4 Aralık 2024 Çarşamba

Özgürlük Gezi'nin açtığı devrimci yoldan kazanılacak!

Gezi ruhu, mirası ve bilinci lafzi ve siyasal retorikle değil ancak Gezi'nin sokak siyaseti pratiğiyle realize edilebilir. Faşist şeflik rejimi ancak ve yalnızca Gezi'nin açtığı devrimci yoldan yürünerek alt edilebilir. Politik özgürlük devrimci isyanların açtığı yoldan kazanılabilir. Devrimci sosyalistler, Gezi/Haziran Ayaklanmasının sokakta, barikatta, mahkeme kürsülerinde bayraklaştırdıkları çizgisini ısrarla sürdürecektir.

Politik islamcı faşist şeflik rejiminin yargısı, Gezi/Haziran Ayaklanmasının öne çıkan ve en popüler yargılama davalarından biri olan Taksim Dayanışması dava dosyasında kesin hükmünü açıkladı. Taksim Dayanışması bileşen ve sözcülerinin bir bölümünün yer aldığı bu davada, Mücella Yapıcı ve Hakan Altınay'ın hükümlerini bozan Yargıtay; Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Emekçi'ye verilen ağır hapis cezalarını tasdik etti. Faşist diktatörlüğün yargı kılıcı Saray rejiminin hükmünü yerine getirdi.

Yüksek yargı mahkemesi, yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti devletinin isyanları cezalandırma prosedürünü uyguladı. Saray rejimi ve bizzat faşist şef Erdoğan, Gezi/Haziran Ayaklanmasına öncü veya sözcüsü olarak katılanların bir bölümünü intikam hedefi olarak seçti. Gezi Ayaklanmasının sorumluları ve devletin-rejimin düşmanları olarak hedef haline getirdi. Saray rejiminin propaganda ve psikolojik savaş araçlarıyla iç düşman olarak damgaladı. Düşman hukukunu işletti. En nihayetinde faşist devlete isyan edenleri en ağır biçimde cezalandırdı. Faşist diktatörün tahtını sallayan Gezi/Haziran onur ve özgürlük isyanından öç aldı. Faşist şefin istediği oldu.

Hiç kuşkusuz bu hesaplaşma ve öç alma siyaseti, içlerinde yüze yakın ESP'li sosyalistin de olduğu diğer Gezi Ayaklanması davalarıyla sürdürülecektir. Yeni bir şey değil bu. Yüzyıllık cumhuriyet tarihi böylesi pek çok isyan bastırma, soykırıma varan katliam ve cezalandırma pratikleriyle doludur. İstiklal Mahkemelerinin darağaçlarında katlettiği Kürt isyancılarından bugüne cumhuriyet rejimin isyancılara yaklaşımı hiç değişmemiştir. Osmanlı devletinden Kemalist burjuva cumhuriyetine tevarüs eden bu devlet politikası isyanı en büyük suç sayar ve en ağır biçimde cezalandırır. Bugün politik islamcı faşist şeflik rejimi yargı terörüyle bu devlet geleneğini sürdürmektedir.

Padişah özentisi ve edasıyla devlet dümenini tutan faşist şef Erdoğan, daha baştan beri Gezi/Haziran onur ve özgürlük isyanına tam da bu derin sınıf bilinci, kini ve düşmanlığıyla yaklaştı. Faşist şef Gezi/Haziran Ayaklanmasının her aşamasında sınıf düşmanlığını devlet şiddetiyle gösterdi. Gezi/Haziran Ayaklanmasına en kirli ve aşağılık yöntemlerle saldırdı. Kara propaganda, küfür ve aşağılamalarla isyan ve isyancılara karşı ideo-politik bir hegemonya ve cepheleştirme siyaseti yürüttü. Egemen sınıf düşmanlığını Gezi/Haziran Ayaklanmasından bu yana sistematik biçimde sürdüren faşist şef Erdoğan, yargı sürecine de açık ve dolaysızca müdahale etti. Gezi/Haziran isyanını öncüleri ve isyana katılan milyonlarla hesaplaşma çizgisinde yürüdü. İsyanın öncülerine bedel ödeterek halklarımıza gözdağı vermeyi amaçladı. Bu yolla ezilenlerin isyan bilincini kırmaya ve silmeye çalıştı.

Halk isyanları tüm diktatörlerin büyük korkusudur. Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanı olarak gerçekleşen Gezi/Haziran isyanı, faşist diktatör Erdoğan'ın tahtını çok güçlüce salladı. Diktatör Erdoğan iktidarını kaybetme durumuyla yüz yüze geldi, korkusunu yaşadı. Gezi/Haziran isyanı halklarımızın büyük toplumsal-siyasal patlaması olarak faşist rejimin siyasal hegemonyasını kırdı. Devletin yapısal krizini derinleştirdi. Faşist saray rejiminin yönetememe krizini de boyutlandırdı ve AKP'yi iktidardan düşürme eşiğine getirdi. Faşist şef mütemadiyen Gezi/Haziran Ayaklanmasını bir dönemeç olarak vurgulamaktadır. "Halen boğuştuğumuz pek çok sorunun başlangıç noktasıdır'' gibi söylemlerle faşist şef, onur ve özgürlük isyanının faşist rejimi nasıl bir bunalıma ve konuma ittiğini itiraf etmekten çekinmemektedir.

Politik islamcı faşist şefin halklarımızın devrimci isyanı olan Gezi/haziran Ayaklanmasından egemen sınıflar adına onulmaz korkuya kapılmasından daha doğal ve gerçekçi bir şey yoktur. Çünkü Gezi/Haziran, halklarımızın bir onur ve özgürlük isyanıdır. Emekçi milyonların faşist rejime devrimci bir meydan okuması ve belirli bir anda burjuva hegemonyayı kırarak özgürleşmesidir.
Gezi/Haziran Ayaklanması bir özgürleşme süreci ve eylemi olarak faşizmin ezilen sınıflara vurduğu tüm prangaları parçalamıştır. Sokakları, meydanları, bilinçleri ve ayaklanmaya katılan tüm ezilen toplumsal sınıf ve kategorileri özgürleştirmiştir. Siyaseti ve sanatı sokağa çıkarmıştır.

Gezi isyanı emekçi milyonlara politik özgürlüğü kazanmanın somut devrimci yolunu göstermiştir. Protestoculuğu aşan devrimci yol ve yöntemlerle politik özgürlüğün kazanılmasının yolunu açmıştır. Ezilen milyonlar, faşist rejime haklı taleplerini devrimci eylemleriyle dayatmış ve önemli bir kısmını koparıp almıştır. Gezi/Haziran isyanı emekçi sol hareketimizin on yıllar boyu faşist terörle ezilip hırpalanan ve örselenen özgüvenini yeniden ayağa kaldırmıştır. Politik militanlığını ve iddiasını yükseltmiştir. Faşizme karşı birleşerek cüretle ileri atılmasını sağlamıştır. Ezilen sınıflarla birleşip kaynaşmıştır. Hor görülüp aşağılanan ezilenler faşizme karşı onurla ayağa dikilmiş ve isyan ahlakıyla meydan okumuştur. Emekçi milyonlar kendi politik eylem kudretini deneyimlemiş ve gücünü görmüştür. Gezi/Haziran isyanının damıttığı bütün bu gerçeklikler ezilen milyonların bilincine nakşolmuştur.

İşte faşist şef Erdoğan tam olarak Gezi/Haziran Ayaklanmasının bu bilinç ve hakikatlerine saldırmaktadır. Her fırsatta Gezi/Haziran isyanının faşizmi fiili meşru eylemlerle kuşatan isyanın devrimci yolunu hedeflemektedir. Faşist şef, dünden daha çok halklarımızın birleşik ve fiili meşru eyleminden ve bir halk isyanından ölümüne korkuyor. Halklarımızın Gezi isyanı ve Kobane serhıldanının bilinci taptaze ve canlıdır. Bu isyanları öz deneyimiyle yaşamış ve başarmış ezilen milyonların aynı devrimci yolu tutması olası ve olanaklıdır. Devrimci bir halk isyanının tüm unsurları ve toplumsal patlayıcıları halklarımızın bağrında birikiyor. Seçimlerin ardından faşist şefe musallat olan Gezi heyulası AKP-MHP faşist iktidar blokunun başında dolaşmaya devam ediyor. Bugünkü verili koşullar Gezi isyanını yaratan nesnel koşullardan daha ağırdır. Politik islamcı faşist şeflik rejim ekonomik ve siyasi terörü yükselttikçe ezilenlerin politik islamcı faşist rejime karşı memnuniyetsizliği de her gün artıyor. Emekçi ve yoksul milyonlar her gün daha sefil koşullara itiliyor. Politik islamcı faşist rejimle ezilenlerin çelişkisi hızla derinleşip keskinleşmektedir.

Geçen yıl Taksim Dayanışması davasının ilk yargı kararı açıklandığında ortaya çıkan ve Gezi tutsaklarını ve ayaklanmanın haklılığını savunan eylemli duruş ile bugün ortaya çıkan dar yürüyüş/protesto eylemi Gezi'nin birleşik fiili meşru mücadelesinden çok uzaktadır. Bir yıl önce mahkeme kararlarına karşı belli başlı kentlerde ortaya çıkan kitle öfkesi ve anlamlı protesto eylemleri bu kez rgütlenemedi. Gezi'nin açtığı fiili meşru mücadele yolundan geriye düşen bir emekçi sol hareket tablosu karşımızdadır ve uyarıcıdır. Oysa Gezi isyanı, ezilenlerin bilincinde tüm meşruluğuyla yaşıyor. Mücadele ruhuyla, bilinciyle ve toplam biriktirdikleriyle Gezi/Haziran Ayaklanması halklarımızın biriken öfkesinde mayalayıcı bir bilinç ögesi olarak işliyor. Gezi hafızasıyla, bilinciyle, ruhuyla yürüyen mücadelenin ve hareketin kalbinde atıyor. Geniş emekçi sol hareket bölüklerinin Gezi davasını ve mirasını eylemli ve Gezi'nin devrimci karakterine yaraşır biçimde politik gündem ve eylem konusu yapamadıkları açıktır. Bu tablonun oluşmasında TİP'in parlamentarist ve gelinen aşamada Gezi'nin açtığı devrimci yoldan uzak duran politik eylem hattının belirleyici payı olmuştur. Gezi'nin birleşik antifaşist, devrimci ve fiili meşru mücadeleye yaslanan sokak siyaseti yasak savuşturan icazetli bir yürüyüşle ikame edilmiştir.

Emekçi sol hareketimiz bu durumla muhakkak yüzleşmeli ve Gezi isyanının açtığı devrimci yoldan kopmadan ve kararlılıkla yürümede ısrar etmelidir. Gezi ruhu, mirası ve bilinci lafzi ve siyasal retorikle değil ancak Gezi'nin sokak siyaseti pratiğiyle realize edilebilir. Faşist şeflik rejimi ancak ve yalnızca Gezi'nin açtığı devrimci yoldan yürünerek alt edilebilir. Politik özgürlük devrimci isyanların açtığı yoldan kazanılabilir. Devrimci sosyalistler, Gezi/Haziran Ayaklanmasının sokakta, barikatta, mahkeme kürsülerinde bayraklaştırdıkları çizgisini ısrarla sürdürecektir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 4 Ekim tarihli 136. sayılı başyazısı.