2 Ekim 2024 Çarşamba

HDP'den 6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun araştırılması için önerge

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, 6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun araştırılması için Meclis'e araştırma önergesi verdi.

6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun üzerinden tam 65 yıl geçti. Buna rağmen Meclis, yaşanan Pogrom'un faillerinin ortaya çıkarılması için bugüne kadar herhangi bir adım atmadı.

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, 6-7 Eylül 1955'te yaşanan Pogrom'u planlayan ve organize eden resmî ve sivil faillerin ortaya çıkarılması, yaşanan can ve mal kayıplarının tespit edilmesi, mağdur olan kişilerin ve kurumların maddi ve manevi kayıplarının tazmin edilmesi, bu sayede geçmişle yüzleşmenin sağlanması ve geç de olsa adaletin yerini bulması için Araştırması açılması için önerge verdi.

Önergenin gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:
6-7 Eylül 1955 Pogromu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan ve hâlâ yüzleşilmemiş vahim olaylardan biridir. Resmi verilere göre, yalnızca İstanbul'da 73 kilise, 8 ayazma, 2 manastır, 3.584'ü Rumlara ait olmak üzere 5.538 ev ve işyeri yakılıp yıkılmış, yağmalanmıştır. Yine resmi kayıtlara göre, 60 kadın tecavüze uğramış, birçok kişi öldürülmüştür. Tüm bu rakamların, kayıtlara geçenlerden daha yüksek olduğu, konuya dair yürütülen farklı araştırmalarda ortaya konulmuştur. Ayrıca, yaşanan Pogrom'un cezasız kalmasının ardından on binlerce Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani yurttaş, baskılara ve can güvenliği tehdidine karşı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

"6-7 Eylül 1955 Pogromu; İstanbul ve İzmir başta olmak üzere birçok yerde, Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer dini azınlıkların mallarının yağmalanması, tecavüz olayları, ruhanilerin darp edilmesi, mezarlıkların talanı ve işlenen cinayetlerle Türkiye'nin utanç tarihine yazılmıştır. Bu Pogrom'un failleri Cumhuriyet tarihindeki pek çok menfi olay gibi ceza almamış, bilakis olaylara karışan ya da sebep olan kişiler terfi edilmiştir.

"Örneğin, 6-7 Eylül Pogromu sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olan Sabri Yirmibeşoğlu; '6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi, amacına da ulaştı' açıklamasına rağmen, yıllar içerisinde bürokrasi basamaklarında kademe kademe yükselmiş, 1988-1990 yılları arasında MGK Genel Sekreterliği'ne kadar ulaşmıştır. Hatta, Pogrom'un fitilini ateşleyen, Atatürk'ün Selanik'teki evine atılan bombanın faili Oktay Engin, Selanik Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrenciliğiyle başlayan kariyerine 1992-93 yıllarında Nevşehir Valisi olarak devam etmiştir.

"6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun, Türkiye tarihindeki diğer suçlar gibi yüzleşilmemiş, failleri cezalandırılmamış bir suç olarak kalmasının nedenini anlamak için Sabri Yirmibeşoğlu'nun yukarıda değinilen sözlerine bakmak faydalı olacaktır. Bu bağlamda, devletin belli suçlara nasıl bir dahli olduğu ve sonucunda meydana gelen duruma ilişkin sorumluluklardan nasıl azade kalarak, failleri hesap vermeme ve cezasızlık zırhıyla kuşattığı görülebilir.

"Faillerin cezalandırılmak yerine ödüllendirildiği anlayış maalesef hiç değişmemiştir. 2007 yılında öldürülen Agos Gazetesi kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in cinayetinde dahli olan kamu görevlilerinin aldıkları terfiler ve kuşandıkları dokunulmazlık zırhı, bu devamlılığın en taze örneklerinden olmuştur.

"Yüzleşilmeyen suç tekrarlamıştır. Çünkü yüzleşilmeyen suçlar tekrarlar...

"19. yüzyılın son döneminden itibaren devletin gadrine defalarca uğrayan; Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi halkları, 6-7 Eylül Pogromu ile bir yıkım daha yaşamıştır. Ülkemizde yaşanan bu büyük suçun üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen TBMM, Pogrom'un faillerinin ortaya çıkarılması için bugüne kadar herhangi bir adım atmamıştır. 2015 yılında, Atina'da bulunan İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu'nun TBMM'ye yaptığı bu yöndeki çağrıya karşı da sessiz kalınmıştır.

"Siyasetçiler ve kamu görevlileri bugün de hukuk dışına çıkmaktadır. Bu gidişata son vermek için devlet içindeki kirli geleneğin sorgulanması gerekir.

"6-7 Eylül 1955'te yaşanan Pogrom'un faillerinin ortaya çıkarılması, yaşanan can ve mal kayıplarının tespit edilmesi, mağdur olan kişilerin ve kurumların maddi ve manevi kayıplarının tazmin edilmesi ve geç de olsa adaletin yerini bulması, TBMM'nin geçmişle yüzleşme adına atacağı önemli bir adım olacaktır."