23 Eylül 2024 Pazartesi

'Kürt sorununu çözemeyen kendisi çözülür'

2024 bütçe görüşmelerinin Meclis açılışında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, iktidarın savaş ve çözümsüzlük politikalarındaki ısrarının Türkiye halklarına açlık ve yoksulluğu getirdiğine dikkat çekerek, Kürt sorununda demokratik çözüm çağrısını yineledi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, 2024 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin açılışında Meclis Genel Kurulu'nda konuştu.

HATİMOĞULLARI: NEOLİBERALİZMİN KRİZİ YAYILIYOR
2024 bütçesinin komisyonda 36 gün görüşüldüğünü ve muhalefetin verdiği bütün önergelerin AKP-MHP oylarıyla reddedildiğini söyleyen Hatimoğulları, ortaya çıkan bütçenin AKP-MHP tarafından onaylanacağına işaret etti. AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne neoliberal politikalarla tercihini sermayeden yana yaptığını ifade eden Hatimoğulları, neoliberalizmin ortaya çıkardığı çoklu krizlerin tüm dünyada yayıldığını kaydetti.

"Emperyalist güçler dünyayı parça parça yeniden paylaşmaya çalışırken işçinin, emekçinin, kitlelerin ve milyarlarca insanın payına açlık ve yoksulluk düşüyor. Emperyalist güçler bu ekonomik dağılımı ve krizi yönetebilmek için dünyada sağcı ırkçı popülist erkek yönetimleri hakim kıldığını görüyoruz. Bu bir tesadüf değildir" diyen Hatimoğulları, bu krizlere karşı yükselen itirazların zorla bastırılmak istendiğini ifade etti.

'GAZZE'DE BÜYÜK BİR VAHŞET YAŞANIYOR'
"Bu faşizan sürecin dünya ölçeğinde nasıl ilerlediğine baktığımızda Rusya-Ukrayna savaşı, Afrika'daki savaşlar ve çatışmalar, Dağlık Karabağ, Yemen, Suriye ve Irak... Tüm bunlar bunun sonucu. İsrail'in Gazze'ye yönelik yürüttüğü operasyon ve savaş da bunun ürünüdür. Şu an Gazze'de çok büyük bir vahşet yaşanıyor. Bu parlamentonun çok temel gündemlerinden biriydi ama ne yazık ki bu iktidar üzerine düşeni yapmadı, sadece mesaj verdi" diyen Hatimoğulları, İsrail'le tüm ilişkilerin kesilmesi ve acil ateşkes sağlanması çağrılarını yineledi.

'ROJAVA'YA DÖNÜK SALDIRILARI KABUL ETMEDİK, ETMEYECEĞİZ'
Rojava'nın da yıllardır bombalandığını ve insanların katledildiğini ifade eden Hatimoğulları, "Sivil insanların yaşam alanları, hastaneleri, okulları, içtikleri su şebekeleri paramparça ediliyor. İHA ve SİHA'larla suikastlar düzenleniyor. Biz bunu kabul etmedik, etmeyeceğiz. Rojava'da Kürt halkı Arap halkıyla birlikte IŞİD gibi dünyanın başına bela olmuş bir örgüte geri adım attırmayı başarmıştır. Onurlu bir mücadele yürütmüşlerdir. AKP iktidarı ve ortağı, İsrail'in zalimliğini anlatarak kendi zulmünü örteceğini zannediyor ama yanılıyor" dedi.

Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda kanallar açılması çağrısını yineleyen Hatimoğulları, İmralı'daki tecridin derhal kaldırılması gerektiğinin altını çizdi.

'HER HANEDEN BİR KİŞİYE TEMEL GELİR GÜVENCESİ'
AKP'nin neoliberal politikalarına dikkat çeken Hatimoğulları, işsizlik ve baskılardan dolayı tarihin en büyük göçünün yaşandığını belirtti. Asgari ücretin yoksulluk sınırının 4 kat aşağısında olduğuna işaret eden Hatimoğulları, toplumun yüzde 70'inin geçinemediğini ifade etti.

Hatimoğulları, acil olarak yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
🔹"Her haneden en az bir kişiye 'temel gelir güvencesi' adı altında bütçe sağlayacağız.
🔹Asgari ücreti yoksulluk sınırının yarısından fazla olarak belirleyeceğiz.
🔹En düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine çıkaracağız.
🔹Çalışan kadınlar için eşit işe eşdeğer ücret sağlayacağız.
🔹Her haneye ihtiyaç sınırında aylık ücretsiz elektrik, doğalgaz ve su sağlayacağız.
🔹Zaruri malların fiyatlarını geçici olarak donduracağız.
🔹Çocukların beslenme ihtiyaçlarını karşılayacağız, işsizlere gelir desteği sağlayacağız."

İktidarın Türkiye'yi uyuşturucu, kadın, insan ve organ ticareti merkezi, mafya sisteminin üssü haline getirdiğini dile getiren Hatimoğulları, bu düzeni ortadan kaldıracaklarını ifade etti.

'ÜLKENİN KAYNAKLARI BETONA AYRILDI'
AKP'nin tarımı bitirdiğini söyleyen Hatimoğulları, "Anadolu ve Mezopotamya'nın bu verimli topraklarında iktidar bizi ithalatçı pozisyona getirdiyse de biz yeniden ihracatçı pozisyona geçebiliriz. Yeter ki sağlıklı bir tarım politikasını başarabilelim. Ülkenin kaynaklarını betona ayırdılar, çünkü en büyük vurgunu betonda yapıyorlar. Bizler bu işlere son vereceğiz ve halkın talep ettiği ve ihtiyacı olan hizmeti sağlayacağız" dedi.

Reel üretime geçiş yapacaklarını ve varlık fonlarına devrettikleri kamu iktisadi kuruluşları kamulaştıracaklarını anlatan Hatimoğulları, "Her kentte o kentin özgünlüğüne ve üretim biçimine göre fabrikalar kuracağız. Böylece dışa bağımlılıktan ve işsizlikten kurtulacağız, ürettiklerimizle karnımız doyacak" dedi.

'2024 BÜTÇESİNDE KADININ ADI YOK'
2024 bütçesinde kadının adının olmadığını söyleyen Hatimoğulları, şöyle devam etti: "Merkezi bütçede kadın sorunlarının çözümü ve her türlü şiddetin engellenmesi için özgün bir bütçe ayrılmadı. Toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçeyi talep ettiğimizde ne söylüyorlar biliyor musunuz? Erkekler bıyık altından gülüyor. Oysa biz bunu talep ediyoruz ve söz veriyoruz sevgili kadınlar; Kadın Bakanlığı kuracağız ve diğer bakanlıklar gibi bütçesi özgün bir şekilde görüşülecek. Bu bizim şiddetle mücadele etmemize, bu bizim toplumsal değişim ve dönüşüme katkı sunmamıza hizmet edecek."

'REZERV ALAN YASASI ACİLEN İPTAL EDİLMELİDİR'
Bütçe görüşmelerinde en can alıcı gündemlerden birinin deprem olması gerektiğini ifade eden Hatimoğulları, iktidarın depremi "Allah'ın lütfu" olarak gördüğünü söyledi. Hem rant hem de kentlerin demografik yapısını değiştirmek için iktidarın depremi kullandığını dile getiren Hatimoğulları, şöyle devam etti: "Evet bu afet yasasıyla, rezerv alan ilan etme yasasıyla bir gece ansızın herhangi birinin evine çökebilirler, mahallerimize çökebilirler. Biz burayı rezerv alan ilan ettik, hadi toplayın pılınızı pırtınızı gidin diyebilirler. Nitekim depremin yaralarını en ağır şekilde yaşayan kentlerimizden Antakya'da 50 bin insanın yaşam alanını rezerv alan ilan ederek toprağına kayyım atanmış oldu. Bu, büyük vurgun sistemidir. Bunu yarın öbür gün İstanbul'a ve diğer şehirlere de uygulayacaklar. Buradan çağrımızı yineliyoruz: Bu yasa acilen iptal edilmelidir."

'FAŞİST REJİMLERDEN ÇÖZÜM BEKLEMİYORUZ'
"Sermaye düzeni kendini yeniden yapılandırırken milyarlarca insanın payına açlık, yoksulluk, savaş ve çatışmalar, göç düşüyor. İklim krizi başta olmak üzere sermayenin kar hırsı nedeniyle yaşanan ekolojik yıkım onarılmaz bir hal almış durumda. Küresel ölçekteki sermaye savaşında birbirlerini nükleer silahla tehdit ediyorlar, dünya şu an nükleer tehdit altında" diyen Hatimoğulları, faşist yönetimlerin kendi kendi sermayelerini korumak dışında bir şeyi umursamadığını söyledi.

Faşist rejimlerden çözüm beklemediklerinin altını çizen Hatimoğulları, baskı, zulüm, yoksulluk arttıkça ezilen ve sömürülenlerin öfkesinin büyüdüğünü kaydetti. Hatimoğulları, "Bizler işçiler, emekçiler, kadınlar olarak el ele tutuşup daha güçlü mücadele vermeliyiz. Bu sermayeye ve düzene karşı alnımız açık şekilde ekmeğimizin hakkını savunmalıyız. Daha büyük bir cesarete, daha büyük umuda ve sistematik bir mücadeleye ihtiyacımız var. Hepimiz bunun farkındayız. Çok olan biziz, yeter ki bu ölü toprağını üzerimizden atalım. İnancımızı, bilincimizi, cesaretimizi birleştirerek kesinlikle başarabiliriz" ifadelerini kullandı.

BAKIRHAN: KÜRT SORUNUNU ÇÖZEMEYEN KENDİSİ ÇÖZÜLÜR
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, dünya ve Ortadoğu'da siyasetin kendine yeni bir yol ve düzen arayışında olduğunu vurguladı. "Sistem içi çekişmelerin bir doyuma ulaştığı, bölgesel ve yerel düzeyde tarihin hızlandığı, enerji koridorları üzerinden yeniden dizayn etme çabaları söz konusu olduğu bir dönemde Kürt sorunu da büyümeye, dengeleri değiştirmeye devam etmektedir" diyen Bakırhan, Kürt halkının yok sayıldığını ve sorunun özünü de bu inkarın oluşturduğunu dile getirdi.

Cumhuriyetin birinci yüzyılında iktidarların Kürtleri inkar dışında bir şey yapmadığını ve kaybedenin Türkiye halkları olduğunu söyleyen Bakırhan, "Tarih de gösterdi ki Kürt sorununu çözemeyen kendisi çözülür. Bir siyaset malzemesi ve kullanışlı bir iç düşman olarak görülen, her ekonomik ve siyasi krizde düşman ilan edilen Kürtleri inkâr etmek bir işe yaramıyor" ifadelerini kullandı.

'BARIŞIN MALİYETİ YOKTUR'
2024 bütçesinin yüzde 10'unun savaşa ayrıldığına dikkat çeken Bakırhan, "Verdiğimiz her 100 lira verginin 10 lirası bu halka şiddet ve baskı olarak dönüyor. Barışın maliyeti yoktur ama savaş, şiddet, çatışma maliyetlidir" dedi.

Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye halklarının huzurlu bir geleceği olmayacağını ifade eden Bakırhan, Kürt sorununda çözüme dair PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin tüm yakıcılığıyla gündemde olduğunu ifade etti. Mutlak tecridin kalkması gibi meşru bir taleple hapishanelerde binlerce tutsağın açlık grevinde olduğuna dikkat çeken Bakırhan, "Demokratik çözüm ve darbe mekaniği arasında sıkışan anlayışı, demokratik çözümde uzlaşmaya çağırıyoruz" dedi.

"Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarınız sürdükçe, emrinizdeki yargıyla yürüttüğünüz Kobanî ve HDP Kapatma Davası gibi kumpaslar ayağınıza dolanır. Kentlerin yıkımında askere verdiğiniz dokunulmazlık, döner dolaşır darbe girişimi olarak sizi bulur. Yargıtay'da bir ceza dairesi de darbe mekaniğini canlı tutmaya heveslenir. Sizin dilinizde haklar suç, barış hakaret, adaletse cezaevi demek oldukça hiçbir soruna çözüm üretemezsiniz" diyen Bakırhan, Kürt sorunundan, düşmanlık siyasetinden nemalanlara bu fırsatı vermeme ve demokratik çözümün kapılarını aralama çağrısı yaptı.

'MAAŞ VE MEMUR KADROLARIYLA ALEVİLER TESLİM ALINMAK İSTENİYOR'
Her türlü adaletsizliğe karşı mücadele ettiklerini ve çok fazla bedel ödediklerini belirten Bakırhan, Alevi toplumunun Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana sistematik ayrımcılığa maruz kaldığına işaret etti. "Cemevlerinin ibadethane statüsünde olduğu AİHM kararlarıyla açıkça tescillenmiştir ama iktidar gerekli yasal düzenlemeleri yapmamakta ısrar ediyor. Bu bir hukuksuzluktur. Ayrıca yetmiyor hilelere başvuruluyor. En son Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile kayyım anlayışı Alevi toplumuna dayatılıyor. Maaş ve memur kadroları üreterek Aleviler teslim alınmak isteniyor" diyen Bakırhan, Alevilik'in tüm asimilasyon çabaları ve katliamlara rağmen kendi inancına sımsıkı sarılarak ayakta kaldığının altını çizdi. Bakırhan, bu çürümüş siyasete karşı Alevi toplumunun eşit yurttaşlık hakkının tanınması için mücadelelerine devam edeceklerini kaydetti.

'DOĞAYA AÇILAN SAVAŞ YAŞAMA AÇILAN SAVAŞTIR'
Doğaya açılan savaşın yaşama açılan savaş olduğunu belirten Bakırhan, iktidarın derdinin toprak gördüğü yere beton dikmek olduğunu söyledi. Bakırhan, "Bu düzen böyle gitmez. Bizler havamıza, suyumuza, aşımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Nerede sebzeyi çöpten toplayan bir yoksul, nerede en basit sosyal etkinliğe dahi katılamayan bir genç, nerede ay sonunu getiremeyen bir emekli varsa derdini bu parlamentoda dillendirdik, dillendirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'TÜM KAYNAKLARI MERKEZDEN DAĞITAN ANLAYIŞ İFLAS ETMİŞTİR'
Ülkede küçük bir azınlık bolluk içinde yaşarken nüfusun yüzde 99'unun sefaletle boğuştuğunu kaydeden Bakırhan, OHAL koşullarında geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ülkeye ölüm ve açlık dışında bir şey getirmediğini belirtti. "Çözüm Sürecinin buzdolabına konulması, OHAL'e dayanan yeni sistem Türkiye halklarını büyük bir çöküşle karşı karşıya bırakmıştır. Sürekli kriz üreten bu sistemin her şeyi merkeze bağlayan anlayışı da felaketin postacısıdır. Tüm kaynakları merkezden dağıtan anlayış artık dünyada iflas etmiştir" diyen Bakırhan, hiçbir rejim ve sistemin kutsal olmadığının altını çizdi.

'KAYYUM KÜRDE ATANMIŞ SÖMÜRGE VALİSİDİR'
Yine bir seçim döneminde olduklarına işaret eden Bakırhan, belediyelerine atanan kayyumlara dikkat çekerek, halkın kaynaklarını ceplerini doldurmak için kullandıklarını ifade etti. Bakırhan, şöyle devam etti: "Kayyım rejimi, belediyelerimizden başlayıp tüm Türkiye'ye yayıldı. Biz de önümüzdeki seçimde belediyelerimizden başlayarak tüm Türkiye'de kayyım rejimini ortadan kaldıracağız. Kayyım; irade gaspıdır, talandır, yolsuzluktur, usulsüzlüktür. Belediyeleri halktan ayıran ve Batı Şeria'da olduğu gibi yükselen utanç duvarları demektir. Atadığınız kayyımların bulaşmadığı suç kalmadı. Kayyıma kayyım atamak zorunda kaldınız, tarihe geçtiniz. Bir kez daha diyelim. Kayyım Kürde atanmış sömürge valisidir. Kürt halkı kayyımlarınızı istemiyor. Demokratik kamuoyu kayyımlarınızı istemiyor."

'DEMOKRATİK YEREL YÖNETİMLER ANLAYIŞIMIZLA HERKESİ BULUŞTURACAĞIZ'
Kayyumları göndermekle yetinmeyip, yolsuzluk ve ranta bulaşan belediyeleri de alarak bu belediyeleri halkın evi yapacaklarını söyleyen Bakırhan, "Yol yapmayan, su ihtiyacını dahi gideremeyen, yolsuzluktan geçilmeyen yönetimleri değiştirerek demokratik yerel yönetimler anlayışımızla herkesi buluşturacağız. Bizimle belediyeleri yönetecek olanlar müteahhitler, sermaye yanlıları, parti bürokratları değil; ilde-ilçede üreten, emek veren, orada yaşayan, sokağını dert eden halkımız, halklarımız olacaktır" dedi.

Gelecek seçimlerde demokratik yerel yönetimler anlayışlarını Türkiye'nin her tarafına yayacaklarını söyleyen Bakırhan, şöyle devam etti: "Bizler açısından önümüzdeki seçimler sadece belediye kazanma seçimi değildir; kendimize, dilimize, kültürümüze, kaynaklarımıza sahip çıkma seçimidir. Önümüzdeki seçimlerde biz kazanınca, herkes kazanacak, Türkiye halkları kazanacaktır. Fabrikalarda, işyerlerinde, üniversitelerde, sokaklarda, köylerde, bütün yaşam alanlarında eşitlik, barış, özgürlük, adalet mücadelemizi büyütecek ve mutlaka kazanacağız diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum."