24 Eylül 2024 Salı

Metin Göktepe katledilmeseydi 51 yaşında olacaktı

Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe'nin yarın doğum günü. O "Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar" diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek katledildi. 8 Ocak 1996 tarihinde katledilmeseydi bugün 51 yaşında olacaktı.
4 Ocak 1996...
 
Türkiye yine bir hapishane katliamına uyandı.
 
Bu kez, Ümraniye Hapishanesi'ne düzenlenen baskında 4 tutsak dövülerek katledildi.Abdülmecit Seçkin, Orhan Özen, Rıza Boybaş ve Gültekin Beyhan'ın cenaze törenleri ise 8 Ocak günü yapıldı.
 
O gün İstanbul'da yüzlerce kişi gözaltına alındı.
 
Evrensel Gazetesi'nin muhabiri Metin Göktepe de, cenaze törenini izlemek üzere Alibeyköy'deydi. O da gözaltına alınarak Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü.
Canlı girdiği spor salonundan cezanesi çıkarıldı. Metin Göktepe polis tarafından dövülerek katledildi.
 
8 ÇOCUKLU EMEKÇİ BİR AİLENİN ÇOCUĞUYDU
 
Metin Göktepe, 10 Nisan 1968 tarihinde Sivas ilinin Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi.
 
Yaşamının ilk 11 yılını burada geçiren Metin Göktepe, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan, 8 çocuklu emekçi bir ailenin 7. çocuğuydu.
 
İlkokulu, köyün tek okulunda, birleştirilmiş sınıfta okudu, 1979'da kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul'a geldi. Esenler'deki Harp Dinçsoy İlköğretim Okulu'na kaydoldu ve 5. sınıfı burada okudu.
 
Ortaokula o zamanki adıyla Esenler Lisesi'nde başladı ve liseyi de burada okuyarak şimdiki adıyla Bakırköy İbrahim Turhan Lisesi'nden 1986'da mezun oldu.
 
 
1989 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'ne girdi, üniversitede öğrenci gençlik mücadelesinin aktif bir üyesi oldu. Öğrenci ve işçi hareketinin oldukça coşkulu olduğu bu dönemlerde, birçok kez gözaltına alındı.
 
1992 yılının Mart ayında yayına başlayan Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinin çıkacağını öğrenince orada çalışmaya başladı. Metin Göktepe daha sonra, 7 Haziran 1995'te kurulan Evrensel gazetesinde yer aldı. 
 
CİNAYETİ GİZLEMEYE ÇALIŞTILAR
 
Metin Göktepe'nin katledilmesinin ardından devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe'nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak daha sonra  çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etti.
 
8 Ocak 1996 akşam saat 20.00'de Eyüp savcısı Erol Canözkan, olay ve ölüm tutanağı düzenleyerek Metin Göktepe'nin cesedini Adli Tıp'a gönderdi. Bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanlar ise, ısrarla Metin Göktepe'nin gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak  götürüldüğünü anlattı.
 
15 Ocak günü Eyüp başsavcılığı, soruşturma dosyasını kaymakamlığa, kaymakamlık da İstanbul Valiliği'ne gönderdi. Ertesi günü İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı, raporunu açıkladı. Raporda, "Metin Göktepe gözaltına alınmış, gözaltında polis tarafından öldürülmüştür" denildi.
 
Metin Göktepe'nin meslektaşları olan genç gazeteciler, "Hepimiz Metin'iz" diyerek tüm duruşma sürecini takip etti.  Göktepe ailesinin, gazetecilerin, avukatların ve Metin'in gazetesi Evrensel'in ısrarlı çabalarıyla İçişleri Bakanlığı soruşturma başlatmak zorunda kaldı.
 
22 Ocak 1996 tarihinde Başbakan Tansu Çiller, Göktepe'nin duvardan düşmediğini, gözaltına alındığını açıklamak zorunda kaldı. İçişleri Bakanlığı hazırladığı raporda 49 polisin yargılanmasını istedi. Raporun ardından polisler hakkında dava açıldı.
 
 
DAVA ÖNCE AYDIN, SONRA DA AFYON'A GÖNDERİLDİ
 
İstanbul'da başlayan dava, Adalet Bakanlığı'nın talebi üzerine güvenlik gerekçesiyle Aydın'a nakledildi. Dosya daha sonra da Afyon'a gönderildi. Ancak Metin Göktepe'nin arkadaşları ve gazeteciler davayı takip etmekten vazgeçmedi. Göktepe Davası, 28 Eylül 2000'de beş polise "kastı aşan insan öldürmek" ve "faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti.
 
Bir polis ise Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı.  Ancak polisler, 19 Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren yasa ile hapishanede kalmaktan kurtuldu.