3 Ekim 2024 Perşembe

'İmralı'daki tecrit kaldırılsın'

PKK Lideri Abdullah Öcalan; Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş üzerinde uygulanan ve tüm ülkeye yayılan tecridin derhal sonlandırılması için ÖHD birçok kentte açıklama yaptı. 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İmralı Hapishanesi'nde 23 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş üzerindeki tecrit ve avukat görüş yasağına dair Diyarbakır, Van, Hakkari, Urfa, İzmir ve Mersin'de açıklama yaptı.

DİYARBAKIR
Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan açıklamaya avukatlar cübbeleriyle katıldı. ÖHD üyesi Muhittin Muğuç, Öcalan'ın 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir organizasyonla Kenya'nın başkenti Nairobi'den uluslararası ve evrensel hukuk yok sayılarak Türkiye'ye getirildiğini söyledi. Bu durumun politik, ekonomik ve toplumsal açılardan bölgeye olumsuz yansımaları olduğuna dikkati çeken Muğuç, "Geride bıraktığımız 23 yıllık zaman dilimi Kürt sorununun çözümünden ziyade kangrenleşerek büyümesine ve başkaca kriz halleri üretmesine sebep olmaktadır" dedi.

'DIŞ DÜNYADAN YALITILMIŞ ŞEKİLDE TUTULMAKTALAR'
"Sayın Öcalan, 23 yıldır askeri yasak bölge olarak dizayn edilen kişiye özel, yasal alt yapıdan yoksun İmralı Cezaevi'nde dış dünyadan yalıtılmış şekilde tutulmaktadır" diyen Muğuç, Öcalan'dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana hiçbir şekilde haber alınamadığını vurguladı. Muğuç, "Bir mahpusun en temel haklarından yoksun bırakılması kabul edilemeyeceği gibi maddi ve manevi varlığı hususunda muhataplarının 11 ay boyunca habersiz bırakılması suç niteliğindedir. Ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılığı kesin olmakla birlikte vicdani ve ahlaki olarak kabul edilemez bu durumun sürdürülebilirliği ancak şovenist duygular empoze edilerek toplumun ayrıştırılması ile mümkün olmaktadır. Şovenizmin beslediği militarist politikalar şiddet atmosferini büyütmekte, cins kırımını ve ekolojik kıyımı da tetiklemektedir. Ekonomik kaynakların ranta kurban edilmesini denetimsiz bırakan bu politikalar nihayetinde toplumun büyük kesimini sefalete ve açlığa mahkum etmektedir. Çok sıradan ve basit bir akıl yürütmenin ürünü olarak kabul edilebilecek bu değerlendirmeler maalesef tarihsel veri olduğu gibi güncel gerçekliğimizi de ortaya koymaktadır. Bugün toplumun her kesimini cenderesine alan içinde bulunduğumuz kriz durumu sürdürülemez noktaya gelmiştir" şeklinde konuştu.

'HUKUKSUZ ANLAYIŞA MARUZ KALDILAR'
Muğuç, Öcalan üzerindeki ayrımcılığa işaret ederek, "Sayın Öcalan'ın politik kimliği sebebiyle Türkiye'deki tüm tutuklu ve hükümlülerden farklı olarak tabi tutulduğu ayırımcı infaz rejimi, temel hukuk prensipleri olan Eşitlik ilkesi ve Kötü Muamele Yasağı kapsamında İnfaz Yasasına, Anayasaya, Tutuklu ve Hükümlü Hakları Asgari Standart Kurallarına ve AİHS'ne aykırıdır. Uygulanan ayırımcı infaz rejiminin çeşitli yasal düzenlemelerle hukuksal zeminine oturtulmaya çalışılması, ulusal hukukun şekillenmesi ve uygulanmasında belirleyici rol oynamıştır. Sayın Öcalan'a özgü geçekleştirilen negatif yasal düzenlemeler mahpuslar başta olmak üzere bütün ülke yurttaşları için gerici ve baskıcı bir hukuk anlayışına maruz kalma sonucunu doğurmuştur" dedi.

'TECRİT TÜM ÜLKEYE YAYILDI'
Muğuç, hapishanelerdeki uygulamaların kaynağını İmralı'daki tecrit sisteminden aldığını vurguladı. Muğuç, "Yüksek güvenlikli cezaevlerinin faaliyete geçirilmesinden, uygulanmayan Anayasa Mahkemesi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları nedeni ile öne çıkan 'Umut Hakkı' kapsamında verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının varlığına, belirli mahpus grubunun ömür boyu cezaevinde tutulacak olmasından, havalandırma haklarına, ziyaret ve iletişim haklarına getirilen sınırlamalardan, 20 Temmuz 2016 sonrası hayata geçirilen infaz rejimlerine kadar kaynağını ve genele uygulanabilirliğini İmralı tecrit sisteminden almıştır" dedi.

'BU ÇABA KARŞILIK BULMALI'
Daha önce ortaya çıkan barış ve çözüm iradesinin her seferinde boşa çıkarıldığına dikkati çeken Muğuç, şunları söyledi: "1999 yılından bugüne, gelişen İmralı süreci bunun en bariz ve en yakın örneklerini teşkil etmiştir. Dış dünyaya yansıdığı kadarıyla Sayın Öcalan'ın 23 yıldır barışın inşası ve demokrasinin gelişimi için çaba içinde olduğu, yoğun istek ve niyet taşıdığı kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Bu çaba ve isteğin karşılık bulması için ihtiyaç duyulan koşulların hukuki çerçevede yaratılması, toplumsal menfaatin gerekliliğidir."

'İLGİLİLERİ GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEYE DAVET EDİYORUZ'
Muğuç, konuşmasının devamında şu çağrıda bulundu: "İmralı'daki uygulama ve düzenlemeler toplumsal barışı hedef almış, hak ve özgürlüklerin yok edilmesi noktasına gelmesine temel referans yapılmıştır. Sayın Öcalan'ın, ailesi ve avukatlarıyla temasının sağlanması başta olmak üzere yasal haklarının uygulanması anayasa ve ulusal mevzuatın gereği ve aynı zamanda mevcut toplumsal krizlerin son bulması için bir adım niteliği teşkil edecektir. İlgilileri evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalmaya ve anayasal sorumluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz."

İSTANBUL
ÖHD İstanbul Şubesi, Beyoğlu'nda bulunan dernek binalarında basın toplantısı düzenledi. Asrın Hukuk Bürosu avukatı Rezan Sarıca, ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan ve çok sayıda avukatın katıldığı açıklamada, “Tecrit insanlık suçudur” denildi. Açıklamada komplonun üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen Kürt sorununun kangrenleşerek, büyüdüğü aktarıldı. 

BİRÇOK KENTTE AÇIKLAMA
ÖHD Van, Hakkari, Urfa, Mersin ve İzmir Şubeleri de yaptıkları basın toplantısında hazırlanan ortak basın metnini okudu. Avukatlar PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ve tüm ülkeye yayılan tecridin sonlandırılmasını istedi.