25 Eylül 2024 Çarşamba

Pınar Gayıp yazdı | Mülteci işçilerin yaşam mücadelesi; açlık, yoksulluk ve katledilme

Bugün 16 Haziran, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 53. yıldönümünün ikinci günü. Önümüzde ise 20 Haziran Mültecilerle Dayanışma Günü var. İktidarın işgal ve yayılma politikaları ile bu ülkeye göç etmek zorunda olan mülteciler, devletin ve siyasi partilerin çıkar politikaları yüzünden açlık, yoksulluk, hedef gösterilme ve katledilme cenderesinde hayatlarını sürdürmek zorunda. Mülteci işçilerin yaşam koşulları ve sorunları günbegün ortadayken, sınıf kardeşlerimiz mülteci işçilerle yan yana mücadele etmek zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatalım. Düşmanımız sömürgeci devletler ve sermaye; tek yol ise birlikte mücadele!

"Buraya geleceklerine ülkelerinde ölsün bu Suriyeliler..."

Emperyalist, sömürgeci devletlerin Suriye’ye yönelik işgal ve yayılmacı politikaları sonucu kendilerine yeni bir hayat kurmak umuduyla Türkiye’ye göç eden Suriyeli bir aile için söylenmişti bu söz. Türkiye’de iş bulamayan bir aile İzmir’in Bornova ilçesinde çocuklarıyla oturmuş; savaştan kaçtıklarını ve iş bulamadıkları için yardım istediklerini belirten bir döviz taşıyordu. Dövizi okuyan herkes tıpkı bugün gibi yıllar önce de mültecilere nefret kusuyordu.

AKP-MHP faşist iktidarının kendi çıkarlarını merkeze alan mülteci politikası nedeniyle halklarda biriken bir öfke var. Suriyeli, Afgan... Türkiye'ye göç eden çok sayıda mülteci ötekileştiriliyor, nefret söylemine uğruyor, katledilmekle tehdit ediliyor ve katlediliyor... 

İktidarın neoliberal ekonomi politikalarından güç alan ve yargı eliyle korunan patronlar ise mültecileri ucuz emek gücü olarak sömürüyor. Karın tokluğuna çalıştırılan -çoğu çocuk- mülteci işçilerin hiçbir yasal hakkı ise yok. Çocuk işçiler istismara, kadın işçiler tecavüz işkencesine uğruyor, erkekler ise ailesiyle tehdit ediliyor.

Öte yandan patronlar Türkiyeli ve mülteci işçilerin sınıf dayanışmasının önüne geçmek için "seni çıkarır mülteci çalıştırırım" tehdidinde bulunuyor. Zira çalışma izni olmayan mülteciler haklarını arayamıyor... 

20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe yaklaşırken mülteci ve göçmenlerin yaşadığı Fatih ilçesindeki Unkapanı Küçük Pazara gittik. Günü birlik işlerde çalışarak hayatta kalmaya çalışan mülteci işçiler için kurulan "işçi pazarları", kirasını ancak ödeyebildikleri için 10 kişiye kadar kaldıkları küçük daireler, parası olmayanların kalmak zorunda olduğu yıkılmak üzere olan binalar ve çocuklar için güvencesiz koşullar... 

Ancak bu durum yalnızca Küçük Pazarda da değil. 2012 yılında savaşta katledilmemek, Türkiye’de üniversite okumak ve yeni bir hayata başlamak için gelen Suriyeli Adem Maarastawi de bu sorunları yaşıyor. Koşullardan dolayı üniversiteye gidemeyen Adem, uzun bir süre sokakta yattığını aktarıyor ve "17 yaşındaydım geldiğimde, dil de bilmiyordum, burada kimseyi tanımıyorum ama yaşanan olaylardan dolayı Suriye’de kalamazdım. Üniversiteye gitmek istemiştim olmadı" diye ekliyor... 

Adem daha sonra asgari ücretin çok çok altında bir iş buluyor, kalacak yeri olmadığı için de  çalıştığı yerde yatıyor. Koşullarını ise, "Çok uzun saatler çalışıyorduk. Mesela buralı bir işçi 9 saat çalışırken biz 15 saate kadar çalışmaya zorlanıyoruz. Mesaileri alamıyoruz, sigortamız yok, çalışma izni ise hayal" sözleriyle aktarıyor...

"Hiç nefret söylemine, ırkçı saldırıya, ötekileştirilmeye maruz kaldın mı" diye sormuştum, konuşmanın başında. Adem şu yanıtı veriyor, "Sosyal medyada bir şeyler paylaşılıyor bizim için. Bunlar yalan! gerçek değil. İnsanlar bizim hayatlarımızın iyi olduğu konusunda kendini kandırıyor. Ümit Özdağ’ın bize dair söylediği hiçbir şey gerçek değil ama insanlar buna inanıyor."

İşgalci ve yayılmacı politikalar nedeniyle ve katledilme endişesiyle insanlar yaşadıkları toprakları, anılarını terk ederek başka ülkelere umutla göç etmek zorunda kalıyor. Çok sayıda mülteci işçi ile görüştük ama birçoğu korkularından dolayı haberde yer vermemizi istemiyor. Haklı bir kaygı çünkü Türkiye’de yaşanan yoksulluk ve işsizlik başta olmak üzere her sorunun nedeni mülteciler olarak gösteriliyor. Oysa ki düşmanımız emperyalist devletler ve tekelci burjuvazi! Çare ise sınıf kardeşimiz olan mülteciler dayanışma, örgütlenme ve birlikte mücadele!