi? Böyle bir iki yüzlülüğü kabul etmiyoruz. Savunmalarımda altını çizeceğim tüm konuşmalar yıllarca bunu savunduk, partim adına bunu savunmuşuz. Çözümü savunmuşuz" ifadelerini kullandı.

'YARGILAMA BİTMEDEN ÖRGÜT ÜYESİ İLAN ETTİNİZ'
Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: "İleri sürdüğünüz suçun infazından daha fazla bizi cezaevinde tuttunuz. Daha yargılama bitmeden bizim örgüt üyesi olduğumuza karar verdiniz. Burada cezaevinde duyuyorum, kimse ile temasımıza izin verilmiyor ama duyuyoruz. Cemaatten yargılayıp 6 yıl üç ay verdiğiniz örgüt üyeliğinden kişiler, 2 yıl önce cezalarını bitirdiler ve tahliye oldular. Örgüt üyeliğinden hükümlerini bitirdiler ama biz 7 yıldır tutukluyuz. Buradakilerin hepsini daha siz yargılama başlarken örgüt üyesi olarak kabul ettiniz. Şu an bize örgüt üyeliği cezası vermeniz lazım ki yattığımız karşılansın. Bizi yargılamadan önce fiilen uygulamanızla bizi örgüt üyesi ilan ettiniz. Bu sizin kesinlikle oyunuzu açıklamanız demektir, bu önyargıya işaret eden en somut delildir. 7 yıl tutukluluk; yasada bile 7 yılı aşamaz diyor. Gültan hanım, Sebahat hanım için 'birleşen dosya' dediniz. Birleşmiş dosyayı tek dosya yapın basit hukuktan bahsediyorum. Ama yasanın açık hükmüne rağmen 7 yıllık tutukluğu rahatlıkla aştınız. Bize hakim taklidi yapmaya devam ediyorsunuz, bunu kabul etmiyoruz. Bu 7 yılda binlerce hukuksuzluğa imza attınız. Bunların toplumsal sonuçlarını da anlatacağım. Siz güya bizi cezalandırırken sebep olduğunuz toplumsal felaketi anlatacağım.

'YAPTIKLARINIZ BİZİ YÜCELTTİ'
"Bu süre zarfında kumpasta imzası olan AYM üyesi dahil yargıdaki tüm cübbelilerle tüm insani değerleri çiğnediniz. Dosyaya sahte delil koyarak, bizim suçsuz olduğunuzu bilerek, yalancı tanık ekleye ekleye kasten yaptınız. Her gün bu salondan çıkıp çocuklarınıza sarılırken ne düşündünüz bilmiyorum. Ancak bu kötülükleri yapabilecek kadar insani değerlerden uzaklaşmaktan içiniz rahat mı? Meydanlarda bizi suçlayanlar, idam sloganları atanlar insanlıktan nasibini almamış vicdansızlardır. Bize gelince 7 yıldır vicdanınız rahat, suçsuzluğumuzdan emin bir şekilde en yüksek ahlaki değerleri onuru temsil etmeye devam ediyoruz. Yaptıklarınız bizi yüceltti."

'KÜRDİSTAN'I YOK EDEMEZSİNİZ DEDİĞİMİZ İÇİN YARGILANIYORUZ'
Demokratik Kürt siyasetinde yer aldıkları için yargılandıklarını dile getiren Demirtaş, "Türk devleti ırkçı ve milliyetçi amaçlarla sırf Kürt olduğumuz için bizi yargılıyor. Türk ırkçı ideoloji ve tezlerine boyun eğmediğimiz için yargılanıyoruz. Kürdistan bizim anavatanımızdır. 'Kürdistan'ı işgal edemezsiniz, yok edemezsiniz' dediğimiz için yargılanıyoruz. Bu salonda bizim şahsımızda Kürt ve Kürdistan gerçeği mahkum edilmek isteniyor. Bunun dışındaki siyasi amaçları referandum ve seçimleri kazanmak, tek adam rejimini meşrulaştırmak için bizi hapiste tutmaktır. Ben Kürdüm, anavatanım Kürdistan'dır, her iki kimliğim onurdur, kimse bu değerleri yargılayamaz" dedi.

'SORUNUN MUHATABI VE ÇÖZÜMÜ SAYIN ÖCALAN'DIR'
"Kürt halkının, anavatanı olan Kürdistan'da diğer halklar gibi kendi dili kimliği ile yaşama hakkı vardır" diyen Demirtaş, Kürt halkının haklarının imha ve inkar politikalarıyla elinden aldığını belirtti. Kürtlerin haklarının yeni bir Anayasa ile yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Demirtaş, "İmralı'da hukuksuzca tecrit altında tutulan Öcalan, müzakerenin tarafıdır. Silahların terk edilmesinin yolunun Sayın Öcalan ile müzakereye bağlı olduğu, devletin de birçok defa hakkını teslim ettiği bir hakikattir. Sayın Öcalan çözüm için önemli rolü olmuş bundan sonra da olacağına inandığım bir hakikattir. Kürtlerin politik taleplerini temsil eden meşru muhataptır, en etkili aktördür. Bu vesileyle Kürt sorununda demokratik çözümün inşa edilmesi için İmralı'da tecride son verilmesi gerekmektedir. Açlık grevi yapanları da selamlıyorum. Ayrıca Kürt sorununa dair demokratik çözüm perspektifine sahip tüm Kürt siyasi partileri çözümde taraftır, muhataptır. Sorunun açıkça şeffafça tartışılacağı ve çözüleceği yer parlamentodur. Tüm partiler Kürt sorunun çözümünde taraftır. Bu gerekçelerle son Kürt isyanını barış içinde sonlandırmak için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Sayın Öcalan ile görüşmesini destekliyor, savunuyorum" ifadelerini kullandı.

'ORTADA KALDIRACAĞIMIZ ANAYASAL DÜZEN KALMADI'
Demirtaş, savunmasını şöyle sürdürdü: "Reisleri 'faiz haramlardır nas var' derken elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar, paralarını faize yatırmaktan zerre utanmıyorlar. Çünkü çakma milliyetçidirler. Çakma İslamcıdırlar. Fatih Terim fonundan milyon dolar kazananlar, kara para aklayanlar, mafyatik karikatürler yolsuzlukla rüşvetle zengin olanlar bizim hapiste olmamızı alkışlıyorlar. Neden, çünkü bu düzen devam etmeli ki servetlerine servet katsınlar. Çünkü bu ülkenin taşını toprağını Katarlıya satabilmek için… Türk milliyetçisinin beka dediği işte budur, kirli servetlerinin bekasıdır. Mafya bozuntusu uyuşturucu satıcısı bir katilin Türk polisine hakaret etmesi Türk milliyetçilerinin umurunda değildir. Bu görevlendirmeyi yapanlar zerre utanmaz. Yeter ki Kürt hapiste kalmaya devam etsin, belediyelerine kayyum atansın. İşte heyetiniz buna sebep olmuştur. Aldığınız hukuk dışı kararlarla bir toplumu bir devleti çökerttiniz. Eserinizle gurur duyabilirsiniz. Yalnız bir zahmet bizi devlet, hükümeti, Anayasa'yı ortadan kaldırmakla suçlamayın çünkü onu bizzat siz yaptınız. Ortada bir devlet kalmadı, ortada bizim kaldıracağımız bir Anayasal düzen kalmadı ki. Bir milleti ahlaken çöküşe götürdünüz."

'ŞEYH SAİD İHANETÇİ DEĞİLDİR'
Demirtaş, Mustafa Kemal'in Kürtleri arkasına aldığını, Kürdistan beyleriyle mektuplaştığını anımsattı. Kurtuluş Savaşında orduların savaşmadığı tek yerin Kürdistan olduğunu hatırlatan Demirtaş, orada halkın savatığını kaydederek devam etti: "Antep'te savaşan Karayılan'dır. Ne demiştir peki: 'Ey Kürt beyleri, Kürt şeyhleri…' Seyit Rıza ile de Şeyh Said ile de temastadır. 'Sevgili Kürt şeyhleri, beyleri halifeliği kaldıracağız' dememiştir. Arkasına aldığı güç laiklik değildir, Türkiye Cumhuriyeti değildir, İslam'ın gücüdür. Sözleşmeye ihanet eden Şeyh Said değildir, Ankara yönetimidir. Yalan söylüyorlar. İnkılap tarihi kitaplarını okuyup profesör olmuşlar. O ezberleri de çocuklara okutuyorlar. Yalan söylüyorlar. Şeyh niye isyan ediyor? Bize söz verdiniz, başardığınızda ilk yaptığınız şey halifeliği kaldırmak. 'Kürtçeyi yasaklıyorsunuz' diyor. İhanet eden Şeyh Said değildir. Şeyh Said'in İngilizlerle işbirliği yaptığına ilişkin tek bir bilgi yoktur. Türk aydınları biraz okusunlar aydınlansınlar. Evet bir isyan vardır ama Şeyh Said bir ihanetçi değildir. Beni seven varsa bilsinler ben Şeyh Said torunlarındanım. Kürdün sosyalisti de İslamcısı da Şeyh Said'in ne olduğunu bilir.

'TOPAL OSMAN'I ANIYORLAR, ŞEYH SAİD'DE KIYAMET KOPUYOR'
"Şeyh Sait'i anmak ihanetmiş. Peki, Topal Osman'ı anmak neymiş? Meral Akşener'e soruyorum…Topal Osman'ın yapmadığı isyan, işlemediği cinayet yok. Mustafa Kemal'e suikast düzenlemekle suçlananlardan biri de Topal Osman. Ortak vatanda yaşıyoruz, sen Topal Osman'ı anıyorsun. Bunun neyi kahraman? Orgeneral Mustafa Muğlalıyı anıyorlar. Harp akademisini bitirmiş bir subaydır. Özalp ilçesinde 33 kişiyi 30 Temmuz 1943 günü yargılama yapmadan elleri kolları bağlı infaz eden kişidir. Mustafa Muğlalı bunlardan yargılanmış ceza almıştır. Sadece Google'a girin, 'Mustafa Muğlalı Caddesi' var her yerde. Muğlalı'yı bu ülkede anmak, caddeye ismini vermek haklıyken, Ahmet Arif'in 33 kurşun şiiri onlar üzerine yazılmış. Muğlalı'yı anmakta sıkıntı yok. Ama Şeyh Sait'i anarken kıyamet kopuyor. Mesela Abdullah Alpdoğan her yerde anılabiliyor. Binlerce Dersimli, Alevi Kürdü katletmiştir. En meşhurlarını söyleyeyim; Sabiha Gökçen. Dersim'i bombalayan uçağı kullanan kişidir. Bunlar anılırken; Kürtler sesini çıkarmıyor, kerhen sessiz kalırken, Şeyh Said derken niye kıyamet kopuyor. Atlamayalım. Nitekim en meşhuru Kenan Evren'dir. Darbecilikten yargılandı, halen Kenan Evran bulvarı, camisi, sokağı var. Yahu adam darbeci."

Duruşmaya ara verildi.