24 Eylül 2024 Salı

Pınar Gayıp yazdı | Gazi'yi, evimizi çetelere teslim edemeyiz

Gazi Mahallesi bizim ve ölümsüzleşen devrimcilerin de evi. Evimizi işgal edenlere, çeteleşmeye-yozlaşmaya-örgütsüzlüğe karşı mücadele etmenin yolu sokakları zapt etmek; halk ve devrimciler arası dayanışmayı ve omuz omuza mücadele geleneğini yeniden oluşturmaktan geçiyor.

Bir dönem devrimcilerin kalesi Gazi Mahallesi; maalesef bugün çetelerin, uyuşturucunun ve seks işçiliğine zorlanan kadınlara karşı işlenen suçların ayyuka çıktığı bir yer.

Basit bir internet taramasında son dönem çeteler arası artan çatışmalar, sokak ortasında katledilen insanlar, polisle kirli işbirliği içindeki çetelerin kadın ve çocukları uyuşturucu eliyle seks işçiliğine sürüklediği haberler döküm halinde karşınıza çıkıyor. Bir dönem polisin girmeye korktuğu Gazi Mahallesine yönelik  devletin yozlaştırma politikası yıllardır devam ediyor.

Alevilerin yoğun yaşadığı, kentin "ötekileştirilenlerinin" kaldığı, devrimcilerin "evi" Gazi Mahallesi, 1975 yılına dek Atatürk Çiftliği ismiyle biliniyordu. Mahalle ülkenin gündemine ise 12 Mart 1995 yılında Alevilere yönelik gerçekleşen katliamın ardından günler süren direnişle taşındı. 12 Mart akşam saatlerinde faşist devlet ve paramiliter çeteler, dört kahvehane ve bir pastaneyi aynı anda taradı, bir Alevi dedesini katletti. Saldırıya sokağa dökülerek yanıt veren halk, kısa sürede devrimci öncülerin izinde direnişi, ayaklanmaya dönüştürdü.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu'ydu. Ertesi gün cenaze töreni için cemevinde toplanan on binlerce kişiye ateş açıldı, 15 kişi katledildi. Gazi Mahallesinde meydana gelen katliam bir diğer emekçi semtte, devrimcilerin mahallesi 1 Mayıs'ta, protesto edildi. İki mahallede de OHAL ilan edildi, Gazi Mahallesine asker yığıldı, devlet buna rağmen geri adım atmak zorunda kaldı ve 16 Mart'ta cenazeleri teslim etti, sokağa çıkma yasağını kaldırdı.

Komünist bir eğitim emekçisi Hasan Ocak, Gazi Mahallesinin barikatlarının kurucularından, en önde savaşanlarından ve ayaklanmanın öncülerindendi. Bu nedenle Gazi halkı tarafından "Gazi'nin komutanı" unvanını aldı. Mahalledeki cesareti ve devrimciliği nedeniyle devletin hedefinde olan Hasan Ocak; kaçırıldı, gözaltında kaybedildi, işkence izleriyle dolu bedeni kimsesizler mezarlığına gömüldü. Gazi Mahallesinin iradesini taşıyan Ocak'ı ailesi ve yoldaşları 55 gün aradı. Galatasaray'da Cumartesi Anneleri eylemleri böyle başladı. 17 Mayıs'ta işkenceyle katledilen Komutanın bedeni, kimsesizler mezarlığından alınarak Gazi Mezarlığındaki şehitliğe defnedildi.

Hasan Ocak'ın cenaze töreni de tıpkı ayaklanmadaki on binlerin sokağa dökülmesiyle gerçekleşti. Gazi Mahallesi, Hasan Ocak gibi sayısız devrim şehidini bağrına bastı. Şehit devrimciler sokaklarını adımladığı, çocuklarıyla oyun oynadığı Gazi Mahallesinde son yolculuğuna uğurlandı. Üstelik her uğurlamayı engellemek isteyen polis, halkın direnişi sonucunda geri adım attı. Gazi Ayaklanmasında mahallenin devrimci damarını ve örgütlü gücünü gören devlet, her fırsatta mahalleye polis ve çeteler eliyle saldırdı.

Direnişlere, ayaklanmalara, isyanlara ev sahipliği yapan Gazi Mahallesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından adeta devrimcilerin sökülüp atıldığı bir yer oldu. Devrimci kurumlara saldırılar, gözaltı ve tutuklama furyası, sokak ortasında kaçırma ve kaybetme girişimleri, Gazi Karakolunda uygulanan fiziksel, cinsel ve psikolojik işkenceler, halka devrimcilerle bağını koparma baskıları... Bir dönem devriye araçlarının dolaşmaya korktuğu sokaklarda bugün polisler ve çeteler cirit atıyor. Geçtiğimiz günlerde ANF'de çetelerle yapılan bir söyleşide, "Polis bize istediği kişinin (kadının) fotoğrafını gösteriyor. Önce duygusal yakınlaşmayla yanımıza çekiyor ardından uyuşturucuya alıştırıyoruz. Birlikte olmayı reddederse toplu tecavüz yöntemine başvuruyoruz... Kaçanlar da oluyor onları da polisle birlikte yakalıyoruz. Çetedeki konumuna göre cezasını belirliyoruz" demişti.

Örgütlü mücadelenin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı, devrimci örgütlerin tasfiye edilmek istendiği mahallede; birçok kişi birbirini tanımıyor, dayanışmıyor ve yalnızlığa sürükleniyor.

Mahallenin demografik yapısının bozulma politikası, en küçük bir hak talebinde polis saldırısı, polisin çeteleri koruması ve alan açması gibi birçok örgütlü saldırı ile mahalle yalnızlaştırılmak ve en önemlisi örgütsüz bırakılmak isteniyor. Ne diyordu emekçi semtte insanlar: "Mahalle bizim, ev kira."

İşte tam da şimdi evimizi, mahallemizi, yeniden faşist devletin ve çetelerin elinden alabiliriz. Gazi Mahallesi bizim ve ölümsüzleşen devrimcilerin de evi.
Evimizi işgal edenlere, çeteleşmeye-yozlaşmaya-örgütsüzlüğe karşı mücadele etmenin yolu sokakları zapt etmek; halk ve devrimciler arası dayanışmayı ve omuz omuza mücadele etme geleneğini yeniden oluşturmaktan geçiyor.