18 Nisan 2025 Cuma

Muğla devlet hastanesinde sağlık skandalı: Taşeron şirket hastalara fazla radyoaktif madde verdi

Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesinde taşerona devredilen Nükleer Tıp görüntüleme hizmetinde, hastalara yanlış doz radyoaktif madde verildiği ortaya çıktı. SES yaptığı açıklamada, özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakımda bebeklerin ölümüne neden olarak kasalarını doldurduğunu hatırlatarak, Muğla'da yaşananın da sağlıkta taşeronlaştırmanın sonucu olduğuna dikkat çekti.

Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, Nükleer Tıp görüntüleme hizmeti taşeron bir şirkete devredildi. Sintigrafi görüntüleme tetkiklerinde; kimi hastalara kanserojen etkili fazla radyoaktif madde, kimi hastalara ise özellikle kalp damar hastalıklarının tanısında önemli olan, düşük dozda radyoaktif kullanımı yapıldığı saptandı. Sağlık skandalı tutanak ve teftiş raporlarıyla kanıtlanmasına rağmen Sağlık Bakanlığı, hastalara fazla radyoaktif madde verilmediğini öne sürdü.

Yaşananlara ilişkin açıklama yapan KESK'e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), bakanlıktan yapılan açıklamanın kamuoyunu tatmin edici olmadığı gibi inandırıcılıktan da uzak olduğunu vurguladı.

Uzun süredir devam eden uygulama sonucu "düşük doz verilerek atlanan hastalıkların akıbeti" ve "yüksek doz kanserojen radyoaktif alanların sağlık durumu"nun bilinmediğine dikkat çeken SES, "Bu hizmet kusuruna maruz kalan hastaların tespiti, hastaların sağlık problemlerinin yeniden değerlendirilmesi için Bakanlık ne yapmayı planlamaktadır" sorusunu yöneltti.

Teftiş Kurulu raporuyla hastalara fazla radyoaktif madde verildiğinin tespit edildiğini vurgulayan SES, kurul raporunun, dönem ihalesi sonrasında açıklanarak, aynı taşeron firmayla sözleşme yapılarak hastaların sağlığının tehdit edildiğine dikkat çekti. "İnsan sağlığını bu şekilde tehlikeye atan böylesi bir şirketle yeniden neden anlaşma imzalanmıştır" diye soran SES, Sağlık Bakanlığı'nın bu şirketle nasıl bir çıkar ilişkisi içinde olduğunu, anlaşmayı imzalayanlar, denetimi yapmayanlar ve şirket hakkında ne yapılmasının planladığı sorularını yöneltti.

Tutanak ve müfettiş raporuna rağmen idari ve adli soruşturma başlatılmamasının çıkar ilişkileriyle olayın örtbas edilme ihtimalini ortaya çıkardığını kaydeden SES, "Yıllardır ifade ediyoruz. Sağlıkta özelleştirme/taşeronlaştırma ölüm getirir. Yine bu sağlık sisteminin emekçiler ve halk yararına olmadığını alanlardan, meydanlardan, iş yerlerinden doğru adeta haykırarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. SES'imize, sağlık emek ve meslek örgütlerinin çığlığına, halkın örgütlü yapılarının sağlık hakkı için yürüttüğü tüm çabalara kulaklarını tıkayanlar, yaşanan her türlü skandalın sorumlusudur. Bizleri duymayan yetkililer; hizmet almak için kamu sağlık kurumlarına gelen ve sağlığından olanların, şiddete maruz kalan sağlık emekçilerinin, sistemden kaynaklı yaşanan her türlü ölümün de vebalini ve sorumluluğunu taşıyorlar" dedi.

Sağlık ve yaşam hakkını riske atan sağlık sistemini değiştirme zorunluluğuna işaret edilen SES açıklamasında, "Çünkü bu ortaya çıkanlar sadece buzdağının görünen kısmıdır. Buzdağının altındaki tehlikeleri bertaraf etmenin tek yolu halk ve emekçiler yararına bir sağlık sistemi inşa etmektir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" ifadelerine yer verildi.