Devrimci sosyalistlerin ilk duruşması görülüyor

Tutsak edilen devrimci sosyalistler ilk mahkemede yaptıkları savunmalarla suçmaları boşa düşürdü. SGDF ve ESP'li olmayı savunan, Suruç için adalet yürütmenin meşruluğunu savunan devrimci sosyalistler, sosyalizm mücadelesinden geri durmayacaklarını kaydetti.
Ocak ayından bu yana tutsak edilen devrimci sosyalistler ilk kez hakim karşısına çıktı. Kuyu tipi hapishanelere karşı süresiz açlık grevi direnişinde olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) MYK üyesi Adnan Özcan, Ahmet Bilal Bay, Mazlum Ortaç ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Sultangazi İlçe Eşbaşkanı Erol Tunç, Bahadır Eren Çağırgan, Bekir Efe Cesur, Berkan Balcı, Emrah Topaloğlu'nun ilk duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.
Özcan, Bay, Tunç, Çağırgan, Balcı, Topaloğlu, Oruç duruşma salonunda hazır edilirken Cesur SEGBİS ile duruşmaya katıldı.
Duruşmayı ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni, Suruç Aileleri İnisiyatifi, SMF, gençlik örgütleri ve çok sayıda kişi izledi.
İDDİANAMEYİ PAÇAVRAYA ÇEVİRDİLER
Yaptıkları savunmalarla iddianameyi paçavraya çeviren devrimci sosyalistler, ESP ve SGDF'nin faaliyetlerini anlattı. ESP ve SGDF'nin yıllardır ezilenler için mücadele yürüttüğünün altını çizen devrimci sosyalistler, Suruç katilamında şehit düşen 33 düş yolcusunu anmaktan geri durmayacaklarının altını çizdi. Tutsak edildikten sonra kuyu tipi hapisanelere sürgün edilen devrimci sosyalistler kuyu tipi hapishaneleri teşhir etti. Devrimci sosyalistler, sosyalizm mücadelesini yürüteceklerinin altını çizdi. Atılım gazetesinin işçinin, emekçinin ve ezilenlerin gazetesi olduğunu vurgulayan devrimci sosyalistler, "Atılım'ı okumaya da dağıtmaya da devam edeceğiz" dedi.
ÖZCAN: SDGF'NİN TÜM FAALİYETLERİ YASALDIR
Duruşmada ilk sözü süresiz açlık grevi direnişinde olan SGDF MYK üyesi Adnan Özcan, iddianameyi göstererek "Suçlamaları reddediyoruz, bizim yasadışı bir örgütle bağımız yoktur" dedi. İddianameyi dört ana başlıkta değerlendiren Özcan, birincisi eylem ve etniklik vb. ikincisi SDGF'nin 11. Genel Kurulu ve Suruç oturumları, üçüncüsünün ESP'nin 4. Olağan Kongresi, dördüncüsünün ise Atılım gazetesinin 30. yıl etkinlikleri kapsamında katıldığı piknik ve konser olduğunu aktardı. SGDF'nin yasadışı olduğunun iddia edildiğini söyleyen Özcan, "Bu somut zemini olmayan bir iddia. Öznel bir yargıya dayanıyor" vurgusu yaptı. SGDF'nin ve ESP'nin yasal olarak kongre yapmak zorunda olduğunun altını çizen Özcan, "SGDF, 2004 yılında kurulan bir federasyondur. İçişleri Bakanlığı'na bağlı Dernekler Masasına kayıtlıdır. 21 yıldır faaliyet halinde, bu zamana kadar 11 genel kurul yaptık, tüzük gereği iki yılda bir yapılır, üyeleri fikirlerini belirtir ve bu kamuoyuna açık gerçekleşir. Gençleri sosyalist bir çizgide mücadeleyle buluşturmak gereğince de aleni şekilde katmaya çalışırız etkinliklere. Üniversitelerde öğrencilerin sorunlarını dile getirir, emekçi mahallelerde gençler uyuşturucuya bulaşmasın diye mücadele eder, erkek egemen sistemde cins özgürlükçü toplum yaratmaya çalışır. Aklınıza gelecek birçok konuda siyaset yapar; basın toplantısı, yürüyüş yapar, panel,sempozyum, söyleşiler, imza günü düzenler, imza toplar. Bu faaliyetlerin hepsi SGDF'nin yasalar gereğince, suç sayılacak örgütle herhangi bir etkinliği yoktur" dedi.
'SGDF'Lİ OLDUĞUMUZ GİZLEMEDİK Kİ'
SGDF'nin tek bir etkinliğinin iddianameye konmadığını, sayısız etkinlik yaptığını söyleyen Özcan, "Bu dernek gerçekten iddia edildiği gibi yasadışıysa bu kadar eylem ve etkinlik neden konmuyor iddianameye? Üniversitedeki yemekhane zammı protestosunun, uyuşturucuya karşı mücadelesinin dosyaya konulmaması SGDF'nin yasadışı olduğu iddiasının altını boşaltıyor. Nitekim SGDF yasadışıysa devlet kurumları birbiriyle içli dışlı. İçişleri Bakanlığı'na bağlı Dernekler Masasına bağlı derneğimiz, aynı zamanda bizi gözaltına alan polisler de bu bakanlığa bağlı. Yasal olduğumuz bilinirken böyle bir tutumla karşılaşıyoruz. Bu da yetmiyorsa, şunu söyleyebiliriz. AYM'nin SGDF'nin herhangi bir yasadışı örgütle alakası olmadığına dair kararı var. Bu karar ortadayken, iddianamenin SGDF'nin yasadışı olduğu iddiası üzerine başlaması gerçek değil. SGDF'ye üye olup olmadığımız gizli değil, e-devletten bakabilirsiniz" ifadelerini kullandı.
'MADEM GENEL KURUL YASADIŞI KAPININ ÖNÜNDEKİ POLİS NİYE ENGELLEMEMİŞ'
SGDF'nin yapısı hakkında bilgi veren Özcan, yönetimin genel kurulda seçildiğinde iddia edildiği gibi "tepeden bir atama" olmadığını vurguladı. Genel kurullarda gençliğin sorunlarına çözüm üretmek üzere tartışmalar yürütüldüğünü söyleyen Özcan, "Genel kurulun olduğu gün önceki dönem başkanımız emniyet tarafından arandı, 'kapının önündeyiz, güvenlik sorunu olursa müdahale edeceğiz' diye belirtti. 'Kapalı toplantı' deniyor, aylarca çalışma yürüttük, sosyal medyadan çağırdık, afiş çalışması yaptık. Madem yasadışı neden bu çalışmalar engellenmedi, neden polis o gün arayıp 'güvenliğinizi sağladık' dedi, niye durdurmadı kongreyi. Emniyetten bölgede çalışan polislerin sicil numarası istenip bakılabilir, güvenlik önlemi almaya mı gelmiş bizi mi gözetlemişler. Madem yasadışı bir şey varsa, niye müdahale etmediler? 7 ay boyunca hiç mi anlaşılmadı. Neyi beklediler. Bizce, başkaca burada bulunan iddiaların da dahil edileceği süreç beklenerek, birkaç başlıkta dosyaya koymak istediler. Asliye mahkemesine götürelim o bilmez SGDF, ESP nedir? 'Örgüt üyeliği dosyasıyla gelmiş, savcı bırakmaz' diyerek üç ay tutsak ettiler bizi. Bir derneğin yasal genel kurulunu mahkemenin karşısına yasadışı örgüt toplantısı olarak çıkardılar" dedi.
'TARİHİ EĞİP BÜKEMEZSİNİZ'
Kongrede devrim şehitlerinin yer aldığı sinevizyonun suç olarak lanse edildiğini belirten Özcan, şöyle açıkladı: "Bir sinevizyon var 'çeşitli sol örgütlerden kişilerin olduğu ve buradan çıkan sonucunda MLKP propagandası ve çeşitli sloganlar atıldığı' söylemi var. Çeşitli sol örgütler varsa, bu örgütler yasadışıysa, burada MLKP tercihi neye göre? Bir sürü örgütten neye göre MLKP düşünülüyor? Bu kadar örgüt varsa biz hangi örgütte üyeyiz.Türkiye topraklarında, 1920'de Mustafa Suphilerin kurduğu TKP var örneğin sinevizyonda. '68 gençlik eylemlerini bilirsiniz Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan'ın olduğu eylemler; 15-16 Haziran İşçi Direnişi, Gazi katliamı gibi, bizim doğrudan hedef alındığımız Suruç katliamı gibi, Ankara katliamı gibi tarih anlatımı var. Çok geniş anlatım içinde de tek tek o anlarda simgeleşen, belki pratik yapılanlara katılmıyor olabiliriz ama bu insanlar vardır, tarihin parçasıdır hepsi. Tarih eğilip bükülecek bir şey değildir. İnsani bir yerden düşünmenizi istiyorum; yaşamını yitirdikten sonra defin hakkı olur, anma yapılması hakkı olur. Kişinin yaptığı fiil kendisinin yaşamını yitirmesiyle ortadan kalkmıştır. Ölü biri yargılanabilir mi? Mücadele biçimine katılmasa da benzer fikire katılan insanların anılması nasıl suç olur?"
'SURUÇ ŞEHİTLERİ İÇİN ADALET ARAYAN BİZLER YARGILANIYORUZ'
SGDF'nin hedef alındığı ve 33 düş yolcusunun katledildiği 20 Temmuz 2015 tarihinde DAİŞ tarafından gerçekleştirilen Suruç katliamına işaret eden Özcan, Suruç şehitleri için yürüttükleri adalet mücadelesinin ve her ay katıldıkları Suruç oturumlarının suç sayılmasına tepki gösterdi. 10 yıldır Suruç şehitleri için sayısız eylem ve etkinlik düzenlediklerini anımsatan Özcan, katledilenlerin ailelerinin ve yaralıların oluşturduğu Suruç Aileleri İnisiyatifiyle birlikte mücadele yürüttüklerini söyedi. Özcan, "Dosyada birçok firari sanık var. Dönemin başbakanı 'devlet kurumları sorumludur' dediği halde, hiçbir devlet görevlisi yargılanmadı. Biz bu insanları andığımız, adalet istediğimiz için, Suruç oturumlarına katıldığımız için örgüt üyeliğiyle suçlanıyoruz. Suruç oturumları adalet sağlanana kadar her ay yapılacak. Bu etkinlik neredeyse 10 senedir her ay yapılıyor ama biz birkaç ay oturumundan yargılanıyoruz. Bir kitle katliamının hesabını sonmak, adalet istemek, aileleler ve yaralılarla oturum yapmak nasıl suç oluyor? Bunu kabul etmiyoruz. Bu devlette cumhurbaşkanlığı sistemine geçilene kadar en önemli kişi başbaşkandı, o dönem başbakan hastane hastane yaralıları ziyaret etti. 33 yoldaşımızın cenazesine binlerce insan katıldı, onlarca kentte anmalar oluyor. Kimisi onlar için şiir yazıyor, kimisi çocuğuna isim veriyor. Bu insanlar yaşadılar ve canice katledildiler. Suruç şehitleri için adalet aramak gerçekten nasıl suç olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz" dedi.
'ARKADAŞIMIZ POLİSLER TARAFINDAN BEYAN VERMEYE ZORLANDI'
Bir kişinin hakkında genel kurulda "şehid namırın" sloganı attırdığını söylediği sorulan Özcan, "Öncelikle bu arkadaş benim gibi genel kurula katıldı. Ancak biz bu şekilde baskın bir şekilde alınıp, tehdit edildiğimiz için bu arkadaş da benzer bir biçimde böyle bir beyan vermezse tutuklanacağına dair polisler tarafından pek çok kez tehdit edildi. Ardından arkadaşımız böyle bir beyan verdi. İki yönü var. Birincisi ortada suç olduğu söylenerek genel kurula katılmaktan yargılanıyorum ama genel kurula katılmış biri bunun bir suç olduğunu düşünüp beyan veriyorsa, bir suçsa bir suçlunun beyanı üzerinden kendini kurtardığını görüyoruz. Bu mesele şunla alakalı, tutuklanmamak için bu beyanı vermek zorunda kaldı. Nitekim öyle oldu, o bu beyanla tutuklanmadı ama biz 3 aydır önce Silivri'ye ardından Sincan'a sürüldük. Ağırlaştırılmış müebbetlere uygun bir hapishanede tutukluyum. Günlük 3 saat havalandırma hakkım var, 1 buçuk saat kullanabiliyorum. Üstelik bunu protesto ettiğim için spor hakkım engellendi. Sevk istedim, Adalet Bakanlığı'na dilekçe yazdım ret cevabı aldım. Elimde başka hiçbir şey yok açlık grevine başladım" ifadelerini kullandı.
'BİR TANE SOSYALİZM VAR, SOSYALİSTLERİ DE ANARIZ'
"Şehid namırın" sloganının Kürtçe olduğunu, Türkçesinin "Şehitler ölmez" olduğunu, etimolojik olarak da Arapça bir sözcük oludğunu aktaran Özcan, "Kime şehit deyip demediğimizi nereden biliyorsunuz. Suruç şehitlerini anlattım, belki onlar için attırdım. Ya da demokratik mücadele yapmamış olabilirler, belli bir noktadan sonra yasadışı yapmış olabilirler bu bizi bağlamaz. Bu kişilere şehit demek de sorun değil. Bir tane sosyalizm var, onlar da sosyalist biz de. Biz demokratik mücadele yürütüyoruz onlar başka bir yol tercih etmiş. Bizim onlara şehit dememiz suç değildir" ifadelerini kullandı.
ESP'nin de SGDF gibi yasal olduğunu, kongresinin çalışmalarını aylarca yürüttüğünü, çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütünü davet ettiğini belirten Özcan, "Bir siyasi partinin genel kuruluna katılmak suç değildir" dedi.
'ATILIM SOSYALİST BİR BASINDIR VE ETKİNLİKLERİNE KATILDIM'
Sosyalist basın Atılım gazetesinin etkinliklerine katılması da suç sayılan Özcan, şunları söyledi: "Atılım da bir gazete, yasadışı değildir. Bir etkinlik piknik, yediğimiz poğaçadan mı örgüt üyesi olduğumuz anlaşıldı bilmiyorum ama. Eyüp Sultan'dan yaptık diye mi onu da bilmiyorum, MLKP açısından önemli bir yer mi burası MLKP üyesi olduğumuza karar vermişler. Konser var katıldık. Ben Atılım okuyorum, isterseniz siz de okuyabilirsiniz. Atılım'a yasadışı denmiş ama istendiği zaman bulunabilecek 30 yıllık yayın yapan bir gazete. Benim ömrüm kadar yayın yapmış. Konser etkinliği var, canlı yayında yayınlanmış. Kapıda polis var, müdahale olmamış. Ama örgütsel hareketler yapılmış. Bence ilginç. Sizce değil mi? Ya polis neyin örgüt üyeliği, propagandası olduğunu bilmiyor aylar sonra farkına varıyor. Ya da biz toplumsal muhalefetin dinamiği olduğumuz için baskı görüyoruz."
BAY: SOSYALİST OLDUĞUM İÇİN YARGILANIYORUM
Özcan'ın ardından SGDF'li Ahmet Bilal Bay söz aldı. Sosyalist olduğunu ve bu fikirler doğrultusunda mücadele yürüttüğünü dile getiren Bay, "Burada sosyalist olduğum için yasadışı bir örgütle ilişkilendiriliyorum. Üniversite öğrencisiyim, gerek kendim gerekse de diğer arkadaşlarım için mücadele ediyorum. SGDF'nin çağrısını gördüm ve katıldım. Genel kurulda gençliğin sorunlarına dikkat çekildi, gençlerin neler yapıp neleri yapamadığından bahsedildi. Yeni yönetim için bir seçim yapıldı. Yasadışı herhangi bir etkinlik olmadı" dedi.
'ATILIM'I TAKİP EDİYORUM'
Suruç oturumlarının suç sayılmasına tepki gösteren Bay, Suruç oturumlarına katılmayı sürdüreceğini söyledi. Kayyum darbesine karşı düzenlenen eylemlere katıldığını, çünkü kayyumun halkın iradesinin gasbı olduğunun altını çizen Bay, "Halkın gerçek sorunlarını sosyalist basın dile getiriyor, birçok sosyalist basını takip ediyorum. Atılım da bunlardan biri. Sosyalist basın, emekçi halkın desteğiyle yaşamını sürdürüyor. Ben de takip ediyorum, etkinliklerine katılıyorum" ifadelerini kullandı.
'KUYU TİPİ HAPİSHANEYE SÜRÜLDÜK'
Silivri Hapishanesinden kuyu tipi hapishaneye sürgün sevk edildiğini aktaran Bay, "Bu kurum ağırlaştırılmış müebbetleri çin hazırlanmış. Ben hem tutukluyum, hem örgüt üyeliğiyle yargılanıyorum. Kaldığım koşullar ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine göre. Havalandırmaya çıkamıyoruz, pencerede üç kat tel var. Hücre cezası alıyoruz mesela, aynı yerde tutuluyoruz hücre cezasına göre tasarlanmış. Tutuklanma süreci cezaya dönmüş durumda. Bu nedenle de açlık grevindeyim. Kanunsuzluğu protesto ettiğim için suçlandım" ifadelerini kullandı.
ÇAĞIRGAN: SORUŞTURMA SGDF'Lİ OLUŞUMLA ALAKALI
Bahadır Eren Çağırgan'da iddianame diye eline bir belge tutuşturulduğunu, kuyu tipi hapishanesine sürgün edildiğini ve bununla birlikte avukat görüş hakkının kısıtlandığını, duruşmaya sadece bir iddianame üzerinden hazırlanabildiğini belirtti. "Esasen tüm soruşturma benim sosyalist kimliğimle, SGDF'li oluşumla alakalı" diyen Çağırgan, sosyalist bir üniversite öğrencisi olduğunu, siyaset bilimi okuduğunu ve politik biri olduğunu kaydetti. Çağırgan, "Gençliğin çeşitli sorunlarını, özlem ve talepleri doğrultusunda demokratik mücadele kapsamında örgütlenme özgürlüğü de kapsamında bir dernekte SGDF'de siyasi çalışma yürütüyorum. SGDF'li olarak genel kuruluna da katıldım. Yasadışı örgütü öven bir şey olmadı" dedi.
'İDEOLOJİK BESİNİMİ SOSYALİST YAZINLARDAN ALIYORUM'
Sosyalist bir genç olarak Atılım okuduğunu söyleyen Çağırgan, "Sosyalist genç olarak kendimi buralardan besliyorum, sosyalist yazın okuyorum, romanları da haberleri de buralardan tercih ederim. İnandıklarım doğrultusunda gerçekleri buralar yazıyor. Atılım'ın etkinlikleri sosyal medyada yaygın yapıldı, onlarca kentte yüzden fazla etkinlik yapıldı. İstanbul'daki iki etkinliğe de katıldım. Asgari düzeyde yoksul ve sosyalist bir üniversite öğrencisi olarak sadece bir sosyal faaliyet olarak bile değerlendirilebilecekken, sosyalist bir genç olarak bu tarz etkinliklerden geri durmam. Sosyalist bir gazetenin kısıtlı imkanlara, arkasında patron olmayan 30. yılına gelen gazetenin böyle bir etkinliğine katılmaktan geri durmam" ifadelerini kullandı.
'SURUÇ'TA KAYBETTİĞİM ARKADAŞLARIMI ANMAYA DEVAM EDECEĞİM'
Suruç anmalarına katıldığı için savunma yapmak zorunda olduğunu tarifleyecek bir kelime bulamadığını dile getiren Çağırgan, "İnsan olarak karşıımza çıkmamalı. Ben SGDF'liyim IŞID tarafından 33 kişi Suruç'ta katledildi. Politik olarak çok özel bir dönemdi, bunun da politik mahiyeti olduğunu biliyoruz. Dönemin siyasileri arayıp özür diledi, 'devlet zafiyeti var' dedi, hepsi yoldaşlarımız için açıklama yaptı. Ama aynı siyasiler, "bombalar patladıkça oylarımız da arttı" dediler. Bunun politik yanı var. 10. yılına giren bir dosya, Suruç'taki canlı bombanın kardeşi Ankara'da katliam gerçekleştiriyor. Biz yoldaşlarımızı anarız, mahkemeler gideriz, eylem yaparız, sokaklarda ajitasyon yaparız. Bizim arkadaşlarımız katledildi. Adalet mücadelesinin en uğrak noktası Halitağa'dır. Üç anma cımbızlanarak karşımıza çıkıyor, diğer anmaları da ekleyebilirsiniz. Bundan da sonra da katılacağım. Kaybettiğim arkadaşlarım için anma yapacağım" dedi.
'SULTANGAZİ'DEYİM DİYE MEZAR ANMASINDA OLDUĞUM VAR SAYILMIŞ'
Çağırgan, şöyle devam etti: "Gazi mahallesindeki mezar anması meselesi de var. Yas tutma, anma hakkına dair şunları söyleyeceğim birçok kültürde bu vardır. İnsanlar farklı tören düzenler, kimi yakar, kimi denize atar, Biz de de kefenlenir, yıkanır, mezar taşı dikilir ve çeşitli zamanda anılır. Kimi dua okur, kimi saygı duruşunda bulunur. Sosyalist bir genç olarak ölen sosyalistlerin mezarına giderim. Ama asıl mesele bu Sultangazi'de katıldığım söylenen anmaya katılmadım. O gün Sultangazi'deydim, mezarlık çevresinde de bulundum ama anma esnasında orada değildim. Sultangazi'de olduğum için anmaya katıldığım var sayılmış."
'TAHLİYE EDİLMEZSEM SİLİVRİ'YE GÖTÜRÜLECEKMİŞİM, NEDEN SÜRÜLDÜM'
Sürüldüğü kuyu tipi hapishane koşullarına ilişkin de şunları söyledi Çağırgan: "Sincan'a sürüldüm, iki aydır tek tutuluyorum. Hiçbir hakkımı kullanamıyorum, yargı bölgeme geçmek istedim. Karşılık alamadım. Silivri 2 Nolu L Tipinden geliyorum. Tutuklu yargılanacaksam oraya gideceğim söylendi. Ben niye sürgün edildim o zaman."
BALCI: BİZİM ÜZERİMİZDEN SOPA GÖSTERİLMEK İSTENİYOR
SGDF'li Berkan Balcı da "Sosyalist bir insanım, uzun zamandır Esenyurt'ta yaşıyorum. Şahsımız üzerinden ESP'nin demokratik faaliyetlerinin kriminalize edilmek istenmektedir. Bizim üzerimizden sopa gösterilmek isteniyor çünkü demokrasiden, özgürlükten rahatsız olanlar var. Söz konusu basın açıklamasına katıldım kayyum darbesine karşı" dedi.
Atılım gazetesinin etkinliklerine katıldığını, özgür basın geleneğinin kriminalize edilmek istendiğini söyleyen Balcı, "Evimden Atılım gazetesi çıktı, takip ettiğim sosyalist basından biri. Sosyalistim, sosyalistlerin dünya görüşünü merak ediyorum bu yüzden takip ediyorum" dedi.
CESUR: YÜZ YÜZE SAVUNMA HAKKIM ENGELLENDİ
SEGBİS'le mahkemeye katıldığını, duruşma salonunda olmak ve yüz yüze savunma yapma hakkının gasp edildiğini söyleyen SGDF'li Bekir Efe Cesur da şunları söyledi: "Gruplaştırdım suçlamaları. Organizasyonlar, SGDF Genel Kurulu. Ben SGDF'liyim e-devletten de görebilirsiniz ki saklamıyoruz. Yasal bir derneğiz, yeni yönetimi seçmek için katıldım. ESP'ye üye değilim ama gönül verdiğim bir parti. Yasal bir parti ve kongresine katıldım.
'SOSYALİST OLMASAYDIK PİKNİĞE KATILMAK SUÇ OLMAYACAKTI'
"Atılım'ın 30. yıl etkinliklerine katıldım. Piknikte çuval yarışı yaptık, voleybol oynadık, ip çekme yarışı yaptık. Sosyalist olmasaydık suç olmayacaktı.
'ALEVİ KATLİAMINA KARŞI ÇIKTIK DİYE SUÇLANIYORUZ'
"İddianamede üç eylem var, 2'si Suriye'deki katliamlarla ilgili. Ben katıldım, Suriye'de bir Alevi katliamı var. Vicdanlı bir insan olarak iki eyleme de katıldım, Alevi katliamını protesto ettik. Esenyurt'taki kayyum eylemine katıldım. Katılmak isterdim ama hastaydım o gün. Mezar anmalarına katılmam suç olarak görülmüş, yas hakkımı kullandım. Yaşamını yitiren insanları mezar başında anmak için izin almam kimseden. Ben bu insanların akrabalarını tanıyorum. Suruç anmalarının iddianamede olması açıkça beni çok öfkelendirdi. Çünkü IŞİD tarafından şehit edilen Suruç şehitlerini anmak suç değil, onları anmak benim için onurdur. Suruç anmalarına katıldım ve katılmaya devam edeceğim. Özgür Namoğlu'yla ilgili bir yazıyı okuduğumda örgüt üyesi oluyorsam, ben IŞİD'le ilgili de okuma yaptım, Taliban'la ilgili de onlara mı üyeyim. Namoğlu'yla ilgili okuma yaptım MLKP'ye üye olmuşum, okumak nasıl bizi üye yapıyor anlamış değilim. SGDF toplantı notları suç sayılmış, nerede çalışma yürüteceğimize dair planlama yapmışız. Dernekler toplantı yapar.
'UYUŞTURUCUYA KARŞI ÇIKMANIN NESİ YASAK'
"Atılım gazetesi 'ele geçirildi' denmiş. Bir gazete nasıl yasaklı olabilir? Cezaevindeki insanların üretimi olan Özgür Tutsakların Sesi'ni okumuşum, zaten bu insanlar tecritte yazdıklarını da mı tecrite alıyorlar. Birçoğunu da tanıyorum o yüzden de okurum. SGDF bildirisi de "yasaklı yayın" olarak geçmiş. Kadın cinayetleri, çocuk işçilik, üniversite gençlerinin yoksulluğu, uyuşturucuya karşı olunduğuna dair bir bildiri, gelin buluşalım demişiz. Bu bildinin nesi yasak?
'TECRİT KOŞULLARINDA TUTULUYORUZ'
"Sincan'a sürgüne ilişkin, tüm sevdiklerim ailem İstanbul'da gelemediler. Zaten Silivri'ye gelmek zorken Ankara'ya nasıl gelsinler. Üç kişilik hücrede tek tutulduk. bize şart sundular, tehdit ettiler. Tehditlere boyun eğmedik o yüzden yan yana koymadılar. Saçımın uzun olmasıyla ilgili hakarete uğradım. 1 buçuk aydır kimseyle sohbet edemedim. Duvarlarla konuşmaya başlayacağım yakında. Burada bile konuşmakla zorluk çekiyorum. Ciddi bir tecrittir, spor sohbet hakkım yok."
TOPALOĞLU: SURUÇ İÇİN TALEPLERİMİZ KABUL EDİLENE DEK O OTURUMLAR SÜRECEK
Ardından Emrah Topaloğlu, "Suruç anmalarından başlayacağım. Suruç katliamına ilişkin arkadaşlarım anlattı. 2018 yılından bu yana bu anmaları düzenleyen, çağrısını yapan, basın metnini yazan kişiyim. 10 yıldır bu anmalar yapılıyor her ayın 20'sinde. Suruç'ta ölen yoldaşlarımız için anma yapıyoruz. Bu anmalar sonsuza kadar gidecek anmalar değil. Mahkeme sürecinde bazı taleplerimiz var, orada bir adalet mücadelesi veriyoruz. Nedir Bunlar, IŞİD gibi bir örgütün yaptığın katliamdan dolayı bir kişi ceza aldı. Ancak dosya kapsamından biliyoruz ki azmettiricileri var Deniz Büyükçelebi var. Suriye'de hakimiyetinde olan kamplarda kaldığını dosya kapsamından biliyoruz. Türikye'ye getirilmelerini ve yargılanmalarını istiyoruz. Katliamda sorumluluğu bulunan devlet görevlilerinin yargılanmasını istiyoruz. İki kişi yargılandı, ceza aldı görevi kötüye kullanmaktan. Kapsamı budur, her ay anma yapmaya devam edeceğiz taleplerimiz kabul edilene kadar" dedi.
'TUTSAKLARA PARA YATIRMAK SUÇ OLAMAZ'
"Teröre finans" iddiasıyla suçlandığını, görüşçüsü olduğu Hatice Duman ve Mert Unay'a para yatırmadın iddianamaye konduğunu söyleyen Topal, "Zaman zaman aileleriyle görüşüyorum, aileleri bana para gönderdiğinde onlara yatırdım. Bana vermesinin sebebi şu, Marmara 9 Nolu Kapalı Cezaevi değişti, L tipine gitti 1 Noluya gitti Mert birkaç ay parasız kaldı elden yatırmak daha sağlıklı olduğu için bana verdi. Hatice Duman'ın ağabeyi vefat etti, cenazeye katılması için para gerekiyordu, 'banka yoluyla gelirse elimize ulaşmaz' dedi hapishane. Pazar günü olmasına rağmen gittim elden yatırdım. Bunlar suç olamaz. Aileler bana gönderdi ben de onlara yatırdım" ifadelerini kullandı.
TUNÇ: BİR SOSYALİSTİN SİYASİ HAYATINI ENGELLEMEK AMAÇLI OPERASYON
ESP Sultangazi İlçe Eşbaşkanı Erol Tunç da siyasi hayatından bahsederek savunmaya başladı. DEM Parti milletvekili ve eşbaşkan adayı olduğunu söyleyen Tunç, "Bir sosyalistin siyaset yapma hakkını elinden almak için yapılan bir tutuklamadır bu. Yaptığım hiçbir eylemde, etkinlikte en ufak yasadışı bir şey olmadığı halde, yasadışı örgüt üyesi olmakla suçluyor ve iddiada bulunuyorsunuz" dedi.
'ESP TERÖRİSTSE, DEVLET GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİYOR'
ESP'nin 4. Olağan Kongresine katılmasının suç gösterilmesini "komik" olarak nitelendiren Tunç, ESP üyesi birinin partisinin kongresine katılmasının suç olamayacağını vurguladı. Seçim kurulu üyelerinin olduğu kongrede ESP Sultangazi İlçe Eşbaşkanı seçildiğini, aynı şekilde seçim kurulu üyelerinin olduğu ESP'nin genel kurulunda da delege olarak seçildiğini aktaran Tunç, "Bu kongrede canlı yayında yayınlandı. Nasıl yaşadışı ilan edilebiliyor. Amaçlanan ESP'nin kriminalize edilmektir" ifadelerini kullandı. ESP'de örgütlenme çağrısı yapan Tunç, "Sosyalist olduğumuz için yargılamak amacıyla yapılan bir siyasi operasyondur bu. ESP'ye 'terörist' deniyor. O zaman devlet suç işliyor, yapması gereken görevlerini yapmıyor" dedi.
TUNÇ SAVUNMA YAPMADI, ESP'Yİ ANLATTI
Suçlamalara yanıt vermeyeceğini, üyesi olduğu ESP'yi anlatacağını aktaran Tunç, "ESP bu coğrafyada işçinin, ezilenlerin, kadınların partisi. Bir avuç kan emiciye karşı emeğin, alın terinin partisi. Maden işçilerinden tekstil işçisine inşaatlardan tersanelere, üreten biziz yöneten de biz olacağız diyen işçilerin, emekçilerin partisi. İkizdere'den Akbelen'e Kazdağları'ndan İliç'e emperyalist düzene karşı, ölümleri dayatanlara karşı yaşamı, ekolojik dünyayı savunan bir partidir. ESP, bu ülkede her gün kadınların öldürüldüğü erkek egemen sömürü düzenine karşı kadın katliamlarını durduralım, erkek egemen düzene karşı cins eşitliğini savunan, öldüren, katleden erkek egemen düzen yargılansın diyen kadın cinayetlerine karşı iyi hal indirimi yapılmasın diyen kadınların partisidir. Bugün bu ülkede çocuk işçiliğinin önünü açan, işçilerin ölümüne sebep olan, çocuk emeğinin sömürülmesinin önünü açan MESEM'lere karşı çıkan, eğitim kurumlarında zorunlu din dersleri kaldırılsın diyen, manevi danışmanlık adı altında bilimsellikten uzaklaştıran ÇEDES'lere karşı, antidemokratik uygulamalara karış yüzünü sosyalizme dönen gençlerin partisidir ESP. Buna rağmen bu parti yasadışı gösterilmek isteniyor" dedi.
Van, Hakkari, Halfeti, Dersim, Esenyurt'ta halkın hakkının gasp edilmesine karşı, kayyumlara karşı çıktıklarını, bunun için protestolara katıldıklarını hatırlatan Tunç, "Bir suç unsuru olması kadar abesle iştigal bir durum yok" dedi.
'İYİ Kİ ALEVİ KATLİAMINA KARŞI EYLEM YAPTIK'
Suriye'deki Alevi katliamına işaret eden Tunç, Esenyurt'taki eylemi yaptıklarından pişman olmadıklarını söyledi. "Hatay'da Samandağ'da ülkenin her yerinde insanlar yürüdü, artık katilam haberleri almıyoruz" diyen Tunç, yıllardır siyonist İsrail karşısında Filistin halkının her gün katledilmesine karşı nasıl mücadele ettilerse bugün de Alevi katliamı yapan HTŞ'nin, IŞİD'in ÖSO'nun gerçek yüzünü ortaya çıkarmanın sosyalistlerin görevi olduğunu vurguladı. Tunç, "Aslında vicdanı olan herkesin dünyanın neresinde katliam varsa karşı çıkması lazım. Biz sosyalistler olarak karşısında durmaya devam edeceğiz" diye vurguladı.
'SURUÇ İÇİN ADALET SAĞLANANA KADAR OTURUMLARA KATILACAĞIM'
Suruç katliamının ardından yürütülen adalet mücadelesine katıldığını, Suruç oturumlarında yer aldığının altını çizen Tunç, "Buradan tüm adalet savunucularına sesleniyorum, Suruç için adalet herkes için adalet demeyi sürdürmeliyiz. 1 Kasım 2015'te vekil adayıydım, Ankara gar katliamında barbar IŞİD'in canlı bombası benim olduğum kortejde patladı. Ben o vahşeti canlı yaşayanlardanım. Ankara için gözümün önünde paramparça olmuş insanların adalet arayışını ben sürdürmeyeceğim de kim sürdürecek? Bu mahkeme salonları Suruç'a Ankara'ya adalet verdi de biz mi görmedik. Adalet sağlanana kadar her türlü anmaya katılacağım" dedi.
'ATILIM'I OKUMAYA, DAĞITMAYA DEVAM EDECEĞİM'
Atılım gazetesinin 30. yıl etkinliklerine de katıldığını söyleyen Tunç, Atılım'ı okuduğu gibi dağıtımını da gerçekleştirdiğini, sonuna kadar da sahipleneceğinin altını çizdi. Tunç, "Bir sosyalist olarak her zamanda her yerde halkların demokratik eylemlerine katılır, bildirilerini dağıtır, afişlerini yaparım. Yapmaya da devam edeceğim. Sosyalist basınlardan biri olan Atılım'ın 30. yıl piknik etkinliği var. 10. yıl, 20. yıl, 25. yıl etkinliklerine de katıldım. 30. yıla da katıldım. Ama ilk kez yargılanıyorum. Özellikle belirtmek istiyorum" dedi.
Kuyu tipi hapishanesinde tecrit işkencesine dikkat çeken Tunç, tüm hukuksuzlukların derhal sonlanmasını istedi.
ORTAÇ: YOKSULLUK İÇİNDE BÜYÜDÜM, SOSYALİZME İNANDIM
Son olarak ESP'li Mazlum Ortaç savunma yaptı. Ortaç, "Yoksulluk içinde büyüdüm. Sokaklarda selpak sattım, su sattım. Yoksulluk içinde büyürken sosyalizme inandım. Sosyalist olmamın nedeni üniversite öğrencisiyim, çalışan biriyim. Üniversitelerde öğrenciler geleceksizlik ve yoksulluk yüzünden intihar etmesin. İstanbul'un emekçi mahallelerinde gençler uyuşturucuya özendiriyor, çeteciliğe özendiriliyor. İnşaatlarda, fabrikalarda, staj sömürülerinde çocuk işçiler katlediliyor. Ben bunlar için mücadele ettim, bunun için sosyalist oldum. SGDF'li oldum" dedi.
'ATILIM GAZETESİ EZİLENLERE HİTAP EDER'
Atılım gazetesinin sosyalist bir gazete olduğunu, işçilere, gençlere, kadınlara, ezilenlere hitap ettiğinin altını çizen Ortaç, Atılım gazetesinin bir okuruyum. Atılım'ın etkinliğine katıldım. Bu etkinliklerin hepsine polislerin önünden geçiyoruz. Çekiyorlar fotoğrafımızı bekletiyorlar, neymiş yasadışı örgüte üyeymişiz" dedi.
'SOSYALİSTLER TOPLUMSAL ADALET MÜCADELESİNE SESSİZ KALMAZ'
Ortaç, beyanlarına şöyle devam etti: "Suruç ve Ankara katliamı anmaları var iddianamede. Sosyalist insanım, bir sürü toplumsal adalet mücadelesi var. 90'larda Sivas için süren adalet mücadelesi var. Bu coğrafyada katliam yaşandı, sosyalistler ses çıkarır. Toplumsal adalet mücadelesine sessiz kalamaz. Ben Suruç'a katıldığım için davalarım var beraat ettim. Ama her ayın 20'sinde oradayız, polislerin gözü önünde anma yapıyoruz."
'GENÇLERİN SORUNUNU DERT EDİNİRİM'
"Sosyalist bir gencim, eylemlere katılırım, gençlerin sorunlarını dert edinirim. Tüm eylemlere demokratik haklarımı kullanarak kendi irademle katıldım. Aklı selim bir insanım, bilerek isteyerek katıldım. Üniversite öğrencisiyim, iki senedir mezun olamıyorum. Bir dersim kaldı, dersin sınavına katılmamı üniversite reddetti. Tahliye edilmezsem eğitim hayatım etkilenecek."
Devrimci sosyalistlerin ardından avukatların beyanına geçildi. Duruşma sürüyor.