23 Eylül 2024 Pazartesi

Doğan: Yargıtay'ın kararının hukuki bir değeri yoktur

Yargıtay'ın TİP Antakya Milletvekili Can Atalay'a ilişkin kararını değerlendiren DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, kararın hukuki bir değeri olmadığı gibi yargı skandalı oldğunu kaydetti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin devam eden MYK toplantısına ve Yargıtay'ın Can Atalay ile ilglii AYM kararına ilişkin genel merkezde basın açıklaması yaptı.

Doğan, söz konusu kararın on yıllardır Türkiye'de yaşanan hukuksuzluğu, yok sayılan, tümden değişmesi gereken bir darbe anayasasının dahi nasıl uygulanmadığını, nasıl bir fiili anayasızlığa hukuksuzluğa geçirildiğinin ilanı olduğunu söyledi. Doğan, "Hatırlayalım hep birlikte ne olmuştu. Bu ikinci ihlal kararı olmasına rağmen Yargıtay 3. Ceza Daire, Can Atalay Hatay milletvekili seçilmesine rağmen, TBMM'nin bir üyesine ilişkin verilen 2'inci ihlal kararına cevaben diyor ki 'hukuku değeri yoktur'. Buradan bakarsak sadece Anayasa 153. maddesini tanımamak anlamına gelmez, buradan bakınca Anayasanın herhangi bir maddesini tanıyor değil Anayasayı tümden fiilen yok sayıyor. Eğer böyle bakarsak şöyle bir yanıt da pekala verilebilir, o halde Yargıtay'ın verdiği bu kararın da hukuken hiçbir değeri hiç bir karşılığı yoktur. Hatırlatalım. Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay'la ilgili son ihlal kararı 21 Aralık'ta verildi. Yani ikinci kez verilen ihlal kararı. AYM tarafından yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklinde hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak bir açıklıkta bir karar duyurulmuştu" dedi.

'GERİYE DÖNÜP KARARLARINA BAKTIKLARINDA HUKUKSUZLUĞU İYİ GÖRECEKLERDİR'
Doğan, şöyle devam etti: "Bu kararın gereğini yerine getirmeyi bir yana bırakın İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi ikinci bir yargı darbesinin fitilini ateşledi ve Atalay için hüküm verildiği gerekçesiyle kararı yerine getirmek yerine dosyayı Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesine gönderdi. 3'üncü Dairesi de bugün AYM'nin verdiği bu kararın hukuki bir değerinin olmadığını söyledi. Bir de kararın jüristokratik olduğu yazılmış kararda eğer jüristokratik bir karar aranıyorsa ya da böyle bir karar arıyorlarsa verdikleri tüm hukuk dışı kararlara geriye dönüp baktıklarında nerede bu hukuksuzluğun olduğunu çok iyi göreceklerdir. Az ötemizde günlerdir aylardır süren bir başka hukuksuzluk örneğini bu vesileyle hatırlatalım. O da Kobanî Kumpas Davası. O da seçilmiş, seçilmişken tutuklanmış, dokunulmazlığı gasp edilmiş, 'Anayasaya aykırı ama evet' diyen zihniyette, bugün ortaya çıkan tablonun aynı zamanda sorumlusu. Bunu da hatırlatmak gerekiyor. İşte bu hukuksuzluklara bakınca neden böyle bir noktaya geldiğimizi görmek mümkün. Türkiye'de on yıllardır süren tüm iktidarların nasiplendiği bugün bazılarının isimlerini dahi hatırlamadığı iktidarlar ve siyasi partilerden bahsedelim, alt edemedikleri siyaseten başedemedikleri her siyasetçiyi hapsetmekle bu işin varacağı nokta fiili hukuksuzluk düzenine geçileceğinin ilanıdır.

'İKTİDAR LEHİNE KARARLAR ALINIYOR VE UYGULANIYOR'
"Biz de bu kararı tıpkı Yargıtay'ın AYM'ye söylediği cümlelerle karşılıyoruz. Madem öyle bizim için bu kararın bir hukuku değeri yoktur, bu bir yargı skandalıdır. Artık hangisine nasıl darbe tanımlaması yapacağımızı şaşırır hale geldik. Siz şaşırarak hukuki bir düzene geçmek hukuki bir karar almak konusunda hiçbir gayrette bulunmuyorsunuz. Yine yargı darbe üstüne darbe yapıyor hukuk da infaz ediliyor artık, AYM'nin tanınmaması Anayasa'nın tanınmaması anlamına geliyor. Aslında hukuken söylenecek söz yok, aslında yaşanan her şey siyasi bir şekilde maksatlı kasıtlı ve iktidarın lehine kararlar doğrultusunda alınıyor ve uygulanıyor.

'HİÇ BİR SİYASİ PARTİ SORUMLULUK ALMADAN DURMAMALIDIR'
"Bu vesile ile şu çağrıyı yapmak isteriz DEM Parti olarak. Bu mesele sadece Can Atalay meselesi değildir. Bu tarihte pek çok örneği ile deneyimlenmiştir. Can Atalay seçilmiş dokunulmazlığı olan TBMM üyesi olan bir milletvekilidir. Bu siyasi iktidarın meclis üyelerine bir bakışın da göstergesidir. Tekrar eden bir bakışın göstergesidir. Yargının bu şekle gelmesine, meclis üyelerinin bu şekilde kararla meclise girişlerini engellemesine ve hapsedilmesine yasamanın izin vermemesi gerekir. Hiç bir siyasi parti burada sorumluluk almadan, net bir pozisyon almadan hukuka, adalete, demokrasiye, temel haklara ve insan haklarına dair bir pozisyon almadan durmamalıdır. Biz tüm siyasi partilere bu konuda çağrı yapıyoruz. Bu mesele yalnızca Can Atalay meselesi değildir. Bugün Can Atalay'a yaşatılanlar yarın başka partilerin üyelerine, vekillerine yaşatılabilir. Çünkü hukuksuzluk adaletsizlik yalnızca Kürtlere, demokratlara, sosyalistlere yapılmıyor, artık sınır tanımaz bir hukuksuzluk ve adaletsizlik ile karşı karşıyayız. Hep birlikte buna dur demeli ve hep birlikte buna karşı dayanışmalıyız. Hukuk adına insan hakları adına dayanışmanın zamanı olduğunu tekrar belirtiyoruz."