24 Eylül 2024 Salı

Otlu: Gezi davasında verilen cezalar tüm direnenlere verilmiş bir cevap

Gezi Ayaklanmasına ilişkin davada Yargıtay'ın verdiği onama kararını değerlendiren Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, "Gezi Ayaklanması sırasında Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Cömert, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük gibi arkadaşlarımız katledildi. Bu katliamı yapanların hiçbiri yargılanmazken bu direnişe, eşitlik ve onur mücadelesine katılmış birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı ve çok ağır hapis cezalar isteniyor ya da verildi. Bu adaletsizliğe itiraz etmemiz gerekiyor" dedi.

Gezi Ayaklanması 10'uncu yılını geride bırakırken, Gezi davasında Yargıtay "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Osman Kavala ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 18'er yıl hapis cezası verilen Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku hakkındaki mahkumiyet hükümlerini onadı.

Öte yandan Hakan Altınay, Mücella Yapıcı ve  Yiğit Ali Ekmekçi hakkında verilen 18'er yıl hapis cezaları ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.

Gezi Ayaklanması sırasında Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi ve İstanbul İl Başkanı olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, Yargıtay tarafından verilen onama kararını ve Gezi direnişinin AKP iktidarı için ne anlama geldiğini ETHA'ya değerlendirdi.

'AKP İKTİDARININ KORKULU RÜYASI'
Gezi Ayaklanmasının tüm Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ı ayağa kaldıran, ezilen halkları, işçileri, emekçileri, kadınları sokağa döken bir ayaklanma olduğunu dile getiren Çiçek Otlu, geçmişte de Kürt halkı ve Alevilerin isyan ettiğini ama ilk defa Türk devletinin kodlarından kopan halkın kendi talepleri için mücadele ettiğini söyledi. "Bir ağaç söküldü ama aslında bütün devletin kodlarını da sökmüş oldu o ağaç. O yüzden de bu ayaklanma AKP iktidarının en büyük korkulu rüyasıdır" diyen Otlu, ayaklanmaya giden süreçte kadınların kürtaj hakkı için, gençliğin yaşam tarzına dönük baskılara karşı mücadele ettiğini, devrimci hareketinin öznelerinin de sokakta olduğunu hatırlattı.

Ayaklanmayla bu mücadelelerin de birleştiğine işaret eden Otlu, Gezi isyanıyla daha önce kitaplarda, filmlerde gördükleri büyük bir komün hayatının da yaşandığına tanıklık ettiklerini söyledi. "Kendi bakımımızdan antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci ve cins özgürlükçü programatik görüşlerimiz bu alanda yansımasını buldu" diyen Otlu, süreç içerisinde kadın iradesinin, ekolojik bilincin geliştiğini, LGBTİ+'lara dönük ötekileştirme politikasının da geriletildiğini kaydetti. "Parçalı halimizin son bulduğu, komünün, parasız bir hayatın olduğu ve herkesin birbirinin hayatına saygı duyduğu bir anı yaşadık" diyen Otlu, bu sürecin ayaklanmanın insanları nasıl özgürleştirdiğini de bilince yerleştirdiğini söyledi.

'BU CEZA TÜM DİRENENLERE VERİLMİŞ BİR CEVAP'
Gezi davasında verilen cezalara ve Yargıtay'ın onama kararına işaret eden Otlu, "Bu ceza tüm direnenlere, faşist AKP rejimi altında yaşamak istemeyen ezilen halklara, işçilere, emekçilere, kadınlara verilmiş bir cevaptır" ifadelerini kullandı. İlerleyen dönemde 2023 seçimlerini geride bırakan AKP iktidarının cumhuriyetin 100. yılında politik islamcı faşist rejimi tamamen kurumsallaştırmak istediğine ve bunun için de anayasa değişikliğini öne sürdüğüne dikkat çeken Otlu, "Bu anayasada tek bir şey var: 100 yıldır olan tekçiliğin daha da resmileşmesi var" dedi. İktidarın istediği anayasada kadınların, Kürtlerin, Alevilerin, işçi ve emekçilerin olmadığını kaydeden Otlu, egemenlerin anayasasının politik islam kılıfıyla oluşturulmak istendiğini belirtti.

İktidarın gelişebilecek tüm direnişlerin önünü kesmeye çalıştığını dile getiren Otlu, işgal ve savaş politikası yürüten AKP rejiminin bu politikaların faturasını işçi ve emekçilere çıkardığını vurguladı. İktidarın ayrıca aile yapısını kurumsallaştırarak kadınları ev köleliğine hapsetmek istediğini belirten Otlu, iktidarın sermaye ve erkek egemenliğini korumak için saldırılarını arttırdığını söyledi. Otlu, "Bu ceza iktidarın direnenlere karşı çok sert geleceğini, tutuklama terörünü daha fazla arttıracağını, baskıyı, şiddeti ve zulüm politikalarını bu dönem bakımından yükselteceğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.

'İNSANLAR AKIN AKIN BİR ARAYA GELDİLER'
Gezi direnişini önceleyen günlerde kadınların, gençliğin ve devrimcilerin sokakta olduğunu, 1 Mayıs başta olmak üzere Taksim'de bütün eylem ve etkinliklerin yasaklandığını hatırlatan Otlu, Gezi parkında ağaçların kesilmemesi ve rant alanına dönüştürülmemesi için nöbetin 3. gününde polisin çadırları yıkmasıyla Taksim'e gitmeye karar verdiklerini anlattı. Hayatında daha önce hiç bu kadar çok insanın akın akın bir araya geldiğini görmediğini söyleyen Otlu, 7'den 70'e tüm kesimlerden herkesin orada bir araya geldiğini vurguladı.

Polisin ilk andan itibaren çok yoğun şiddet kullandığını ve yaralama amacıyla insanları hedef aldığını söyleyen Otlu da o dönem polisin attığı gaz fişeği ile yaralananlardan biri. Otlu, polisin tüm saldırılarına rağmen direnişin kırılmadığını ve alanı terk etmediklerini anlattı. Polisin bunun üzerine çatılara çıkıp nişan alarak saldırılarını geliştirdiğini ve çok sayıda insanın yaralandığını, kimi insanların gözünü kaybettiğini, kollarının, bacaklarının ya da kaburgalarının kırıldığını aktaran Otlu, tüm polis şiddetine rağmen kitlenin 17 gün boyunca geri çekilmediğini söyledi.

'GEZİ AYAKLANMASININ ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ OLDUĞUNU SAVUNDUK'
Gezi parkında komünal bir alanın kurulmasının önemini vurgulayan Otlu, parka ve direnişe ilişkin tüm kararların orada kurulan meclisler yoluyla alındığını aktardı. Paranın geçmediği, herkesin ihtiyacına göre bir yaşamın, küfürsüz sahaların kurulduğunu kaydeden Otlu, "Aslında adı konulmamış, kendinize göre anayasanızı oluşturmuş oluyorsunuz. Yönetim şeklinizin nasıl olacağı, yaşam koşullarınızın nasıl olacağı, sabah erkenden kalkmak, oraları temizlemek, erkekli, kadınlı eşit ilişkilerin nasıl olacağını kurmak, insanların ihtiyaçlarına göre hareket edilmesi, nöbetlerin oluşturulması, barikatçıların, eldivencilerin, solüsyoncuların kimler olacağı; yani bütün görev ve iş bölümleriniz belli. Böyle bir hayatı yaşamış olanlar eşit ve özgür bir yaşamın ne kadar özel olduğunu tatmış oldular" ifadelerini kullandı.
17. gün parka saldırı olduğunu ve parkın boşaltıldığını söyleyen Otlu, aynı günün akşamı Ezilenlerin Sosyalist Partisi'ne (ESP) dönük çok sayıda ilde gerçekleşen geniş kapsamlı bir operasyon olduğunu da hatırlattı. Otlu, "Zaten AKP rejimi de en etkin partilerden biri olduğumuzu söylemiş ve hedef göstermişti. Yüzlerce insanımız gözaltına alındı ve tutuklandık. Mahkemelerde de bu davayı savunduk. Gezi Ayaklanmasına katılmanın bir onur ve özgürlük mücadelesi olduğunu, orada yaptığımız her hareketin meşru bir zeminde olduğunu söyledik" dedi.

'BU ADALETSİZLİĞE İTİRAZ ETMEMİZ GEREKİYOR'
Milyonların katıldığı bir eylemde sadece Taksim Dayanışmasının yargılanmasına tepki gösteren Otlu, şöyle devam etti: "Gezi Ayaklanması sırasında Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Cömert, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük gibi arkadaşlarımız katledildi. Bu katliamı yapanların hiçbiri yargılanmazken bu direnişe katılmış, eşitlik ve onur mücadelesine katılmış birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı ve çok ağır hapis cezalar isteniyor ya da verildi. Burada eşitsiz ve adaletsiz bir sistem var. Bunu son zamanlarda çokça yaşıyoruz. Sivas Katliamı davası zaman aşımına uğradı, Suruç Katliamı davasında cezasızlık politikası uygulandı. Ama bir direnişe katılmış ya da insanlara 'Kendi haklarınız için mücadele edin, eşitlik ve onurunuz için mücadele edin' diyenler devlet tarafından cezalandırılıyor. Bu adaletsizliğe itiraz etmemiz gerekiyor."

'PARÇALI, PROTESTOCU HATTAN KURTULMALIYIZ'
Gezi Ayaklanmasından sonra bütün politik eylemlerin eylemlerin çok parçalı bir halde ilerlemeye başladığına işaret eden Otlu, "Örneğin Trendyol kendisi direniyor, FEDAŞ kendisi direniyor. İşçi sınıfı mücadelesi bile parçalı" dedi. Kadın özgürlük mücadelesinde, Kürt sorununda, hapishaneler sorununda, demokratik Alevi hareketinde de benzer parçalılığın olduğuna işaret eden Otlu, "Aslında bu ülkede politik özgürlük sorunu varsa bu politik özgürlük sorununun bütün öznelerinin birleşmeye ihtiyacı var" dedi. Bütün mücadelelerin birleşerek tek bir noktayı hedeflemelerinin önemine işaret eden Otlu, "Genel bir halk direnişini örgütleyemediğimiz hiçbir koşulda bu iktidarın zayıflamasının ya da yenilmesinin, yerine eşitlikçi ve özgürlükçü bir iktidarın kurulmasının imkanı yoktur. Bunu görmediğimiz her koşulda parçalı kalacağız ve protestocu, savunmacı bir hattan kendimizi örgütlemiş olacağız" dedi. Parçalı mücadelenin küçük kazanımlar getirdiğine işaret eden Otlu, politik mücadele yürüten öznelerin toplumsal mücadele hattında kendisini örgütlemesine ve birleşik mücadeleyi yükseltmesine ihtiyaç olduğunun altını çizdi.