4 Aralık 2024 Çarşamba

Mustafa Öner yazdı | Yenilenmeden yenmek olası değil

Devrimci zemin ve çizgide sürdürülen devrim ve sosyalizm mücadelesi inişli, çıkışlıdır. Zorlukları, kayıpları, kazanımları olan bir yolculuktur. Aynı zamanda sınayıcıdır da. İhtiyaçlarına göre yenilenemeyenler yenilir. Devrimci yönde değişemeyenleri yaşam, mücadele olumsuz yönde değiştirir. Ya gerisinde bırakır ya da tamamen dıştalar.

Yenilenme ve yenme kendi içinde birden fazla öğeyi barındırır. Yenilenme, devrimcilerin gelişmelerinin önüne dolaylı-dolaysız engel olan sorunların (teorik, ideolojik, kültürel, felsefi, ahlaki, yöntem, davranış, üslup ve kolektif yaşamı içselleştirme yanlarıyla) ideolojik mücadeleyle yenilgiye uğratmayı içerir. Ancak bununla sınırlı değildir. Mücadeleyi geliştirip büyütmek için örgütlenme araçları ve biçimlerini de kapsar yenilenmek.

Mücadeleyi ve işçi sınıfı ile ezilen kesimler arasında örgütlenmeyi artık geliştirmeyen, yetersiz kalan araç ve biçimleri yenilemek, yeni araçlarla değiştirmek kaçınılmazdır. Bunları yapacak olan girişken devrimci özneler olacağından, yenilenen devrimcilerle yenilenen araç ve biçimler arasında doğrudan ilişki vardır.

Yenme eylemi mücadelesi ise iki boyutludur. İlkin devrimciler kendilerinde yenilmesi gerekenleri alt edemezlerse yenme mücadelesinde başarısız kalır. Yenmenin ikinci yanını ise düzen oluşturur. Burjuva, kapitalist sömürü düzenini yıkma-yenme, yerine sosyalizmi kurma stratejisiyle bağı içerisinde politik, ideolojik, kültürel yaşam biçimiyle ilkine duyulan ihtiyaç kadar başarılamadığı koşullarda ikincisini yenme mücadelesi de yetersiz kalır.

Yenilenme ve değişme kavramlarının benzer yanları olsa da, birebir aynı değildir. İçerik olarak değişim, değişmek her zaman olumluluğa işaret etmez. Yenilenme gelişeni, yönü ileri olanı ve devrimci yönde gelişmeyi içerir. Yenilenmenin içeriğinde eski yoktur, barınamaz. Değişim ise, kendi içinde hem olumluluğu hem olumsuzluğu barındırır. İleriye devrimci yöne doğru değişim yaşanırken kimi durumlarda geriye doğru değişim de yaşanır.

Yenilenme ve değişimle bu perspektifle ilişkilenildiğinde şu detay akla gelebilir; peki yenilenmeyle devrimci yönde değişim ve dönüşüm, devrimci öznenin kolektifle birlikte mücadelenin ihtiyaçlarını yeterince karşılayacak kadar değilse ve yenilenme sınırlıysa, bu durum nasıl tanımlanmalı, ne şekilde ele alınmalı?

Devrimciler, yeteneklerinin, niteliklerinin ve mücadelelerinin gelişmesinin önüne engel olan ne varsa aşabilirlerse ve kendilerini ne kadar yenileyebilirlerse o kadar da yenebilirler. Kısacası sınırlı yenilenen az yener. Çok yenilenen de çok yener. Burada asıl üzerinde durulması gereken isteğimize, çabamıza rağmen neden gerektiği kadar yenilenemediğimizdir. Ne(ler) engel olmakta? Teorik birikim yetersizliği, ideolojik donanım eksikliği mi var? İddiamız, çabamız, yönelimimiz mi zayıf? Yeteri kadar tecrübeye mi sahip değiliz? Öğrenme, anlama, kavrama konusunda mı yetersiziz?

Bir devrimci önceden fark etmemiş, kendine yeterince eleştirel gözle bakmamış olabilir. Ancak kolektif yaşamda ve pratik çalışma içerisinde üstte belirtilen eksikliklerin hangileri olduğu rahatlıkla fark edilir, görülür. Bu farkına varış, her devrimci öznenin artılarıyla, eksileriyle kendini tanımasını kolaylaştırır. Bu yüzden eleştirel yöntemle cesareti, özgüveni kuşanarak kendimizle yüzleşmemiz eksikliklerimizi tarif etmemizi kolaylaştıracaktır.

Savunmacı davranışlardan uzak durulduğunda yüzleşmeler insanın kendini olduğu gibi görmesinde ayna işlevi görür. Yenilenen ve değişen özelliklerimiz ya da yenilenmeyen ve değişmeyen yanlarımız açığa çıkar. Böylece hangi yanlarımızı geliştirip yenileyeceğimize, hangi yanlarımızı ideolojik mücadele yürüterek yönetmemiz gerektiğini somut olarak gösterecektir. Bu soyutlama-somutlama yöntemi uygulandığında, başka konularda olduğu gibi yenilenerek yenme konusuyla ilgili ideolojik mücadelemiz daha fazla devrimci sonuçlar açığa çıkarır. Kendimize dönük bu ideolojik mücadele eyleminde yenilenip lekelerden arınmak aynı zamanda bir yenme biçimidir.

Öncelikle alt edilmesi gereken özelliklerimizin nedenlerini tespit etmeliyiz. Bilgi birikimimiz olduğu halde yenilgiye uğratılması gereken yanlarımızı yenemememiz teori-pratik arasında kopukluktan mı kaynaklı? Yoksa bunları sorun olarak görmüyor muyuz? Barışık yaşayıp bağışıklık mı kazanmışız? Ya da başka etkenler mi var? Sorgulayarak sonuçlar çıkarmak gerekir ki yenemediklerimize yenilmeyelim.

Devrimci yaşamda yenilenmeye ve yenmeye süreklilik kazandırmak ertelenemez görevlerin başında gelir. Bu ise ancak teorik birikimi artırmakla, ideolojik donanıma süreklilik kazandırmakla mümkündür. Süreklilik olmazsa devrimci niteliğin yükseltilmesi ve sağlamlaştırılması kesintiye uğrar.

Ayrıca partinin ve mücadelenin ihtiyaçları değişken olduğundan bugün yenilenen kimi özelliklerimiz bir süre sonra ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalabilir. Eskimiş, dünden kalmış olabilir. Dün yenilenen yanımızın bugün yenilmesi gerekebilir. Bu nedenle zaman zaman duraksama(lar), aksama(lar) yaşansa da yenilenme ve yenme mücadelemize süreklilik kazandırmak zorunludur.

Yenilenemeyen devrimcilik gibi kendini yenileyemeyen devrimciler de yenilmeye açıktır. Bu özelliğe sahip devrimciler zayıf yanlarından dolayı nitelik aşınmasına müsaittir. Bu olumsuz yanlar aşılamadığı, yenilgi yengiye çevrilemediği durumda; devrimci özne ideolojik olarak zayıf, takatsiz düşer. İdeolojik savrukluğa, sapmalara ve dış etkilere karşı teorik, ideolojik ve politik olarak güçlü direniş sergileyemez.

Keza küçük burjuva alışkanlık, yaşam biçimi ve yoz kültürden çabuk etkilenmeye kapı aralanmış olur. Daha vahim olanı ise bu olumsuz örneklerin çekim alanından kurtulamayan devrimcilere bir süre sonra söz konusu olumsuzluklar çekici gelmeye başlar. En hafif tabirle rahatsız olmamayı, itici görmemeyi normal karşılayabiliriz. Devrimci sosyalist yaşama, davranışa, kültüre ve proletaryanın yaşam biçimine yabancı olan olumsuzlukların etki alanından çıkmayı, yenilenmeyi, yenmeyi başaramayan devrimci(ler) ideolojik gerilemenin, yenilginin yörüngesinden çıkamazlar.

Devrim ve sosyalizm tutkusuyla burjuva, yozlaşmış sömürü düzeniyle mücadeleye tutuşan devrimciler, bilerek, isteyerek yenilenmeye, değişim ve dönüşüme direnç göstermezler. Aynı şey yenme ve değiştirme eylemi için de söylenebilir. Tıpkı bir devrimcinin bilerek isteyerek önceden hesap kitap yapıp planlayarak "Ben devrimciliği bırakacağım" demeyeceği gibi.

Bırakma aşamasına gelişin mutlaka öncesi vardır. Önceden görelim görmeyelim, fark edelim etmeyelim, her sonun bir başlangıcı olduğu gibi her başlangıcın da bir sonu vardır.

Aile, çevre baskısı, duygu sömürüsü, kişisel kaygı, korku, zorluklara, karşıdevrim baskılarına yeterince göğüs gerememe, yine sıkça yaşandığı gibi sevgili ilişkilerinde iki taraftan biri gerileme, ideolojik kırılma yaşadığı durumlarda, diğer yoldaşın sağlam duruş sergileyememesi... İdeolojik mücadeleyle yeniden yarini ayağa kaldırma yerine, nasıl bir 'tutkulu aşksa' aşkını ideallerine, mücadelesine tercih etme... Ve sevgilisinin peşine takılıp gitmek gibi... Bu başlangıcın önü alınmazsa adım adım istenmeyen son, mücadeleyi bırakma noktasına gelindiğinde çoktan iş işten geçmiş olur.

Bu vb. olumsuz örnekler mücadelenin her döneminde şu veya bu düzeyde yaşanmıştır. Uzaklara gitmeye gerek yok. Devletin devrimci çizgide mücadele yürütmede ısrarlı olan devrimci yapılara yönelik saldırılarının da etkisiyle ideolojik direnç gösteremeyerek mücadelede geri duran ve ideolojik kırılma yaşayanların olduğu görülüyor.

Aynı zamanda düzenin politik, ideolojik, kültürel saldırılarına devrimci duruşuyla yanıt vererek, devrimci çizgide ısrarla yürüyerek kendini yenileyip, alt edilmesi gereken yanlarını yenen devrimcilerin varlığı da az değil. Karşıdevrimin zorbalığına, irade kırma saldırılarına karşı bedel ödemeyi göze alan kararlı devrimcilerin omuzlarında yükselecek mücadele. Gelecek de bu sayede kazanılacak.

Devrimci zemin ve çizgide sürdürülen devrim ve sosyalizm mücadelesi inişli, çıkışlıdır. Zorlukları, kayıpları, kazanımları olan bir yolculuktur. Aynı zamanda sınayıcıdır da. İhtiyaçlarına göre yenilenemeyenler yenilir. Devrimci yönde değişemeyenleri yaşam, mücadele olumsuz yönde değiştirir. Ya gerisinde bırakır ya da tamamen dıştalar. Devrimci yapıların tarihi de öncünün tarihi de buna tanıktır.

Ya devrimci zeminde, çizgide yürüyecek devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütürken kendimizden başlayarak işçi sınıfı, gençlik ve ezilen kesimler arasında yeni insanı, mutlu devrimciliği çoğaltma yolunda ısrarla yürüyeceğiz ya da bu soylu yürüyüşte yenilenme iradesi gösteremeyerek ideolojik yenilgiler, irade kırılması yaşayarak sıradanlaşacağız. Stalin'in dediği gibi "Ya ileriye sosyalizme, ya geriye kapitalizme".