12 Kasım 2024 Salı

İstanbul'da 1 Eylül çağrısı: Mücadeleyi ve dayanışmayı büyütelim

1 Eylül'e ilişkin Kadıköy'de bir araya gelen çok sayıda kişi Kürtçe ve Türkçe, iktidarın savaş, cinsiyetçi, homofobik ve işçi düşmanı politikalarını teşhir etti. Eylemde, "Doğamızın, suyumuzun, ormanlarımızın rant uğruna talan edilmemesi, sadece bugünü değil geleceği de savunan ekolojik bir yaşamı hakim kılmaktır. Mülteciliğe yol açan politikalara son vermek, göçmenleri düşman görmemek, dayanışmayı büyütmektir" denildi.

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Kadıköy İskele Meydanında, açıklama yaptı. "Toplumsal Barış İçin Eşit ve Özgür Yaşam" şiarıyla yapılan eyleme; işçiler, siyasetçiler, Barış Anneleri İnisiyatifi, Cumartesi Anneleri, kadın örgütleri, hukukçular, hak savunucuları, kadınlar, gençler ve çok sayıda kişinin katıldı.

KÜRTÇE VE TÜRKÇE 'SAVAŞA HAYIR' TALEBİ
"1 Eylül Dünya Barış Günü barış ve eşitlik istiyoruz" yazılı pankartın açıldığı eylemde "Barış için anadilde eğitim", "Barış için ekolojik kırıma hayır", "Barış için kayyuma hayır" yazılı dövizler taşındı. Sık sık Türkçe ve Kürtçe, "Savaşa hayır barış hemen şimdi", "Jin, jiyan, azadi" sloganlarının atıldığı eylemde, devrim ve özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşu yapıldı.

'YENİ SAVAŞLARIN, ÇATIŞMALARIN STARTINI VERİYORLAR'
Basın metninin Türkçesini KESK Eğitim-Sen 3 No'lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, Kürtçesini ise HDP Sancaktepe İlçe Başkanı Aslan Demir okudu. Basın metninde, "Savaşların öncesinde eşitsizlikler, sömürü, hak gaspları, milliyetçilik, kamplaşma ve silahlanma artırılıyor. Halklar ve emekçiler arası düşmanlıklar geliştiriliyor. Emperyalistler ve gerici-dikta güçler,kendi elleriyle yarattıkları mülteciliği ve göçmenliği milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseltilmesinin, halklar arasında düşmanlığın körüklenmesinin aracı haline getiriyor. Sermaye birçok ülkede sağcı ve muhafazakâr partileri iktidara getiriyor. Demokratik talepler bastırılıyor, örgütsüzlük dayatılıyor. Muhalif kurumlar gibi sendikalar ya kapatılıyor ya da işlevsiz hale getiriliyor. Bu şekilde ekonomik ve siyasi zemin yaratıldıktan sonra kapitalistler yapısal krizlerini aşmak ve hegemonyalarını genişletmek için yeni savaşların, çatışmaların startını veriyorlar" ifadeleri yer aldı.

'MÜLTECİLER PAZARLIK KONUSU YAPILIYOR'
Mültecilerin pazarlık konusunu yapıldığına dikkat çekilen açıklamada, "Biz biliyoruz bugünkü fakirleşmemizin sorumlusu, savaşlardan kaçarak komşumuz olan, en zor işlerde çok kötü şartlarda çalışmak zorunda kalan  yoksul mülteciler değil ,onların da bizim de yaşadığımız yoksullaşma, açlık, sermaye ve iktidarlarının rant ve savaş politikalarıdır. Saldırılara, iktidara yakın gerici odakların laiklik karşıtı söylem ve tehditleri eşlik ediyor" ifadeleri yer aldı.

'HOMOFOBİDEN BESLENİYORLAR'
Açıklama şöyle devam etti: "Siyasallaşan yargı ise iktidarın gündemini hayata geçirmesine aracılık ediyor. Barış söylem ve talebini cezalandırırken muhalif kişi ve kurumlara yönelik ölüm tehditlerine, savaş çığırtkanlıklarına ise gözünü ve kulağını kapatarak prim veriyor. Gözaltılar ve tutuklamalar, işten çıkarmalar, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kadına yönelik ayrımcı politikalar ve şiddet, çocuk istismarları, homofobiden beslenen şiddet ve cinayetler, Festivaller ve konser yasaklamaları, Alevilere yönelik mezhepçi dayatmalar, ÇEDES gibi laiklik karşıtı gerici politikalarda kaygı verici artış, en son Cudi ve Akbelen'de olduğu gibi doğamızın talan edilmesi, iş cinayetleri ve daha nice insanlık onuruyla bağdaşmayan politika ve uygulamalar gündelik yaşamın parçası haline geldi. Tüm bu politikalar zaman zaman  anayasal düzenin hukuk kurallarını da yok sayarak gerçekleştiriyor ,göz altı ve kaçırılmalar sonucu faili meçhullerle kaybedilen çocuklarının ,yakınlarının akıbetlerini öğrenmek isteyen cumartesi annelerinin/insanlarının anayasa mahkemesi kararına rağmen her hafta işkenceyle göz altına alınmaları bu politikanın bir parçasıdır. Gelinen aşamada ülkemizin en temel sorun alanlarının başında emek, barış ve demokrasi karşıtı milliyetçi, şoven, faşizan politika ve uygulamalar gelmektedir.

'BARIŞ VE DEMOKRASİ TALEBİ TEMEL İHTİYAÇ HALİNE GELMİŞTİR'
"Barış ve demokrasi talebi ekmek ve su kadar temel ihtiyaç haline gelmiştir. Emekçiler, kadınlar, ezilen halklar için barı emeğinin karşılığını alabilmektir, çocuk haklarıdır, halkların eşit ve özgür birlikteliğinin sağlandığı, başta Kürt sorunu olmak üzere temel sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, demokratik taleplerinin karşılandığı bir toplumsal mutabakattır. Kadına yönelik şiddetin son bulması, bunun için başta İstanbul Sözleşmesi feshinin iptal edilmesi, ILO'nun 190 sayılı sözleşmesinin imzalanması başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik politikaların esas alınmasıdır. Doğamızın, suyumuzun, ormanlarımızın rant uğruna talan edilmemesi, sadece bugünü değil geleceği de savunan ekolojik bir yaşamı hakim kılmaktır. Mülteciliğe yol açan politikalara son vermek, göçmenleri düşman görmemek, dayanışmayı büyütmektir."